Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Oruçlunun En Mutlu İki Anı

29 Ocak 2010 Cuma Dosyalar / Ramazan ve Bayram


"Oruçlu için iki sevinç ânı vardır: Biri, orucu açtığı anki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu anki sevincidir.'' (Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163)

Sabahtan akşama kadar her zaman alıştığınız yiyeceklerden uzak durmanın bir nedeni olmalı. Bilerek aç kalmanın, bilerek susuz bile kalmanın...

Oruç tutmanın anlayabileceğiniz bir nedeni olmalı...

Olmalı ki o nedeni güzel bir sonuca bağlayasınız.

Fakat peygamberimiz bir değil, iki nedeni olduğunu söylüyor bu Hadis-i Şerif'inde.  Sanki birinci neden; verilen onca güzel yiyeceklere yeniden kavuşmak, ikinci neden de onu Veren'e kavuşmak...

Çünkü alıştığımız bir şeyin değerine de alışıyor gibiyiz. Düşünün, bir bilgisayar oyununa sahip olmadan önce gözünüzde o ne kadar ulaşılmaz, ne kadar değerlidir. Ancak oyunu oynamaya başladıktan bir müddet sonra o oyun ne kadar da sıradan hale gelir sizin için.

Ya da çok beğenip de aldığınız bir ayakkabı. Önce ayağınızda çok güzel durduğunu düşünürsünüz. Ayakkabıyı giydikçe o da sizin için sıradan bir hale gelir.

Yiyecekler de öyle. Sürekli yerken neredeyse tatları kayboluyor. Ne kadar güzel göründüklerini ya da lezzetlerini aklınıza bile getirmeden yemiş oluyorsunuz çoğunlukla...

Fakat oruçken hepsinin tadını hayalinizden geçirmek zorunda kalıyor ve özlüyorsunuz. Ne de tatlı olduklarını, her birinin birbirinden güzel ve farklı olduklarını düşünüyorsunuz. 

En sonunda akşam olup da iftar zamanında yiyeceği tattığınızda sizin için çok özel ve farklı bir tatmış gibi oluyor. Oruç akşamlarında ekmek ve su bile eskisinden daha tatlı oluyor. Sonra karpuz çok şekerli, kaysı bal, tuz ilaç gibi oluyor.

Bütün gün boyunca mutfak kedisi olmayı unutmak, evin mutfağa en uzak yerinde akşamı beklemek hiç kolay değil, biliyorum. Ama sonunda güzel bir sevinci yaşamak için böyle zor bir günü kolaylıkla geçirebileceğinizi düşünüyorum.

Hem akşam olup da iftar vakti geldiğinde peygamberimizin söz ettiği iki sevinci birden yaşamak var ya, işte en güzeli de bu!