Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

"Üç Mescid Hadisi"ne Yönelik Bir İtham

18 Kasım 2014 Salı Sonpeygamber.info / Yazarlar


Kendi kaynaklarımıza seçmeci ve eleştirel yaklaşmak lazım geldiğini ısrarla savundukları halde müsteşrik görüş ve fikirlerini mutlak gerçekmiş gibi kabullenip seçmeci ve eleştirel yaklaşma ihtiyacı duymayanların, içine düşmüş oldukları derin çelişkiyi ve kimlerin yanında yer aldıklarını artık fark etmeleri gerekmektedir.

“En Faziletli Üç Mescid” başlığı ile Sonpeygamber.info okurlarıyla paylaştığım yazımızda yorumlamaya çalıştığım hadis-i şerif hakkında Yahudi asıllı Macar müsteşrik İ. Goldziher’in (v.1921) “uydurma” olduğu iddia ve ithamı bulunmaktadır. Bu ithama bir şekilde muttali olacak okurların herhangi bir kuşku ve tereddüde düşmemeleri ve söz konusu yorumumuzun bütünlüğü açısından bu iddia ve ithamın kısaca değerlendirilmesine ihtiyaç duyulmuştur.

İddia şudur: Mekke’de halifeliğini ilan etmiş olan Abdullah b. Ez-Zübeyr’e (v. 73) karşı, Emevi hükümdarı Abdülmelik b. Mervan’ı ( v. 86) memnun etmek ve Hac için bir başka merkez oluşturmak maksadıyla bu hadis İmam Zühri (v. 124) tarafından uydurulmuştur. Konuyla ilgili tespit şöyledir:

“Goldziher'in, Ya’kubî (Ö. 292 /901)’den naklettiği bir habere göre, Emevi halifesi Ahdu'l-Melik, Şam'da hüküm sürerken, Abdullah İhnu'z- Zuheyr de idareye karşı ayaklanmış ve Mekke dahil olmak üzere bütün Hicaz’ı ele geçirmiş bulunuyordu. Bu durum, hac maksadıyla Hicaz'a gidecek olan Suriyeliler için büyük bir tehlike teşkil ediyordu. Daha doğrusu bu tehlike –tabii Goldziher'e göre- aslında Emevi halifesi Ahdu'l-Melik içindi. Çünkü Hicaz'a giden Suriyeliler, burada Abdullah İbnü-z-Zübeyr'e bey'at etmeğe zorlanabilirler ve dolayısıyla Emevi idaresinin geleceği tehlikeye sokulmuş olurdu. Halife Adu'l-Melik, bu endişe ile Suriyelilerin Hicaz'a gitmelerini önlemek maksadıyla, Kudüs’te Kubbetu's-sahra'yı inşa etti. Sonra da Zühri'ye başvurarak, bu Kudüs mescidine hac için yapılacak bir ziyaretin, Mekke’de Kâbe'ye yapılacak ziyarete muadil olduğunu ifade eden bir hadis uydurmasını istedi. Emevi halifelerinin amaline (emellerine) hizmet eden Zühri de, tabiatıyla halifenin emrine uyarak şu hadisi uydurdu:

لاَ تُشَدُّ الرِّحَالُ إِلاَّ إِلَى ثَلاَثَةِ مَسَاجِدَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ ، وَمَسْجِدِ الرَّسُولِ وَمَسْجِدِ الأَقْصَى

Yani “Binekler, yalnız üç mescide doğru koşturulur: Mescid-i Haram, benim mescidim ve bir de Beytu'l-Makdis Mescidi'” [1]

Bu iddiayı değerlendirmeden önce Goldziher’in İmam Zühri’nin bir sözünü nasıl çarpıtıp Zühri hakkındaki ithamlarına zemin hazırladığına işaret edelim.

Zühri’nin, “Emirler bizi hadisleri yazıya geçirmeye teşvik edip zorladılar” anlamındaki( إن هؤلاء الامراء أكرهونا علي كتابة الاحاديث)sözünü Goldziher, el-Ehadis kelimesindeki lâm-ı ta’rifi kaldırmak suretiyle “Emirler bizi hadisler (uydurup) yazmaya zorladılar” anlamına gelecek şekilde إن هؤلاء الامراء أكرهونا علي كتابة أحاديث diye nakletmiştir. Goldziher bu saptırmayı, tarih gerçeğini dikkate almadan yapmış, “evvelu men devvene’l-hadis, hadisleri ilk tedvin eden” diye hadis tarihi ve usulü kaynaklarımızda yerini alan İbn Şihab ez-Zühri’nin, Emevi hükümdarlarının hadis uydurma isteklerini itiraf ettiğine delil saymıştır. Bu bilinçli saptırma ve varsayım sadece Goldziher’e aittir. Örnek olarak da yukarıda işaret edildiği gibi üç mescit hadisinin İmam ez-Zühri tarafından uydurulduğunu söyleyebilmiştir.

Hemen işaret edelim ki Goldziher’in tek kaynağı Ya’kubi Şiî bir müelliftir. Sonra İmam Zühri, Abdülmelik b. Mervan (v.86 h./705 m.) ile hicri 80 yılında, yani Abdullah İbnü’z-Zübeyr radıyallahu anh’ın vefatından tam 7 yıl sonra tanışmıştır. 7 yıl önce şehit edilmiş İbnü’z-Zübeyr’in, vereceği zarardan emin olmak için vefatından yedi sene sonra hadis uydurmaya nasıl bir ihtiyaç duyulabileceği, herhalde ancak Goldziher gibilerin kabul edebileceği bir olgudur.

