Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

"Çocuklar Sokakta Solmasın"

18 Aralık 2009 Cuma Sonpeygamber.info / Röportajlar


Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı'nın hayata geçirdiği bir proje Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 2006 Vakıf Medeniyeti Yılı Kutlama Etkinlikleri Yarışmasında ilk üçe girdi. Profesyonel bir iş disiplini içinde hareket eden gönüllülerin sokakta çalışan/çalıştırılan çocuklara ve ailelerine nasıl bir destek verdiğini, Proje Danışmanı Dr. Havva Sula'ya sorduk.

 

-Sokakta çalışan çocuklarla sokak çocukları arasındaki farkı açıklar mısınız?

Image

Sokaktaki çocuklar, ulusal ve uluslararası tüm kaynaklarda aileleri ve evleri ile ilişkilerine göre tanımlanır. Sokak Çocukları/sokakta yaşayan çocuklar tüm zamanlarını sokakta geçiren çocuklardır. Ailelerinde zararlı alışkanlık -özellikle alkol kullanımı ve kumar- ve şiddet oranı çok yüksek olduğundan aileleri ile ilişkilerini tamamen koparmışlardır; bu nedenle de fiziksel ve ruhsal tüm tehlikelere açıktırlar. Sokakta çalışan/çalıştırılan çocuklar ise geç saatte de olsa evlerine dönen, aile geçimine katkı olsun diye çalışan ve genelde okulla bağları zayıf da olsa süren çocuklardır. Sokakta olmalarının nedeni genellikle ekonomik güçlükler ve kalabalık ailelerdir. Ancak yetişkin rolü üstlenip para kazandıkları halde harcama yetkisi konusunda çocuk sayıldıklarından çelişki yaşarlar ve zamanla bu çelişki onları sokakta bağımsız yaşamaya iter. Ders çalışmaya zamanları ve uygun ortamları olmadığından okula gidenlerin başarı oranları düşüktür. Özellikle sokakta yaşayan çocukların sevgisizlik, eğitimsizlik, terk edilme duygusu, güvensizlik, cinsel ve psikolojik istismarlar nedeniyle hayata ve geleceğe yönelik yargıları ve düşünceleri farklıdır; bu da onları bazen saldırgan ve tehlikeli yapmaktadır. Sokakta yaşayan çocukların yaşı çalışanlara göre biraz daha büyüktür ve madde kullanımı bu çocuklarda daha fazladır.

Aslında iki grubu çok net olarak ayırmak her zaman çok da mümkün değil. Çünkü sokaktaki çocuklar adım adım daha tehlikeli ve normal yaşama dönmelerini zorlaştıran ortamlara sürükleniyorlar. Gerçekten de cam siliciliği, mendil satma ve benzeri işlerle sokakta olan çocuğun daha sonra şiddet, uçucu madde kullanma gibi olaylara karıştığı ve ailesinden, evinden koptuğu görülüyor. Çoğu zaman ailenin denetiminden uzaklaşan çocuk, eğitimini yarıda bırakıyor, yaşıtlarından soyutlandığı gibi yetişkinlerin dünyasına da giremiyor, çalışma ortamına da uyum sağlayamayarak ayrılıyor, sokaktaki sınırsız ve sorumsuz özgürlüğü seçerek sosyal yaşamdan tamamen kopuyor ve bir süre sonra sokakta yaşamayı tercih eder hale geliyor.

-"Çocuklar Sokakta Solmasın" projesi hangi ihtiyaçtan yola çıkılarak hazırlandı?

