Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Peygamberimiz'in Sade Hayatı

25 Ekim 2010 Pazartesi Hz. Muhammed / Sosyal Hayatı


Birey açısından yaşadığımız yüzyılın en önemli olgularından biri ekonomidir. Bu olgu, kendini günümüz insanının hayatına âdeta tek belirleyici olarak girmek suretiyle kendini hissettirmektedir. Ekonominin en belirgin amacı ihtiyaç güdüsünü tetikleyerek insanları tüketime sevk etmesidir. Tüketim kültürü insanları bütün yönleriyle kuşatmış durumdadır. Dolayısıyla bu kültür insanların sahip olduğu nimet, güzellik ve değer adına ne varsa hepsini tüketmektedir. Bu kuşatmadan kurtulmanın yolu ise sahip olduğumuz ahlaki ve dinî değerlere yeniden dönmektir.


Hz. Peygamber aşırı arzu ve isteklere, şehvetlere, dünya ve dünyalık şeylere karşı ümmetini uyarmış, hırs ve ihtirasın terk edilmesini istemiş, bunlara nasıl tavır alacakları noktasında inananlara telkinlerde bulunmuştur.

Referansları yerel, kültürel ve dini değerlere dayanan, günümüzde de gittikçe ön plana çıkan ve Müslüman hayat tarzına yakın olduğu görülen sade/yalın hayat pek çok kimse tarafından tercih edilen hayat tarzı olmuştur. Hatta sade hayat, Batı dünyasında bir hayat biçimi, bir hayata bakış tarzı, bir felsefe olarak geniş kitlelerce kabul gören bir akım haline gelmiştir.

Dinî değerlerin taşıyıcısı konumunda olan peygamberler, gönderildikleri toplumlara her zaman örnek ve model olmuşlardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in örnek kişiliğini ve hayat tarzını, bugün bütün insanlığa, fert, aile ve topluma aktarmaya büyük ihtiyaç vardır. Zira onun hayat tarzı insan hayatının her yönünü ve alanını kuşatan bir özelliğe sahiptir. Ayrıca O'nun hayatını bilmeden ve O'nun sahip olduğu değer ve vasıfları öğrenmeden dinimizi yaşamak ve anlamak da mümkün değildir. Çünkü Hz. Peygamber  söz, davranış ve uygulamalarıyla insanlık tarihine benzeri bulunmayan bir hayat tarzı oluşturmuş ve ortaya koymuştur. Hz. Peygamber'in  örnek alınması O'nun bu yönlerini iyi bilmeye ve tanımaya bağlıdır. İşte Müslüman hayat tarzını belirlemede Hz. Peygamber'in  yaşadığı hayat tarzının çok önemli model, örnek ve belirleyici yönü bulunduğu bilinmektedir.

Hz. Muhammed (sav)'in peygamberlik öncesi hayatına baktığımızda her yönüyle tabii, sade ve mutedil bir hayat olarak nitelendirilebilir. O, bu dönemde ticari, askeri, siyasi ve hatta dinî yönden bile, Mekke'nin ileri gelenlerinden sayılmamıştır. Bu dönemde O'nun Mekke'de en dikkat çeken yanı; güvenilir, dürüst, ahlaklı bir kişiliği olmasıdır.

Hz. Peygamber  de kendinden önce gönderilen diğer peygamberler gibi bir beşerdi, insandı. Doğmuş, evlenmiş, çocuk sahibi olmuş, acılar çekmiş, sevinçler yaşamış, Allah için ızdırap, zulüm ve güçlüklere göğüs germiş ve yokluk içinde vefat etmiştir. O daima beşer ve kul olduğunun bilinci içerisinde hareket etmiş ve peygamberliğinden sonra da önceki sadeliği, tabiiliği terk etmemiş, tevazuyu asla elden bırakmamıştır. Peygamberimiz Hz Muhammed (sav), bir insan olduğu için her insan gibi dünyevi ihtiyaçları, sıkıntıları ve üzüntüleri olmuştur. Nitekim O, fiziki yapısı, davranışlarının diğer insanlardan farklı olmaması, beşerin ihtiyaç duyduğu hususlara muhtaç olması, unutması ve yanılması, sevinip neşelenmesi, heyecanlanıp telaşlanması, ağlaması, öfkelenip kızması, spor yapması, rahatsızlanması ve hastalanması gibi beşeri özelliklere sahiptir. Yani insani yönüyle Hz. Peygamber'i   diğer insanlardan farklı kılan ve ayıran bir yönü yoktu. Ayrıca Hz. Peygamber'in  peygamberlik vasfıyla Müslümanlar üzerinde çok büyük bir otoritesinin olduğu ve olması da gerektiği tartışılamaz bir husustur. Kur'ân'da yer alan onlarca âyet bu sonucu çıkarmamıza imkan vermektedir.

Hz. Peygamber'in  söz ve davranışlarında her zaman itidali tercih ettiği gibi hayatını sürdürürken de sade yaşamayı tercih etmiştir. Böylece O, diğer davranışlarında olduğu gibi bu konuda da Müslümanlara örnek olmuştur.

