Sonpeygamber.info'nun bu alanlardaki çalışmaları desteklemek ve başarılı araştırmacıları ödüllendirmek amacıyla her sene düzenlemeyi planladığı Hadis-Siret Araştırmaları Yarışması'nda bu yıl Yüksek Lisans dalında iki isim jüri heyeti tarafından ödüle layık görüldü.Ödül töreninde, bu yıl yarışmaya katılan tezlerde önceki yıla nazaran belirgin bir kalite artışının gözlendiğini dile getiren Prof. Dr. İbrahim Hatipoğlu, jüri heyetinin seçim yapma konusunda da bu yüzden zorlandığını ve bu sebeple ödüllerin iki isim arasında paylaştırıldığını belirtti. Yüsek Lisans dalında ödüle layık görülen isimler ise Hadis Rivayetinde Fakih Ravinin Rolü başlıklı teziyle Hamdi Çilingir ve İbn Ebi Hatim Er-Razi'nin "İlelü'l- Hadis" Adlı Eserinde Vasledilmekle İlletli Saydığı Mürsel Rivayetler konulu teziyle Rahile Yılmaz'dı. Çilingir ve Yılmaz akademik çalışmaları hakkındaki sorularımızı cevaplandırdılar. Hamdi Çilingir: İslamî İlimlerle Meşgul Olmak Varoluş Mücadelemizin Bir Parçasıdır-Tez konunuzu nasıl belirlediniz? Hamdi Çilingir: Fıkhu'l hadis, fıkıh-hadis ilişkisi, hadis ilminde dirâyet gibi çalışmalar son dönemde ilgi çeken ve üzerinde çokça çalışmalar yapılan bir alan haline geldi. Bunun yanında tek ilmî alanın sınırları içinde kalarak yapılan çalışmalardan ziyade disiplinler arası çalışmalar bir ihtiyaç olarak belirmeye başladı. Bu iki eğilim, doğal olarak okumalarımızda, derslerimizde, ilmî çalışmalarımızda bize de tesir etmiş olacak ki, hem disiplinler arası geçişliliğe müsait, hem de günümüzdeki tartışmalarda yeri olan bir konu almayı tercih ettik. Yüksek Lisans ders döneminde yaptığım okumaların satır aralarında fakih râvinin önemine dair pek çok referansa rastladım. Özellikle Hanefî fakihlerinin fakih râvi konusundaki vurguları dikkat çekiciydi. Tercih sebepleri, mana ile rivayet, mürsel rivayetin kabulü gibi konularda Hanefî fakihleri fakih râvinin önemine dikkat çekmişlerdir. Fakihlerin, fakih râvi üzerinde bu kadar fazla durmaları ve buna önem vermeleri gayet normaldi. Ancak acaba muhaddisler aynı konuda ne düşünüyordu? Özellikle isnada önem veren ve rivâyetin sıhhatini büyük ölçüde isnadla irtibatlandıran muhaddisler, isnadtaki râvinin fakih olup olmamasına bir önem atfediyor muydu? Hanefi fakihlerinin birçok konuda öne çıkardıkları fakih râvi profili, muhaddisler açısından ne anlam taşıyordu? Zihnimde oluşan sorular bunlardı. Ve bu sorular, hem disiplinler arası -en azından hadis ve fıkıh arasında- çalışma imkânı sağlayabilecek hem de günümüzdeki fıkıh-hadis ilişkisi bağlamındaki tartışmalara bir ölçüde katkı sağlayabilecek nitelikteydi. Değerli Danışmanım Prof Dr. Ali Akyüz'ün de olumlu görüşleri ile "Hadis Rivâyetinde Fakih Râvinin Rolü" konulu bu tezi almaya karar verdim. -Tezinizin alana ne getirdiğini düşünüyorsunuz, Hangi ihtiyaca cevap verdi? Hamdi Çilingir: Bir tezin konusu, mücerret olarak akademik bir çalışmaya işaret etmekten öte, yazarının zihnini meşgul eden sorunsalı da ortaya koymaktadır. Daha