Mecidi’nin filmi hakkında hazırladığımız inceleme dosyasından sonra filmin Batı’da ve İran basınında nasıl karşılandığına dair bir derleme hazırladık.
“Karikatür krizinden sonra Batı’ya İslam’ı anlatmak için bu filmi çektim” diyen Mecidi’nin yapımına Batılı sinema eleştirmenleri de ilginç bir şekilde bizdekine benzer eleştiriler getiriyor.
Amerikalı sinema eleştirmeni Alissa Simon, filmi “Hollywood’un etkisinde kalmış” diye nitelendiriyor. Filmde Hz. İsa’yı çağrıştıran ögelerin çok fazla yer aldığına işaret eden Simon, kamuoyundan en olumlu tepki alan Ebrehe’nin orduları ve Fil vakasının yer aldığı sahneyi de, (inançlı biri olmadığı için) olağandışı ve sert buluyor. Müziklerin Batılı nağmeleri çağrıştırdığı eleştirisine o da katılıyor
Hasılı yıllardır beklenen ve onca emeklerle çekilen Mecid Mecidi’nin “Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi” filmi, İranlı bazı dinî çevreler dışında tam olarak kimseyi tatmin etmemiş görünüyor.
Amerikan Variety dergisi, sinematografik açıdan uzunca ele aldığı değerlendirmesinde filmi yerden yere vurarak “hantal, eski moda, aşırı uzun” olarak niteliyor. Ne son zamanların Hz. Nuh filminin, ne de Mecidi’nin daha önceki filmlerinin yanından bile geçmediğini, daha ziyade 1950’lerin Hollywood ürünü dinî hikâyelerini andırdığını belirtiyor. Filmin aksiyon sahneleri “klişe”, özel efektleri de “bayağı” görülerek eleştirilerden nasibini almış. İslam tarihine ve son peygamber inancına aşina olmayanların filmde kaybolacakları da eleştiriler arasında. Gayrimüslim izleyicilere karakterlerin birbirleriyle ilişkileri, Haşimoğulları’yla Kureyş’in ilişkisi, o dönemde kim neye inanıyordu, nerede hüküm sürüyordu gibi konularda ön bilgilerin verilmesinin elzem olduğu öne sürülüyor. Gayrimüslim izleyici için şu halde anlaşılan tek bilgi, Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam'ın benzer köken ve değerlere sahip olduğu. Hz. Muhammed (sav)'in doğum sahnesinde kullanılan görsel ikonografi ile yıldızlı gökyüzü ve parlak ışıklar Hz. İsa'nın doğumunu çağrıştırırken; filmin, konusunun ağırlığıyla yükselmek yerine adeta bir yük yüklendiğini belirtiyor Variety.
Guardian ise kabile üyeleri arasındaki tartışmaları izlemenin, İslam tarihine hâkim olmayanlar için zorlayıcı olduğunu belirtmekle beraber, genel yorumu itibariyle olumlu: Filmi “entelektüel anlamda dürüst, gayretli ve şiirsel” olarak niteliyor. Filmi Hz. Peygamber’in beyaz perdede ilk temsili olan Çağrı ile kıyaslayarak, Mecidi’nin filmin kamera açısını değiştirdiğine dikkat çekiyor. Öte yandan temsil tartışmasına boğulmanın, filmin Hz. Peygamber’in kökenine dair çağrıştırıcı ve sürükleyici anlatısını bozmak olacağını ekliyor. Filmin, genellikle Kur’ân’da pek az değinilen olayların Mecidi’nin “şahsi, serbest anlayışına” dayandığı vurgulanıyor. 7. yüzyıl Hicaz tasviri ile kostümlerin yanı sıra, Hz. Peygamber’i temsil eden çocuk oyuncunun eteğinin çalılığa takıldığı sahne özellikle övülüp, İslam’ın hoşgörüsünü dillendirmeye çalışan bir filmde böyle sahnelerin nutuk çekmekten daha etkili olduğu belirtilmiş.
Avrupa sinema salonlarında henüz gösterime girmeyen Mecid Mecidi’nin filmi Kanada’da 27 Ağustos ile 7 Eylül 2015 tarihleri arasında gerçekleşen 39. Dünya Film Festivali (FFM) sayesinde yer buldu.
Genel olarak, Huffington Post ve Liberation’da Mecid Mecidi’nin niyeti ön plana çıkarıldı. Avrupa’da yükselen İslamofobiye cevap şeklinde, Hz. Muhammed’in merhamet ve sevgi peygamberi olarak tanıtılmak istendiği vurgulandı. Bazı grupların İslam’ı terörle eşleştirmesinden rahatsızlık duyan yönetmenin, Şii ve Sünni dünyayı birleştirmeyi hayal ettiği açıklanarak her iki tarafın dinî hassasiyetlerini dikkate aldığı beyan edildi.
