Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Şehit Halife: Hz. Osman

21 Ekim 2013 Pazartesi Sahabe / Sahabiler


Ülke içindeki karışıklıklar o dönemdeki, dini siyasi, sosyal ve ekonomik alanda ortaya çıkan değişimlerden kaynaklanmıştır. Her şeyden önce bu süreçte askerî faaliyetler tamamlanmış, devlet ulaşabileceği en uzak sınırlara dayanmış, doğuda İran'ın düşman halkı ve yüksek yaylası, kuzeyde Anadolu ve batıda Akdeniz, devletin en tabi sınırlarını oluşturmuşlardı.

Hz. Osman (ra) hicretten 47 yıl önce Mekke’de dünyaya gelmiştir. Babası Affan b. Ebu’l-As, Kureyş kabilesinin en önemli kollarından Beni Ümeyye oğulları ileri gelenlerinden birisi olup aynı zamanda şehrin zenginleri arasında yer almıştır. Babası gibi ticareti meslek olarak belirleyen Hz. Osman (ra) bu sayede genç yaşında kabilesinin en varlıklı üyelerinden biri haline gelmiştir. Hz. Osman (ra) Hz. Ebû Bekir (ra)’in özel gayretleri sayesinde Müslüman olmuştur. Bu sebeple gerek kendi ailesinden, gerekse diğer kabilelere mensup müşriklerden baskı ve işkence görmüştür. Bu dönemde Hz. Peygamber’in kızı Rukiye (ra) ile evlenerek Allah Rasûlü (sav)’nün yakın akrabası arasına girmiştir. Hz. Osman (ra) Rukiye (r.anha)’nin Medine döneminde vefatından sonra Rasûlullah (sav)’ın diğer kızı Ümmü Gülsüm (r.anha) ile evlenerek ona ikinci kez damat olacaktır.

Mekke müşriklerinin kendi içlerinden Müslüman olanlara baskılarını yoğunlaştırdıkları sırada Hz. Osman (ra) da eşiyle birlikte Habeşistan’a hicret etmiştir. Bir müddet Habeşistan’da kalmış, daha sonra Mekke’ye geri dönmüş, ardından da Medine’ye hicret ederek ilk muhacirlerin arasına katılmıştır. Hz. Osman (ra) hicretten sonra gerçekleşen pek çok hadisede Hz. Peygamber’in yanında yer almıştır. Eşi Rukiye (ra)’nin ciddi rahatsızlığı sebebiyle Hz. Peygamber’in de izniyle Bedir savaşına iştirak edememiştir. Ancak Uhud, Hayber ve Mekke’nin Fethi ile Hevâzin Savaşı ve Tebük Seferine katılmıştır. Hudeybiye Barış Anlaşmasından önce Müslümanların temsilcisi olarak Mekke’ye gitmiştir.

Hz. Ebû Bekir (ra) ve Hz. Ömer (ra) dönemlerinde halifelerin en yakın danışmanları arasında yer alan Hz. Osman (ra), Hz. Ebu Bekir (ra)’in kendisinden sonra Hz. Ömer (ra)’i halife tayin ettiğine dair yazıyı kaleme almıştır. Hz. Ömer (ra)’in bir suikast neticesinde şehit olmasından sonra Müslümanlar Hz. Osman’ı kendilerine halife olarak seçmişlerdir. Hz. Osman (ra) halife olduktan yaklaşık iki yıl sonra Kûfe, Mısır ve Basra gibi büyük eyaletlerin valilerini sırasıyla değiştirmeye başlamış, bunların yerine de genellikle kendi ailesinden yani Benî Ümeyye’den idareciler tayin etmiştir. Gerçekleşen bu tayinlerle birlikte devletin bütün idarî kademeleri Ümeyyeoğulları’nın kontrolüne geçmiş, onun bu politikası halk arasında yönetime karşı bazı rahatsızlıkların ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir.

Hz. Osman (ra)’ın hilafeti döneminde Müslümanlar o zamana kadar gerçekleştirilen en geniş ve hızlı fetih harekâtına girişmişlerdir. Bunun sonucunda ülkenin sınırı doğuda Horasan’ı aşmış, batıda ise Kuzey Afrika Müslümanların hâkimiyetine girmiştir. Akdeniz’de stratejik Kıbrıs adası onun zamanında Şam eyalet valisi Muaviye tarafından fethedilmiştir. Ayrıca Hz. Osman (ra)’ın diğer valileri, Abdullah b. Sa’d, Abdullah b. Amir ve Velid b. Ukbe, Said b. el-As fetih hareketlerin de büyük başarılar sağlamışlar, ülke sınırlarını Hulefa-i Raşidin döneminin en geniş noktasına ulaştırmışlardır.

