Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Filmimde Allah'ın Rengi Var

9 Mayıs 2013 Perşembe Sonpeygamber.info / Güncel


 

Peygamber Efendimizin ahlakını anlatan bir filme imza atan İranlı yönetmen Mecid Mecidi, filmi çekerken Peygamberimizi makamında ziyaret ederek onunla defalarca konuşmuş. Filmlerinde ayetlerin ışığının görülmesini Mecidi, 'Film çekerken Sırat-ı Müstakim üzerinde yol almaya gayret ediyorum' sözleriyle açıklıyor.
 
Cennetin Çocukları (Bacheha-ye Aseman, 1997), Baran (2001), Cennetin Rengi (Rang-e Khoda, 1999) gibi iz bırakan filmlerin yönetmeni Mecid Mecidi geçtiğimiz hafta İstanbul'daydı. Mecidi, yedi yıldır Peygamber Efendimizin hayatını anlatan bir film projesi üzerinde çalışıyor. Filmin sonuna gelen Mecidi, İstanbul'a gelmeden önce Kur'an'da da adı geçen Fil Suresi'ndeki olayı anlatan sahnelerin çekimi için Güney Afrika'daydı. Oradan iki günlüğüne İstanbul'a gelen Mecidi, filmin bittiğini önümüzdeki yıl seyirciyle buluşacağının müjdesini verdi. Elinde tesbihi, yüzünde gülümsemesi eksik olmayan Mecidi, sadece bir film çekmediğinin yani manevi yönü büyük bir işi omuzladığının farkında. Bu yüzden de filmi çekerken defalarca Peygamber Efendimizin makamını ziyaret ederek O'nunla konuşmuş, yardım istemiş, bu projenin altından alnının akıyla çıkabilmek için dualar etmiş. 'Cahiliye döneminin içinde doğup büyüyen Hz. Muhammed'in ahlakı Kur'an'dan sonra en büyük mucizeydi. Biz de bugün cahiliye içinde olan İslam ve Batı toplumuna Peygamber Efendimizin ahlakını en iyi şekilde anlatmaya çalıştık' diyen Mecidi, filmde diyalogların yer aldığını ama Peygamber Efendimize dair suret kullanmadıklarını ve filmde çocukluk yıllarıyla, peygamberlik gelinceye kadarki dönemi işlediklerini söylüyor. Meridyen Derneği'nin Sonpeygamber.info projesi kapsamında iki gün süren 'Siyer ve Görsellik' temalı atölye çalışmasına katılan Mecid Mecidi'nin yeni filmiyle ilgili anlattıklarını dinlerken zaman zaman sözlere gözyaşları karıştı.
 

ÜÇ YIL GEZDİM

 
Yedi yıllık emeği içinde barındıran filmin ilk üç yılı araştırmalarla geçmiş. Bu üç yılda Peygamber Efendimiz hakkında yazılmış siyerleri karıştıran, O'nun yaşadığı bölgeleri ziyaret eden ve dünyaca ünlü pek çok din alimiyle buluşarak Peygamber Efendimizin hayatı hakkında istişareler yapan Mecidi, diğer yandan da o dönemin yaşam şartlarını anlatan yazı, aksesuar ve kıyafetler toplamış. "En başlarda içimde hep bir endişe vardı. Bu kadar büyük işin altından kalkabilecek miyim diye kendi kendime soruyordum" diyen Mecidi, araştırmalarını yaparken sık sık gittiği kutsal topraklarda bir gün bu endişesini bir büyüğüyle paylaştığını o kişinin ise kendisine Peygamber Efendimizin makamını işaret ederek, "Bunları git O'na anlat, sana ancak O yardım edebilir" dediğini söylüyor. Çekeceği filmde görüntü yönetmeni olarak üç defa Oscar ödülü kazanan dünyaca ünlü görüntü yönetmeni Vittorio Storaro ile çalışmak istediğini dile getiren Mecid Mecidi bu ziyareti ve sonrasını şöyle anlatıyor: "Hz. Muhammed (sav)'e gidip, "eğer hayırlısı ise ben bu yolda ilerleyeyim" diye dua ettim. Filmin en önemli yanlarından biri görüntü yönetmeniydi ve bu alanda Vittorio Storaro üzerine isim tanımadığım için onun bu filmde yer alması için Peygamber Efendimiz'den yardım istedim. İran'a döndüğümde de arkadaşlarıma Storaro'yla çalışmak istediğimi, kendisini arayacağımı söyledim ancak arkadaşlarıma göre onun bu teklifi kabul etmesi imkansızdı. Maili gönderdim. Bir kaç gün sonra arkadaşlarımız heyecanla yanıma geldi ve Storaro'nın bizimle çalışmak istediğini bildiren bir mail attığını söylediler.Mailin ilk cümlesinde Yüce Rabbimizin adı vardı, çok şaşırdım. Storaro mailinde şöyle yazmıştı: "Varlıkta en yüce olan Rabbimizin adına yapılan bir projede yer almaktan gurur duyarım ve hemen sizinle direkt görüşmek isterim."
 