Hz. Peygamber'in  söz ve davranışlarında her zaman itidali tercih ettiği gibi hayatını sürdürürken de sade yaşamayı tercih etmiştir. Böylece O, diğer davranışlarında olduğu gibi bu konuda da Müslümanlara örnek olmuştur. O, yaşantısıyla da en güzel örnekleri vererek, maddeye kul olmayan örnek bir nesil yetiştirmeyi gaye edinmiştir. Rasûlullah (sav)'in hayatı daima hep aynı standart içinde olmuştur. Yani o daima mütevazı, sade ve basit bir hayat sürdürmüştür. Bu sade hayatı sırf kendisi yaşamamış, aile ve yakınlarına da öğretmiş, kendisinden sonra gelen bazı halifeleri O'nun yolunu takip etmiştir. Dolayısıyla Müslümanlar da, dünya ve ahiret mutluluğunu Kur'ân'a tabi olmak, Hz. Peygamber'e  bağlanmak, O'nu örnek almak, izinden ve yolundan gitmekle elde edebilir.

Bizzat Hz. Peygamber'in hayatına baktığımızda görürüz ki O, bir peygamber olduğu kadar, bir devlet reisi, bir komutan, bir abid, bir hâkim, bir öğretmen ve aile reisi idi. Eğer bulabilirse yiyecek ve içeceklerin iyi ve güzelini tercih eder, güzel giyinmeyi, güzel koku sürünmeyi severdi. Dünyaya hırslı değildi. İhtiyacından fazlasını istemezdi. Elde ettiği kadarına razı olurdu. İhtiyaç kadarıyla yetinirdi. Hz. Peygamber'in sade hayatının içerisinde sadece fakirlik bulunmadığı, varlıklı olduğu ve bolluk gördüğü zamanların da olduğu bilinmektedir. O'nun yediği yiyecek ve içecekleri baktığımızda tükettiği çok çeşitli yiyecek ve içeceklerle karşılaşıyoruz. Resûl-i Ekrem (sav) tükettikleri arasında deve, koyun ve tavuk eti, toy kuşu, zebra ve  tavşan eti, kebap, helva, bal, kuru ve yaş hurma, süt, un çorbası, hurma şerbeti, acur, keş yemişi, kabak, tereyağı, peynir, zeytin yağı, karpuz vb. yiyecek ve içecekleri sayabiliriz. Bu yönüyle Rasûlullah (sav)'in sade hayatının şekillenmesinde sosyal ve ekonomik hayatın içinde bulunmanın, çalışıp kazanmanın ve insanlara infak etmenin önemli bir yeri vardır. Hz. Peygamber bu konuda da öncü ve örnek olmuş, infakta bulunmuş, yoksullara yardım etmiş ve her konuda başkalarını yararlandırmak için çaba göstermiştir. O'nun sosyal boyutlu bu tutum ve davranışları, nimetleri elde etmeye çalışan kimsenin gösterdiği olumlu bir sadelik örneğiydi. Hz. Peygamber, bu konumuyla sosyal ve ekonomik hayatın bizzat içerisinde, merkezinde bulunmuştur. Ayrıca Hz. Peygamber  toplumda sade hayatı tercih eden insanları; aşırı arzu ve isteklere, şehvetlere, dünya ve dünyalık şeylere karşı uyarmış, hırs ve ihtirası terk etmelerini istemiş, bunlara nasıl tavır alacakları noktasında telkinlerde bulunmuştur.

O sade hayatıyla, gönüllü ve isteyerek harcamaları ve ihtiyaçları kontrol altına almış, hatta bazı küçük ayrıntılara bile dikkat çekmiştir. Bu tarz hayatın en önemli esaslarından biri kişinin kendisine, ailesine ve yakın çevresine zaman ayırabilmesidir. Sade hayatın bir diğer ayağı, çevreye saygı, çevreye değer vermektir. Bütün bunları Hz. Peygamber'in  hayatında görmek mümkündür.

Hz. Peygamber'in  şahsında örnekleri görüldüğü gibi, sade hayat içinde cömertlik, yardımlaşma ve infak gibi erdemleri şiar edinmiş toplum ve milletlerin kurdukları medeniyetler, sahip oldukları ilmî ve iktisadi birikimleri başkalarıyla paylaşan medeniyetler olmuşlar, onları birer tahakküm aracı haline getiren medeniyetler durumunda olmamışlardır.

Hz. Peygamber'in  şahsında örnekleri görüldüğü gibi, sade hayat içinde cömertlik, yardımlaşma ve infak gibi erdemleri şiar edinmiş toplum ve milletlerin kurdukları medeniyetler, sahip oldukları ilmî ve iktisadi birikimleri başkalarıyla paylaşan medeniyetler olmuşlar, onları birer tahakküm aracı haline getiren medeniyetler durumunda olmamışlardır. Bu açıdan İslam medeniyeti bu özellikleri bünyesinde barındıran, veren, barışın ve adaletin teminatı bir medeniyet olmuştur.

Bütün bunlardan hulasa olarak şu ortaya çıkmaktadır: Hz. Peygamber'in sade hayat anlayışı, dünya ve maddeden ihtiyacı kadarla yetinmeyi, her türlü lüks ve israftan uzak bir yaşayışı, çalışmayı, hayatın içinde olmayı, dünyanın imar ve intizamı için gayret göstermeyi gerekli ve zorunlu kılmaktadır.