İlginç bir bilgi olarak, Saphirnews’a göre, Katar da Hz. Peygamberin hayatını konu alan bir film çekmeye karar vermiş ve Yüzüklerin Efendisini çeken Barie Osborne ile çalışacağını bildirmiş. Bu yeni yapım için ön görülen bütçe ise 1 milyar dolar.
Ülkemizde ve Arap ülkelerinde olduğu gibi İran’da da film, bazı çevreler tarafından sert bir dille eleştiriliyor. İran basınında, Efendimiz’in tasvirine/temsiline ilişkin eleştirel bir yoruma rastlanmıyor. Filmin çok fazla ikonografik ve Mesihî ögelerle dolu olduğuna dair eleştirilerse dinî liderlerden ziyade reformistler tarafından dile getiriliyor.
Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney filmi tam destekleyip takdir edenlerden. Hamaney özellikle Arap dünyasının filmi daha izlemeden yasaklamış olmasından duyduğu üzüntüyü dile getiriyor. Filmin 15 milyon dolar civarında bir parayla çekilmiş olmasını yadırgayanlara (Mecidi her fırsatta bu meblağın 30-40 milyon dolar olduğunu ifade ediyor) Avatar gibi 200 milyon dolarlık yüksek bütçeli filmleri örnek gösteriyor. Hamaney çekimler esnasında film setini ziyaret etmiş ve Mecidi ile birlikte sette fotoğraf da çektirmişti.
Eski Cumhurbaşkanı Hatemi de Mecidi’ye tam destek verenlerden. Hatemi Mecidi’nin bu filmle son zamanlarda İslam’a yapılan saldırılara karşı iyi bir cevap verdiğini, hak ile batılı ayırdığını söylüyor ve Efendimiz’in Peygamberlik dönemini anlatan ikinci bölümü sabırsızlıkla beklediğini ifade ediyor.
Meclis Kültür Komisyonu sözcüsü Seyyid Ali Tahiri Mecidi’nin çok büyük bir proje gerçekleştirdiğini, İslam devriminden itibaren sinema alanında yapılan en büyük çalışmanın bu film olduğunu ifade ediyor. Çağrı’nın Amerika’nın iş birliği ile çekilebildiğini, bu filmi ise İran’ın tek başına ve daha ileri bir teknikle tamamladığını sözlerine ekledi. Arap ülkelerinin tasvir konusundaki eleştirilerine ise şöyle cevap veriyor: “Film Peygamber’in çocukluk dönemini ele alıyor. Dolayısıyla o dönemlerde tasvir edilmesinin Şia inancına göre bir sakıncası yok.”
Geçtiğimiz aylarda İran Sağlık Bakanı da bir açılışta Mecidi’nin filmine övgüler yağdırmış, bunun üzerine Mecidi de “Ali Cenneti yerine keşke siz Kültür ve İrşad Bakanı” olsaydınız diyerek Sağlık Bakanı’na jest yapmıştı. (Ali Cenneti bu günlerde Kültür ve İrşad Bakanlığı görevinden istifa etti.)
İlk eleştiri, bir zamanlar Mecidi’nin en yakın arkadaşı olan ve muhalifliği sebebiyle uzun yıllardır Paris’te yaşayan Muhsin Mahmalbaf’tan. Javan Haber Ajansı'na göre, Mahmalbaf, Beyrut’ta çıkan bir gazetenin “Mecidi’nin son filmi hakkında ne düşünüyorsunuz” sorusu üzerine şöyle cevap vermiş:
“Mecidi benim öğrencim ve arkadaşımdı. Ama ruhunu İran yönetimine satmayı tercih etti.”
Filmi en acımasızca eleştiren kişilerden biri ise İran’ın meşhur sinema eleştirmenlerinden Mesud Farasti.
Farasti filmin kurgusunu ve sahnelerdeki kopuklukları sert bir dille eleştirip, içerik olarak da şöyle bir yorum getiriyor:
“Günümüzde, İslamiyet’in ilk günlerinde olduğu gibi, Müslümanlar büyük bir baskı altındadır. Ve Mecidi bu filmde, elindeki bunca fırsata rağmen, o dönem Müslümanlarının ne denli baskı altında olduğunu yansıtamamış, çekimser davranmıştır.”
Ülkemizdeki gibi, filmin Mesihî sahneler içermesini Farasti de ağır bir dille eleştiriyor. Efendimiz’in kundak sahnesinden itibaren bir nur şeklinde gösterildiği sahneleri, Batı Rönesansından ve Hollywood’dan etkilenmiş olarak nitelendiriyor. İyi ve etkileyici tarafları olmasına rağmen, ciddi bir film olmadığını, Oscarlı müzisyen A.R. Rahmani tarafından yapılan müziklerin çok fazla Batı tarzı kaldığını sözlerine ekliyor.
