Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Tim Winter'la Bir Nefeslik Söyleşi

2 Eylül 2010 Perşembe Sonpeygamber.info / Röportajlar


 

Avrupalı Müslümanların en önemli temsilcilerinden Tim Winter (Abdul Hakim Murad)’la güncel konulardan Hz. Peygamber’in dünyaya nasıl anlatılması gerektiğine dek uzanan kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik. Cambridge’de yapımı için seferber oldukları cami projesine dair çarpıcı detayları bizimle paylaşan Winter, bu mabedin sadece Müslümanlara ait olmayacağını da dile getirdi.

 

 

BİR GELENEK KURMAYA ÇALIŞIYORUZ

 

-Türkiye ve İngiltere’deki Ramazan yaşantısını karşılaştırır mısınız?

-Aslında Türkiye’de eski ve köklü bir medeniyetiniz var. Bu yüzden burada din konusunda büyük oranda, bizim İngiltere’de sahip olmadığımız kültürel destek var. Biz de bu eksikliğe kültürel yapının, yani mimari şekillerin, müzik türleri vb.nin oluşturulmasıyla çözüm getirmeye başlıyoruz. Kendi kendimize bir gelenek kurmaya çalışıyoruz. Ancak önümüzde çok uzun bir yol var.

-İngiltere’de farklı ülkelerden gelen Müslümanlar olduğunu biliyoruz. Ramazan bu farklı uluslara ait Müslümanları bir araya getirici rol üstleniyor mu?

-Üstlenmeli ancak bazen bu gerçekleşmiyor. Çünkü her sene Ramazan hilalinin ne zaman görüldüğüne dair ihtilaf yaşanıyor. Aynı günde oruca başlayıp yine aynı günde bitirmemiz önemli. Ancak çoğunlukla böyle olmuyor. Örneğin Bangladeşliler Bangladeş ile, Arap kökenliler ise Mısır veya Fas ile birlikte oruca başlamayı arzu ediyor. Maalesef ayın hallerini kontrol etmek gibi kolay bir uygulama yapmıyor ve toplumumuzdaki çeşitlikten dolayı bir arada olamıyoruz.

-Türkiye’de -özellikle de İstanbul’da- Ramazan ve iftar organizasyonları oldukça şaşaalı. Sizce bu doğru mu yoksa daha mütevazı mı olunması gerekiyor?

-Modern dünyanın tamamen boş olan birçok şeyi abartılı biçimde kutladığını düşünürsek Ramazan kutlamalarında sorun görmüyorum. Mesela Londra önümüzdeki yıllarda 100 milyon pounddan fazla bir paranın oyunlardan önce çıkan orkestralara, anlamsız ritüellere, geçit törenlerine ve şarkılara harcandığı Olimpiyat organizasyonuna ev sahipliği yapacak. İnsanlar önemli olayları, özellikle de toplumsal olarak harcamanın bariz bir şekilde üst seviyede olduğu olayları abartmaya alışkınlar. Bence onlarla rekabete girmek istiyorsak, biz de dikkat çekici olmalıyız.

 

 

 

BU CAMİ SADECE MÜSLÜMANLARA AİT DEĞİL

-Cambridge’de yaptırmayı tasarladığınız cami projesi ne aşamada?

-Birkaç yıl önce araziyi alarak gerekli adımı attık. Bir mimarla anlaştık ve bazı tasarımlar seçtik. Yani işe koyulduk. Toplumun daha geniş kısmına hitap etmek için de projenin sadece Müslüman cemaate ait olmadığını belirttik. Araziyi aldığımız bölgede oldukça aktif bir yerleşim alanı var. Her adımda burada ikamet edenlere danıştık. Bize yeni cami içinde sadece Müslümanların değil diğer kişilerin de kullanabileceği, park, konferans salonu vb. gibi çeşitli etkinlik alanlarının yer almasına dair bir dilek listesi sundular. Tasarım konusu da elbette çok önemli. İnsanlar bahçelerine tepeden bakan aşırı büyük ve tek parça bir bina istemiyorlar. Diğer yandan Cambridge üniversite kasabası olduğundan, tasarım süresinde üniversitenin görüşlerine de başvurduk. Mimari yarışmamızın jürisinde üniversitenin bir temsilcisi yer aldı. Bu girişimler projenin sadece Müslümanların değil birçok pay sahibinin dâhil olduğu yeni, heyecan verici, işbirliğini teşvik eden bir organizasyon olarak temsil edilmesinin yoluydu. Cambridge de insanların açık görüşlü olduğu ve çeşitliliğe önem verdikleri bir yer. Büyük bir uluslararası üniversiteye sahip olmaları ve eğitim düzeylerinin yüksek olması bu konuda önemli etkenler. Bence biz de onlara karşı gerekli temsili gerçekleştirmede oldukça başarılıyız.

-Gayrimüslimlerin projeye ilgileri nasıl?

-Oldukça fazla ve çok da destekleyiciler. Cambridge Yerel Yerleşim Birliği seçtiğimiz tasarımla yakından ilgileniyor. Komite toplantılarımıza katılma ve kendi tercihlerini yapma konusunda da oldukça aktifler. Arazi, Cambridge’e yakın bir bölgede, daha önce inşaat yapılmış bir alanda yer alıyor. Alternatif olarak öğrenci yurdu şeklinde kullanılabilir ancak bölge sakinleri bunu pek arzu etmiyor. Gösterişli bir mimari harika oluşturma ve Cambridge’in bu bölgesine bir mekânsal anlam kazandırma imkânı, hem Müslüman cemaati hem de gayrimüslimleri heyecanlandıran bir şey.

