Rahman'ın Evinde Kadınlar

31 Ekim 2013

Artık kadınların kendilerini birinci sınıf hissetmesinin zamanı geldi. Tıpkı Peygamberimiz'in zamanında olduğu gibi. Bunun en önemli göstergelerinden biri kadının camideki yeri olacak.  

İlahiyatın ve bu konularda yazılan birçok eserin günümüz kadınında herhangi bir etkisinin hissedilmemesinin altında yatan temel sebep, ileri sürülen argümanların çağın ihtiyaçlarıyla uyumlu olmaması. 1500 yıl önce teslim edilen hakların şimdi çeşitli gerekçeler ileri sürülerek geri alınmaya çalışılmasının hüsnü kabul görmesi mümkün değil. Peygamberimiz'in kadınların mescide gelmesi, toplumsal ibadetlere katılmaları ve birlik ve dayanışmadan kopmamaları için yaptığı telkinler hiçe sayılarak hala yaşlı kadınlar gelebilir, gençlerin evde kalması efdaldir mealli yorumlar yapmanın, zamanın ruhuyla da Asrı Saadet'in tecrübesiyle de hiçbir ilgisi yok. Bu yaklaşımlar dine kendinden bir şeyler eklemekten, çıkarmaktan, kişisel olanı genelleştirmekten ibaret.

Dinin gerektirdiği adaleti yaşamak her zaman zordu ve şimdiki zamanın gençleri için de koşullar çok azim. Toplumsal birliktelik çok önem kazandı, çünkü herkes bireysel içtihatlarla hızla savrulup gidiyor.  Peygamberimiz genç kadınların evde olmalarının daha efdal olduğunu söylemiş olsaydı, kadınlar mescitlerde çok şey öğrendiklerini, cemaatin bütün meselelerine vakıf olduklarını, birlikte namaz kılıp hutbe dinleyip özgürce fikirlerini beyan edebildiklerini nakletmezlerdi.   

Fitne ve fesattan emin olmak sadece kadına mahsus bir koşul değil. Mescide gelmek için genç kadın sınıfından olmamak gibi şartlar peygamberî pratikte hiç yeri olmayan, sonraki saltanat dönemlerinin kadına nefsanî yaklaşımlarının neticesi.  

Peygamber döneminde kadınların camiye gelip namaz kılmaları sadece Cuma, bayram ve vakit namazlarıyla sınırlı değildi. Onlar bazen kocalarından izin alıp gece ibadeti için de camiye gelirlerdi. “Geceleyin mescide gidip ibadet etmek için kadınlarınız sizden izin istediklerinde kendilerine izin verin.” [1]

Peygamber zamanında kadınlar sadece Kur’ân dinlemek için de giderlerdi. Bir gece Rasûlullah (sav) eve kendisinden sonra gelen Aişe annemize “Neredeydin” diye sormuşlar. “Ashabından birisinin okuduğu Kur’ân'ı dinliyorduk” dediğinde, O da birlikte tekrar gitmiş, dinlemiş ve “Bu Huzeyfe’nin azatlısı Salim’dir. Ümmetim arasında böyle birisini var eden Allah’a hamdolsun” buyurmuşlar.  

Kadınların mescitlere devamı halifeler döneminde de devam etti. Meşhurdur; Halife Ömer evlenilecek bir kadına verilecek mehir hakkında konuştuğunda yaşlı bir kadın Nisa suresi 20. Ayeti okuyarak itiraz etmişti. Ömer “kadın Ömer’den daha iyi bildi, Ömer ise yanıldı” diye hakkı teslim etmişti. Şimdiki zamanda böyle bir şey mümkün bile değildir.

Peygamberimiz kendisine gelen ayetleri camide toplanan erkeklere ve kadınlara okuyordu. Bütün kaynaklarda ortak olan husus; kadınlar onun Cuma ve bayram hutbelerini dinliyor merak ettikleri pek çok şeyi soruyorlardı. Ümmü Hişam (r.anha) diyor ki “Ben Kâf suresini Cuma namazlarında Hz. Peygamber’in dilinden öğrendim. Çünkü o her Cuma bu sureyi okurdu.”

