Hadislerden Hayata
Kazandığını Kaybetmek
İyilik ve kötülüğün tarihi insanın yaratılışı kadar eskidir. İblis bile kötü değildir Hz. Âdem yaratılana kadar. Aksine, Rabbine itaat eden, hatta meleklerin hocası mertebesinde bir kuldur. Allah’ın, Hz. Âdem’e en güzel sureti vererek ona ruhundan üflemesi şerefli kılması olmasaydı sonsuza kadar cennette kalmaya devam edecekti belki de.
devamını oku | 15.03.2018, PerşembeKazandığını Kaybetmek
حدثنا قتيبة بن سعيد وعلي بن حجر قالا حدثنا إسماعيل ( وهو ابن جعفر ) عن العلاء عن أبيه عن أبي هريرة : أن رسول الله صلى الله عليه و سلم قال أتدرون ما المفلس ؟ قالوا المفلس فينا من لا درهم له ولا متاع فقال إن المفلس من أمتي يأتي يوم القيامة بصلاة وصيام وزكاة ويأتي قد شتم هذا وقذف هذا وأكل مال هذا وسفك دم هذا وضرب هذا فيعطى هذا من حسناته وهذا من حسناته فإن فنيت حسناته قبل أن يقضى ما عليه أخذ من خطاياهم فطرحت عليه ثم طرح في النار
Ebû Hüreyre’den (ra) nakledildiğine göre, bir gün Rasûlullah (sav) “Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashabı “Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Şüphesiz ümmetimden müflis olan kimse, kıyamet günü namaz, oruç ve zekâtla gelir. Aynı zamanda şuna sövmüş, buna iftira etmiş, şunun malını yemiş, bunun kanını döküp, şunu dövmüş bir halde gelir. Bunun üzerine iyiliklerinin sevabı şuna buna verilir. Üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yüklenir. Sonra da cehenneme atılır.” buyurdu.
(Müslim, Birr 59; Tirmizî, Kıyâmet 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 303, 334, 371)
İyilik ve kötülüğün tarihi insanın yaratılışı kadar eskidir. İblis bile kötü değildir Hz. Âdem yaratılana kadar. Aksine, Rabbine itaat eden, hatta meleklerin hocası mertebesinde bir kuldur. Allah’ın, Hz. Âdem’e en güzel sureti vererek, ona ruhundan üflemesi, isimleri öğretmesi ve şerefli kılması olmasaydı sonsuza kadar cennette kalmaya devam edecekti belki de. Ama işte, ilk imtihanda kaybetmişti İblis. Yalnız o mu? Hz. Âdem ve eşi de kaybetmişti ilk sınavlarını.
Yeryüzüne düşen şeytan, cennetten çıkarılmasının sebebi gördüğü insana olan kinini, hıncını hiç unutmadı. Onu doğru yoldan çıkarmak için kıyamete kadar çalışacağına ant içti. Oysa insan ne çabuk unutmuştu kadim düşmanını. Hamurundaki toprağın onu dünyaya aşırı bağlı kılmasını saymazsak, unutmak dışında pek bir kusuru yoktu insanın!
Bir kere tadını ve kokusunu aldığı cennete yeniden dönmek en büyük gayesiydi Âdemoğlunun. Mademki Allah’a kulluk etmesi için yaratılmıştı, o da ibadetlerini en güzel şekilde yapmaya başladı. Beş vakit namaza teheccüt, işrak ve duha namazlarını ekledi. Hepsinin sevabı ayrı ayrı olduğu gibi dereceleri de farklıydı. Mübarek gecelerde tespih namazı kılmayı ihmal etmedi. Ramazandan sonra Şevval orucunu tuttu. Muharrem’di, Zilhicce’ydi derken, nafile oruçlarının sayısı arttıkça arttı. Dilinden Allah’ın er-Rezzak ismini hiç düşürmedi. Allah ona, “Yürü ya kulum” dedi, o da yürüdü. Zengin bir Müslüman olarak zekâtını verdi. Farzlarına, sünnetlerine, nafilelerine elinden gelen titizliği gösterdi. Uzak düştüğü cennete artık yakın olduğu düşüncesi aklına gelse de, kör şeytandan Allah’a sığındı. Dört başı mamur bir Müslüman olmak yolunda epey yol kat etmişti.
İnsanın yaptığı salih amellerden bir tepe oluşuyordu denizin dibinde. Yükseldikçe yükselen bu ışıl ışıl tepenin etrafında, pulları elmas gibi parlayan balıklar neşeyle yüzüyordu.