Biz Hayat Vakfı olarak uzun yıllardır anne karnındaki çocuğun yaşama hakkını onun adına savunmaya yönelik bir çalışma yürütüyoruz. Kürtajla, bir çocuğun hayatına son verildiğini ve o çocuğun da yaşamaya hakkı olduğunu topluma anlatmaya çalıştığımız bu çalışma sırasında fark ettik ki yaşama hakkı elinden alınmış başka çocuklar da var. Öte yandan zaten birçoğumuz birer anne ve birer Müslüman olarak sokakta gördüğümüz çocuklar ile ilgili sorumluluk da hissediyorduk. Önce sokak çocukları ile ilgili olarak çalışmaya niyetlendik. Çok fazla hazırlık yapmadan yaşadığımız ilk tecrübe bunun, hem güvenliğimiz açısından hem de psikolojik açıdan tek başına başarabileceğimiz bir şey olmadığını gösterdi. Daha sonra konuyla ilgili araştırmalar yaptık, çalışmaları inceledik. Sokakta çalışan/çalıştırılan çocukların aslında sokak çocukları için bir kaynak olduğunu, havuzu dolduran musluğu kapatmanın gerektiğini gördük. İlköğretim çağında, ailesiyle birlikte yaşayan ve sokakta çalışan çocukları sokakta çalışmaya iten nedenleri araştırıp ortadan kaldırmak, çocukları aileleri ile birlikte güvenli ve sağlıklı bir yaşama ortamına kavuşturmak ve eğitimlerinin devamını sağlamak, daha ilerde sokak çocuğu olmalarını engellemek amacıyla "Çocuklar Sokakta Solmasın Projesi" ni hazırladık.

 

-Projenin sonuçlarını değerlendirir misiniz?

Bugüne kadar yaklaşık 40 aile ve 200 çocukla çalıştık. Çocuklardan eğitimlerine devam ederek iyi birer insan olmalarını, ailelerden ise çocuklarını sokakta çalıştırmamalarını istedik. Israrla çocuklarını çalıştıran ve eğitimine önem vermeyen bazı aileleri bir süre sonra proje kapsamı dışına çıkardık. Çocuklara, okul araç gereçlerini temin ederek, özel ders vererek ya da dershaneye göndererek, okul velileri olarak destek olduk. Çocuklar sokakta çalışmayı bıraktı, okul başarıları belirgin derecede yükseldi. Çocuklar önlerine büyüyünce olmak istedikleri hedefler koydu. İlkokul dördüncü sınıfta ayakkabı boyarken sokakta tanıştığımız bir çocuğumuz önce Cağaloğlu Anadolu Lisesini kazandı. Geçen yıl da Cerrahpaşa İngilizce Tıp Fakültesine Türkiye 400.sü olarak girdi. Üniversitede okuyan başka çocuklarımız da var artık, meslek lisesini bitirip çalışmaya başlayanlar da. Aileler için düzenlediğimiz birçok eğitim programı ve onlarla yakın iletişimimiz sayesinde özellikle anneler bilinçlendiler. Kendilerine ve çocuklarına güvenmeye başladılar. Okuma yazma kursuna başlayan anneler, ablalar oldu. Bazı annelerin temizlik işinde çalışmaya başlamasıyla ailelerinin ekonomik durumlarında iyileşme sağlandı. Çocuklar için hazırladığımız hafta sonu ve yaz programları ile onları hem eğlendirdik, hem de eğitmeye çalıştık. Çocukların davranış kalıplarında çok olumlu değişimler oldu. Konuşurken yüzümüze bakmaya çekinen çocuklar artık bize önerilerde bulunur hale geldiler. En önemlisi de çocuklar hayal kurmaya ve geleceğe yönelik planlar yapmaya başladılar. Biz bütün bunları "Hâlık" bilsin diye yapmıştık, "Balık" da bildi. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 2006 Vakıf Medeniyeti Yılı Yarışmaları, Uygulanmış Sosyal İçerikli Proje Yarışması'nda ödül aldık.

 

-Tecrübelerinizden yola çıkarak çocukların sokakta çalıştırılmaması konusunda neler yapılmasını önerirsiniz? Ailelere ve fertlere (bizlere) düşen sorumluluklar nelerdir?