Kadın mahfili uygulaması Peygamberimiz'den çok sonradır. Mescid-i Nebevi’de kadınlar için ayrı bir bölüm(mahfil) mevcut değildi. Çeşitli hadislerden anladığımıza göre, kadınlar erkeklerin arkasında saf tutuyorlar, namaz biter bitmez de erkeklerden önce mescidi terk ediyorlardı. Miladi 870 senesinde Mekke valisi, sütunlara ip gerdirerek kadınlara ait yeri erkeklerinkinden ayırdı.  Camilerdeki bu uygulama bilahare kadınlar mahfilinin doğmasına sebep oldu. [2]

Bir gün kadınlar “Ey Allah’ın Rasûlü, erkeklerden bize meydan kalmıyor, bize özel bir gün ayırır mısınız” dediler. Rasûlullah (sav) onlara bir gün belirledi. Kadınlar o günde Peygamberimiz'in huzuruna gelirler, O da onlara sohbet ederdi. Hz. Peygamber’in burada zikredilen eğitim uygulaması, cemaate katılan kadınlar içindir. Bunun dışında kadınlar münferit olarak da Rasûlullah (sav)’a gelirler ve O’na sorular sorup bilgi alırlardı.

Beni en çok etkileyen şeylerden biri de namazdan sonra kadınların camiden ayrılmasındaki sıralama; çıkış, önce kadınlar sonra Peygamberimiz, sonra da diğer erkekler şeklinde idi. Rasûlullah (sav) selam verip namazı bitirir bitirmez kadınlar hemen kalkarlar, O ise yerinde oturarak onların çıkmasını beklerdi. Günümüzde ise beş on kadın bile olsak, beş yüz erkeğin çıkışını bekleriz. Bunu da herkesten çok erkeklerin geçiş üstünlüğüne inanan kadınlar sağlar.

Kadınlara ayrı bir kapı tahsis edilmesinin de ayrımcılıkla ilgisi olmayıp, tamamen nezaketin ince fikirliliğin tezahürü olarak, incinmemeleri içindi. Medine mescidinin üç kapısı da kullanılırken zamanla kadınların sayısının çok artması üzerine kapılardan biri sadece onlara tahsis edilmişti.

Beni en çok etkileyen şeylerden biri de namazdan sonra kadınların camiden ayrılmasındaki sıralama; çıkış, önce kadınlar sonra Peygamberimiz, sonra da diğer erkekler şeklinde idi. Rasûlullah (sav) selam verip namazı bitirir bitirmez kadınlar hemen kalkarlar, O ise yerinde oturarak onların çıkmasını beklerdi. Günümüzde ise beş on kadın bile olsak, beş yüz erkeğin çıkışını bekleriz. Bunu da herkesten çok erkeklerin geçiş üstünlüğüne inanan kadınlar sağlar.

Bu dönemlerde erkeklerle tartışıp istişare edebilen kendilerine danışılan insanlara yol gösteren kadın bilginler yetişmiştir. Peygamber zamanında 20 kadar fıkıh bilgini kadından söz ediliyor.  Peygamberimiz elbette müminleri ibadet yerinde birbirlerinin ilgisini çekme çabaları olursa,  kokuya adaba mugayir şeylere dikkat çeker ve uyarırdı ama mescitten asla menetmezdi. Kadınların eğitimiyle kendisi ilgilendiği gibi kadın görevliler de tayin ederdi.

Camide sadece din bilgileri değil hayata dair de birçok şey öğrenilebilmesi de çok önemli. Şiir, tıp ve hayvancılık üzerine de bilgi sahibi olmuş kadınlar ve erkekler, bu ne kadar ilham verici. 14 asır öncesinin zihniyetini duyunca şaşırıyor insan. Günümüzde camilerin nasıl yaratıcı fikirlerle kullanılabileceğine dair önemli bilgiler bunlar.

Emevilerden itibaren İslam’ın öngördüğü cinsiyet eşitliğinin aşınmaya başladığını, kadının sosyal ekonomik dini hayattaki yerinin sorun haline gelmeye başladığını görüyoruz. Fitne fesat söylemleri de bu bozulmanın ürünü.  

İstanbul Müftülüğü fetva komisyonunun yayınladığı bir hutbede kadın sahabelerin mazeretli oldukları günlerde bile bayram namazlarında cemaatin gerisinde durdukları, tekbirlere kutlamaların duaların bereketine katıldıkları bildiriliyor.  