doğrusu böyle olduğu ölçüde, yani yazarının bizzat sorunsalı/meselesi olabildiği ölçüde o tez bir anlam taşır. Bir yüksek lisans çalışması, daha çok ilmî hayata hazırlık mahiyetinde ve akademik hayatın ilk kademesi olduğu için, alanına yönelik çok büyük katkı yapması beklenmez, ama en azından konu olarak bir orjinaliteye sahip olması, muhteva olarak da iyi bir örgüye sahip olması arzulanan bir durumdur. Bu tez, en azından konu olarak farklı bir perspektife sahip gibi gözüküyor ve hadis- fıkıh ilişkisini râvi konusunu merkeze alarak inceleme amacını taşıyor. Bu tez kısaca şunu ortaya koymaya çalışıyor: Hz. Peygamber'in hadisleri bizlere râviler aracılığı ile ulaştı. Râvileri de Hz. Peygamber'in "Allah'ın benim (vasıtamla) gönderdiği ilim ve hidayet, toprağa inen bol yağmur gibidir. (Bu yağmur bazen öyle bir toprağa düşer ki) İndiği toprağın bir kısmı suyu emerek bol bol ot ve çayır bitirir. Bir kısmı da suyu içerisine çekmeyip dışarıda tutar. Allah bu sudan insanları faydalandırır. İnsanlar suyunu içerler, hayvanlarını sularlar, ekin ekerler. (Toprak çeşitlerinden) Diğer bir kısmı da ne suyu tutar ne de ot bitirir. İşte Allah'ın dinini fıkheden, Allah'ın beni Peygamber olarak gönderdiği şeyleri öğrenip öğreterek faydalı olan kimse ile, getirdiğim Allah'ın risâletini kabul etmeyip (gurur ve kibirden) başını bile kaldırmayan kimsenin durumu da buna benzer" hadisine dayanarak başlıca üç kısma ayırabiliriz. Bu hadiste suyu emerek ot- çayır bitirip insanlara faydalı olan toprak çeşidi; rivâyeti anlayıp kavrayan, fıkheden ve işittiği rivayeti başkalarına ulaştıran fakih râvi'ye, suyu içerisine emmeyip dışarıda tutan, yani kendisi istifade edemeyen, ancak insanları, hayvanları ve bitkileri bu su ile sulayan toprak çeşidi ise; işittiği rivâyeti fıkhedemeyen, fakat bu rivâyeti aynen işittiği gibi başkalarına ulaştıran râviye tekâbül etmektedir ki bu râvi tipini de sırf/mutlak râvi olarak isimlendirebiliriz. Bir de hem suyu tutmayan, hem de ot bitirmeyen toprak çeşidi vardır ki bu da ilim ve fıkıhtan hiç nasibi olmayana tekâbül etmektedir. Üçüncü gurubu dışarıda bırakırsak -ki bunların rivâyetin aktarımı ile hiçbir ilgileri yoktur- isnad zinciri içerisinde yer alıp Hz. Peygamber'e dair rivayetleri bizlere ulaştıran râvileri temel olarak fakih râvi ve fakih olmayan râvi diye ikiye ayırabiliriz. Her iki râvi tipi de Hz. Peygamber'e dair en ufak ayrıntıları dahi bizlere ulaştırarak İslam tarihi içerisindeki mümtaz yerlerini almışlardır. Bu iki râvi tipinden fakih râvilerin pek çok açıdan diğer râvi tipine göre daha olumlu bir imaja sahip olduklarını söyleyebiliriz. Fakih râvi farklı ifade kalıplarıyla belirtecek olursak hem rivâyet hem de dirâyet özelliklerini şahsında toplamış (men cemaa beyne'r-rivâye ve'd-diraye), hadis ve fıkhı şahsında cem etmiş (el-camiûn beyne sınâateyi'l-hadis ve'l-fıkh), hadiste fıkıh sahibi (ehlu'l fıkh fi'l hadis), hadiste ve sünnette imam (el-imam fi'l hadis ve's-sünne) olan râvidir. Kısacası