Image

Eğer çocukların neden çalışmak zorunda kaldığını bulmaz ve bu nedenleri ortadan kaldırmazsak ya da çocukların normal işlerde çalışmasını engellersek onların yanlış yerlerde; sokakta, fuhuş, madde kuryeliği, ağır sanayi işçiliği gibi yanlış işlerde çalışmasına sebep oluruz. Bu bilinçle son yıllarda sorun giderek daha görünür hale geldi ve bu çocukların durumunu iyileştirmeyi amaçlayan bazı projeler oluşturulmaya başlandı. Bu amaçla durumu incelemek ve anlamak, bu çocuklar ve aileleri hakkında daha fazla bilgi edinmek, etkili ve önleyici rehabilitasyon programları tasarlamak için araştırmalar yapılıyor. TBMM bir komisyon kurarak konuyu inceledi ve sorunları ve çözümlerini içeren bir rapor hazırladı. İllerde sosyal hizmetler, çocuk esirgeme kurumları, emniyet müdürlükleri, belediyeler, dernekler, vakıflar bu alanda gayret sarf ediyor. Kongreler düzenleniyor, kurumlar açılıyor. Hazırlanan ve uygulanan modellerde hep kurumlardan, ekiplerden, barınaklardan, rehabilitasyon merkezlerinden konuşuluyor, çeşitli hizmet modelleri öneriliyor.

Her şey tamam gibi görünürken aslında kocaman bir boşluk var: "Gönüller" ya da başka bir deyişle "maneviyat". Bizi diğer ülkelerden ayıran; yaşlılık, özürlülük gibi diğer sosyal hizmet alanlarında da olduğu gibi bu sorunu da çok daha kolay çözebileceğimiz ayrıcalığımız. Biz biliyoruz ki insanın yaratılışı sorumluluk esası üzerine kuruludur."Biz emaneti, dağlara, taşlara teklif ettik, onlar bu emaneti taşımaya yanaşmadılar. Bunu insan yüklendi" (Ahzab / 72). Toplumun ve bireylerin bu sorumluluğu yerine getirmesi, bir gönül/inanç işidir.

Gönüllülük, herhangi bir fayda beklemeden, ancak bir profesyonelmiş gibi bir iş disiplini içinde çalışmayı gerektirir. Ama maalesef ülkemizdeki genel uygulamada gönüllülük, sadece istenildiği zaman gelerek kendince bir katkıda bulunmak olarak anlaşılıyor. Sokak çocukları ile yapılan çalışmalarda gönüllülük tanımının çok net olarak yapılması gerekiyor. Özellikle iki şey çok önemli: Kendimizi ve yardım yapacağımız kişileri/çocukları tanımak ve süreklilik. Çocukta ve ailede güven duygusu oluşturabilmek ve kurulan duygusal bağların yıkıcı değil yapıcı olmasını sağlayabilmek ancak süreklilik ile elde edilebilir. Maddi yardım yapan insanlar ve yardım kuruluşları çoğu zaman şık giysiler, oyuncaklar ve güzel yemekler gibi kolay yolları seçiyorlar. Oysa çözüm arayışlarının çıkış noktası, çocuğun evinde bulamayıp sokakta aradıklarını evde ona sağlamayı amaçlamalıdır. Bunların başında da sevgi, ilgi ve güven gelir. Bunlar sadece temiz giysiler, yemek ve para ile sağlanamaz. Özellikle problemin kaynağı aile olduğuna göre, aileye yönelik koruyucu-önleyici geliştirici çalışmalar yapılmalıdır. Çocuklara aileleri ile birlikte hizmet götürmeyi, çocuğu ailesiyle buluşturup aileyi kalkındırmayı hedeflemek ayrıca birçok başka sorunun da çözümüne katkı sağlayacaktır. Ailenin ve özellikle annelerin çocuk yetiştirme tutumları, çocuk gelişimi ve psikolojisi, zararlı alışkanlıklar, iletişim, ev ekonomisi gibi konularda eğitimleri sivil toplum kuruluşlarının ve gönüllülerin verebileceği hizmetlerdir. Anneler; başka kadınlar tarafından desteklendiğini bildikleri sürece kendilerini daha güçlü hissedecekler ve sorunlarıyla mücadeleye azimle devam edeceklerdir. Sokakta çalışan ve yaşayan çocuklara yönelik çalışmalar yaparken bazı ilkeleri mutlaka göz önünde tutmak gerekir:

