Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Seyfullah (Allah'ın Kılıcı) Hâlid b. Velîd

17 Kasım 2011 Perşembe Sahabe / Sahabiler

“Halid gibi bir insanın İslam’ı tanımaması ne tuhaf. Keşke o gayret ve kahramanlıklarını Müslümanların yanında müşriklere karşı gösterseydi; bu kendisi için çok daha hayırlı olurdu. Bizde onu başkalarına tercih ederdik.”

Hz. Peygamber’in (sav) seyfullah (Allah’ın kılıcı) unvanını verdiği, hakkında ‘ne güzel kul’ diye buyurduğu meşhur kumandan sahabi.

Tam ismi Hâlid b. el-Velîd b. el-Mugîre el-Mahzûmî el-Kureşî olan ve hicretten 35-39 yıl kadar önce miladi 583-587 tarihinde Mekke’de doğan Hâlid b. Velid, Kureyş kabilesinin Mahzûmoğulları koluna mensuptur. Soy itibariyle yedinci göbekten dedesi Mürre'de, Resûl-i Ekrem'in (sav) soyu ile birleşmektedir. Babası olan Velîd b. Muğîre Kureyş kabilesi arasında seçkin bir yere sahipti. Annesi Lübâbe es-Suğrâ Asma bint Hâris, Hz. Abbâs'ın karısı Lübâbe el-Kubrâ bint Hâris ile Hz. Peygamber'in (sav) hanımlarından Meymûne bint Hâris'in baba bir kız kardeşidir. (Bkz. İbn Hacer, el-İsâbe, II, 98) Bütün bu malumattan Hâlid b. Velîd’in anne ve baba tarafından Hz. Peygamber’e (sav) bir yakınlığı olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Hâlid’in mensup olduğu Kureyş kabilesinin Mahzûmoğulları kolu o zamanda himaye veya zulme uğrayanların hakkını zalimden alma gibi amaçlarla kurulan ittifakın adı olan hilfu'l-ahlâfa bağlı olmanın yanı sıra savaş için para ve silâh toplanan çadır ve süvari birliği ile ilgili vazifeleriyle birlikte aynı zamanda ticaretle de meşguliyeti bulunmaktaydı.

Doğum tarihini tam bilemediğimiz Hâlid b. Velîd, doğumundan sonra Mekke’de geleneğe uyularak temiz ve sağlıklı bir iklimde yetiştirilmek üzere çöldeki bir ailenin yanına verildi. 5-6 yaşına gelince Mekke’ye ailesinin yanına döndü. Babası ona Arapların sahip olmak istedikleri kahramanlık, cesaret ve cömertlik gibi iyi hasletleri telkin etmeye, iyi bir soydan geldiğini dikte etmeye başladı. Bütün savaş sanatlarını en iyi bir şekilde öğrendi. Spor yaparak fiziğini geliştirdi. Çocukluğunda akranı olan Hz. Ömer güreş tuttuğu, onu yendiği ve bacağının kırılmasına sebeb olduğu rivayet edilir. Hâlid b. Velîd. bu yıllarda zaman zaman diğer Kureyşli zengin çocukları gibi ticaret kervanlarıyla Suriye, Irak. Medâin, Mısır ve Yemen'e gitti. Onun yetişme çağında okuma yazma öğrendiği ve Müslüman olduktan sonra Hz. Peygamber'in kâtipleri arasında yer aldığı bilinmektedir. (Mustafa Fayda, “Hâlid b. Velîd”, DİA, XV, 288)

Hâlid b. Velîd cahiliye devrinde babası ve Kureyş’in ileri gelenleri gibi İslam’a düşmandı. Ancak kardeşi Velîd b Velîd’i Bedir’de Müslümanlara esir düşünce kardeşini fidye ödeyerek serbest bırakılmasını sağladı. Fakat kardeşi daha sonra Müslüman oldu ve Peygamberimizin yanına geri döndü. Bu dönemlerde çok güçlü ve usta bir savaşçı olan Hâlid b. Velîd, Kureyş ordusu içerisinde süvari birliğinin kumandanlığını üstlenmekteydi. Savaşçılığını Uhud ve Hendek savaşlarında göstererek o savaşlarda Müslümanlara zor anlar yaşattı. Pek çok Müslümanın katline sebep oldu.

Devamlı Müslümanları takip eden Hâlid bir ara öğle namazını eda eden Peygamberimize ansızın hücum etmeyi düşünmüş, bunu başka bir namaz vaktinde yapacağını söylese de, ikindi namazında Resululah’ın (sav) ashabına korku namazı kıldırdığı görünce de ‘bu adam korunmuştur’ diyerek Hz. Peygamber’e (sav) karşı olan düşmanlığını ve küfürdeki ısrarının artık sona ermesi gerektiğini kabul etti.