hem hadis hem de fıkıh sahasında ehliyetli olan râvidir. Fakih râvi rivâyetin aktarılmasında, özellikle de fıkhî meselelerle, helal haram ile ilgili konulardaki rivayetlerin aktarılmasında daha ehliyetli görülmüş, mana ile rivâyet ve tercih sebepleri başta olmak üzere birçok konuda fakih râvinin önemi vurgulanmıştır. Fakih râvi konusundaki bu vurguyu özellikle Hanefî fakihlerinde, nispeten de muhaddisler arasında görmek mümkündür. İşte bu tezin, eğer alana bir katkısından bahsedilebilecekse bu katkının; fakih râvinin ön plana çıktığı meseleleri ortaya koymak ve İslam tarihi içerisinde fakih râvi tipinin sahip olduğu olumlu imajı göstermek olduğunu söyleyebilirim.
-Bundan sonraki hedefleriniz neler? Hadis/Siyer konusundaki çalışmalara devam etmeyi düşünüyor musunuz? Hamdi Çilingir: Günümüzde Hadis ve Siret alanında ciddî ve emek mahsûlü çalışmalara ihtiyaç olduğu izahtan vâreste. 20. yy'dan günümüze kadar hadis ve siyer alanında -aslında İslamî ilimlerin diğer alanlarında da- var olan en büyük problem Batılı oryantalistlerin ileri sürdüğü tez ve yaklaşımların İslam dünyasındaki araştırmacılarda da hâkim olmasıydı. Gerçekten Goldziher'in ortaya koyduğu ve Schacht'ın daha da geliştirdiği İslam tarihinin ilk dönemine dair tezler, Batı'daki ilmî çalışmalara büyük ölçüde yön verdiği gibi İslam dünyasındaki akademisyenlerin çalışmalarını da büyük ölçüde etkilemiştir. Bu tezlere gerek Batı'da -Harald Motzki mesela- gerek İslam dünyasında -Mustafa el A'zami mesela- çeşitli cevap ve tenkitler yazılmıştır ancak Goldziher-Schacht çizgisine karşı arzu edilen/tatmin edici ilmî mesâi'nin henüz ortaya konabildiğini söylemek zor. Bununla beraber son dönemde, hadis ve siyer konularını oryantalistler gibi nesneleştirip ele almak yerine, kendi varoluşumuzun bir gereği olarak bu ilimlerle münasebet kurmak, kendi ilmî mirasımızla bize özgü yöntem ve metotlarımızla yüzleşmek konusunda umut verici adımların atıldığı söylenebilir. Bu konuda beliren umutları, hem Batı içinde üretilmiş tecrübeyi, hem de İslam medeniyeti içerisinde ortaya konmuş tarihsel mirası iyi bilen ve kendi medeniyetine özgüven duyan ilim adamlarının varlığına borçlu olduğumuzu söyleyebiliriz. İslamî ilimlerle meşguliyetim devam ettikçe herhalde hadis ve siyer konuları başlıca ilgi alanım olmaya devam edecek. Bundan sonraki çalışmalarımda, az önce bahsettiğim çizginin -yani Batı'yı ve İslam Medeniyeti'ni iyi bilen ve kendine özgüvenini yitirmeyenlerin- takipçisi olacağımı, kendi tarihsel mirasımızı nesneleştirip incelemek yerine, İslamî ilimlerle iştigal etmeyi varoluş mücadelemizin bir parçası olarak kabul edeceğimi ümit ediyorum. Bunun yanında özellikle hadis ve fıkıh arasındaki ilişkinin izini sürmek ve bu alandaki çalışmalara katkı sağlamak hedeflerimden başlıcaları olacaktır inşallah. -Bu yarışma hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu tür yarışmaların alana nasıl bir katkısı olabilir? Hamdi Çilingir: Türkiye'de spor, sanat, siyaset