Diyanet İşleri Başkanlığı kadınların camideki konumuna samimiyetle el attı. Bu konuda yaygın bilinç yükselmesi çalışmaları yapılıyor. 19. 05. 2011 tarihli Cuma hutbesini Kamil Yaşaroğlu kaleme almış. Hutbede kadınların sosyal hayat içinde daha çok yer almaları, ibadetlerini ev dışında da yapabilmeleri zaruretini doğmuştur deniliyor. Kadınların camilerin ulvi atmosferinden ve cemaatin bereketinden istifade etmelerinin gereğinden söz edilirken kadınlara ayrılan bölümlere estetik ve nezih bir görünüm verilmesi öngörülmüş.


“Ben uzun tutmak arzusuyla namaza başlarım, namaz kıldırırken bir çocuk ağlaması kulağıma gelir, annenin duyacağı elemi bildiğim için namazı uzatmaktan vazgeçerim.”

İstanbul’daki bir Cuma hutbesinde de (27. 09. 2013) günümüz Müslüman hanımları kalabalıklardan sıyrılarak ruhlarını dinlendirecekleri, bir an olsun soluklanacakları manevi mekanlara ihtiyaç duymaktadırlar. Bugün hayatın hemen her alanında var olan kadına Rahman'ın evlerinin kapıları da ardına kadar açıktır. Camilerimiz Müslüman kadınların nezaketinden, zarafetinden mahrum bırakılmamalıdır denilmiş. Kütüphaneler yapılsa, çocuklar için ablaların masal okuduğu mekanlar ayrılsa fena mı olur.  

İstanbul Eski İl Müftü yardımcısı Kadriye Erdemli de bir rivayetle İslam’ın kadınlara nüfuzunda mescidin rolünü anlatır. Hz. Enes (ra)’ten bir rivayette: “Ben uzun tutmak arzusuyla namaza başlarım, namaz kıldırırken bir çocuk ağlaması kulağıma gelir, annenin duyacağı elemi bildiğim için namazı uzatmaktan vazgeçerim.” Buradaki şefkatin, ihtimamın ve eğitimin etkisiyle kadınlar arasında hızla yayılmıştır İslam. [3]

Kadınların neredeyse birçok yerde camiden sürülmesinin ve bodrum gibi atmosferin dışında yerlere itilmesinde temel sebebi, kadınların erkekler tarafından görüldükleri takdirde namazlarının bozulacağı inancıdır. Erdemli’ye göre bir ilmihale açıp baksalar bu durumun namazı bozan maddeler arasında olmayı bırakın, mekruhları arasında bile zikredilmediğini göreceklerdir. Peygamber'in sağlığında başlattığı uygulamalara dönülmesi en doğrusudur.

İstanbul Müftülüğünde Din Hizmetleri Uzmanı olan Nevin Meriç’e göre kadının cemaatle ibadetine sınırlı imkan sağlayan geleneksel algı nispeten değişmiş ve bu durum normalleşmiştir. Mekana dair engellerin değişmesi daha kolay ama algıdaki değişim için bir takım projeler uygulamaya konmak zorunda. [4]

Üstelik bu problem dünyanın her yerinde aynı. Yurt dışı deneyimlerini aktaran Hülya Alper’e göre, mesela Washington’da yeni yapılan bir camide bile kadınlara alt katta genel atmosferden kopuk bir yer layık görülebiliyor. Avrupa’nın bir şehrinde de Anadolu’nun ücra bir kasabasında da aynı zihniyetle karşılaşmak kadınların içini acıtıyor. [5]

Bu için için kanayan yarayı fark edenler oldu sonunda ve insanlık ve Müslümanlık onurumuz bir merhale daha kat edecek inşallah atılan adımlarla.

 


 

[1] Doç. Dr Hüseyin Yılmaz(Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din bilimleri bölüm başkanlığı), "Hz. Peygamber Döneminden Günümüze Kadınlar ve Cami Eğitimi", Değerler Eğitimi, sayı 14, 2007

[2] Prof.dr. Nusret Çam(Ankara Üniversitesi, İlahiyat fakültesi), Habbeden Kubbeye, "Kesretten Vahdete, Medine’den Sultanahmet’e Cami Mimarisi", Din ve Hayat, sayı 20, 2013, s. 7

[3] Kadriye Avcı Erdemli,  "Cami ve Kadınlar", Zaman, 4 Ekim 2013

[4] Nevin Meriç,  "Fetva Sorularında Kadınların Camilerde Cemaatle İbadetleri", Din ve Hayat, sayı 20 yıl 2013

[5] Hülya Alper( M.Ü İlahiyat fakültesi, Kelam kürsüsü), "Camide Kadının Yeri ya da Yersizliği", Doğudan, yıl 2 sayı 7, 2008