Müslümanlara karşı tavrını Hicretin 6. yılında umre yapmak niyetiyle Hudeybiye’ye gelen Rasûl-i Ekrem’i ve Müslümanları Mekke’ye sokmak istemeyerek tekrar gösterdi. Çünkü Kureyşliler, onu Müslümanları engellemek için Usfan önünde bulunan Gamim adlı tepeye yerleştirdikleri 200 kişilik süvari birliğine komutan tayin etmişlerdi. Devamlı Müslümanları takip eden Hâlid bir ara öğle namazını eda eden Peygamberimize ansızın hücum etmeyi düşünmüş, bunu başka bir namaz vaktinde yapacağını söylese de, ikindi namazında Resululah’ın (sav) ashabına korku namazı kıldırdığı görünce de ‘bu adam korunmuştur’ diyerek Hz. Peygamber’e (sav) karşı olan düşmanlığını ve küfürdeki ısrarının artık sona ermesi gerektiğini kabul etti. Ancak yine buna rağmen, Halid Hudeybiye anlaşmasından bir yıl sonra umretü’l kaza amacıyla Mekke’ye gelen Resul-i Ekrem’le (sav) karşılaşmak istemediği için şehirden ayrıldı. Umretü’l kaza için Hz.. Peygamber’le (sav) birlikte Mekke’ye gelen Velid b. Velid kardeşi Hâlid’i bulamayınca kardeşine verilmek üzere bir mektup bıraktı. Bu mektupta kardeşinin neden İslamiyet’e girmemesini anlayamadığını bununla birlikte Rasûlullah’ın (s,a) kendisini sorduğunu ve “Halid gibi bir insanın İslam’ı tanımaması ne tuhaf. Keşke o gayret ve kahramanlıklarını Müslümanların yanında müşriklere karşı gösterseydi; bu kendisi için çok daha hayırlı olurdu. Bizde onu başkalarına tercih ederdik” dediğini bildirdi.

Kardeşinin mektubunu okuyan Hâlid b. Velîd artık herhalde vaktin gediğini düşünerek Müslüman olmaya karar verdi. Osman b. Talha ve Amr b. Âs ile birlikte Medine’ye gitti. Mescid-i Nebevide Hz. Peygamber’in (sav) huzurunda şehadet getirerek Müslüman oldu. (Bkz. Ahmed b. Hanbel, Musned, IV, 158). Bunun üzerine Rasûlullah “Seni doğru yola ulaştıran Allah’a hamd olsun! Seni yalnızca hayra ulaştıracağını umduğum bir aklın olduğunu biliyorum” dedi. Hâlid b. Velîd günahlarını bağışlaması için Allah’a dua etmesini kendisinden isteyince Hz. Peygamber (sav) “İslamiyet daha önceki günahları siler” cevabını verdi. Halid öylede olsa dua etmesini isteyince Rasulullah (sav) aynı cevabı verdi. Bu cevaba rağmen öylede olsa ya Rasululullah (sav) dua buyursanız deyince, Hz. Peygamber: “Allah’ım! Daha önce yaptıklarından dolayı Halid’i bağışla” diye dua etti. (Buhârî, Da'avât, 23)  Resul-i Ekrem Ensâr’ın ileri gelenlerinden Hârise b. Nu’mân’ın kendisine bağışladığı Mescid-i Nebevi civarındaki evlerden birini Hâlid b. Velîd’e verdi. Evin darlığından şikayet edince de “Binayı yukarı doğru yükselt, Allah’tan da genişlik iste” dedi. (Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: XV, 587-589 (Semhûdî, Vefâu'1-Vefâ, II, 730-73’den naklen)

