Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Miraç Bedenen mi Yoksa Sadece Ruhen mi Gerçekleşti?




“Miracı, dünyada bizi sarmalayan şartlar ve oluşlar içinde anlamaya çalışmak boşuna zahmettir. Peygamberimiz hayatta olduğu halde Miraç vaki olmuş, bu esnada ruh cesedi terk etmemiştir.” (Hayrettin Karaman)
 

İslam tarihi ve Hz. Peygamber’in siyerindeki en hassas konulardan biri mucize(ler)…

Genel olarak mucize(ler) konusu etrafında sürdürülen tartışmaları bir kenara bırakıp sadece Miraç hadisesine odaklandığımızda da yine benzer problemlerle karşı karşıya kalabilmekteyiz. Bu tartışmalarda karşımıza çıkan temel sorular ise şunlar: “Miraç nasıl gerçekleşti? “Kaynaklarda dile getirildiği şekliyle bedenen mi gerçekleşti yoksa sadece bir rüyadan mı ibaretti?”

Bu konudaki tartışmalar hakkındaki sorularımızı Prof. Dr. Hayrettin Karaman ve Prof. Dr. Bedreddin Çetiner’e yönelttik.

İSRA VE MİRAÇ NASIL GERÇEKLEŞTİ? 

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Çetiner, müfessirlerin ağırlıklı olarak Miraç hadisesinde Hz. Peygamber’in hem ruhen hem de bedenen Allah katına yükseldiği görüşünü paylaştıklarını, ancak mutezile akımlarının bu konuda aykırı bir tutum sergilediklerini aktarıyor:

Bedreddin Çetiner: “Müfessirlerin çoğunluğu İsrâ’nın rûh ma’a’l-cesed (hem ruh hem de beden ile) meydana geldiğini kabul ederler. Ancak Mutezile mezhebinden bazı müfessirler Miracı reddettikleri gibi İsra’nın da bedenen meydana geldiğini kabule yanaşmazlar. Bazı müfessirler de İsra ve Miracın sadece Efendimiz’in gördüğü bir rüyadan ibaret olduğunu ileri sürerler.

Necm Suresinin 1-18 ayetlerinin tefsirinde müfessirlerin yine çoğunluğu bu ayet-i kerimelerde Hz. Peygamber’in Miraç mucizesinin anlatıldığına kaildirler. Ancak Mutezile’nin buna da itirazı vardır ve onlar, burada Hz. Peygamber’in, “kaabe kavseyni ev ednâ” olacak kadar yaklaştığının Allah olmayıp Cibrîl olduğunu, O’na Cenab-ı Hakk’ın vahyini Cibrîl’in getirdiğini, Hz. Peygamber’in onu ikinci kez aslî sûretinde gördüğünü söyleyerek bir manâda Hz. Peygamber’in Miraç diye bir mucizesinin olmadığını söylerler.

20. Yüzyılda İmam Muhammed Abduh ve onun takipçileri olan müfessirler de -Meselâ Merağî tefsiri sahibi bunlardandır- burada Mutezile’yi taklid eder ve tefsirlerinde Hz. Peygamber’in Miracını inkâr ederler. Onların bu tavrı, bu ve benzeri birçok konuda aklı Kurân’a hâkim kılma, aklın başka Kur’ân’ın başka şeyler söyleyebileceğini iddia etme gibi garabetleri açısından Mutezile’yi hortlatma girişiminden başka bir şey değildir.”

DÜNYA ŞARTLARI İÇERİSİNDE MİRAÇ ANLAŞILAMAZ

Prof. Dr. Hayrettin Karaman ise Miraç mucizesi etrafındaki bu tartışmalara dair farklı bir perspektif getirerek hadisenin anlaşılmasına dair önemli bir noktaya temas etti. Karaman da Miraç hadisesinin aynı zamanda bedenle de gerçekleştiği görüşünde:

Hayrettin Karaman: “Miracı, dünyada bizi sarmalayan şartlar ve oluşlar içinde anlamaya çalışmak boşuna zahmettir. Peygamberimiz hayatta olduğu halde Miraç vaki olmuş, bu esnada ruh cesedi terk etmemiştir. İmam-ı Rabbanî'nin deyişiyle "zahir ve batın, madde ve mana, ruh ve beden, dünya ve ahiret, şey-i vahid (tek bir mahiyet) olmuş, bir ânı la yetekassemde (bölünemez bir an içinde, zaman ve mekân dışı olarak) gerçekleşmiştir.”

MUTEZİLE’NİN ÇELİŞKİSİ

Bedreddin Çetiner Miraç konusundaki sert tavırlarıyla öne çıkan Mutezile müfessirlerinin yorumlarında çelişkili tavırlar sergilediklerine de dikkat çekiyor:

 

Bedreddin Çetiner: “İsrâ ve Miracı anlatan rivayetlerin ayrıntılarında ihtilâflar olduğu bir vakıadır. Bu rivayetlerin, Hz. Musa’yı, Peygamberimiz’in önüne geçirme anlamına gelebilecek bir takım ayrıntılar içerdiği de bilinmektedir. Ancak bu rivayetlerin ortak noktası hem İsra’nın, hem de Miracın meydana gelmiş olmasıdır. Miracı inkârda başlıca dayanağı bu rivayetlerdeki ihtilâflar olan Mutezile ve Yeni Mutezile akımlarının İsra konusundaki rivayetlere tefsirlerinde yer vermeleri; bunların sıhhati üzerinde hiç konuşmamaları da dikkat çekicidir. ‘Bir şey Kur’ân’da varsa kabulümüzdür, yoksa veya sadece hadislerle sabit ise biz onu kabul etmek zorunda değiliz.’ diyen yeni mutezilîler –Muhammed Abduh ve talebeleri- İsra konusundaki hadislere, hem de hiç tenkidsiz olarak tefsirlerinde yer vermeyi nasıl izah edeceklerdir?

Gerek İsrâ’nın, gerekse Miracın Hz. Peygamber’in hissî mucizelerinden olduğunu inkâr etmenin hiçbir Müslümana faydası yoktur.”

MİRACIN ANLAMI VE NAMAZ

Tüm bu tartışmaların ötesinde İslam âlimleri tarafından üzerinde durulan en önemli noktalardan biri de müminlerin günlük hayatlarındaki temel taşlardan namaz ibadetinin Miraçla olan anlam ve eylem bütünlüğü…

Hayrettin Karaman: “Miraç madde âleminden "madde dışı, zamansız ve mekânsız" âleme yükseliş, kul ile Rabbi arasındaki madde perdelerinin olabildiğince ortadan kalkışı, bütün bunlar sebebiyle Rabbe yakınlaşma ve bu yakınlaşmanın verdiği tarifsiz zevk, feyiz, arınma, kesin bilgi ve imandır. Müminin namazı miracı olduğuna göre her namazda bu manaları yaşamaya çalışmak ve her namazı kulca bir Miraç neşvesi içinde kılmaya çalışmak gerekiyor.”

Konuya bir diğer noktadan yaklaşan Dinler Tarihçisi Prof. Dr. Şinasi Gündüz “Müminlerin İsra ve Miraç ile Sınanmaları” başlıklı yazısında bu mucizenin diğerlerinden farklı olarak müşriklerin değil de Müslümanların Hz. Peygamber’e olan imanlarının test edilmesi gibi bir işlev yüklendiğini belirtiyor. Miraç konusu etrafındaki tartışmalara bir de bu açıdan bakmak bize farklı pencereler açacaktır.