Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

İslam Tarihinde Habeşistan Tecrübesinin Bugünkü Anlamı

26 Eylül 2009 Cumartesi Yazarlar

Hz. Peygamber döneminde Müslümanların yaşadığı Habeşistan tecrübesi bugün özellikler gayrimüslim halkın çoğunluğu oluşturduğu toplumsal yapılarda Müslümanın takınması gereken tutum ve tavır açısından çok şey ifade etmektedir. Günümüzde Müslümanlar yalnızca Müslüman halkın çoğunluğu oluşturduğu ülkelerde değil dünyanın hemen her yerinde yaşamakta ve çoğulcu toplum yapısını oldukça canlı şekilde tecrübe etmektedirler. 

Hz. Peygamberin yaşamında farklı inanç bağlılarıyla bir arada yaşama tecrübesi açısından genellikle Medine döneminin ilk yıllarında yürürlüğe konulan ve Medine Vesikası diye adlandırılan belge akla gelir. Hz. Peygamberin inisiyatifi altında hazırlanan bu belgede Müslümanların Yahudiler ve antlaşmaya taraf olan diğer gayri-Müslimlerle birlikte yaşaması konusunda temel kaideler ortaya konulur. Buna göre başta savunma ve hukuki sorumluluklar olmak üzere bir arada yaşamaya ortak değerler esas alınır. Antlaşmaya taraf olan her bir grup birbirinin yaşam, mal-mülk, inanç, aile ve benzeri değerlerine saygı çerçevesinde bir birliktelik oluşturur. Antlaşma çok uzun soluklu olmaz; zira antlaşmanın ana taraflarından Yahudi kabileleri ardı ardına antlaşmaya aykırı davranışlar içine girerler ve bir zaman sonra antlaşma işlevsiz hale gelir.

Kuşkusuz bu antlaşma İslam tarih tecrübesinde ortaya çıkan önemli bir belgedir. Ancak ondan çok daha önce Müslümanların henüz Mekke döneminde gerçekleştirdikleri bir diğer önemli tecrübe vardır. Mekke döneminde iki önemli hicret olayına da konu olan Habeşistan tecrübesi bağlamı açısından da Medine'deki tecrübeden farklıdır ve bugün dünya genelinde yaşamakta olan Müslümanlar için önemli bir referans konumundadır.

Tarihsel verilere göre Habeşistan hicreti 614-615 yıllarında gerçekleşmiş ve Risaletin beşinci yılında I. Habeşistan hicretine 15 Müslüman katılmıştır. Hicret eden bu Müslümanlar bir müddet sonra geri dönmüşler; ancak Mekke'de yine baskı ve takibata maruz kalınca yaklaşık bir yıl sonra Habeşistan'a ikinci bir hicret söz konusu olmuştur. Bu defa hicrete katılanların sayısı 100'ün üzerindedir. Anlatılara göre hicret eden Müslümanlardan bir kısmı Medine'ye hicret öncesi geri dönmüş ve büyük kısmı ise Medine döneminde Hz. Peygambere katılmışlardır. Bu arada Habeşistan'a hicret edenlerden iki kişinin orada Hıristiyan olduğu da anlatılır.  Habeşistan'a hicret edenler aracılığıyla Habeşistan'a İslam mesajı götürülmüş, Habeşistan'da yaşamlarını sürdüren Müslümanların faaliyetleriyle Habeşistan'da -Necaşi de dâhil- birçok kişi sonradan Müslüman olmuştur.