Hayatı ne kadar zordu aslında. Herkese, her şeye yetişmesi mümkün olmuyordu. Onun suçu değildi doktora gitmesi gerektiğini söyleyen anne-babasına “işim var” demek, başını kaşıyacak vakti yoktu gerçekten. Sıla-i rahime fırsat bulamama sebebi, bayram tatili için içkisiz bir otelde yer ayırtmış olmasıydı. Bunun için kimse onu suçlayamazdı, herkes gibi onun da hakkıydı biraz olsun dinlenmek. Komşularını tanımıyor ve onlara selam vermiyorsa, bu zamanda kimseye güvenilmeyeceğini bilmesindendi. Her gün haberlerde neler izliyordu. Tebessüm etmek ve güzel söz söylemek konusunda iyi olması nasıl beklenebilir, insanlar bu kadar kötüyken. Hem iyilikten bile saymadı onları. Uzaktaki kardeşlerine yaptığı iyiliklerden daha fazlasını yakınındaki ailesine ve din kardeşlerine yapması gerektiğini unuttu. Nefsin mertebeleri olduğu gibi iyilik yapmanın da bir sıralaması olduğunu unuttu insan.
Denizin dibindeki tepe yıkılmaya başlamıştı. Bazen küçük, bazen büyük kopan parçaları balıklar üzgün gözlerle seyrediyordu. Her geçen gün eriyordu tepe.
Metropolde yaşamak hiç kolay değildi. Trafik çileden çıkarıyordu insanı. Arabasıyla ters yöne girdiyse, acelesi olduğu içindi. Kızanlara o daha çok kızdı, ağzını bozup küfürler etti. Hem bağırıp, çağırmayan, küfür etmeyen mi vardı bu zamanda. Hak edene cevabını vermekten hiç çekinmedi, kimse onun bir sünepe olduğunu düşünemezdi. Bir meselede fikrini sonuna kadar savundu, sesini yükseltti, gerekirse aşağıladı muhatabını. Ama asla geri adım atmadı. Yetim başı okşamayı bilmeyen elleri, yumruk olup titretmişti masayı. Sadece masayı mı? Eşinin ve çocuklarının kalpleri de korkuyla yerinden fırlamıştı.
Nefis. Ah nefis. Hep kötülüğü emrediyordu insana! İbadet hayatına gösterdiği dikkat ve özeni sosyal hayatına göstermesi gerektiğini unuttu insan.
Denizin dibinde iyiliklerin olduğu tepenin yerinde kocaman bir çukur açılmıştı. Balıklar çukurun içine dalıp çıkıyor ve parlak parçalardan arıyorlardı. Ama nafile. Hiçbir şey kalmamıştı geriye…
Unutmak kadar hatırlamak da insana ait bir özellik. En büyük cihadın nefisle olduğunu yeniden hatırlamaya ihtiyacı var insanın. Âdemoğlunun nisyanı, isyan değildir Rabbine. Hiçbir şeyin fayda vermeyeceği gün gelmeden, ölümü hatırlamalı insan. Hatırlamalı ki yeni bir başlangıç yapabilsin. Güneş batıdan doğmadı ki tövbe kapısı kapansın.
İmran Elagöz TaşkınPeygamber'in İzinde Gündelik Hayat
Namaz Kılan Vaktinin Sahibidir
Peygamber Efendimiz pek çok hadislerinde namazın dinin olmazsa olmazı, alamet-i farikası olduğunu belirtmiş ve namazın kasten ve kibirle terkini de küfür alameti olarak kabul etmiştir.
devamını oku | 01.08.2013, PerşembeNamaz Kılan Vaktinin Sahibidir
Size göre bir Müslümanın namaz kılmaması bir inanç problemi midir, bir irade problemi midir? Kendisini dindar olarak tanımladığı halde beş vakit namazı düzenli olarak kılmayan insanlara ne diyeceğiz? Namazın farziyetine inanmıyorlar mı? İnanıyorlarsa problem nerede?
Problem, iradelerinin zayıf olmasında. Bir insanın iradesi ne kadar güçlü olmalı ki icabında kalabalık bir arkadaş grubu içinde “Arkadaşlar, siz otururken ben gidip bir namaz kılayım” diyebilmeli?
Eğer plansız yaşarsanız sizi birileri sürükler. Hayatınıza dair kendi planınız yoksa hep başkalarının planlarının bir parçası olursunuz. Namazı düzenli olarak kılmaya azmetmek, işte insanı bu konuda eğiten bir şeydir.
Düşünebiliyor musunuz, her durumda planlayacaksınız namazı nerede, nasıl kılacağınızı. Bu sayede iradeniz ve ona bağlı olarak da karakteriniz güçlenecek.
Namazla irade arasında bu kadar kuvvetli bir bağdan bahsetmemizin asıl sebebi ise namazın süreklilik gerektirmesidir.