Goldziher’in bu iki bilinçli saptırma ve iddiasından maksadı, öncelikle hadislerin yazılı metinler halinde bir araya getirilmesi (tedvin) hizmetinde başrolü oynamış olan ve hakkında hiçbir cerh/tenkit söz konusu olmayan, İslâm bilginlerince güvenilirliği ittifakla benimsenmiş ve rivayetleri Kütüb-i sitte’nin tamamında yar alan Tabiin neslinin ünlü âlimi İmam Zühri’nin, aslında Emevi Sultanlarının istekleri uyarınca hadis uyduran bir kişi olduğunu, dolayısıyla özelde onun rivayetlerine genelde onun öncülük ettiği tedvin faaliyeti ürünleri olan hadislere güvenilemeyeceği fikrini yaymaktır. Böylece sünnet-i seniyyenin bilgi ve belgelerini oluşturan hadis-i şerif metinleri ve hadis kaynakları hakkında derin bir kuşku uyandırmaktır.

İmam Zühri’yi uydurmacı ilan etmek hem de Mescid-i aksâ hakkındaki Hz. Peygamber’in övgüsü sebebiyle Müslüman gönüllerde oluşacak Mescid-i aksâ’ya ve dolayısıyla Kudüs’e yönelik duygu ve muhtemel eylemlerin önüne geçmek, bir başka ifade ile Kudüs’ü Müslümanların gündeminden çıkarmaktır.

Öte yandan müsteşriklerin şeyhi sayılan Goldziher’in, hiçbir İslâm bilgini tarafından uydurma olduğu -iddiası bir yana- iması bile edilmemiş ve Zühri’nin dışında Tabiin neslinden Kaza'a ve Selman el-Ağar tarafından da rivayet edilmiş olan üç mescit hadisini, Zühri’nin uydurduğu hadislere örnek vermesi bir taşla iki kuş vurma planının sonucudur. Hem İmam Zühri’yi uydurmacı ilan etmek hem de Mescid-i aksâ hakkındaki Hz. Peygamber’in övgüsü sebebiyle Müslüman gönüllerde oluşacak Mescid-i aksâ’ya ve dolayısıyla Kudüs’e yönelik duygu ve muhtemel eylemlerin önüne geçmek, bir başka ifade ile Kudüs’ü Müslümanların gündeminden çıkarmaktır.

Asla bilimsel bir temele dayanmayan bu iki iddia ve saptırma, Dr. Mustafa es-Sibâî (v.1964)tarafından Leiden’de delilleriyle, birincisinin kaynaklardaki aslî şekli gösterilmek, ikincisinin de aradaki yedi yıllık zaman farkını ispat etmek suretiyle ortaya konulmuştur. Bu gerçeklerin ispatı üzerine, Goldziher’in takipçilerinden müsteşrik Schacht (v.1969), önce biraz bozulmuş, rengi sararmış sonra da “Bunlar da Goldziher’in hatalarıdır. Her âlim hata eder” pişkinliğine sığınmıştır. [2]

Netice itibariyle Goldziher’in üç mescid hadisine yönelik “uydurma” olduğu itham ve iftirasının, kendisinin etnik kökenine yakışan bilimsel görünümlü tam bir saptırma ve sahtekârlıktan başka bir anlam ve kıymeti yoktur.

Genel bir sonuç ve tavır olarak, merhum Talat Koçyiğit hocanın şu tespitinin pek yerinde olduğunu teslim etmek gerektiği ortadadır:

“… Bir müsteşrikin, bizim meselelerimizle ilgili incelemelerinde ulaştığı netice ne olursa olsun, biz, bu neticeyi ihtiyatla karşılamak zorundayız. Şüphesiz onların incelemelerinden haberdar olacağız; fakat kendi meselelerimizi, yine kendimizin halletmek zorunda olduğumuzu da unutmayacağız.” [3]

Bu tespite biz de şu kanaatimizi ilave etmek istiyoruz: Kendi kaynaklarımıza seçmeci ve eleştirel yaklaşmak lazım geldiğini ısrarla savundukları halde müsteşrik görüş ve fikirlerini mutlak gerçekmiş gibi kabullenip seçmeci ve eleştirel yaklaşma ihtiyacı duymayanların, içine düşmüş oldukları derin çelişkiyi ve kimlerin yanında yer aldıklarını artık fark etmeleri gerekmektedir.

...

"Üç Mescid Hadisi" yorumu için tıklayınız!


Dipnotlar:

  1. Talat Koçyiğit, “I. Goldziher'in hadisle ilgili bazı  görüşlerinin tahlil ve tenkidi”, Ankara İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. XV, s. 49 . Ankara, 1967
  2. Bk. Es-Sıbâî, es-Sünne ve mekânetüha, s. 29-30  (el-Mektebetü’l-İslamî baskısı)
  3. T. Koçyiğit, a.g.mkl. s. 55. Konu hakkında geniş bilgi için T. Koçyiğit merhumun bu makalesinin tamamı (s. 43-55) okunmalıdır.