Hz. Peygamberin Mekke'de Müslümanlara yapılan yoğun baskı ve şiddet ortamında Suriye, Yemen ve benzeri bölgeler yerine hicret edilecek mekân olan Habeşistan'ı seçmesi ilginçtir. Kuşkusuz bu seçimde Habeşistan'da söz konusu olan siyasal yönetime yönelik Hz. Peygamberin olumlu yaklaşımının etkisi vardır. Hz. Peygamber, Müslümanlara, "Şayet isterseniz ve yapabilirseniz Habeşistan'a sığının. Zira orada ülkesinde kimseye zulmedilmeyen bir hükümdar işbaşındadır. Orası bir doğruluk ve hakikat ülkesidir. Allah işlerde bir kolaylık verene kadar orada oturup kalın" demiştir. Hz. Peygamber Habeşistan yönetiminin adalete ve özgürlüğe verdiği değerin farkındadır ve buraya sığınan Müslümanların himaye göreceğinden emindir. Nitekim Habeşistan'a göç eden Müslümanlar Habeşistan yönetimince koruma altına alınmış ve özgürlükleri de garanti edilmiştir. Bunun karşılığında göç eden Müslümanlar bu yeni merkezde sosyal ve siyasal yapıya sahip oldukları değerlerle olumlu katkıda bulunmuşlar; sosyo-kültürel açıdan toplumsal işleyişe ayak uydurmuşlardır. 

Günümüzden hareketle Habeşistan tecrübesine baktığımızda günümüz çok kültürlü/kimlikli toplumsal yapısında bu tecrübenin önemli bir örneklik teşkil ettiğini söyleyebiliriz. Bu tecrübe bize, kısaca, Müslümanların ne zaman ve nerede olursa olsun içinde yaşadıkları çoğulcu yapıya saygı göstermeleri ve temel hak ve hukukun korunması, özgürlük ve adalet gibi değerler bağlamında toplumsal bir sözleşme ile çoğulcu yapıda katkıda bulunmaları gerektiğini anlatmaktadır.

Hz. Peygamber döneminde Müslümanların yaşadığı Habeşistan tecrübesi bugün özellikler gayrimüslim halkın çoğunluğu oluşturduğu toplumsal yapılarda Müslümanın takınması gereken tutum ve tavır açısından çok şey ifade etmektedir. Günümüzde Müslümanlar yalnızca Müslüman halkın çoğunluğu oluşturduğu ülkelerde değil dünyanın hemen her yerinde yaşamakta ve çoğulcu toplum yapısını oldukça canlı şekilde tecrübe etmektedirler. İslam dünya genelinde yaygın olan küresel bir güç konumundadır. Gayrimüslim toplumlarda yaşayan Müslümanlar, bazen tarihten gelen bir azınlık olarak varlıklarını sürdürmekte; çoğunlukla da ekonomik ve siyasal nedenlerle yapılan göçler ya da ihtida hadiseleri nedeniyle bu toplumlarda yaşamaktadırlar. Her ne sebeple olursa olsun Müslümanlar yaşadıkları toplumlarda toplumun sosyal ve siyasal yapısı içerisinde bir yer edinmekte ve bazen mülteci ya da göçmen işçi bazen de vatandaş olarak varlıklarını devam ettirmektedirler. Müslümanların yaşadıkları bazı ülkelerde yer yer sosyal ve siyasal yapıya uyum konusunda sorunlar yaşadıkları ve zaman zaman asimilasyon ve ayrımcılık politikalarına konu oldukları bilinmektedir. Bazı toplumlarda sosyal ve siyasal entegrasyon politikaları asimilasyon bağlamında yürütülmektedir. Bununla birlikte birçok gayrimüslim ülkede yaşayan Müslümanlar aralarında yaşadıkları toplumla doğrudan ya da dolaylı sosyal bir sözleşme içerisinde varlıklarını sürdürmektedirler. Bu sözleşme Müslümanlar açısından onların yaşam, inanç, mal-mülk ve aile gibi temel değerlerine saygı ve bunları koruma altına almayı garanti ederken; içinde yaşanılan toplumsal yapı açısından ise Müslümanların toplumun sosyo-kültürel değerlerine saygı göstermeyi ve toplumsal işleyişe olumlu anlamda katkıda bulunmayı gerekli görmektedir.