Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Fatiha: Aç İçini Rabbine



Mukabele; Kitâb’ın içinde kastedilen hakiki anlama oranla -bizim bu güne kadar anlayabildiğimiz Kitâb’ı- karşılaştırarak bir yerde anlam sağlamasını yaparak okumak ve henüz anlayamadığımız hakiki Kitâb’a bakarak “kitapçıklarımızı” yenilemek gibidir. Gerçek bir mukabele hem bugüne kadar Kitap’tan anladıklarımızın doğru olup olmadığını, hem de buna bağlı olarak yaşadığımız hayatın gerçekten de Kitaplı olup olmadığını sorgulama imkânını verir.

Bu Ramazan,  hayatımız bir kez daha sakinleşecek ve bir kez daha durulacak az da olsa.

Baştan sona okumalarla hayatı yeniden daha doğru anlamanın ve yaşamanın zamanı olsun.

Şimdi burada oluşum bana sürpriz. “Şimdi burada oluşum bana sürpriz” deyişim de sürpriz. Farkındalığım var. Uzunca bir süredir devam eden yokluk yazgımın bir yerinden kırıldığının ve var kılındığımın farkındayım. Bir başlangıcımın olduğunu görüyorum.

Dışınday(d)ım ev-ren-in. İçeri girmeye yüzüm olmadı. Olamazdı. Kapı ardında bekletildim uzunca bir süre. Adım sanım bilinmeden. İtibarsız ve şansız. Gereksiz ve faydasız. İçeride varlığı özlenmeyen. Buyur edilmedim bir varlık odasına.  Unutulmuş, unutulduğu da unutulmuş bir şeydim. “Şey” bile değildim aslında.

Ev-ren-deyim bugün Varım. “Varım” diyebilecek kadar varım. Var olup da varlığını fark edecek derinlikte bir varlık bu. Anlıyorum ki, varlığım yokluğuma tercih edilmiş… Kapı dışında kalmama razı olmamış Var eden. Bana da yer ayırmış yeryüzünde.

Şimdi kapıdan geçtim. Sadece O’nun müsaadesiyle. Allah’ın işi bu; başkalarının işi olamaz!  Allah’ın adına yürüyorum ev-ren-de. Hak ettiğimden değil; hakkını verebildiğim için de değil; yokluğumda bana Allah merhamet ettiği için. Öylesine sonsuz bir merhamet ki bu, eğilmesi için üzerime, var olmam bile gerekmedi. Hiç koşulsuz var eylemeye değer gördü beni. Değerli eyledi.

Bismillahirrahmanirrahim: Adıyla Allah’ın ki O Rahman ve Rahim.

Şimdi burada oluşum bana sürpriz. “Şimdi burada oluşum bana sürpriz” deyişim de sürpriz. Farkındalığım var. Uzunca bir süredir devam eden yokluk yazgımın bir yerinden kırıldığının ve var kılındığımın farkındayım. Bir başlangıcımın olduğunu görüyorum. Anlıyorum ki ben yokken benim hakkımda en güzel karar verilmiş. Benim tek başıma isteyemeyeceğim, istemesini bile bilemeyeceğim bir iyilik yapılmış bana. O iyiliğin içindeyim şimdi. O iyiliğin ta kendisiyim aslında.  Öyle bir iyilik ki hiç görmeseydim bu iyiliği, böyle bir iyiliğin olabileceği aklıma gelmezdi. İyiliği görmekle, bu iyiliği edene ayırıyorum övgülerimin hepsini. Kimde övgüye değer ne varsa Allah’a aittir. Beğendiğim tüm yüzlerde aslında beğendiğim Allah’tır, başkası değil.

Hamd Allah’a aittir; ki Rabbidir âlemlerin.

Aklıma yakıcı sorular düştü birden: “Allah bensiz edemez miydi?” Elbette! Bir daha soruyorum: “Ben olmasam Allah’ın ilahlığı azalır mıydı?” Asla! “Ben Allah’ı gündemim etmesem, Allah gündemden düşer miydi?” Hâşâ! Belli ki Allah bensiz eder, ama ben Allah’sız edemem. O bana muhtaç değil, ben O’na muhtacım. Anlaşılan o ki beni merhametinden bu beraberliğe lâyık görmüş. Rahmeti yoklukta kalmama razı olmamış. Eğilmiş rahmetiyle yokluğuma “Sensiz olmaz!” demiş. Böylece buradayım. Ve “Böylece buradayım!” diyebiliyorum, şükür. Hak ettiğim için değil, yokluğumla O’nun merhametini celp ettiğim için.

O Rahman’dır, O Rahim’dir.

Bana varlık makamı verdiğine göre, bir sorumluluğum olmalı. Yoklara sorumluluk yoktur. Beni iradeyle, serbest seçimle yetkilendirdiğine göre, bu yetkiyle orantılı hesap verebilir de olmalıyım. Bir şeyi olmayanlara hesap yoktur. Serbestim, dilediğimi yapabilirim ama başına buyruk değilim. Allah’ın yetkilisiyim; Allah adına tercihte bulunuyorum, o halde hesap sorucum da Allah’tır.

Malikidir O ‘din günü’nün…

Mademki övgüleri ve minneti, beğenileri ve teşekkürleri yalnız Allah hak eder, o halde derim ki Sana ey Allah: Sana yalnız Sana kulluk ederiz. Mademki Sen âlemlere Rabsin, biz de Senin terbiyene razı geliriz.

Yalnız Sana kul oluruz.

Mademki Sen yokluğuma bile acıyacak kadar rahmet etmeyi diledin. Ben beni isteyemezken beni Sen istedin, beni bana Sen verdin. O halde yalnız Senden isteriz. Başkalarında ne varsa, zaten Senin verdiğindir. Bir şeyi olmayandan bir şey istenir mi! Biz yardımı sade Senden isteriz. Biliriz ki merhametlilerden istenir yardım. Başka kapılara gitmeyiz. Başkalarını çare bilmeyiz.

Yalnız Senden yardım isteriz.


Senin verdiklerinle Sana isyan edenlerden etme bizi. Senin verdiklerini Senin sonsuz mahrum bırakmanı sonuç verecek sorumsuzlukla kullananlardan etme bizi.

Sorumluluk yükledin omuzlarıma, görüyorum. Tercihlerimin bedeli var. Verdiklerini ne yapacağıma ben karar verebiliyorum. Sorumluluğumu kötüye kullanacak yollardan uzak olmam gerek. Hesabı verilmeyecek tercihlere savrulmamam gerek. O halde, sen istikamet ver.

Hidayet ver bize… Doğru yola yönlendir.

Öyle ki verdiklerin böylece nimet olsun bize. Verdiklerini başımıza bela etmeyecek bir tercihe ikna et bizi. Emanetine hıyanet etmeyecek bir kararda tut bizi.

Üzerlerine nimet indirdiklerinin yolunda yürüt bizi.

Senin verdiklerinle Sana isyan edenlerden etme bizi. Senin verdiklerini Senin sonsuz mahrum bırakmanı sonuç verecek sorumsuzlukla kullananlardan etme bizi. Verdiklerini Senin verdiğini inkâr eden sapmışlardan etme bizi. Sen yokmuşsun gibi yaşayanların yanında tutma bizi. Var edildiğini unutup varlığını Senin varlığına rakip görenlerden etme bizi.  Yaratılışını unutup Sana hasım kesilenlerden etme bizi.

Üzerlerine gazap indirdiklerinin ve sapmışların yoluna düşürme bizi.