Gerçekleşen bu başarılı faaliyetlere rağmen özellikle halifeliğinin son beş yılında Hz. Osman (ra) büyük iç karışıklıklarla karşı karşıya gelmiştir. Klâsik İslâm tarihi kaynaklarında Hz. Osman (ra) döneminde meydana gelen dâhilî karışıklıkların halife ve onun idarecilerinin şahsî kusurlarından, ayrıca İbn Sebe gibi bozguncu şahısların faaliyetlerinden kaynaklandığını ileri sürerler. Ancak bu dönemde görülen olayları sadece bir sebebe veya bir/birkaç şahsın sorumluluğuyla açıklamak doğru olmaz. Ülke içindeki karışıklıklar o dönemdeki, dini siyasi, sosyal ve ekonomik alanda ortaya çıkan değişimlerden kaynaklanmıştır. Her şeyden önce bu süreçte askerî faaliyetler tamamlanmış, devlet ulaşabileceği en uzak sınırlara dayanmış, doğuda İran'ın düşman halkı ve yüksek yaylası, kuzeyde Anadolu ve batıda Akdeniz, devletin en tabi sınırlarını oluşturmuşlardı. Fetihlerin durmasıyla birlikte insanlar oturup düşünme ve olayları değerlendirme imkânı bulmuşlar, bunun sonucunda birtakım insanlar yönetim aleyhine dedikodu üretmeye ve hadiselerin peşinde koşmaya başlamışlardır. Ayrıca Hz. Peygamber'in ahlâkî terbiyesi altında yetişmiş olan sahabenin sayısının gün geçtikçe azalması ve bu terbiyeden mahrum kalan insanların toplumda çoğunluğa sahip olmaları da meydana gelen karışıklıklarda rol oynamıştır. Bütün bunlara ilave olarak İslam fetihlerinin genişlemesiyle birlikte, Müslümanlara boyun eğen, ancak içten içe de Müslümanlara düşmanlık besleyen Hristiyan zümre, Hz. Ömer tarafından tarih sahnesinden silinen Sasani İmparatorluğu'nun tebası olan İranlılar ve nihayet Hz. Peygamber’in 622'de Medine'ye hicretinden itibaren sürekli olarak Müslümanlara karşı düşmanca duygular besleyen Yahudiler, Hz. Osman (ra) zamanındaki fitne hareketlerinin tabii destekçileri olmuşlar, teşekkül ettirdikleri gizli örgütlerle muhalifleri devlet idaresine karşı kışkırtmışlardır. Yukarıda zikredilen bütün bu ve benzeri sebeplerle toplumdaki huzursuzluklar, ülke dâhilinde yönetime karşı hareketlere dönüşmüş, ardından da Kûfe, Basra ve Mısır’dan hareket eden isyancılar Medine’ye gelmişler, halifenin evini kuşatma altına almışlar. Kuşatma bir ayı geçince de H.35 Zilhicce (M.656 Haziran) tarihinde toplu bir saldırıyla Hz. Osman (ra)’ı şehit etmişlerdir.

Hz. Osman (ra) halim-selim, merhametli ve iyi niyetli bir kişiliğe sahipti. Özellikle hayâsı ile şöhret bulmuştu. Yakın akrabasına karşı aşırı düşkün olduğu, onların her türlü talebine cevap verdiği de kaynaklarda zikredilir. Onun diğer bir hususiyeti ise cömertliğidir. Müslümanlar için yardım talep edildiğinde genelde en büyük mali destek ondan gelmiştir. Nitekim hicretten sonra Medineli bir Yahudi’nin işlettiği Rume kuyusuna yüksek bir meblağla ortak olmuş ve suyu Müslümanların hizmetine sunmuştur. Tebük Seferinin hazırlanması esnasında Müslüman ordunun üçte birinin teçhiz masraflarını üstlenmiştir. Hz. Osman (ra) gerek Rume kuyusundan Müslümanları istifade ettirmesi, gerekse Tebük seferine sağladığı katkı sebebiyle Hz. Peygamber tarafından cennetle müjdelenmiştir. Hz. Osman (ra), Hz. Peygamber’in vahiy kâtipleri arasında yer almış, ayrıca kendi halifeliği döneminde daha önce bir araya getirilmiş olan Kur’an nüshasını çoğaltarak önemli İslam beldelerine göndermiştir. Hz. Osman (ra) aynı zamanda Hz. Peygamber’den 146 adet hadis rivayetinde bulunmuştur. Onun neslinden gelen Eban b. Osman, ilk siyer ve İslam tarihi müellifleri arasında yer almıştır.