Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Öz ve Şekil Tartışmaları Arasında Dini Simgeler

26 Eylül 2009 Cumartesi Sonpeygamber.info / Yazarlar


Din ve sembol ilişkisi öteden beri tartışılagelmektedir. Dinde aslolan nedir; inanç ve ibadetlere ruhunu veren öz mü yoksa gerek ibadetlerde gerekse bireysel tutum ve davranışlarda kendisini sıkça dışa vuran şekil mi? Ya da aslolan bu ikisinin birlikteliği mi? Kuşkusuz dinin temel inanç ve değerlerine dayalı özden yoksun şekillerin hiçbir anlam ifade etmeyeceği gibi, kişinin tavır ve davranışlarına yansımayan bir dini yaşantı da dinin amaçladığı özden uzak olacaktır. Tanrı inancına yer veren dinlerin hemen hepsinde Tanrıya tazim ve bağlılık, inanan kişinin bütün inanç ve düşünceleri yanında tavır ve davranışlarında da Tanrıyı yaşamının merkezine almasının önemi üzerinde durur. Bu doğrultuda çoğunlukla kişinin tavır ve davranışlarında kendisini ifşa eden simge ve semboller önemli dinsel unsurlar olarak karşımıza çıkar. Öyle ki inanç, bireyin yalnızca zihin ve düşünce dünyasını değil, bireysel davranışlarını ve sosyal konumunu da etkiler; inanan bir birey olarak onun içinde yaşadığı sosyal çevrede bir rol-model olmasını ister, giyim-kuşamından dış görüntüsüne kadar belirli bir disiplin altına almaya çalışır. Bu bağlamda her bir dinin kendi bağlısına yönelik öngördüğü şekilsel ve simgesel düzenlemeler dikkate alındığında, dinlerin tektipçilikten ziyade çoğulculuğu ön plana çıkardıkları söylenebilir. Öyle ki toplumda yaşayan bir Müslümanla bir Hıristiyanın, Yahudinin ya da bir Budistin görüntüsünden tavır ve davranışlarına kadar kimliğini ayırt etmek mümkün hale gelir.

Kişinin gerek bireysel yaşantısında gerekse düzenli ibadetler olarak tanımlanabilecek tavır ve davranışlarında dinin sembolik yönü o kadar etkilidir ki örneğin bazı ibadetler baştan sona şekil ağırlıklıdır ve her bir hareket sayısız sembolik anlamlar yüklüdür. Bu sembolik anlamları dikkate almaksızın o ibadetlerin gerçek anlamını bulduğunu söylemek imkânsızdır. Mesela İslam'da başta hac ibadeti olmak üzere namaz ve oruç gibi ibadetler çeşitli şekiller içerir ve her bir şeklin ya da ibadetin dışa yansıyan görüntüsünün taşıdığı simgesel anlamlar söz konusudur. Namazdaki kıyamın, rukunun ve secdenin taşıdığı anlam yükünü kavramaksızın Hz. Peygamber'in "namaz müminin miracıdır" hadisini idrak etmek imkansızdır. Ya da hac esnasında Kâbe'yi tavaf edip Arafat'ta vakfe yaparken, İslam'ın tevhid akidesiyle haşri ve hesabı düşünmeksizin veya şeytan taşlarken her türlü kötülük ve Allah düşmanıyla aramıza mesafe koyduğumuzu ve onlara savaş açtığımızı kaale almaksızın bu ibadetleri gerçek anlamda idrak ettiğimiz söylenemez. Benzer şekilde Evharist törenine katılan ve kutsal ekmekle şarabı yiyip içen bir Hıristiyan da bu ibadetle İsa Mesih'le birleşip bütünleştiğini ya da vaftiz olurken İsa'nın mesajına iştirak ettiğini düşünmek durumundadır. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün... Bu ve benzeri dini tutum ve tavırlarla ilgili her durumda bu tutum ve tavırların önemli ölçüde şekiller ve simgelerle ifa edildiği ve her şeklin ve simgenin de çeşitli sembolik anlamlar taşıdığı bilinen bir gerçektir.

Dinlerin bu özellikleri karşısında içinde yaşadığımız dünyanın geneline egemen olan seküler gelenek bir taraftan dinlerin çeşitli simge ve sembollerle ifade ettiği kutsallarına karşı bir savaş yürütürken diğer taraftan kendi kutsallarını oluşturma durumunda olmuştur. Sekülerizmin oluşturduğu en temel kutsal kişinin dışa dönük sosyal yaşantısının elden geldiğince din-dışı bir bağlamda tanzim edilmesine ve insanların hemen her alanda tektipleşmesine yöneliktir. Bu bağlamda dinlerin simgesel değerleri alabildiğine sorgulanmaya başlanmış; dinin yalnızca ibadetlere yüklediği anlamlar değil aynı zamanda hakikat ve kurtuluş öğretileri de görelileştirilmek suretiyle bunların içi boşaltılmaya çalışılmıştır.

Yaşadığımız günlerde din ve şekil ya da din ve giyim kuşam konusunda yapılan tartışmaları, farklı açılar yanında bu bağlamda değerlendirmek de gerekir. Öyle ki Müslüman kadının giyim kuşamına yönelik Kur'ân'da açıkça vurgulanan ve 1400 küsür yıllık İslam tarih tecrübesinde tartışma konusu bile yapılmadan günümüze kadar varlığını sürdürmüş olan bir uygulamanın tartışma konusu yapılmaya çalışılması, dinde öz mü yoksa şekil mi önemli sorgulamaları çerçevesinde Müslüman kimliğin ayırt edici bir özelliğinin içinin boşaltılmasına çalışılması sekülerizmin kutsalları doğrultusunda dinin anlaşılması ve yorumlanması çabalarının bir ürünü olsa gerektir.