ve benzeri birçok alanda ortaya konan başarıların bir şekilde ya devlet eliyle ya da herhangi bir kurum aracılığı ile ödüllendirilmesi, takdir edilmesi alışık olduğumuz bir durumdur. Özellikle bilimsel ve teknik alandaki başarıların da çeşitli şekillerde ödüllendirilmesi her zaman şahit olduğumuz bir sahne... Ancak ilahiyat alanında yapılmış çalışmaların bu şekilde ödüle layık görülmesi nadiren rastlanılan ama aslında herkesin gönülden arzuladığı bir durumdur. Özellikle Hadis ve Siret gibi İslamî ilimler içinde merkezî bir konumda olan bir alanda yapılan akademik çalışmaları ödüllendirmek, bu ödüllerle alandaki akademik seviyeye katkı sağlamak gerçekten çok önemli ve anlamlı. Hadis ve Siret çalışmalarına ödül projesi, Meridyen Derneği ve Sonpeygamber.info etrafında toplanıp insanlara kutlu bir hizmet ulaştıran güzel insanların ne kadar ufku açık ve akademik çalışmalara önem veren insanlar olduklarını ortaya koyuyor. Çevremde gözlemleyebildiğim kadarıyla son dönemde ilahiyat alanında yetişen genç akademisyenlerden çoğu daha şimdiden güçlü entellektüel donanıma sahip. Bu durum, önümüzdeki dönemde ilahiyat alanında yapılacak çalışmalardaki ilmî seviyenin daha da yükseleceğinin habercisi. İlmî çalışmaları ödüllendiren bu tür çabalar, ilahiyat alanında yükselen bu enerjiyi daha da güçlendirecek, çalışmaları çok daha iyi bir seviyeye taşıyacaktır diye düşünüyorum. Bu tür ödüllendirmelerin, daha başka kurumlar tarafından diğer alanlara da taşınması gerekir diye düşünüyorum...
Son olarak, Sonpeygamber.info aracılığı ile Efendimiz (sav)'in mesajını en iyi şekilde insanlara ulaştırmaya gayret eden güzel insanlara saygıdeğer Başkan Hümeyra Şahin Hanımefendinin şahsında teşekkür ediyor, özellikle tezimi Yüksek Lisans Tezi dalında Hadis ve Siret ödülüne layık görerek bizleri sevindiren ve teşvik eden değerli jüri üyeleri hocalarıma teşekkür ediyorum. Bu vesileyle, tez danışmanım değerli hocam Prof. Dr. Ali Akyüz'e, beni ve kardeşlerimi üzerimize titrercesine yetiştiren sevgili anne ve babama, İlk Okuldan bu güne dek üzerimizde emeği geçen saygıdeğer hocalarıma, İstanbul'da ilmî hayatıma yön veren kurumlar olarak İlim Yayma Cemiyeti'ne, İlimler ve Sanatlar Merkezi (İSM)'ne ve İlmî Etüdler Derneği'ne en içten saygı ve şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim. Hamdi Çilingir Kimdir? Hamdi Çilingir, 25 Mayıs 1983 yılında Yunanistan'ın Dimetoka (Didymoteicho) şehrinde doğdu. İlkokul eğitimini Mega Derio İlköğretim Okulu'nda 1995'te tamamladı. Ardından Edirne İmam Hatip Lisesi'nde ortaokulu, Edirne Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde lise eğitimini sürdürdü. 