Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

"Ana Yürekli"miz

26 Eylül 2009 Cumartesi Sonpeygamber.info / Yazarlar

Ufacık bir bıkkınlığı, azıcık bir kaş çatmayı, bir kerecik bile yüz asmayı çok görmekte oğullara ve kızlara. Bir annenin göz bebeklerinde lekesiz ve gölgesiz hürmet fotoğrafına dönüşmemiz için çırpınmakta hâlâ... Âlemlere rahmet. Sadece "Müslümanlara" değil, sırf "iman edenlere" değil, herkese rahmet...

Bebekler gibi şaşkındık. Dünyada, "aşağı/yer"de bulduk ayaklarımızı. Nereden geldiğimizi bilmezdik, O ezelden söz açtı. Nereye gittiğimizi sormayı akıl edemezdik. O ebede, sonsuzluğa çağırdı.

Kim olduğumuzu, ne iş yaptığımızı aklımıza, O fısıldadı. Yetim buldu her birimizi. Küsmüş gibiydik kendimize. Kalbimiz sonsuz aşklar isterken, ecelin eşiğinde tökezliyordu. Aklımız yüktü başımızda. Dünden hüzünler taşırdı bugünümüze.

Yarından korkular taşırırdı an'ımıza, şimdimize. Sahipsiz ve umutsuzduk. Her yanımız karanlıktı. Duyduğumuz sesler hep feryattı. Baktığımız yüzlerin hepsinde matem vardı. Işık tuttu yolumuza. Dağı taşı, yıldızı ve güneşi aşinamız kıldı.

Göğün yüzünü tanıdık eyledi gözlerimize. Geçmişin hüznünü giderdi, geleceğe dair korkuları yatıştırdı. Feryat sandığımız sesleri sonsuzluk vaadiyle neşe ve sevince boğdu. Yanmayalım diye yandı yakıldı. Biz bilmeden ateşe koşan pervanelerdik. Kül olacağından habersiz, sarhoşça alevden uçurumlara uçan kelebeklerdik.

O ve biz, gecede ateş yakan adam ve kelebekler gibiyiz. Ateş etrafındaki şeyleri aydınlatınca, pervaneler içine atılırlar. O ateşten korumak için bizi eteğimizden tutmak istiyordu. Ama yine de biz ısrar edip, şefkatli avuçlarından kaçıp ateşin içine atlamaya koşuyoruz. (1) Bin ana yüreğini kuşanarak ateşe düşmekten alıkoydu biz can parelerini. Aramızda (2) şimdi de...

Anne ile kızı arasında şimdi. Çünkü anneyi evladına anne eyleyen mayayı çalmakta ruhumuza hâlâ. Evlatlar ve ana-baba arasında şimdi. Oğulları ve kızları annelerine "annelik" edercesine hürmete ve şefkate çağırmakta. Kısacık bir "öf" sesinin bile eşiğinden geri döndürmekte bizi.

Ufacık bir bıkkınlığı, azıcık bir kaş çatmayı, bir kerecik bile yüz asmayı çok görmekte oğullara ve kızlara. Bir annenin göz bebeklerinde lekesiz ve gölgesiz hürmet fotoğrafına dönüşmemiz için çırpınmakta hâlâ... Âlemlere rahmet. Sadece "Müslümanlara" değil, sırf "iman edenlere" değil, herkese rahmet...

Analık sunuyor her varlığa... Kaş çatsa da, ateşten söz etse de, anne gibi felaketten uzak tutmak içindir "nezir"liği, "uyarıcı"lığı... "Müjdeci"dir insanlığa; karanlıkta kalmış gönüllere, şaşkınlık içinde bocalayan akıllara müşfikçe haberler sunmakta hâlâ: Peygamberimiz. "İmam"ımız. "Ana yürekli" (3) liderimiz.

Şefkat yüklü önderimiz. Kılımıza zarar gelmesin diye titreyen anaç kalplimiz. Ümmetinin kurtuluşu için kendini paralarcasına çırpınan göklü yüreğimiz. Anaları yavrularına ana eyleyen, analara ana şefkati bahşedenin "Raufurrahim" diye en anaç isimlerle övdüğü, serin şefkat pınarımız. (4)

Anaların ayaklarının bastığı her yeri "cennet" (5) diye tarif eden "ana/ç bakışlı"mız. Bugün bir kez daha ellerine varıp bağlılığımızı tazelemeli değil miyiz?



1) "Benimle sizin misaliniz ateş yakan bir adamın misali gibidir. Ateş etrafındaki şeyleri aydınlatınca, pervane­lerle cırcırlar ateşin içine atılırlar. Ben ateşten korumak için sizin eteğinizden tutuyorum. Halbuki, siz bana galebe çalarak onun içine atlamaya çalışıyorsunuz."  -Hadis-i Şerif

2)Bakınız, Hucûrat 7; Biliniz ki aranızda/içinizde Allah`ın resûlü var.

3)Arapça`da önder, anlamındaki imam kelimesi, anne anlamındaki ümm kelimesiyle aynı kökten gelir. Bu durumda, imam, ana yürekli adam demeye gelir. Mustafa İslamoğlu`ndan alıntıyla.

4)Bakınız, Tevbe, 128

5)Cennet anaların ayakları altındadır, mealindeki hadisi,  Ana ayaklarının bastığı yer  cennetleşir. diye okuyabilir miyiz?