Mi’rac olayı, Hz. Peygamber’in hicretten bir sene veya bir buçuk sene önce eşi Hz. Hatice validemizin, amcası Ebu Talib’in vefat ettiği, Efendimizin desteklerden uzak olduğu üzüntü senesinde cereyan etmiştir. Cenab-ı Hakkın kendisini teselli etmek ve bu manevî âlemin sırlarını göstermek için O’na ikram ettiği manevi bir seyahattir.
Hz. Peygamber’in geceleyin Mekke’den Mescid-i Aksa’ya götürülmesine İsrâ, göklere çıkarılmasına da miraç denir. Mi’rac ise, sözlük anlamı itibariyle çıkılan yer ya da çıkma aleti ve merdiven gibi anlamlara gelir. Bir kavram olarak, Peygamberimizin Mi’rac gecesi Mescid-i Aksa’dan semalara yükseltilmesi mucizesine verilen bir isimdir. İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğu Mi’rac’ın Recep ayının 27. gecesinde gerçekleşmiş olduğu kanaatindedir. Kur’ân-ı Kerîm’de İsrâ Sûresinde “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. O, gerçekten işitendir, görendir” (İsrâ, 17/1) buyrulmaktadır.
Yüce Allah’a yakınlığın en üstün derecesi olan mi’rac, beşer anlayışı çizgisinin ötesinde bir olaydır. Bunu tabiat kanunlarıyla açıklamak mümkün değildir. Hz. Peygamber bu gecede hiçbir insan ve hiçbir meleğin erişemeyeceği yüce makamlara yükselmiştir. Arada hiçbir aracı olmadan doğrudan doğruya Allah’tan vahiy almıştır. Hadislerde bu yolculuğun “Burak” isimli bir binek vasıtasıyla gerçekleştirildiği belirtilir. Allah Teâlâ, bu büyük olaydan bahseden ve aynı adı taşıyan İsra Sûresinde Hz. Peygamber’e vahyettiği ahlâk ve fazilet düsturlarını bildirmiştir ki, özetle şunlardır:
-Allah’a ortak koşmayınız.
-Anne ve babanıza itaat ve hürmet ediniz.
-Hak sahiplerine haklarını veriniz.
-İsraf etmeyiniz.
-Aşırılıklardan sakınınız.
-Çocuklarınızı öldürmeyiniz.
-Zinaya yaklaşmayınız.
-Haksız olarak kimseyi öldürmeyiniz.
-Yetimlere iyi muamele ediniz.
-Ölçü ve tartıda doğruluktan sapmayınız.
-Bilmediğiniz bir şeyin ardına düşüp körü körüne takip etmeyiniz.
-Yeryüzünde kibir ve gurur taslayarak yürümeyiniz.
Peygamberimiz Mi’rac gecesinde ilahi tecellilere, hitaplara ve iltifatlara mazhar olduğu gibi beraberinde birtakım manevî hediyeler de getirmiştir. Bunlar;
-Bakara sûresinin son üç ayeti,
-Allah’ın kendisine ortak koşma dışındaki günahları dilediği kimselerden affedeceği,
-Beş vakit namazdır.
Peygamber Efendimiz, Mi’rac’tan döndükten sonra ertesi gün Mescid-i Haram’a gelip gördüklerini anlatınca Mekkeli putperestler O’na inanmadılar. Ancak derin iman sahibi Müslümanlar Rasûlullah (sav)’ı canı gönülden tasdik ettiler, hatta Hz. Ebu Bekir henüz bizzat Hz. Peygamber’den bu olay hakkında bilgi almadığı halde hiç tereddüt etmeden “Eğer Rasûlullah söylüyorsa muhakkak doğrudur” diyerek imanının sarsılmadığını gösterdi ve bu sebeple “sıddîk” lakabına lâyık görüldü.
Beşeriyetin kurtarıcınsın fevkalade taltiflere ve manevi hediyelere mazhar olduğu böyle bir zaman dilimine Müslümanların çok değer vermeleri tabiidir ve eskiden beri bu gece “Mi’rac Gecesi” adıyla kutlana gelmiştir. Bu gecenin en önemli olayı hiç şüphe yok ki, mü’minin miracı sayılan beş vakit namazın farz kılınmış olmasıdır. Müslümanlar, manevî değeri sebebiyle büyük bir coşku ile kutlarlar.
Bu gecede münasebetiyle Mi’rac olayının öncesinde ve sonrasında Hz. Peygamber’in ve ashabının tevhid mücadelesi uğrunda katlandıkları eziyet ve sıkıntılar hatırlanmalı Rasûlullah (sav)’ın örnek hayatı gözden geçirilmeli, Kur’ân tilaveti, zikir, tesbih ve istiğfarla gecenin feyzinden yararlanılmaya çalışılmalıdır. Bu geceye özel bir namaz bulunmamakla beraber, bu gecenin ibadetlerle geçirilmesi, ayrıca sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya önem verilmesi en uygun bir davranış olur.