Ramazanda şaşırır mısınız? Ben çok şaşırırım. Ramazan gelir, en dünyevi insan bile bir melekleşir, bir durdurur hayatı, günahlarını azaltır, kendince başka şeyler yapar, beş vakit namaz kılmasa da teravihe gider.
Niye Ramazanda hayırları daha kolay yaparız? Bunun iki sebebi var. Birincisi Ramazanda şeytanlar bağlandığı, ikincisi de Ramazanın önünde sonunda bir bitiş çizgisi olduğu içindir. Bir ay uzun bir süre ama bir sonu var.
Namazı oruçtan farklı kılan şey ise sürekliliktir. Hastayken, sağlıklıyken, misafir varken, yoldayken, dersin çokken, yorgunken, kısaca her durumda kılacaksın. Hiçbir molası yok. Bir gün bitecek diye bir şey yok. Onun için Cenab-ı Hak Bakara suresinde namazdan bahsederken “Namaz büyük, zor, ağır bir yüktür. Ama Allah’a saygı duyanlara ağır gelmez” diyor.
Bu sebeple olmalı ki Peygamber Efendimiz pek çok hadislerinde namazın dinin olmazsa olmazı, alamet-i farikası olduğunu belirtmiş ve namazın kasten ve kibirle terkini de küfür alameti olarak kabul etmiştir.
Fatma BayramSorularla Peygamberimiz
Tüm Sorular ve Cevapları
Sonpeygamber.info Projesi İçin Ne Dediler?
Dr. Mustafa ef. Cerić (E)
Siz ve biz; Türkiyeli ve Bosnalı Müslümanlar olarak şu an tarihi keşfediyoruz: Biz İslamiyet’i yeniden keşfederken siz de Sonpeygamber.info aracılığıyla Hz. Muhammed (sav)’i keşfediyorsunuz. İşte böylece de kendimizi keşfediyoruz; bu yolculukta beraberiz…
Bosna-Hersek Reisü'l-Ulemâsı
Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı
Muhteşem bir başarı… Bir yıl gibi kısa bir süre içerisinde Meridyen Derneği’nin böyle bir başarı elde etmesi gerçekten hepimize büyük sevinç ve gelecek için büyük bir ümit veriyor. Meridyen Derneği ayrıca Sonpeygamber.info Web Portalı ile hepimiz için “model bir çalışma” ortaya koyuyor. Kendilerini tebrik ediyorum.
İstanbul Müftüsü (E)
Recep Tayyip Erdoğan
Meridyen Derneği’ni tebrik ediyorum. Çünkü bu adımın çok ama çok büyük önemi var. Yansıması sadece Türkiye ile sınırlı kalmayacak bu adım, tüm dünyaya yansıyacak bir faaliyetin miladı olacaktır. Sonpeygamber.info Web Portalı, inanıyorum ki doğru bilgilerin ve hakikatin taşıyıcısı olacaktır. Bu anlamlı çalışmanın hayırlı sonuçlar vermesini Allah’tan temenni ediyorum.
T. C. Cumhurbaşkanı
Prof. Dr. Kenan GürsoyHz. Peygamber bir medeniyet kurucusudur. Biz Hz. Peygamber’in şahsiyetindeki o örnekte medeniyet kuruculuğuna girişmiş olanlarız. İşte biz O’nun oluşturduğu ve bizi oluşturmaya davet ettiği “şahsiyet” fikrinde kendi inşamızı medeniyet adına, evrensel değerler uğruna, bu rahmet kapısında gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Meridyen Derneği’ne çok güveniyorum. Onlar bu “meridyen” fikrini; cihanşümûllük esprisi içinde, yani kuşatıcılık içinde cihanşümûl bir idealle insan olmak adına kuşanmışlar. Teşekkürler ediyor, tebrikler ediyor, hayırlar ve muvaffakiyetler diliyorum.
T.C. Vatikan Türk Büyükelçisi
Ahmad Vincenzo
Türk ilim adamları ile gerçekleştirilen toplantı* birçok açıdan çok ilginçti. Bir grup Müslüman entelektüelin “Hz. Muhammed (sav) ve Batı’daki İslam imajı” hakkında görüşmesi, günümüzde hususi bir mahiyet teşkil eden bir durum. Türk kardeşlerimizle yapılan görüşmeler ufuk açıcıydı ve yapılan bu görüşmeler, bir tarafta Türkiye’deki ve İslam dünyasındaki Müslüman kardeşler ile diğer tarafta Avrupa’daki İslam cemaati arasında nasıl bir sinerji oluşturulabileceğini gösteren güzel bir deneyim oldu. Meridyen Destek Derneği’nin etkinliğinden, toplantıda yer alan insanların nezaketinden ve bu günlerde tanıştığım tüm ilim adamlarının ve temsilcilerin kişiliklerinden çok etkilendim.