2002 yılında Edirne Anadolu İmam Hatip Lisesi'nden mezun oldu ve aynı yıl Yabancı Öğretim Sınavı (YÖS) ile Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni kazandı. Dört yıllık lisans eğitimini tamamladıktan sonra 2006 yılında üniversiteden mezun oldu. Aynı yıl Yüksek Lisans sınavına girerek Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İlahiyat Anabilim Dalı Hadis Bilim Dalı'na giriş hakkı kazandı. Bir yıllık ders döneminden sonra başladığı "Hadis Rivâyetinde Fakih Ravinin Rolü" adlı tez çalışmasını 2008 yılının Temmuz ayında tamamlayarak Yüksek Lisans diplomasını aldı. Aynı yıl girdiği doktora sınavında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İlahiyat Anabilim Dalı İslam Hukuku Bilim Dalı'na giriş hakkı kazandı. Şu an İslam Hukuku alanında çalışmalarını sürdürüyor. Rahile Yılmaz: Hayatımızı Hadis Temelinde İnşa Etmek Zarurettir-Tez konunuzu nasıl belirlediniz? Rahile Yılmaz: Tez konumu tespitte Hadis usûlüne ve mâhiyetine olan ilgim belirleyici rol oynadı diyebilirim. Ancak Hadis usûlü ve mâhiyeti gibi hem önemli hem de geniş bir konunun yüksek lisans tezi düzeyinde bir çalışmayla yeteri kadar anlaşılamayacağı kanaati, beni başta Hadis ilmi ve daha sonra da İslam ilim geleneğinin tamamı için önemli bir bilgi aktarım yöntemi olan isnadı genel bir çalışma alanı olarak seçmeye yönlendirdi. Zira isnad, ilk kaynağa ulaşma çabasının adı olup, Hadis değerlendirmelerinde vazgeçilemeyecek bir unsurdur. Bu genel alan tespitinden sonra, isnadın mâhiyeti ve sistemin işleyişi ile ilgili bir araştırma içerisine girdim ve bu araştırma neticesinde isnadlı Hadis rivâyetinin basit bir derlemecilik faaliyeti olmadığı, aksine sistemli bir bilgi aktarım metodu olduğu gerçeğini, temel kaynakları incelemek suretiyle bir kez daha açık bir şekilde anladım.
Kendine has prensipleri olan bu sistemin tam olarak doğru anlaşılması da ancak rivâyet asrında bu sistemin nasıl işletildiğinin izlerini sürmekle mümkündür. Ne var ki sözlü naklin doğası gereği rivâyet asrında bazı problemler de ortaya çıkmıştır. Fakat bu problemler, hem râviyi tenkit eden hem de rivâyetin sonraki nesillere sağlıklı bir şekilde nakledilmesini sağlamaya çalışan münekkit muhaddisler tarafından tespit edilmiş ve bu hatalar, telif edilen eserlerde zikredilerek düzeltilmiştir. İlk bakışta farkına varılamayan; fakat o alanın uzmanlarınca anlaşılan ve rivâyetin sıhhatini zedeleyen kusurları konu edinen ilelü'l-hadîs alanında telif edilen eserlerin, muhaddislerin Hadis rivâyetindeki dikkat ve titizliklerini en iyi şekilde ortaya koyan çalışmalar olduğu kanaatindeyim. Bu kanaatim beni, Hadis alanında otorite kabul edilen ve önemli bir münekkit muhaddis olan İbn Ebî Hâtim er-Râzî'nin (ö. 327/938) ilelü'l-hadîs alanında kaleme aldığı kıymetli çalışması İlelü'l-hadîs'i bu bakış açısıyla incelemeye sevk etti. İlelü'l-hadîs'te vasledilmekle illetli sayılan mürsel rivâyetleri tespit etmenin, hem problemi hem de Hadis ilim mirasımızı daha iyi anlama olanağı sağlayacağı ümidiyle danışman hocam Prof. Dr. Emin ÂŞIKKUTLU ile yaptığımız istişâreler neticesinde "İbn Ebî Hâtim er-Râzî'nin ‘İlelü'l-hadîs' Adlı Eserinde Vasledilmekle İlletli Saydığı Mürsel Rivâyetler" konusunu yüksek lisans tezi olarak hazırlamaya karar verdik. -Tezinizin alana ne getirdigini düşünüyorsunuz? Hangi ihtiyaca