Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Eyüp Sabri Paşa'nın Kaleminden Ravza-i Mutahhara Tarihine Yolculuk

26 Eylül 2009 Cumartesi Kültür Sanat / Mimari


Eyüp Sabri Paşa (v. 1890), Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında yetişen, çalışkan, alim bir deniz paşasıydı. Uzunca bir süre Hicaz'da memuriyette bulunmuştur. Bu görevi esnasında topladığı bilgilerle daha sonra bir dizi eser kaleme almıştır. Bu eserler arasında iki ciltten meydana gelen Mir'at-i Mekke ve Mir'at-i Medine diğerleri arasında ayrı bir yere sahiptir. Onun Mir'at-i Medine adlı eserinden bazı pasajları, üslubunu mümkün mertebe korumaya çalışarak ve biraz daha sadeleştirerek sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bu ilk bölümde Kanunî Sultan Süleyman devrinde Ravza-i Mutahhara'da yapılan tadilatla ilgili bilgiler yer almaktadır.

Sultan Süleyman b. Sultan Selim asrında Mescid-i Saadet'in bazı duvarlarıyla Hücre-i Saadet kubbesi ve Mescid-i Kuba binaları birdenbire yıkılacak derecelere varmış ve âdeta Harem-i Şerif-i Nebevî dahilinde namaz kılınamaz olduğundan durum Dersaadet-i Padişah-ı Alem-penah'a arz olunmuş idi.

"Sultan Süleyman b. Sultan Selim asrında Mescid-i Saadet'in bazı duvarlarıyla Hücre-i Saadet kubbesi ve Mescid-i Kuba binaları birdenbire yıkılacak derecelere varmış ve âdeta Harem-i Şerif-i Nebevî dahilinde namaz kılınamaz olduğundan durum Dersaadet-i Padişah-ı Alem-penah'a arz olunmuş idi. Harem-i Saadet'in bütün bütün yıkılıp yeniden inşa edilmesine şer'an müsaade yok ise de yalnız yıkılmasından korkulan mevki-i şerifelerin tamir ve kuvvetlendirilmesine müsaade buyrulması arz olunmuş idi.

Hususat-ı maruzaya izin verilmiş ve bu vazifeye bir memur tayin edilip kendisine keyfiyetin lüzumlu malzemeleri, gerekli meblağ, amele ve üstatların serî olarak gönderilmesi için Mısır valisine ferman gönderilmiş idi.

Mısır valisi tarafından emir olunan lüzumlu varidat hazırlanıp bina emini tayin edilen zata tamamen teslim edilmiş idi. Bu zat tarafından âyân-ı Medine ile beraber Mescid-i Saadet keşf ve muayene edilmiş idi. Hücre-i Saadet'in derun ve bîrûnunu tahkim ve teşyid eyledikten sonra Mescid-i Saadet'in "Bab-ı Selam" namıyla be-nam olan bab-ı muallâyı yıkıp yerine a'lâ ve mücellâ mermerden olmak üzere nazar-ı dikkati celbeden bir kapı yapıldı (h. 941/m. 1534-35).

Bu imaretten altı sene sonra "Bab-ı Rahmet" denilen kapıdan "şekliye" minaresine değin minareler ile garp tarafında vaki duvarı yerle beraber yıkıp gayet güzel ve muhkem bir surette yenilendi (h. 947/m. 1540-41). Bu duvardan maada duvar-ı şarkiyi dahi minaresiyle beraber esastan yıkarak yeniledi. Ve "Kubbetü'l-Hadrâ'yı kuvvetlendirip üzerine bir yüksek halvet ve şekliye minaresinin bitişiğine dahi bir halvet tesisiyle mezkur minareyi Rumeli minarelerine mutabık olarak yeniden yaptırdı (h.948/m.1541-42). Bu minarenin şekli değiştikten sonra ahali bu minareyi "Süleymaniye Minaresi" namıyla yad etmeye başladı.

İmaret-i mezkureden 26 sene sonra garp duvarının bazı yerleri harap olmağa başlayınca Sultan Süleyman -aleyhi rahmet-i Mennan- Hazretleri Bab-ı Rahmet'ten sonuna kadar olan duvarı yıktırıp burasını dahi mükemmelen yenileterek Mihrab-ı Nebî ve Minber-i Münir-i Nebevî ile din-i Mustafavi'nin alametlerinden olan minarelerin alemlerini değiştirdi. Ve Hücre-i Mu'attara ile Ravza-yı Mutahhara'ya bir çok kandiller ve şamdanlar ilavesiyle Mescid-i Saadet'i nurlandırıp ışıklandırdı.

Bab-ı Rahmet yenilendiği vakit sağına ve soluna Besmeleyle beraber "Ve mâ erselnâke..."'yi; yeniden yapılan Bab-ı Selam'ın sağına ve soluna "Mâ kâne Muhammedin ebâ ehadün min-ricâliküm...." âyetlerini en güzel surette yazdırdı.

Bunların revâk-ı haricilerine Arapça bazı kıt'a ve naat-ı şerifler yazdırmıştır. Bu revakların en üstüne de "Öldükten sonra kabrimi ziyaret eden beni hayattayken ziyaret etmiş gibidir." manasına gelen hadis-i şerifini yazdırmıştır (h. 974/m. 1566-67)."