Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Hadisler Işığında Müslümanın Dili

18 Mayıs 2015 Pazartesi Sonpeygamber.info / Hadislerden Hayata


Dil, Cenâb-ı Hakk’ın en büyük nimetlerinden biridir. Allah’ı zikretmesi, güzel söz söylemesi onun hünerlerinden sadece ikisidir. Bununla beraber sorumluluğu çok büyüktür. Peygamber Efendimiz’in “Allah’ım dilimin şerrinden sana sığınırım” diye dua etmesi bunu göstermektedir. Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Her sabah bütün organlar dile başvurur, ona bağlılıklarını bildirir ve söyleyeceği söze göre ceza göreceklerini, bu sebeple Allah’tan korkması gerektiğini hatırlatır ve şöyle derler: Eğer sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen yoldan çıkarsan biz de sana uyar yoldan çıkarız." [1]

İnsanı yüzüstü cehenneme sürükleyen şey, dilin ürettiği kötü sözlerdir. Onun için herkes ağzından çıkan söze sahip olmalı, yanında her an kendisini gözetleyen ve söylediğini yazan bir meleğin bulunduğunu hatırından çıkarmamalıdır. Ya faydalı söz söylemeli veya susmalıdır. [2]

Müslüman dilinden ve elinden diğer Müslümanların güvende olduğu kimsedir. [3] Elinden ve dilinden insanların güven içinde olmadığı kimse, iyi bir Müslüman değildir. Dili, Allah Teâlâ’yı memnun edecek sözleri kendiliğinden söylemeye alıştırmalıdır. İnsan kimi zaman, hiç de önemsemeden Allah’ı hoşnut edecek güzel bir söz söyleyiverir ve bu sayede cennetteki derecesini yükseltir. Kimi zaman da yine hiç de önemsemeden Allah’ın gazabını üzerine çekecek bir söz söyleyiverir ve bu yüzden cehennemin dibini boylayıverir. [4] Unutmamalıdır ki insanın belası dilindedir. Bu beladan kurtulmanın tek çaresi dilini tutmaktır. Peygamber Efendimiz bu gerçeği üç kelimeyle şöyle ifade buyurmuştur: “Dilini tutan kurtuldu.” [5] Rasûlullah (sav)’a on yıl hizmet eden Enes ibni Mâlik (ra), onun ahlâkını anlatırken; on yıl boyunca kendisine bir defa bile “öf!” demediğini, yaptığı bir yanlıştan dolayı “Niye böyle yaptın!” diye çıkışmadığını, yapmadığı bir şey sebebiyle de “Şöyle yapsan olmaz mıydı!” diye kendisini azarlamadığını söylerdi. [6]

Sevgili Efendimiz bizi çok söz söylemekten şiddetle sakındırmış ve şöyle buyurmuştur: “Allah’ı anmaksızın çok konuşmayın. Allah’ın zikri dışında çok söz söylemek, kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanlar ise, Allah’tan en uzak kimselerdir.”

Mevlamız, Peygamber Efendimiz’e güzel ahlâkı öğretirken özellikle diline sahip olma konusu üzerinde durdu ve: “Sakın, başkasını çekiştirene ve söz taşıyana uyma!” [7] buyurdu.  Peygamber Efendimiz, insanın özellikle iki organına sahip olmasını tavsiye etti. Dilini ve belini koruyana cennet sözü vereceğini müjdeledi. [8]

Allah Teâlâ bize verdiği ağızla kendini zikretmemizi, etrafımızdakilere güzel sözler söylememizi istemiştir. Bu gerçeği sevgili ahlâk hocamız, Peygamberimiz şöyle ifade buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun.” [9] Bizim için önemli olan, ağzımızı açtığımızda hayırlı ve faydalı söz söylemektir. Hayırlı söz altından daha kıymetlidir. Kur’ân okumak, Allah’ı zikretmek, Allah’ın kullarına faydalı şeyler öğretmek en değerli kazançlardır. Eğer insanın söylediği söz bir incir çekirdeğini doldurmayacaksa, o zaman da sükûtu altın değerindedir. Çünkü söylemekte sakınca bulunmadığı sanılan bir söz, bazen insanı alır, uçurumun kenarına kadar götürebilir. O zaman insan “Dilim, seni dilim dilim dileyim” diye dövünse bile kıymeti yoktur. Peygamber Efendimiz ağzımızı açtığımızda son derece dikkat etmemizi tavsiye etmiştir. Aksi hâlde büyük bir tehlikeyle karşı karşıya bulunacağımızı bildirmiştir. Hiç önemsemeden söylenecek bir sözün Allah’ın gazabını çekebileceğini ve bu yüzden insanın cehennemin dibini boylayabileceğini haber vermiştir. [10]  

Garip bir zamanda yaşıyoruz. İslami değerleri öğretmek şöyle dursun, insanımıza yabancı âdetler, gelenekler, kültürler sevimli gösteriliyor. Gençlerimiz bin düşünüp bir söylemeye değil, ağzına geleni düşünmeden söylemeye özendiriliyor. Çabuk ve hızlı konuşmak makbul sayılıyor. Hâlbuki ishale yakalanmak insanın bünyesini nasıl zayıf düşürür, hatta onu ölüme sürükleyebilirse, laf ishaline yakalanmak da insanın manevî dünyasını sarsıp kazandıklarını kaybetmesine yol açabilir.

Sevgili Efendimiz bizi çok söz söylemekten şiddetle sakındırmış ve şöyle buyurmuştur: “Allah’ı anmaksızın çok konuşmayın. Allah’ın zikri dışında çok söz söylemek, kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanlar ise, Allah’tan en uzak kimselerdir.” [11]

İslâm kardeşliğinin zedelendiği fitne günlerinde Peygamber Efendimiz’in buyurduğu gibi “Dil, kılıç darbesinden daha tehlikeli olur” [12] Söz hançerden daha keskin, daha öldürücü bir silah haline dönüşür ve adeta insanın ciğerine işler. Gün gelir o fitneden eser kalmaz, ama dilin açtığı yara hep taze kalır, hep kanar, bir türlü onulmaz. Çünkü kılıç yarası iyileşir, dil yarası iyileşmez. Kafaların karışık, işlerin çapraşık, yüreklerin yanık olduğu böyle zamanda herkes kendine hâkim, diline sahip olmalıdır. Din kardeşini gücendirecek lakırdı etmemelidir. Hayatın her safhasının bir geçiş dönemi olduğunu bilmeli, “Bu da geçer yâ hû” demelidir.


Dipnotlar:

1. Tirmizî, Zühd, 61
2. Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, İman, 74
3. Buhârî, İman, 4,5; Müslim, İman, 64-66
4. Yaşar Kandemir, Peygamberim’in Sevdiği Müslüman, İstanbul 2006, s. 200-201.
5. Tirmizî, Kıyâmet 50, Dârimî, Rikak 5.
6. Yaşar Kandemir, Altınoluk Dergisi, sayı: 278, s. 28.
7. Kalem 68/11.
8. Tirmizî, Zühd, 61.
9. Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, İman 74.
10. Buhârî, Rikak, 23.
11. Tirmizî, Zühd, 62.
12. Ebû Dâvûd, Tirmizî, İbni Mâce, Fiten 12.