cevap verdi? Rahile Yılmaz: Batılı araştırmacıların büyük çoğunluğunun ve bunların etkisinde kalan bir kısım Müslüman araştırmacının da dillendirdiği Hadis usûlünün yetersizliği görüşü, kanaatimce haksız bir iddiadan öteye gidememektedir. Zira klâsik Hadis usûlünün, sistem içindeki her bir unsuru denetlediği ve bütün prensiplerinin de bu amacı sağlamaya yönelik olmasıyla büyük bir insicam arz etmesi bana göre tartışmasız bir hakikattir. Hadis usûlünde yer alıp uygulanan her bir prensip, Hz. Peygamber'den (sav) gelen bilgiyi aslına en uygun şekliyle sonraki nesillere aktarma amacını yerine getirmede her açıdan mütemmim bir cüzdür. Bir mukaddime kabul edilebilecek çalışmamın, şifâhî geleneğin ve bu geleneğin geliştirdiği prensiplerin, rivâyetin hem içeriğini hem biçimini koruduğuna yönelik olan kanaatimi pekiştirdiğini söyleyebilirim. Zira rivâyetlerin problemleriyle birlikte kitaplarda zikredilip izah edilmesi, Hadis mecmualarının aynı zamanda otantik birer kaynak olduğu gerçeğini kuvvetlendirecek mâhiyettedir. Özellikle Hadis münekkitlerinin teliflerine yansıyan bu konudaki dikkatleri, söz konusu gerçeği ortaya koymaktadır. Ayrıca mürsel senede sahip olan bazı rivâyetlerin aynı zamanda mevsûl senetle nakledilmiş olmasının, oryantalistlerin iddia ettiği gibi isnadlardaki eksikleri doldurmaya yönelik genel bir hareket tarzına dönüşmediği ve buna benzer bazı rivâyet kusurlarının Hadis âlimlerinin dikkatinden kaçmadığı, araştırmamızın bulguları arasında zikredilebilir. Kısaca ifade ettiğim bu hususlar, ilgili alana ve literatüre olan güvenimizi pekiştirecek ve tazeleyecek mahiyettedir. Klâsik literatürün titiz bir şekilde incelenmesiyle, sünnetin korunup anlaşılmaya çalışıldığı ve sünnetin ana taşıyıcısı olma hususiyetini haiz Hadislere dair sorunların dikkate alındığı neticesine varılacaktır. Bu netice doğru okunduğu takdirde görülecektir ki geleneksel bilgi, insan merkezli bir bilgi aktarım sistemine dayanmaktadır. Bu sebeple biz de kendi kültürümüzü, tarihimizi kısacası bütün bir medeniyetimizi güvenilir şahsiyetlerin eserlerinden okuyarak tanımaya çalışmalıyız. -Bundan sonraki hedefleriniz neler? Hadis/Siyer konusundaki çalışmalara devam etmeyi dusunuyor musunuz? Rahile Yılmaz: Kanaatimce Müslümanların kendilerini her seviyede, ilmî, fikrî, teolojik ve felsefî olarak temsil edecek duruma gelmeleri, hem kendi kültür miraslarını doğru bir şekilde okuyup tanımalarıyla hem de bu mirası dünyaya tanıtabilmeleriyle mümkündür. Bu sebeple bütün bir insanlık için eşsiz bir model olan Hz. Muhammed'in (sav) Sîretinin önemi, asla hatırdan çıkartılmamalı ve Sîretin konumuna, önemine dair ciddi araştırmalar yapılmalıdır. Bütün bir hayatı âdetten ibâdete dönüştürebilen sünnetin taşıyıcısı olan Hadislerin de hem teorik planda hem de günümüze taşınmasını sağlayacak zeminde muhtelif açılardan araştırmalara konu edilmesi gerekir. Ayrıca İslam tarihinin ilk dönemleri hakkında elde edilebilecek her bir veri, özelde Hadis