  • Onlar da diğerleri gibi çocuktur, diğer çocukların haklarına sahiptir. Onlara acımadeğil sorumluluk duygusu ile yaklaşmak gerekir.
  • Bir kurum ne kadar iyi olursa olsun ideal çözüm değildir. Öncelikli olarakçocukları aileleri ile birlikte yaşatabilmek için çözümler üretilmelidir.
  • Risk altında, suça itilebilen çocuklardır ama hepsi suçlu veya madde bağımlısı değildir.
  • Bu alanda resmi ya da gönüllü olarak çalışan kişiler kendilerini fiziksel veduygusal açıdan korumalıdır. Fazla duygusal yakınlık, çalışanı bir süre sonra tüketebilir ya da duyarsız hale getirebilir.
  • Çocuklara verilecek hizmetlerde mutlaka onların da görüş ve katkılarına yer verilmelidir. Bu şekilde alınan kararların uygulanması daha kolay ve uzun süreli olur.
  • Bu alan, çalışılması ve başarı kazanılması zor olan bir süreci gerektirir.

Çocukların, ailelerin ve yardım edenlerin çok zorlanabileceğini önceden bilmek gerekir.

-Sivil toplum kuruluşlarının toplumsal sorunlar karsısında nasıl bir sosyal sorumlulukla hareket etmeleri gerekir?

Türkiye bu konuda şanslı sayılır. Şanslı, çünkü her şeye rağmen güçlü bir aile yapısına sahip; şanslı, çünkü insanlar toplumsal sorunlar konusunda duyarlı; şanslı, çünkü hala durum birçok ülkede olduğu kadar korkutucu boyutlara ulaşmış değil. Ancak bir önceki soruda da ifade edildiği gibi toplumsal sorunlar karsısında günübirlik, sadece o anki rahatsızlığı giderici çözümler artık yeterli değil. Sorunun nedenine, kaynağına yönelik çalışmalar yapmak gerekiyor. Bu da ancak örgütlenerek ve proje bazlı çalışarak mümkün olabilir. Toplumun tüm katmanlarını çözüme ortak etmek ve sonuçları ölçülebilir/değerlendirilebilir projeler üretmek gerekli. Bu projelerle toplumu bilinçlendirmek ve duyarlı kılmak amaçlanmalı. O sorunla ilgili faaliyet gösteren birimler arasında işbirliği sağlamak ve insan kaynaklarını ve maddi kaynakları iyi kullanmak, sorunun çözümünü hızlandırabilir. Maalesef çoğu zaman aynı amaçla birçok kurumun birbirinden habersiz gayretleri zaman, insan kaynağı ve "gönül" israfına neden olmakta ve sorunun çözümüne ilişkin ümitleri kırabilmektedir. Herhalde önemlisi de toplumda gönüllülük bilincini ve sorumluluğunu yaygınlaştırmayı başarabilmek. "Kim bir hayat kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibi olur."

 

-Son olarak neler söylemek istersiniz?

_ Onlardan korkmayalım, sadece dikkatli olalım.

_ Bir mendil alarak veya para vererek onları biraz daha sokağa bağlamayalım.

_ Mahallemizdeki çocukları kollayalım, hataları konusunda ailelerini uyaralım.

_ Onları çırak edinelim, meslek edinmelerine yardımcı olalım.

_ Kullanmadığımız ev ve giyim eşyalarımızı ilgili yardım kuruluşlarına verelim.

_ Bizim de ders çalıştırarak eğitimine destek olacağımız çocuklar mutlaka vardır, onları bulalım.

_ "Tebessüm sadakadır". Gülümsememizi onlardan esirgemeyelim.

_ Komşularımızı, emeklileri, gençleri sosyal sorumluluklarını yerine getirmeleri için teşvik edelim.

_ Hepimizin yapabileceği bir şey mutlaka vardır; neyse onu bulalım.

_ Çocuklarımızı sevelim, ailemizi koruyalım.

_ Sahip olduklarımız için şükredelim. 

Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.