Bir ay sonra sonra Storaro ile Roma'da buluştuğumuzda akşama kadar filmle ilgili konuştuk ama ben en çok filmi neden kabul ettiğini merak ediyor ve bunun sırrını gözlerinde taşıdığını düşünüyordum. Akşam nihayet ısrarlarım üzerine bana şunu söyledi: "Şöyle düşün ben bu projeye davet edildim." Sonra da olayı anlattı. Meğer Storaro, Hz. İbrahim'den bugüne bütün peygamberi içine alan Peygamberlerin Işığı adında bir kitap hazırlıyormuş ve üç aydır da Hz. Muhammed üzerine çalışıyormuş. Benim mailimi aldığı gece ise Peygamber Efendimizin yaşadığı Miraç olayı üzerine okumalar yapıyormuş. Mecidi bunları anlatırken salondakilerle birlikte gözyaşlarını tutamadı.
 

OTOBÜSÜMÜZ HAVAYA KALKTI

 
Filmi çekerken buna benzer sayısız olaya tanıdık olduğunu söyleyen Mecidi, "Bu filmin çekildiğini duyan herkes maddi manevi bu filmde olmak istediler. Gittiğimiz her yerde büyük bir ilgi ve heyecan vardı. İnsanlar bizim bulunduğumuz yerlerde kurbanlar kesiyorlardı. Hatta bir seferinde otobüsümüzü içinde peygamber vardır diye ellerinin üstünde havaya kaldırıp gezdirdiler." Mecidi'nin şu cümlesi ise adeta bakışlarına ve sesine yansıyan mütevazılığının sırrını ifşa ediyordu: "Filmlerimi çekerken Sırat-ı Müstakim üzerinde yol almaya gayret ediyorum ve bu yol üzerindeyken de doğal olarak Allah'ın rengi filmlerime yansıyor."
 

Peygamberimiz de olsa sinema dilini kullanırdı

 
İnsanlara İslam'ı anlatmak için günümüz şartlarında sinemanın önemli olduğunu söyleyen Mecid Mecidi, sinema ve İslam hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor: "Ben şuna inanıyorum ki peygamberlik silsilesi devam etseydi bugün onlar da sinemayı kullanarak insanlarla bağlantıya geçerlerdi. Hepimiz görüyoruz ki çok önemli bir dönemdeyiz. Tüm dünya sinema, televizyon iletişim araçlarıyla kitlelerle bağlantı kuruyor. Sayılara baktığımızda bugüne kadar Hz. İsa'yla ilgili 250, Hz. Musa'yla ilgili 120, Hz. Muhammed hariç diğer peygamberlerle ilgili 80 civarında film, belgesel hazırlanmış. Ancak bizim peygamberimizle ilgili tek bir film var o da Çağrı filmi. Çekildiği döneme göre önemli bir filmdi ancak bana kalsa İslam'ın ruhunu hiç bir şekilde anlatmayan bir filmdi."
 

İslamiyeti dünyaya anlattım

 
Mecid Mecidi, filmi çekme sebebini şu cümlelerle dile getiriyor: "İslam'ı anlatmak hepimizin görevi. İşte ben bu konuda üzerime düşeni yapmak adına bu filmi çektim. Çünkü İslam'a bakışımızda bir boşluğa sahibiz bu batıda da böyle, İslam ülkelerinde de böyle. Bu boş bakışı bir filmle doldurmak istedim. Yani terörden uzaklaşarak gerçek İslam'ı dünyaya anlatmak gerekiyor. İslam şiddet değil, rahmet dinidir. Yani tek cümleyle özetlemek istersek İslam muhabbet yani sevgi dinidir ve İslam dünyaya latif bir dille bakar. İslam'a işte buradan bakarak bu boşluğu doldurmak istiyorum."
 

Vahabileri kime şikayet edeceğiz?

 
Peygamber Efendimiz'in yaşadığı döneme dair ipuçlarını araştırırken pek çok şeyin yok edildiğine şahit olan Mecid Mecidi, bundan dolayı büyük bir üzüntü duyduğunu dile getiriyor. Mecidi, "Coğrafyadan, giyime kadar Peygamber Efendimizin hayatını geçirdiği ülkelere seyahat ederek araştırma yaptık, belgesel niteliğinde önemli bir arşiv oluşturduk. O dönemi filmimizde birebir anlatmaya çalıştık. Ancak gördük ki Vahabiler o dönemi ortadan kaldırmak adına büyük bir facia işlemişler. Bunu kime şikayet etmek gerektiğini bilmiyorum ama Peygamberimizin dönemine dair ağır bir tahribat söz konusu. Ellerinden gelse Mescid-i Nebevi'yi bile yok edecekler" sözleriyle yaşadığı hayal kırıklığını anlatıyor.
 

Mekke şimdi Tahran'da

 
Önümüzdeki yıl gösterime girecek olan film için Mecid Mecidi İran'da dev bir film platosu kurdu. Bu platoyu kurmadan önce Hollywood ve Bollywood'u gezen dünya sinemasının bütün imkanlarıyla kurduğu platolar hakkında bilgi edinen Mecidi, kurduğu platonun dünyada en iyisi olduğunu dile getiriyor. "Hepinizin o platoyu görmesini isterim" diyen Mecidi, dönemin Mekke'sini yüzölçümüne kadar neredeyse birebir yeniden Tahran'da inşa ettiklerini anlatıyor. Filme ait tarihi belgeleri Mecidi, Fas, Cezayir, Lübnan, Irak başta olmak üzere İslam ülkelerindeki din alimlerinin yardımıyla toplamış. Film, Hz. Muhammed (sav)'in hayatının peygamber oluncaya kadarki dönemini anlatıyor. Mecidi, ömrü yeterse filmin devamını da çekmek istiyor. Filmde Amin Tarokh, Mehdi Pakdel ve Sareh Bayat ile birlikte çok sayıda ünlü oyuncu yer alıyor.