genelde ise bütün bir İslam düşüncesi araştırmalarına çok önemli katkılarda bulunacak ve bunları yönlendirecektir. Bundan dolayı hicrî ilk üç yüzyıl, her yönüyle pek çok çalışmaya konu edilmelidir. İslam ilim geleneğinin ve kültür hayatımızın ayrılmaz ve aynı zamanda vazgeçilmez bir unsuru olan isnad, hem klâsik kaynaklardan hem de modern çalışmalardan istifade edilmek suretiyle tekrar anlaşılmaya çalışılmalı ve bu sistemin işlevselliğini ortaya koyan çalışmalar, güncellenerek günümüz insanına aktarılmalıdır. Gerek yukarıda zikrettiğim ve gerekse Hadis ilminin ihtiva ettiği muhtelif konularda araştırmalar yaparak, bu kıymetli alandan nasibdar ve ona hizmetkâr olmayı ümid ederim.
-Bu yarışma hakkında neler soyleyebilirsiniz? Bu tür yarışmaların alana nasıl bir katkısı olabilir? Rahile Yılmaz: Günümüzde hayatımızı, kültürel mirasımızın en önemli parçalarını oluşturan Hadisler temelinde inşa etmenin zaruriyeti izahtan varestedir. Bu sebeple Hadis ve Sîret alanında uzmanlaşmış kimselerden oluşan bir kadronun varlığı, bugün için bir zaruret olmasının yanı sıra bir ihtiyaçtır. Söz konusu ihtiyacı karşılamayı kendilerine gaye edinen uzmanların çalışmalarının çok kıymetli ilim adamları tarafından incelenmesi ve böylesi bir ödüle layık görülmesi başta araştırmacılar olmak üzere Türkiye akademyası için bir övünç vesilesidir. Hadis-Sîret araştırmaları ödüllerinin hem araştırmacılara ve çalışmalarına hem de halka yönelik büyük bir görevi ifa ettiğini düşünüyorum. Zira pek çok kıymetli hocadan oluşan bir jürinin, araştırmacıların tezlerini titizlikle okuyup bunlar hakkında ortak bir kanaat belirtmesi ve bu kanaatin halkın huzurunda açıklanması, yarışmacılar açısından tarifsiz bir duygu ve büyük bir şükür vesilesidir. Bu önemli teşvikin, ilgili araştırmacıların çalışmaları üzerinde de müsbet tesirlerinin olacağı kanaatindeyim. Hadis ve Sîret alanında yapılan çalışmaların ödüle layık görülmesi ve bu faaliyetin Meridyen Destek Derneği gibi ciddi bir sivil toplum kuruluşu tarafından gerçekleştiriliyor olması, halk açısından da ayrı bir kıymet ifade eder. Halkın, Hadis ve Sîret alanında yapılan önemli çalışmalardan haberdar edilmesi ve tez sahiplerinin halkın huzurunda ödüllendirilmesi, konu ile ilgili toplumsal farkındalığın artırılması ve modern dönemde zarar gören akademya-halk irtibatının yeniden tesisi için de çok faydalıdır. Halkın ödüllere gösterdiği teveccühte, modern dönemde yaşayan Müslümanların sıkıntılarını sırtalanacak mütehassıs ilim adamların varlığı düşüncesinin tayin edici bir rol oynadığını düşünüyorum. Zira bu tür yarışmalar sayesinde söz konusu düşünce ve buna olan inanç daha da kuvvet kazanmaktadır. Bana göre akademik çalışmalar ile halkın buluşturulacağı ortak zemin arayışları her zaman anlamlıdır ve bu amaçla gerçekleştirilen faaliyetler daha kalıcı olma şansını yakalamaktadır. Ancak böylesi faaliyetleri gerçekleştirmek için samimi olmak ve ciddi çaba sarfetmek gerekir. Bu sebeple bu türdeki yarışmaların