Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Fakih, Muallim ve Komutan Sahabi: Muaz Bin Cebel

3 Haziran 2011 Cuma Sahabe / Sahabiler


Muaz (r.a.) İslâm dininin yayılması faaliyetlerinde etkin bir şekilde yer aldı. Tebliğ faaliyetleri arasında insanları Müslüman olmaya çağırmak kadar, onları putların bir işe yaramadığına inandırmak, hatta gizlice putları kırmak da vardı. 

Muaz b. Cebel (r.a.) milâdî 601 veya 603 tarihinde dünyaya geldi. Eski adı Yesrib olan Medine’de yaşayan Güney Arabistan asıllı iki Arap kabilesinden biri olan Hacrec’in Benî Udey koluna mensuptur. I. Akabe Biatı’ndan sonra Hz. Peygamber  tarafından İslâm dinini yaymak üzere Medine’ye gönderilen muallim Musab b. Umeyr (r.a.) ve ona destek olan diğer bir Medineli Es‘ad b. Zürare (r.a.)’nin gayretleri neticesinde 18 yaşında iken İslâm ile şereflendi. 

Nübüvvetin 13. yılı (m. 622) hac mevsiminde ikisi kadın, yetmiş beş Medinelinin iştirak ettiği II. Akabe Biatı’na kabilesi Hazreclilerle birlikte Muaz b. Cebel (r.a.) de katıldı. Medine’ye dönüşünde gerek kendi kabilesi arasında gerekse Medine’de İslâm dininin yayılması faaliyetlerinde etkin bir şekilde yer aldı. Muaz (r.a.)’ın tebliğ faaliyetleri arasında insanları Müslüman olmaya çağırmak kadar, onları putların bir işe yaramadığına inandırmak, hatta gizlice putları kırmak da vardı.

Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicretinden sonra gerçekleştirdiği Ensar-Muhacir kardeşliği uygulamasında Muaz b. Cebel (r.a.) ile ilk Müslümanlardan Abdullah b. Mes’ud (r.a.) arasında din kardeşliği bağı kuruldu. Rasûlullah’ın  Medine’ye hicretinden itibaren sürekli onun yanında olmaya gayret gösteren Muaz (r.a.) Huneyn Savaşı ve Taif Muhasarası dışındaki bütün askerî faali-yetlere iştirak etti. Bu iki gazveye katılamamasının sebebi ise onun fetihin ardından Allah Rasûlü  tarafından Mekke’ye emir ve Kur’an-ı Kerim muallimi olarak tayin edilmesidir.

Hz. Peygamber hicretin 9. yılında (m. 630) Muaz b. Cebel (r.a.)’i diğer bir fakih sahabi Ebû Mûsâ el-Eş‘arî ile birlikte zekât amili ve kadılık göreviyle Güney Arabistan’a gönderdi. Yemen’in yukarı kısmının kadılığını Muaz (r.a.) üstlenirken, aşağı kısmında ise bu görevi Ebû Mûsâ yerine getirdi. Medine’den ayrılmadan önce Allah Rasûlü, Muaz b. Cebel (r.a.)’e görevi esnasında kendisine bir mesele arzedildiğinde nasıl hüküm vereceğini sordu. Muaz (r.a.) ise cevaben ilk önce Allah’ın kitabını esas alacağını, onda konuyla ilgili olarak herhangi bir hüküm bulamazsa Rasûlullah ’ın sünnetine müracaat edeceğini, bu iki temel kaynakta bulamazsa da kendi ictihadına göre hüküm vereceğini bildirdi. Hz. Peygamber onun verdiği cevabı olumlu karşılamış ve memnuniyetini ifade etmiştir. Bu görüşmeden sonra Allah Rasûlü  sonra kendisine bazı tavsiyelerde bulunarak Yemen’deki görevine uğurlamıştır. 

Allah Rasûlü, Muaz b. Cebel (r.a.)’e görevi esnasında kendisine bir mesele arzedildiğinde nasıl hüküm vereceğini sordu. Muaz (r.a.) ise cevaben ilk önce Allah’ın kitabını esas alacağını, onda konuyla ilgili olarak herhangi bir hüküm bulamazsa Rasûlullah ’ın sünnetine müracaat edeceğini, bu iki temel kaynakta bulamazsa da kendi ictihadına göre hüküm vereceğini bildirdi. Hz. Peygamber onun verdiği cevabı olumlu karşılamış ve memnuniyetini ifade etmiştir.

Muaz b. Cebel (r.a.) Rasûlullah’ın  vefatına kadar Yemen’deki kadılık görevine devam etti. Bu sürenin sonuna doğru Yemen’de peygamberlik iddiasında bulunan ve bölge halkından pek çok kişiyi etrafında toplayan Esved el Ansî’nin etkisiz hale getirilmesi ve bölgede Müslümanların yeniden hakimiyet kurmasında etkin derecede görev aldı. 

