Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Öğüdü Sever Miyiz?


Oysa Kur'an'ın isimlerinden biri de öğüt ve hatırlatma anlamında "zikr"dir (Kalem 68/52). Kendi gönderiliş amacını "öğüt verme" olarak tanımlar (Yunus 10/57). Yine Kur'an'ın ifadesiyle Peygamber de sadece "müzekkir" yani hatırlatıcıdır (Gaşiye 88/21). Kur'an sözlü olarak, Peygamber de varoluşunun bütün halleriyle bize öğüt verir. Sözleriyle, davranışlarıyla, sükûtuyla...

Öğüt vermeyi sever misiniz? Ya da size öğüt verilmesini? Bugün insan ilişkilerinde öğüdün yeri neresi? Yeni nesil pedagoglar ana babaların veya ailenin diğer büyüklerinin evlatlarına öğüt vermelerini nasıl karşılıyor? Öğüt verme durumunda kaldığımızda içine düştüğümüz özür diler haller ya da bize öğüt verilmeye başlandığında birden bastıran can sıkıntısı günümüz insanının öğütle arasının pek iyi olmadığını gösteriyor. Burada öğüdün türünden, yerinden, miktarından bahsetmiyorum (ki bunların her biri çok ince bir özen gerektirir); bizzat öğüt verme fikrinden bahsediyorum. (Bir de şu ayete bakalım: Araf 7/79)

Bazı öğütleri işitmek bile istemezken bazıları için kucak dolusu para vermeye hazırızdır. Genelde inançlarımıza, ahlakımıza, sosyal görevlerimize, dinin gereklerine dair öğütleri özel hayatımıza müdahale olarak görüp neredeyse kabul edilemez bulurken; sağlığımız, kariyerimiz, evliliğimizin selameti, çocuğumuzun başarısı vs için verilecek profesyonel öğütlere küçük servetler öderiz.

Oysa Kur'an'ın isimlerinden biri de öğüt ve hatırlatma anlamında "zikr"dir (Kalem 68/52). Kendi gönderiliş amacını "öğüt verme" olarak tanımlar (Yunus 10/57). Yine Kur'an'ın ifadesiyle Peygamber de sadece "müzekkir" yani hatırlatıcıdır (Gaşiye 88/21). Kur'an sözlü olarak, Peygamber de varoluşunun bütün halleriyle bize öğüt verir. Sözleriyle, davranışlarıyla, sükûtuyla...

Ondan gelecek tek bir öğüdü (burada öğüt kaçınılmaz olarak bilgiyi de içermektedir) dahi kaçırmak istemedikleri için Peygamberi nöbetleşe dinlemeye giden sahabeden, öğüdü ve öğüt vereni küçümseyen bugünün Müslümanına nasıl geldik? Mesela nasıl oldu da insanlara öğüt versinler diye ihdas edilmiş vaizlik kurumu bizzat kendi içimizde küçümsenir oldu? Oysa o "müzekkir" vasfı nedeniyle peygamber mesleği değil miydi?

Öğüt karşısındaki tutumumuzun kişilik yapımızla ilişkisi çok açıktır. Her şeyin en doğrusunu bildiğine, yaptığına emin olan kibirliler öğüt dinlemeye tamamen kapalı oldukları gibi onların öğüt verişleri de ıslah amaçlı değil, tepeden tırnağa bir ezme metodudur. Şartlarına, usulüne riayet kaydıyla her fırsatta öğüt dinlemeye açık, öğüt vermeye gönüllü olmak ise kibirle müstağni olmayanların, kendi ıslahını ve sevdiklerinin kurtuluşunu önceleyenlerin şiarıdır. Onlar öğüt dinlerken nefsini, öğüt verirken de sosyal pozisyonunu öğüt verilen şey (hakikat) hatırına tehlikeye atmış kişilerdir. Bu bakımdan elleri öpülesidirler.

Öğüt versek ne olur, vermesek ne olur, denmez. Çünkü biz neticeden değil süreçten sorumluyuz.  "Allah’a karşı derin saygı duyarak O’ndan korkan öğüt alacaktır." (A'la 87/10)