Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Dua Seline Kapılma Vakti

13 Ağustos 2018 Pazartesi Sonpeygamber.info


   قال رسول الله صلى الله عليه وسلم اَلْدُّعَاءُ مُخُّ الْعِبَادَةِ  

“Dua, kulluğun özüdür, ta kendisidir.” (Tirmizî, Deavât,1)

Bir hadisi şerife göre “Dua, kulluğun özüdür, ta kendisidir” (Tirmizî, Deavât,1); kulluğun yani insana değer kazandıran en yüce makamın özü, can damarı ve o damarı besleyen ab-ı hayattır. İnsana kendi ihtirasları ve benliği dâhil Allah’tan başka hiçbir nihai iltica makamı olamayacağını öğreten bir eylemdir. Dua, insana yüce yaratıcı karşısında, konumunu ve haddini bilmeyi büyük bir letafetle öğretendir. Kibir ve gururun kör edici serabından koruyandır. İnsanı, semaya kaldırdığı ellerinden tutar, ardında nice bereketler barındıran merhamet kapısına vardırır dua. (“Sizden her kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmıştır.” (Tirmizî Deavât,101). Bu açıdan bakıldığında dua edebilmenin bizatihi kendisi en büyük nimettir.

“Her kim sıkıntılı ve ıstıraplı anlarda duasının Allah tarafından kabul edilmesine sevinecekse, bolluk ve ferahlık zamanlarında duasını çoğaltsın.” buyruğu ile Hz Peygamber bu silahın kullanım kılavuzunu işaret eder gibidir. Dua, mümine güven membaı, azmin, gayretin itici gücü, ümitvar olmanın olmazsa olmazıdır. Kulluğu diri tutma çabası, Elest bezmindeki ahde, vefa göstermektir dua. Bana dua edin, duanızı kabul edeyim.” çağrısına icabet ederek ilahi rahmet ve bereketi mütevazı hayatlarımıza davet etmektir.

Dua, hayatın tüm katmanlarında –darlıkta ve bollukta, üzüntü ve kederde- insanı maddi manevi tehlikelerden koruyacak en güçlü silahtır. “Her kim sıkıntılı ve ıstıraplı anlarda duasının Allah tarafından kabul edilmesine sevinecekse, bolluk ve ferahlık zamanlarında duasını çoğaltsın.” (Tirmizî, Deavât,9) buyruğu ile Hz Peygamber bu silahın kullanım kılavuzunu işaret eder gibidir. Dua, mümine güven membaı, azmin, gayretin itici gücü, ümitvar olmanın olmazsa olmazıdır. Kulluğu diri tutma çabası, Elest bezmindeki ahde, vefa göstermektir dua. “Bana dua edin, duanızı kabul edeyim.”(Mü’min,60) çağrısına icabet ederek ilahi rahmet ve bereketi mütevazı hayatlarımıza davet etmektir.

Kadim medeniyetlerin tamamında özel zaman ve mekânlarla ilişkilendirilen duanın ritüeli Hz. Peygamber ile farklı bir boyut kazanır. Bütün kayıtlardan azade olarak hayatın her anını, mekânın her türünü kuşatır. Dua, O’nun dilinde çoğunlukla bir eylemin öncülü ya da ardılı olsa da tesbihat şekline dönüşerek eylemin sınırlarından da koparır kendini. Namaz, oruç, hac gibi ibadetlerdeki zaman ve mekân çerçevesi duada bulunmadığı için duanın kulluk bilincini oluşturma ve pekiştirmedeki etkisi pek büyüktür. Bu yönüyle dua, Müslümanın zaman ve mekâna mührünü vurmasıdır.

İnsanın bağlanma, sığınma, iletişim kurma gibi temel duygusal ihtiyaçlarının bir yansıması olarak dua, Hz. Âdem’den beri bütün varlık sahnesinde kendine yer bulur. Yüce Rabbimiz ve sevgili Efendimiz'in öğretileri, insanoğlunun fıtratında mevcut bu iltica arzusunu hak ve hakikat ölçüsünde yeniden şekillendirir, elinden tutar ve doğru adrese yönlendirir. Zihin ve gönül dünyamızın yüzeyselliğinden bizi kurtarır; ufkumuzu açar, nelerin, kimden, nasıl ve ne zaman isteneceğini öğretir. Böylelikle “yer ile göğü birbirine bağlayan” dua mümini terbiye eder.

Dua, söz, niyet ve eylem bütünlüğü içinde olmalıdır. Gerçekleşmesi istenen şey için samimi bir arzu ve bu arzunun harekete geçirdiği davranışlar, duanın kalbî ve amelî boyutunu ifade eder. İnananlar için en önemli prensiplerden olan denge ve tutarlılığın dua açısından yorumu işte bu dil-kalp ve amel birlikteliğidir. Halis bir niyetle, doğru ve düzgün ifadelerle ama mutlaka eyleme de geçerek talebimizi yüceler katına iletmektir dua. Böylelikle insan hayattan kopmaz, önüne bir hedef koyar ve çabalamaya devam eder.

Dua sadece arzu edilene kavuşana kadar olmamalıdır bizim inancımıza göre. Doğruluk ve iyiliğe kavuşmak dua ile olduğu kadar doğruluk ve iyilik üzere kalabilmek de dua iledir. Fatiha suresinde bize öğretilen budur.

Kutlu beldelerde duaların sel olup melekler katına yükseldiği bugünlerde gelin hep birlikte bu sele kapılalım; nefsimizin ıslahıyla nimetlenmeyi dileyelim. Gözümüz ve gönlümüzdeki görme bozukluğu için şifa dileyelim. Tembellikten, acizlikten, korkaklıktan Allah’a sığınalım, tıpkı Rasûlullah (sav) gibi…