Muaz b. Cebel (r.a.) Hz. Peygamber (r.a.)’in vefatından kısa bir süre sonra Yemen’den ayrılarak Medine’ye geri döndü. Burada yeni halife seçilmiş bulunan Hz. Ebu Bekir’den Şam fetihlerine katılmak için müsaade istedi. Yeni yönetim özellikle fıkhî bilgisi ve birikimi sebebiyle onu Medine’de danışman olarak istihdam etmek istediyse de Muaz (r.a.) ısrarla cihada katılmayı arzu ettiğini bildirdi. Halifeden aldığı izinden sonra hazırlanan orduyla birlikte Şam topraklarına hareket etti. Suriye bölgesinde ilk önce Halid b. Velid (r.a.), ardından da Ebû Ubeyde b. El Cerrah (r.a.) komutasında gerçekleştirilen askerî faaliyetlerin tamamında yer aldı. Müslümanlarla Bizans ordularının Şam bölgesi topraklarında karşı karşıya geldikleri iki büyük çarpışma olan Ecnâdeyn ve Yermük savaşlarına birlik komutanı olarak katıldı. Ayrıca Bizans’ın Doğu Akdeniz’deki en önemli merkezi olan Dimaşk şehrinin fethine şahit oldu. 

Hicretin 18. (M.638) yılında meydana gelen ve yaklaşık 25 bin Müslüman askerin ölümüne sebep olan Amevas taunu Suriye orduları başkomutanı Ebû Ubeyde b. el-Cerrah (r.a.)’ın da ölümüne sebep olmuştu. Bunun üzerine halife Hz. Ömer onun yerine ordunun başkomutanlığına Muaz b. Cebel (r.a.)’i tayin etti. Ancak Muaz (r.a.)’ın görevi de fazla sürmedi. Zira o da vazifeyi üstlenmesinden çok kısa bir süre sonra aynı hastalığa yakalanarak bütün aile fertleriyle birlikte vefat etti. Günümüzde Ürdün toprakları içinde bulunan mevkide toprağa verildi. Kendi adıyla anılan köyde bulunan kabri ve mescidi zamanımızda Ürdün’ün önemli manevî ziyaret mekanlarından biri o arak kabul edilir.

Muaz b. Cebel (r.a.) ilme düşkünlüğü ve Hz. Peygamber ’e bağlılığıyla meşhur olmuş bir sahabidir. Sürekli olarak Rasûlullah’ın yanında bulunmaya özen göstermiş, özellikle fıkhî konularda sık sık sorular sormak suretiyle kendisinden bilgi alma gayreti içinde olmuştur.

Muaz b. Cebel (r.a.) ilme düşkünlüğü ve Hz. Peygamber ’e bağlılığıyla meşhur olmuş bir sahabidir. Sürekli olarak Rasûlullah ’ın yanında bulunmaya özen göstermiş, özellikle fıkhî konularda sık sık sorular sormak suretiyle kendisinden bilgi alma gayreti içinde olmuştur. Hz. Peygamber onun şahsına duyduğu muhabbeti sık sık ifade etmiştir. 

İbadete, özellikle namaza aşırı düşkünlüğüyle bilinen ve pek çok gecesini namazla ihya etmeye çalışan Muaz, aynı zamanda namazlarında uzun sureler okumasıyla tanınmıştır. Kaynaklarda Muaz b. Cebel (r.a.)’e ait olarak geçen ve oğluna nasihat olarak söylenmiş bulunan “Oğlum! Namaza durduğunda dünyaya veda etmek üzere olduğunu ve oraya bir daha dönmeyeceğini düşün”, “İnsanlarla az, Rabbinle çok konuş belki o zaman kalbin rabbini görür” sözleri onun namaza verdiği ehemmiyeti açık bir şekilde ortaya koyar. İmamlık yapması esnasında da uzun sureler okuma alışkanlığını sürdüren Muaz (r.a.)’ın bu durumu gündüz sürekli olarak işleriyle meşgul olmaları sebebiyle yorgun vaziyette mescide gelen Müslümanlar tarafından şikâyet konusu yapılmış, bunun üzerine Allah Rasûlü Muaz (r.a.)’a cemaatle namaz sırasında insanları zor durumda bırakmamak için kısa sureler okumasını tavsiye etmiştir.

Muaz b. Cebel (r.a.) ashab-ı kiram arasında alim sayılan sahabilerdendir. Yaşadığı dönemde Kur’an-ı Kerim’i baştan sonra ezbere bilenlerdendir. Allah Rasûlü  onun adını, kendisinden Kur’an-ı Kerim öğrenilebilecek kişilerden biri olarak zikretmiştir. Muaz (r.a.) dinî konulardaki bilgi ve birikimi sayesinde fetva verebilecek dereceye ulaşmıştır. Gerek Allah Rasûlü, gerekse ondan sonraki iki halife onu insanlara Kur’an’ı ve dinî meseleleri öğretmek amacıyla muallim olarak görevlendirmişlerdir. Hz. Ömer halifeliği döneminde fıkhî konularda Muaz b. Cebel (r.a.)’e sık sık başvurmuştur.

Kaynaklarda zikredildiğine göre Muaz b. Cebel (r.a.) Hz. Peygamber ’den 157 adet hadis rivayet etmiştir. Ayrıca muallim olması sebebiyle bilhassa hadis ve fıkıh konularında pek çok meşhur talebe yetiştirmiştir. Bunlar arasında ilk akla gelenler ise Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Amr b. As, Câbir b. Abdullah, Ebu Mûsa el-Eş‘arî’dir.