hem araştırmacılar ve hazırlayacakları çalışmalar hem de halk açısından çok önemli ve anlamlı olduğunu düşünüyorum. Meridyen Destek Derneği'nin bu faaliyetinin İlâhiyat sahasında yapılacak araştırmalara olumlu tesirleri olacağı, hatta bu alandaki uzmanların ortaya koyacakları çalışmaları yönlendirebileceği kanaatindeyim. Belki de bu tür yarışmalar sayesinde ilgili alanlara rağbet gösterilecek ve yapılacak çalışmaların niteliği de bu oranda artacaktır. Zira böylesi yarışmalar ya da organizasyonlar yalnız bir ödül merasiminden ibaret olmayıp, aksine İslam kültür mirasının araştırmacılar tarafından bilimsel kriteler göz önünde bulundurularak günümüz insanına taşınmasını sağlayan bir görevi üstlenmektedir. Ben sizin aracılığınızla Meridyen Destek Derneği ve çalışanlarına, çalışmalarımızı inceleme zahmetinde bulunan kıymetli jüri üyeleri hocalarıma, tezin her aşamasında yoğunluğuna rağmen yardımlarını eksik etmeyen muhterem hocam ve danışmanım Prof. Dr. Emin ÂŞIKKUTLU Bey'e teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca çalışmalarımı anlayışla karşılayan ve tezimi hazırlarken bana sürekli destek olan eşim Osman YILMAZ'a, sevgili aileme ve değerli dostlarıma şükranlarımı sunar, yüksek lisans eğitimim süresince maddî manevî desteklerini gördüğüm İlim ve İrşad Vakfı hocalarına da teşekkürü bir borç bilirim. Rahile Yılmaz Kimdir? Rahile KIZILKAYA YILMAZ, 23 Haziran 1983’te Ağrı’nın Taşlıçay ilçesinde doğdu. İlkokulu İzmir’de Şehit Üsteğmen Sadullah Sever İlköğretim Okulu’nda (1994), ortaokulu Konak İmam Hatip Lisesi’nde (1998), liseyi İzmir Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde tamamladı (2002). Aynı yıl Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’ni kazandı. Prof. Dr. Muhammed Mustafa el-A‘zamî’nin İstanbul’daki hadis derslerine katılarak, kendisinden Kütüb-i sitte ve Muvatta’ın Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî rivâyetinin rivâyet icâzetini aldı (2003). Çift lisansını Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Öğretmenliği Bölümü’nde, yan alanını Sosyal Bilimler’de tamamladı. Lisans son sınıfın bahar dönemini, Erasmus öğrenci değişimi programı çerçevesinde Belçika’da Katholieke Universiteit Leuven Faculty of Theology’de geçirdi. Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nden birincilikle mezun oldu (2006). Aynı yıl Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İlâhiyat Anabilim Dalı Hadis Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başladı ve “İbn Ebî Hâtim er-Râzî’nin ‘İlelü’l-hadîs’ Adlı Eserinde Vasledilmekle İlletli Saydığı Mürsel Rivâyetler” adlı teziyle yüksek lisans eğitimini tamamladı (2008). Aynı yıl Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İlahiyat Anabilim Dalı Hadis Bilim Dalı’nda doktora eğitimine başladı. Hâlen doktora eğitimine devam eden YILMAZ’ın yüksek lisanstan itibaren Hadis Tetkikleri Dergisi’nde çeşitli yazılarının yanı sıra Wael b. Hallaq’tan yaptığı bir tercümesi de yayımlanmıştır.
|