Hâlid b. Velîd Müslüman olduktan sonra 3 yıl kadar Rasûlullah’ın (sav) emrinde ve hizmetinde bulundu. Hâlid b. Velîd’in Müslüman olarak katıldığı ilk savaş Mute savaşıdır. Yüksek askeri bir deha ve üstün strateji bilgisine sahip olan Halid bu savaşa bir nefer olarak katılmıştı. Bu savaştan sonra Hâlid b. Velîd’e “Seyfullah (Allah’ın Kılıcı)” lakabı verildi. (Bkz. İbn Hacer, el-İsâbe, II, 98) Halid komutasına aldığı orduyu kalabalık düşman karşısında bozguna uğratmadan Medine’ye getirmeyi başardı. Hâlid b. Velîd Mekke fethinde de süvarilerin komutanıydı. Ordunun sağ kanadını kontrol ediyordu. Mekke fethinde Müslümanlara karşı çıkan küçük gruplarla Hâlid b. Velîd çarpışmıştır. Huneyn savaşında Halid büyük cesaret ve yararlılık göstermiştir. Hatta bu savaşta yaralanınca Hz. Peygamber ziyaretine gelip dua etti. Halid şifa buldu. Mekke fethinden sonra Hz. Peygamber Nahle’deki Uzza putunu kırmaya Hâlid b. Velîd’i gönderdi. Halid Uzza putunu kırıp geri döndü. Taif kuşatmasına da katıldı. Hâlid b. Velîd'in Resûlullah'ın emrinde katıldığı son gazve Tebük Gazvesi'dir. Hicrî 9 (miladi 630) yılında vuku bulan bu sefer esnasında bir savaş olmayınca Hz. Peygamber tarafından bir askerî birlikle Dumetu’l-Cendel’in Hıristiyan Emiri Ukeydir’in üzerine gönderdi. Halid Ukeydir’i yaban sığırı avlarken yakaladı ve esir aldı. Teslim olmayan kardeşini öldürdü. Diğer kardeşi ve Ukeydir’i esir alarak ganimetlerle birlikte Hz. Peygambere getirdi. Hicri 10. yılda Necran’a Harisoğullarını İslama davet etmek için gönderildi. Onları üç gün müddetle İslam’a davet etti. Necranlılar müslüman oldular. Hâlid b. Velîd aynı yıl Veda haccına iştirak etti.

“Hâlid b. Velid, Allah’ın ne iyi kuludur, O, Allah’ın kılıçlarından bir kılıçtır.”

Rasûl-i Ekrem (sav) Hâlid b. Velîd’in kahramanlık, secâat ve cesaretini muhtelif zamanlarda çeşitli yerlerde övmüştü. Ebû Hureyre’den rivâyete göre, Rasûlullah (sav) ile birlikte bir yerde konaklamıştık insanlar yanımızdan geçmeye başladılar. Rasûlullah (sav):

“Ey Ebû Hureyre! Bu kim?” diye soruyor ve ben de falan diyorum. Rasûlullah (sav): “Allah’ın ne iyi kulu bu” buyuruyor. Sonra: “Kim bu?” diye soruyor. Falandır diyorum. “Allah’ın ne kötü kuludur” buyuruyor. Sonunda, Hâlid b. Velid geçti; “Kim bu” dedi. Ben de: “Hâlid b. Velid” dedim.

“Hâlid b. Velid, Allah’ın ne iyi kuludur, O, Allah’ın kılıçlarından bir kılıçtır” buyurdu. (Tirmizî, Menâkıb, 50)

Hz. Peygamber’in (sav) vefatından sonra da Hâlid b. Velîd pek çok seriye ve gazveye katılmış ve onlarda da kahramanlıklar göstermiştir. Hz. Ebû Bekir halife olunca Halid’i komutan olarak yalancı peygamberlerin üzerine gönderdi. Yalancı peygamber Tulayh b. Huvaylid’i Buzaha’da mağlup etti sonra Temimoğulları üzerine yöneldi ve Mâlik b. Nuveyra’nın komutasındakilerle karşılaştı. Malik’i silah bırakmasına rağmen esir etti ve öldürdü. Hz. Ömer Halid’i bu olayda hatalı davrandığı gerekçesiyle kınamıştır. Daha sonra yalancı peygamber Museylemetu’l-Kezzâb’a karşı sefere çıktı. Onu Yemâme sınırında Akraba denilen yerde mağlup etti ve öldürttü. Yalancı peygamberlerle olan mücadelesinden sonra zekât vermeyen kabileler üzerine gönderildi. Onları da sindirdi. Ayrıca yine Hâlid b. Velîd önce Irak'ta Sâsânîler'e, ardından Suriye'de Bizans'a karşı iki ayrı başkumandanlık altında başlatılan bu fetihlerin ilk zamanlarında her iki cephede de İslâm ordularına başkumandan ve kumandan olarak önemli görevler yüklendi. Fetihten bir yıl sonra Bizans ordusuyla Suriye'de son defa yapılan Yermük Savaşı'nı da kazandı (12 Receb 15/20 Ağustos 636). Bu sırada elden çıkan Dımaşk şehrini ikinci defa fethetti. Bu fetih esnasında yeni halife Hz. Ömer Hâlid'i azlederek yerine Ebû Ubeyde'yi başkumandanlığa tayin etti. Hâlid bundan sonra Humus, Hama, Şeyzer ve Kınnesrîn gibi şehirlerin fethine Ebû Ubeyde'nin emri altında iştirak etti. Hâlid'in kabiliyetini, askerî dehasını takdir edip görüşlerine daima itibar eden Ebû Ubeyde fetihler esnasında onu yanından ayırmamış, öncü birliği kumandanı olarak kendisinden faydalanmıştır. Bunlarla birlikte Hâlid b. Velîd’in ortaya çıkan bazı kendi başına buyruk tavırları Hz. Ömer’i zaman zaman rahatsız ettiğinde; bu durumu Hz. Ömer Hz. Ebû Bekir’e söylediğinde o da Peygamber Efendimizin onun hakkındaki “O Allah’ın kılıcıdır, bu kılıcı kınına sokmak doğru değildir” sözünü hatırlatıyordu. Ebû Ubeyde'nin vefatından sonra başka birinin emri altına girmeyen Hâlid b. Velîd, ömrünün geri kalan yıllarını geçirdiği Humus'ta vefat etmiştir (hicrî 21 miladi 642). Kabri oradadır. Hâlid b. Velîd'in ailesi hakkında çok az bilgi bulunmaktadır. Çocuklarının en meşhuru birçok savaşa katılan Humus Valisi Abdurrahman'dır. Hâlid b. Velîd kendisine nispet edilen “mirseb, edlak. Kurtubî” adlı üç kılıç Topkapı Sarayı Müzesi'nde muhafaza edilmektedir.  (Bkz.. İbn Hacer, el-İsâbe, II, 98-99; Mustafa Fayda, “Hâlid b. Velîd”, XV, 288-91)

