Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Surlarımızdaki Gedikler



Hazreti Peygamber'in açık, net, şeksiz-şüphesiz yolunda yürürken savrulduğumuz anlar olur. Sahabenin de olmuş. (Bugünün çeldiricilerinin o günden daha çok ve daha güçlü olduğunu da sanmayalım.)

Yol belli, hedef kesinse bu savrulma anlarında yapılacak şey bellidir: Yola geri dönmek. (=Tevbe) Asıl sorun yolu bulanıklaştırıp hedefi belirsizleştiren, sapmanın başladığını bile anlamayacak denli sınırları silikleştiren kafa karışıklıklarıdır.

Etrafta olup biten her şeyin en derin inançlarımızı bile sarsacak kadar bizi etkilemesi kişiliğimizin surlarının gediklerle delik deşik olmasıdır. (Her türlü şeytani telkin ve içten dıştan gelen caydırıcı etkilere karşı sağlamlaştırmamız gereken bir surdur bu. Kişiliğimizi ayakta tutan ve bizi diğerlerinden sağlıklı bir şekilde ayırarak varlığımızı koruyan bir sur.)

Bu gedikler bazen zihinsel olur. Aklınızın ürettiği şüpheler, tereddütler, boşluklar, anlaşılmamış noktalar gibi. Oranın hemen takviye edilmesi lazım ki şeytan onu genişletmesin. Nasıl takviye edilecek? "Boş ver düşünme" diyerek mi? Hayır. Okuyarak, araştırarak, âlimlerin eteğine yapışarak. Sahabe de böyle yapmıştı. Zihinlerine takılan bir soruyu ya da içlerini kemiren bir şüpheyi hemen gelip Peygamberle konuşmuşlardı.

Bu sorular biter mi? Hayır. Düşünen bir aklın soru üretmemesi beklenemez. O yüzden sorularımıza cevaplar arama çabası ömür boyu sürecek bir çabadır.

Bazen bu gedikler manevi olur. Yani zihinsel bir problem yoktur, ama kalbimiz soğumuştur, haz almıyoruzdur, dini yaşamak rutin bir şeye dönüşmüştür. Haz alamadığımız zaman da bu bağlılığı sürdürecek gücü kendimizde bulamayız. O zaman da manevi takviye lazım. Bunun da en etkin yolu salihlerin sohbetine devam etmektir. Sahabe de böyle yapmıştı.

Bazen kişiliğimizdeki zaaflar gedikler açar. Kimi paraya, kimi makama, kimi takdir edilmeye, kimi de çoluk-çocuğuna düşkündür.

İşte bütün bu gedikleri çok iyi kollamamız lazım. “Benim zayıf noktam neresi, nereden kaynaklanıyor bu gevşeklik” diye. Bunu sizin adınıza kimse yapamaz. Sizin iç dünyanızı sizin kadar kimse bilemez. Ama olur ki maneviyata rehberlik edecek bir insan-ı kâmile tesadüf edile.

Size bunların hepsinin yerine geçecek bir şey söyleyeyim mi? Hadis okumak...