Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Arınmanın Zirvesi

24 Şubat 2010 Çarşamba Yazarlar


Hz. Peygamber'e nazil olan Kur'ân insanlık için bir hidayet, nur ve doğruyu yanlıştan ayırma rehberidir. İnsana yaratılış amacını tekrar tekrar hatırlatan ve onu yanlıştan, sapkınlıktan uzak tutan bir kaynaktır o. Kulak verdiğimiz ve öğretilerine bağlı kaldığımız zaman asla sapkınlığa düşmeyeceğimiz temel kaynaktır. Bu hidayet rehberi, doğruyu yanlıştan ayırt eden bu Furkan, Ramazan ayında nazil olmaya başlamış ve yirmiüç yıllık bir zaman dilimi boyunca Allah Rasûlu aracılığıyla insanlara iletilmiştir. Bu bağlamda Ramazan ayı Müslümanın inanç dünyasında önemli bir yere sahiptir. Bu ay yalnızca oruç tutmayı ifade etmez. İnanan insanın bu ayda Allah tarafından kendisi için inzal edilen Kur'ân hitabıyla daha bir buluştuğu ve Kur'ân öğretilerini dikkate alarak kendisiyle yüzleştiği bir aydır. Bu buluşma ve kendisiyle yüzleşme, kişinin Rabbine gönlünü açmasına, yaptığı hata ve yanlışlardan pişmanlık duyup tövbe etmesine, kişisel tavır ve davranışlarıyla düşüncelerini bir disiplin altına sokmasına vesile olur. Böylelikle bu ay inanan kişi için arınma süreci haline gelir.

Hz. Peygamber Ramazan ayında Kur'ân eğitimine ayrı bir önem vermiş ve her Ramazanda o zamana değin Kur'ân'dan nazil olan kısmı tekrar etmiştir. Bu ayda Hz. Peygamber kişisel teemmül ve istiğraka da önem vermiş ve Ramazanın son günlerinde itikafa çekilmiştir.

Yine bu ay, Müslüman bireyin yalnızca kendisine yönelik yaptığı bir sorgulama ve arınma süreci olmakla da kalmaz; bu ayda birey bir arada yaşadığı sosyal çevreyi dikkate almaya ve yoksullarla, düşkünlerle buluşup kaynaşmaya çalışır. Bu ayda yapılan sadakalar verilen fitreler, ihtiyaç sahipleriyle buluşup onların sıkıntılarına ortak olmayı sağlar. Aynı şekilde iftarlar yalnızca aile efradı ve dost ve akrabalarla değil, muhtaç ve yoksul insanlarla da bir araya gelmeye vesile olur. Bu toplumsal yapıda oluşan uçurumların ve sosyo-ekonomik tabakalaşmaların elden geldiğince kapanmasına, insanların birbirleriyle daha bir kaynaşıp empati yapmalarına ortam hazırlar.

Ramazanda aslolan Ramazanı bu işlevine uygun şekilde idrak etmektir. Hz. Peygamber Ramazanla ve bu ayda yapılan ibadetlerle ilgili söz ve uygulamalarında sürekli buna dikkat çekmiştir. Örneğin Hz. Peygamber oruçlu olduğu halde duygu ve düşüncelerini kontrol altına almayan ve bu şekilde oruç tutmaya çalışanları hoş görmemiş, onların yalnızca aç ve susuz kaldıklarını vurgulamıştır. Ramazan iftarlarını arkadaşlarıyla, yoksul ve muhtaçlarla yapmış; bu ayda sadakaya daha bir önem vermiştir. Yine Hz. Peygamber Ramazan ayında Kur'ân eğitimine ayrı bir önem vermiş ve her Ramazanda o zamana değin Kur'ân'dan nazil olan kısmı tekrar etmiştir. Bu ayda Hz. Peygamber kişisel teemmül ve istiğraka da önem vermiş ve Ramazanın son günlerinde itikafa çekilmiştir. İtikaf döneminde günlük olarak yaptığı sıradan işlerden elden geldiğince uzak durmuş ve bu süreyi Allah'ı zikretmeye, tesbih etmeye ve istiğfara ayırmıştır. Dolayısıyla Hz. Peygamber örneğinde bu ay bütün Müslümanlar için topyekun bir arınma ve hakka ve hakikate doğru bir yenilenme/yeniden yapılanma dönemi olmuştur.

Hz. Peygamber'in de ifade ettiği gibi oruç belirli bir süre için yalnızca aç ve susuz kalıp cinsel duyguları dizginlemek değil, düşünce ve tavırlarıyla topyekun arınmadır; Allah'ı zikretmedir. Allah'ı zikretmenin yolu ise Allah'ın hükmü olan Kur'ân'la ve Kur'ân öğretileriyle içli dışlı olmaktır. Oruç yaşamımızda bunu daha bir anlayıp kavradığımız ve daha bir gerçekleştirdiğimiz bir dönemdir bizim için.

Kuşkusuz Ramazanın en belirgin özelliği tutulan oruçlardır. Kur'ân'da oruç insanlık tarihinde herkesin yükümlü olduğu bir ibadet olarak zikredilir ve bizden öncekiler gibi bizim de bu ibadetle yükümlü olduğumuz vurgulanır. Kur'ân'ın belirttiği gibi insanlık tarihinin hemen her dönemine ait insan topluluklarında oruç ibadetine rastlanmaktadır. Temel inanç sistemlerinde İslam'ın tevhid akidesinden uzak bir yapıya sahip olsalar da birçok dini gelenekte oruca rastlanılır. Örneğin Maniheizmde İslam'daki Ramazana benzer şekilde bir aylık oruç ritüeli vardır. Yahudilik ve Hıristiyanlıkta yılın çeşitli aylarına dağılmış oruç dönemleri dikkat çeker. Sabiilikte ve benzeri diğer dinlerde de oruçla ilgili çeşitli geleneklere yer verilir. Bu dinlerde oruç bazen İslam'dakine benzer şekilde tutulurken bazen yalnızca belirli bir diyet şeklindedir. Ancak bunların hiçbirinin Kur'ân'da ve Hz. Peygamber'in sünnetinde belirtilen bağlamda oruç olmaması dikkat çekicidir. Zira Hz. Peygamber'in de ifade ettiği gibi oruç belirli bir süre için yalnızca aç ve susuz kalıp cinsel duyguları dizginlemek değil, düşünce ve tavırlarıyla topyekun arınmadır; Allah'ı zikretmedir. Allah'ı zikretmenin yolu ise Allah'ın hükmü olan Kur'ân'la ve Kur'ân öğretileriyle içli dışlı olmaktır. Oruç yaşamımızda bunu daha bir anlayıp kavradığımız ve daha bir gerçekleştirdiğimiz bir dönemdir bizim için. İşte Kur'ân, bizden öncekilere de farz edilen ancak bir şekilde insanların tevhidden uzaklaşmakla içini boşalttıkları bu ibadetin gerçek anlamını ve olması gereken değerini bize hatırlatır. Hz. Peygamber de sünnetiyle bu konuda bize bir örnek sunar. Dolayısıyla Ramazanda önemli olan Kur'ân'ın bu mesajını ve Hz. Peygamber'in bu örnekliğini idrak edebilmektir.