İtalyan Yazar
Prof. Dr. Hayrettin Karaman
Peygamber Efendimiz’i tanımaya sadece Müslümanların değil bütün insanlığın ihtiyacı var. Çünkü yüce kitabımız ve biz Müslümanların inancına göre O, sadece Müslümanlara değil hatta sadece maddî evrene değil maddî-manevî, fizik-fizikötesi bütün evrenlere, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Bu sebeple de Peygamberimiz’i insanlığa tanıtmak, insanlığa yapılacak en önemli hizmetlerden biridir. Vaktiyle bunun için pek çok araçlar kullanılmıştır. Şimdi yaşadığımız çağ, bilgi-iletişim çağı olarak adlandırılmaktadır. Bilgiyi iletmenin daha önceki çağlarda tasavvur bile edemeyeceğimiz yolları, yöntemleri ve araçları bulundu bu çağda biz de Sevgili Peygamberimiz’i hem Müslümanlara hem de tüm insanlığa doğru şekliyle tanıtmak amacıyla bu araçların tamamını kullanmalıyız. Meridyen Derneği’nin teşebbüs ettiği bu portalı da bu bakımdan çok önemli bir faaliyet olarak karşılıyorum.
İslam Hukuku Profesörü
Prof. Dr. Mehmet Görmez
Biz yürekleri tükenmiş insanların dünyasında yaşıyoruz. Tükenen bütün yüreklerin Hz. Muhammed (sav)'in sevgi ve rahmet dolu soluğuna ihtiyacı vardır. İnsana bakışımız çok değişti, O'nun rahmet yüklü bakışına ihtiyacımız var. O'nun âlem tasavvuruna ve tabiatı okşayan mübarek eline sarılmaya hepimizin ihtiyacı var. Toplumsal dokumuz çözülmeye başladı, O'nun toplumları gergef gergef ören ilişkiler ağına hepimizin ihtiyacı var. Bu düşüncelerden hareketle Peygamber âşığı bir grup hanımefendinin Sevgili Peygamberimiz’i bütün dünyaya doğru anlatmak, varsa yalan yanlış bilgileri tashih etmek, O büyük insan hakkında oluşturulan önyargıları ortadan kaldırmak için bir web portalı hazırlamaları önemli bir adımdır.
Diyanet İşleri Eski Başkanı
Lord Nazir Ahmad
Sonpeygamber.info gibi Hz. Muhammed (sav) hakkında aydınlatıcı bilgiler içeren internet siteleri ve diğer akademik çalışmalar, özellikle de sundukları doğru bilgilerle batı toplumunun kalbine kasıtlı olarak yerleştirilen birtakım efsanelere/mitlere meydan okumaktadır. Ayrıca Hz. Peygamber'in öğretileri ya da özel hayatına dair dolaşımda olan bilgilerin doğruluğuna/yanlışlığına ışık tutmaları açısından bu dönemde çok büyük öneme sahip bir proje niteliği kazanmaktadır.
İngiltere Lordlar Kamarası Üyesi
Prof. Dr. Seyyid Hüseyin Nasr
Yüzyıllardır Müslümanların takip etmeye çalıştığı Peygamber Sünneti, Kur’ân’ın yanında İslam dünyasını birleştiren en önemli unsurlardan biri olmuştur. Farklı bölge ve farklı etnik görünüşlerden gelen bütün insanlar yüzyıllar boyunca tek bir modeli kopya etmeye gayret etmiştir. Ümmetin yani Müslüman insanların derin birliğinde yatan sebeplerden birisi de budur. Peygamber’in gerçekliğini, bu yeni medyayı kullanarak ama aynı zamanda eski Müslümanların kendi sunumlarında muhafaza edebildiği otantikliğini koruyarak nasıl sunacağız? Modern bağlamda ne yapacağız? Müslüman olarak bizim yapmamız gereken; her ne formda her ne tür medya ve bilgi aktarımı olursa olsun Peygamberimiz’in gerçekliğini yansıtmada bu araçları kullanmaktır. Sonpeygamber.info projesi, Peygamber’in en evrensel ve ruhani öğretilerini ve özellikle de kendi yaşadığı, öğrettiği ve hayatıyla örnek olduğu etik normlarını ve ruhani etiği otantik bir şekilde öne çıkardığı sürece bence çok faydalı olacak ve önemli bir iş başaracaktır. Bence bu çok değerli bir proje.
İslami İlimler Profesörü