-İslam ülkelerinden destek alıyor musunuz?

-İslam dünyasındaki hükümetleri projeye sokmama gibi bir politikamız var.

-Peki ya İslami kurum ve kuruluşlar?

-Malezya ve Körfez ülkeleri gibi yerlerden birkaç bağış aldık. Kısmen mevcut politik gerilimlerden kısmen de global ekonomideki çöküşten dolayı bağışlar beklediğimiz gibi fazla olmadı. Arazinin fon temini için gereken miktarı sağladık ancak, binanın kendisini yapmak için halen daha dokuz milyon pounda ihtiyacımız var.

-İnşaatın bitişi için bir tarih belirlediniz mi?

-Belirli bir tarih yok ancak cemaat şu anda oldukça kalabalık ve herkesin Cuma namazına katılımını sağlayabilmek için acilen daha geniş bir yer bulmamız gerekiyor.

[Editörün notu: Cami hakkında detaylı bilgi ve bağış için: http://www.cambridgemosque.com ]

-Sizce Amerika’da yıkılan İkiz Kuleler’in yerinde bir cami veya bir kültür merkezi yapılması konusunda gösterilen tepkiler normal mi yoksa abartılı mı? Cambridge’deki tecrübeniz ile karşılaştırdığınızda ne düşünüyorsunuz?

-Aslında New York Cambridge’den oldukça farklı. Cambridge ortasında büyük bir üniversiteyi barındıran küçük bir İngiliz kasabası ve kozmopolitik açıdan oldukça açık görüşlü. New York ise, başlangıcından bu yana her türlü içsel etnik ve sınıf rekabetine sahne olmuş bir şehirdi. Kaçınılmaz bir şekilde de, İkiz Kuleler saldırısından kaynaklanan hassasiyetlerden ötürü birçok Amerikalı, zihninde asıl İslam ve radikallerin İslam’ı arasındaki ayrımı yapmakta zorluk çekiyor. Bu yüzden belki sorumluluğun bir kısmı, halkla ilişki konusunda yeterli olamamış İslam toplumuna yüklenebilir. Amerikalılara İslam’ın çok çeşitli ve farklı fikirleri barındırdığını, Manhattan’daki bu camileri yapmak isteyenlerin İkiz Kuleler’e saldıranların sahip olduğu kültürel ve ideolojik zeminden çok farklı bir anlayışı benimsediklerini yeterince anlatamamışlar demektir.

İSLAM LİDERLİĞİ KADAR ETKİLİDİR

-Güncel konulardan genel bir meseleye geçmek istiyoruz. Hz. Muhammed (sav)’in Batı’da doğru anlatılması ve anlaşılması için Müslümanlar ne gibi adımlar atmalı?

İslam kendi liderliği kadar etkili bir dindir. Bence şu anda elimizde bulunan kaynaklardan çok daha fazlası liderlik eğitimine, sadece İslam dünyasındaki değil bütün dünyadaki İslam toplumunun sözcülerine ve temsilcilerine yönlendirilmelidir. Bu yüzden geçen sene Cambridge’de yeni bir İslami okul kurduk. [Winter’ın bahsettiği okul hakkında detaylı bilgi için: http://www.cambridgemuslimcollege.org ] Burada amacımız medrese, üniversite, yüksekokul vb. mezunlarını alıp onlara modern dünyayı nasıl anlayacakları,  bilimin dinini, politikayı, ekonomiyi, diğer dinleri, tarihi ve felsefeyi nasıl öğrenecekleri konusunda rehberlik etmek. Geniş planda da modern dünyayla nasıl daha etkili bir iletişim kuracakları hakkında yoğun bir eğitim vermek istiyoruz.

-Hz. Peygamber’i dünyaya nasıl anlatmalıyız?

-Hz. Peygamber’i dünyaya “bozulmamış insanlığın öne çıkan örneği olarak” anlatmalıyız.

Bugünlerde kültürümüz ego ile kendimizi itibarlı bir şekilde ifade etmemiz gerektiği konusunda ısrar eden mesajlarla örülü; varlığımızı ve sosyal statümüzü göstermek ve de diğerlerini kıskanmakla… İnsani koşulların ne olduğunu, insanın ne olabileceğini, ya da gerçekten diğerleri için yaşayan bir insanın ne olduğunu, kendini insanların beğenisine sunma arzusu yerine hizmet arzusu taşıyarak etrafındaki gerçekle temas etmeyi tam anlamıyla anlamamız çok zor. Yani çok kolay bir görev değil. Çünkü modernizm gerçekten de, bencilliklerini gururla ifşa edenlerin değerini biçiyor sadece. Bu kişilere insanoğlunun, daha derin seviyede, daha manevi, egonun gerçekte olduğumuz gibi var olduğu daha insani seviyede yer aldığını hatırlatmak oldukça güç bir savaş.

Bence sadece daha doğal ve mütevazı bir hayat yaşamalarını sağlayan bir dizi değer değil, aynı zamanda pratik anlamda da benzemeye çalışmak için can attıkları gerçek bir rol-model, yani insani bir örnek arayan kişilerin sayısı gittikçe artmakta. İşte bu örnek Hz. Muhammed (sav) olabilir. Hz. Peygamber’i bu yönüyle dünyaya anlatabiliriz.