Cuma Hutbesi: "Mümin ve Emanet Bilinci"

19 Ağustos 2016

Kardeşlerim!

Tevhid inancı, Mekke’de her geçen gün dalga dalga yayılıyordu. Müşrikler, bu durumu bir türlü hazmedemiyorlardı. Peygamberimiz’e ve müminlere türlü işkence ve düşmanlığı reva görüyorlardı. Nihayet Peygamberimiz’i davasından vazgeçirmek için amcası Ebû Talib’e geldiler. Peygamberimiz’e makam mevki, şan şöhret gibi türlü imkânlar vaad ettiler. Davasından vazgeçmediği takdirde onu ölümle tehdit ettiler. Lakin Allah Rasûlü (sav), ne onların tehditlerinden korktu ne de tekliflerine iltifat etti. Ve onlara, şöyle cevap verdi: “Amca! Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler, ben bu davadan asla vazgeçmem. Allah, ya dinini üstün kılar, ya da ben bu yolda canımı veririm.” [1]

Kardeşlerim!

Rasûl-i Ekrem (sav), davasından asla vazgeçmedi. Rabbinin yüce emanetine daima sahip çıktı. Zira o, Muhammedü’l-Emin’di, güvenilir peygamberdi. Her daim sadık oldu, emanete riayet etti. Ümmetine de güvenilir olmayı, emanete sahip çıkmayı öğütledi Efendimiz. Her ne surette olursa olsun, ihanetten kaçınmamız gerektiğini bildirdi. O, mümini güven veren, itimat edilen, şerrinden emin olunan kişi diye tanımladı. [2]

Kıymetli Kardeşlerim!

“Mümin” ismini bizlere Kerim Kitabımızda bizzat Yüce Rabbimiz vermiştir. O, bu ismi de bütün nimetleri de bizlere emanet etmiştir. Hiç şüphesiz en yüce emanet, imanımız ve İslâm’ımızdır. Bizler, dünya ve ahiret saadetimizi ancak iman nimeti sayesinde elde edebiliriz. Bu noktada bizlere düşen, bu yüce emanete asla ihanet etmemektir. Ona her koşulda sahip çıkmaktır. Kelime-i şehadetlerimizle, kelime-i tevhidlerimizle Rabbimize verdiğimiz ahdimize sadık kalmaktır. İmanın gereği olarak, hayatımızı salih amellerle ve güzel ahlâkla müzeyyen kılmaktır.

İmanımızı ve İslam’ımızı ifsat ve istismar etmek, sarsmak ve zedelemek isteyenlere karşı uyanık olmaktır. İman ve İslâm üzerinden maneviyat hırsızlığı yapanlara, yüce dinimizle insanları aldatanlara, ihanet içinde bulunanlara fırsat vermemektir. Rabbimizin şu ayetini aklımızdan çıkarmamaktır: “Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamberine ihanet etmeyin. Şayet Allah’a ve Peygamberine ihanet ederseniz, size verilen emanetlere bile bile ihanet etmiş olursunuz.” [3]

Kardeşlerim!

Kerim Kitabımız ve Rasûl-i Ekrem Efendimiz’ in muhteşem mirası olan sünneti, müminler olarak hepimize emanettir. Nitekim Peygamberimiz, bu gerçeği şöyle haber vermiştir: “Size iki emanet bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmayacaksınız. Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” [4]

Bugün bizlere düşen, Kur’ân ve sünnetin hayat veren mesajlarıyla gönlümüzü mamur eylemektir. Mümince bir hayatın, ancak Kur’ân ve sünnetin çizdiği yolda yürümekle mümkün olduğunu unutmamaktır. Kur’ân ve sünnetle yoğrulmuş on dört asırlık muazzam ilim ve irfan birikimimizi iyi idrak etmektir. Bu iki yüce emanetten ilham alarak, insanlığa yeni medeniyetler takdim etmek için gayret göstermektir.

Kıymetli Kardeşlerim!

Hz. Âdem ile Havva’nın çocukları olarak hepimiz, birbirimize emanetiz. Bu emanet, sevgi, saygı ve anlayış içerisinde yaşamayı gerektirir. Bu emanet, kardeşimizi kendimiz gibi görmeyi, kardeşimizin neşesini kendi neşemiz, onun kederini kendi kederimiz bilmeyi gerektirir.

Bu emanet, “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona hainlik yapmaz, yalan söylemez, onu zor durumda yüzüstü bırakmaz” [5] hadisi gereği, her durumda sadakat ve vefayı gerektirir. Paylaşmayı, yardımlaşmayı ve dayanışmayı gerektirir.

Kardeşlerim!

Sayılı nefeslerimiz, akıp giden vaktimiz, şu kısacık ömrümüz emanettir. Aklımız, kalbimiz, dilimiz, bütün bedenimiz emanettir. Huzur ve muhabbet ocağı ailemiz, göz aydınlığı çocuklarımız, külüne muhtaç olduğumuz komşularımız, malımız mülkümüz, bilgimiz birikimimiz emanettir. Bizlere düşen, bu emanetlerle Rabbimizin rızasına ulaşmanın gayretinde olmaktır.

Şehit kanlarıyla sulanmış vatan toprağımız, bağımsızlığımızın sembolü bayrağımız, İslam’ın şiarı ezanımız, hâsılı bütün yüce değerlerimiz birer emanettir. Bizlere düşen, bu emanetleri canımız gibi aziz saymaktır.

Hz. Âdem ile Havva’nın çocukları olarak hepimiz, birbirimize emanetiz. Bu emanet, sevgi, saygı ve anlayış içerisinde yaşamayı gerektirir. Bu emanet, kardeşimizi kendimiz gibi görmeyi, kardeşimizin neşesini kendi neşemiz, onun kederini kendi kederimiz bilmeyi gerektirir.

Kardeşlerim!

Yüce Rabbimiz, bizleri emanete riayetle izzetini muhafaza edenlerden eylesin. Emanete ihanet ederek zillete düşenlerden eylemesin. Yüce Rabbimiz, bizleri Firdevs cennetinde ağırlayacağı sadık, emin, bahtiyar kullarından eylesin.

Kardeşlerim!

Son günlerde ülkemizin farklı illerinde terör örgütlerince düzenlenen menfur saldırılarda şehit olan tüm kardeşlerimize Yüce Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Yaralılara acil şifalar niyaz ediyorum.

Bilinmelidir ki; topyekûn milletimizin varlığına, huzur ve güvenine, birlik ve beraberliğine kast eden bu hain saldırılar, aziz milletimizi asla yıldıramayacak ve amacına ulaşamayacaktır. Bizler inanıyoruz ki; milletimiz, inancıyla, birlik ve beraberlik ruhuyla, basiret ve ferasetiyle bu zorlukların üstesinden gelecektir. Yüce Rabbimiz, birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin. Cenab-ı Hakk’ın gazabı, değerlerimize kast eden bütün hain, zalim ve şer odaklarının üzerine olsun.

 


1. İbn Hişâm, Sîret, I, 101; Belâzurî, Ensâb, I, 229-230.

2. Nesâî, Îmân, 8.

3. Enfâl, 8/27.

4. Muvattâ, Kader, 3.

5. Tirmizî, Birr ve sıla, 18.