Halid savaşçı olduğu kadar şahsi fazileti ve ilim konusunda da üstündü. Fırsat buldukça Hz. Peygamberin sohbetlerinden istifade etmiş, Medine’de onun etrafında bulunan ilim ve irfan ashabı arasında Hz. Halid’in bulunduğu zikredilmiştir.

Halid savaşçı olduğu kadar şahsi fazileti ve ilim konusunda da üstündü. Fırsat buldukça Hz. Peygamberin sohbetlerinden istifade etmiş, Medine’de onun etrafında bulunan ilim ve irfan ashabı arasında Hz. Halid’in bulunduğu zikredilmiştir. Üç dört mesele ile ilgili fetva verdiği rivayet edilir. Ayrıca Buharî, Müslim ve diğer hadis kitaplarında Hz. Peygamber’den on sekiz hadis rivayet etmiştir. (Bkz. İbn Hacer, el-İsâbe, II, 98; Mustafa Fayda, “Hâlid b. Velîd”, DİA, XV, 288-289)

Rivayet ettiği hadislerden birisi şudur: Hâlid b. Velîd’in anlattığına göre, Rasûlullah (sav) ile birlikte Hayber savaşına katılmış ve savaşmıştım. Hayber’de (anlaşma yapıldıktan sonra) Yahudiler gelip, Müslüman halkın koyunlarını yağma etmek için ağıllarına koşuştuklarını görünce bu durumu Hz. Peygamber'e (sav) bildirip şikâyet ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) da Müslümanlara hitaben:

“Kendinize gelin, dikkatli olun! Anlaşmalı olarak Müslüman topraklarında yaşayan gayri müslimlerin mallarını haksız yere almak size helâl değildir. Ehli eşeğin eti size haram olduğu gibi onların at ve katırları da haramdır. Ayrıca köpek dişli her yırtıcı hayvanlarla ile pençeli her kuş da haramdır” buyurdu. (Ebû Davud, Eti'me, 32)

Hâlid b. Velîd Allah yolunda savaşma duygusu ve bu uğurda şehit düşme arzusu ile dolu bir sahabiydi. Allah için olan savaş meydanları onun için Allah’a en yakın meydanlardı. En büyük arzusu cihat meydanlarında şehit düşmekti. Savaş meydanlarında o kadar çok vurulmuştu ki vücudunda yara izi olmayan neredeyse yer kalmamıştı. Halid gönderildiği seriyyelerde ve yaptığı muharebelerde Allah rızasını ve Allah’ın dinine daveti esas almıştır.

Halid b. Velid ölümü sırasında “Savaş meydanlarında ölmeyi istediğim halde, bugün yatağımda ölmekten başka bir şey nasip bana olmadı’, demiş ardından da amellerim içinde şehadet kelimesinden sonra, sabaha kadar sağanak halinde devam eden yağmurun altında ‘kalkanımı elime alıp düşmana baskın yapmayı beklediğim bir gece kadar bana ümit veren bir amelim yoktur” dedikten sonra

“Ben ölünce atımı ve silahımı Allah yoluna vakfedin” diye söylemiş ve ardından vefat etmiştir. (Bkz. İbn Hacer, el-İsâbe, II, 98.) Allah rahmet eylesin ve razı olsun. (Hayatı hakkında geniş bilgi için ayrıca bkz. İbn Abdiber, el-İstî’âb, II, 428; İbnu'l-Esîr. Usdu'l-ğâbe, II, 93-95; Mustafa Fayda, “Hâlid b. Velîd”, DİA,  XV, 288-292)