Bosna'da Geçmişin Gölgesinde Ramazan

27 Ağustos 2010

Tarihin yazdığı en büyük dostluklardan biridir Boşnak ve Türk dostluğu... Aradan yüzyıllar geçmesine rağmen paylaşılan ortak bir tarihin izleri silinmemiş. Öyle ki hala tatlı bir heyecan yaşanıyor bütün karşılaşmalarda. Bu heyecanın sürdürülmesindeki en önemli etkenlerden biri hiç kuşkusuz ortak kültürün halen varlığını sürdürüyor olması. Ve pek çok kültürel unsurun dolu dolu yaşandığı Ramazan ayında milyonlarca Türk ve Boşnak, farkında olmasalar da benzer birçok geleneği aynı anda yaşıyorlar.      

"Burada herkes Ramazan hakkında bir şeyler anlatabilir. Öncelikle de çocukken aile mirasının ve sonra da inancın bir parçası olarak öğrendiklerini..."

diyor Makedonya İslami Bilimler Okulu Dekanı Prof. Dr. İsmail Bardhi.


TÜM BASKILARA RAĞMEN ORUÇ TUTULDU

"Gerek gençler gerekse yaşlılar bu ayı sayısız hatıra eşliğinde beklerler: Osmanlı İmparatorluğu dönemini, Osmanlı İmparatorluğu'nun duraklama ve gerileme dönemlerini, bütün o göçleri, zulmü ve yoksulluğu hatırlarlar... Sonraki dönemlerdeki krallık ve komünizm sistemlerini düşünürler. Bunların her biri bu coğrafyaya izlerini bırakmıştır ve bazılarını biz de bizzat yaşadık" diye anlatıyor Bardhi, Balkanlar tarihi boyunca yaşananların üzerlerinde bıraktıkları izleri. "Osmanlı bu coğrafyadan çekildikten sonra, komünizmin getirdiği büyük zorluklara rağmen Ramazan bu topraklarda aynı coşkuyla kutlanmaya devam edildi. Balkanlar'da Arnavutluk gibi bazı ülkelerde Ramazan orucu resmî olarak yasaklandı ve insanlar oruç tuttukları için cezaya çarptırıldılar. Bosna, Sancak, Kosova ve Makedonya gibi bölgelerin havasında ise o dönemin idarecileri ve ‘hâkim kültürü' tarafından oruç tutanlara karşı yapılan "aşağılama" ve saldırıların kokusu vardı. Bütün bunlara rağmen, Müslümanlardan bazıları açıkça, bazıları ise gizlice oruç tutmaya devam etti."

BALKANLAR'DA RAMAZAN BİR KUTLAMA GİBİ

Bardhi, tarihsel kaynaklara dayanarak Balkanlar'da Ramazan'ın adeta bir kutlama havasında geçtiğini belirtiyor: "100 yıl önce insanlar geceleri Ramazan'ın başlangıcına işaret eden hilali görmek için beklerdi ve hilal görüldüğünde camilerde halka duyurulurdu. Aynı gün camiler süslenir ve ışıklandırıldı. Daha çok Kur'ân okunur ve vaazlar verilirdi."

Bardhi'nin tasvir ettiği Ramazan tablosu, Türkiye'de pek çok yerdeki uygulamadan farksız: "Teravih namazından sonra insanlar gece geç vakitlere kadar umuma açık yerlerde gezerler, kahvehanelerde otururlar ve akraba ziyaretleri yaparlardı. Sahur vaktini haber veren davullar çalana kadar bu gezintiler devam ederdi. Gün içinde ise, öğle namazından sonra pek çok hafız, camilerde mukabele okurdu ve müminler de dinlerdi. İkindi namazından sonra genellikle vaazlar verilir ve yine Kur'ân okunurdu. İftar vaktinin geldiği top atışıyla duyurulurdu."

Bardhi'ye göre bölgede Kadir Gecesi'nden bayrama kadar geçen günler, Ramazan'ın maneviyatının giderek daha da yoğunlaştığı bir dönemmiş: "Bu günlerde, sadece camiler süslenmekle kalmaz, Tiran şehrinin tamamı bir bayram havasına bürünürmüş. İnsanlar dükkânlarını kapatır ve verecekleri zekât ve fitrenin tutarını hesaplamaya başlarlarmış. Gerçekten de olağanüstü birşey!"

Allah'ım bizi kahvesiz bırakma!

"Allahım, beni ellere muhtac eyleme!

Orucumu bal ile, pekmez olmadan açmak için

Umudum sende, Allahım!

Allahım, beni kahvesiz bırakma!

Bu mübarek ayda,

Yaşlı olduğumuz için günahlarımızı bağışla

Madem ki melekler var,

Allahım, beni kahvesiz bırakma!"

ImageDOĞU-BATI ARASINDA KÖPRÜYÜZ

Muci Zadeh adında bir Arnavut'un 1725 yılında yazdığı şiiri aktarıyor bize Bardhi. Peki, nedir Balkanlar'ı farklı kılan diye soruyoruz kendisine: "Kuşkusuz giyim tarzı, yeme-içme, yaşayış kültürü konularında dünyanın diğer bölgelerinden farklı, karakteristik özelliklere sahip bir coğrafya. İşte bunun altında yatan da Doğu ve Batı sentezi oluşu. İslam'ı Doğu ve Batı arasında yaşıyoruz. Kuşkusuz, kadınlar toplum hayatında daha aktif rol alıyorlar ama ibadet, din sevgisi evrenseldir. Balkanlar için ayırt edici olan, belki de bu coğrafyada, din özgürlüğü ve oradaki Müslümanlarla ilgili olarak gerçekleşen olaylardır."


BEN DE YASAKÇI DÖNEMİN ALTYAZISIYIM

Ancak öyle görünüyor ki Bosna halkı, geçmişte gördükleri baskıları halen hafızalardan tam olarak silebilmiş değil Prof. Bardhi'ye göre: "Müslüman evlerde annelerimizin, kız kardeşlerimizin başlarını örterek odaların köşelerinde oturup Kur'ân okumaları bir mucize gibiydi... Yasak zamanlarında, ekseriyetle Kur'ân okunurdu, çok az vaaz verilirdi, verildiğinde de özgürlüğün üstünü örten ve ne yazık ki bazen hâkim rejimi savunur nitelikte olurdu. Geçmişi ne kadar da çabuk unutuyoruz, sanki çok çok eskilerden bahseder gibiyiz. Ben bile bizzat o döneme ait bir altyazıyım."