Genellikle diğer eleştirmenler de benzer noktalara değiniyor. Özellikle de devlet destekli olarak bunca para harcanan ve yedi yılda tamamlanan bir yapımın İran’da beklenilen hasılatı elde edememesi noktasından hareketle filmin çok uzun ve bazı bölümlerinin sıkıcı olması, kamera geçişlerindeki sorunlar, akılda kalan düzgün bir melodinin olmaması, filmin Müslümanlara ya da İslam’a bir şey katmaktan ziyade gayrimüslimler düşünülerek yapılmış olması en çok eleştirilen konular arasında.
28 Ekim Cumartesi günü Türkiye’de toplam 350 sinema salonunda gösterime giren İran yapımı “Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi” isimli sinema filmi Türkiye’de birçok tartışmaya yol açtı. Bu tartışmalar İran basınında da genişçe yer aldı. Mecid Mecidi’nin yönetmenliğini yaptığı filmin Türk eleştirmenleri ve Türkiye medyasını ikiye böldüğü belirtildi.
İran basını filmin Türkiye’de gösterime girmesi ile ilgili daha çok olumlu tepkilere yer vermeyi tercih etti. Ayrıca Mısır ve Suudi Arabistan’da filmin vizyona girmesinin din adamları ve siyasiler tarafından yasaklanmasına rağmen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu filmin Türkiye’de gösterime sunulabileceği yönünde aldığı karar övgüyle yansıtıldı.
Film ile ilgili Türkiye’de cereyan eden eleştirilerin İran basınına başlıca yansımaları şu şekilde:
İran Devlet Radyo Televizyon Kurumu’na bağlı ve ülke yapımı film ve dizileri başta Arapça ve İngilizce dublaj olmak üzere birçok dilde dünyaya servis eden Tv kanalı iFilm, internet sitesinde "Hz. Muhammed: Allahın Elçisi" filminin gala merasiminin 26 Ekim Çarşamba günü tanınmış birçok simanın katılımıyla İstanbul’da düzenlendiği haberini vererek, “Filmin galasına katılan ünlü ilahiyatçı, oyuncu ve yönetmenler filmin hüzünlü sahneleri karşısında göz yaşlarına hâkim olamadı” diye yazdı.
Muhafazakâr bloka yakınlığıyla bilinen ve zaman zaman Türkiye dâhil bölge ve dünya ile ilgili tartışmalı haber ve analizler yayınlayan Maşrık News ise Daily Sabah’ın haberini aktararak, “Türk gazetesinden Mecid Mecidi’nin Filmi İçin Övgü” başlığı ile bir analiz haber yayınladı.
İran’ın Dinî Lideri Hamaney tarafından kurulan ve görevini İslam Mezheplerini yakınlaştırmak olarak duyuran Dünya İslami Mezhepleri Yakınlaştırma Kurulu’nun haber sitesi de Mecidi’nin filminin Cuma günü İran’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Ateşeliğinin Büyülü Fener Sinemasında düzenlediği özel gösterime birçok ilahiyatçı, oyuncu ve akademisyenin katıldığı haberine yer verdi.
Sitenin haberine göre özel gösterime katılan Anavatan Partisi genel başkanı İbrahim Çelebi filmi izledikten sonra, “tanınmış İranlı yönetmen Mecid Mecidi çeşitli mezheplerdeki Müslüman alimlerin görüşlerini de alarak ve son teknoloji imkânları da kullanarak İslam Peygemberi (sav) doğumundan 13 yaşına kadarki yaşamını çok etkileyici bir şekilde beyaz perdeye taşımıştır. Bu filmin gösterime girmesiyle Hz. Muhammed (sav)'in rahmet, sevgi ve muhabbet dolu gerçek yüzü dünyaya aşikar olacaktır.” diye değerlendirmede bulunmuş.
İran Devlet Televizyonu muhabiri ise filmi izleyenlerle yaptığı röportajlarda birçok kişinin duygulandığını aktardı.
Ayrıca İran kanalı sinema çıkışı seyircilerlerle yapılan röportajda, bir kadın seyircinin ‘filmi sadece ağlayarak’ izlediğini ve Radyo ve Televizyon Bölümü mezunu bir başka seyircinin ise filmin ‘müzik ve senaryo açısından gayet zengin’ bir yapıt olduğu değerlendirmelerini izleyicilere sundu.
İran Resmi Haber Ajansı (IRNA) da haberinde bir seyircinin ‘Bu filmin yıl boyunca beyaz perdede kalmasını ve halka onu izlemek için zaman tanınmasını umuyorum’ şeklindeki sözlerine yer verdi.
Mecidi’nin filminin Türkiye’de gösterime girmesi ve gelen tepkilere, Devrim Muhafızları Ordusu’na yakınlığı ile bilinen Tasnim News haber ajansı en geniş biçimde yer veren platform oldu.
Tasnim, Türkiye gazetesinin film ile ilgili yayınladığı geniş yazıda filmi övdüğünü ama filmin siyer açısından Şii kaynaklı olduğunu ve “Mecid Mecidi takdire şayan filminde ilk kez Peygamber’in çocukluğunu sinema perdesine taşımış ama Şii yorumdan bir türlü kurtulamamıştır” yazdığını belirtti.
İran haber ajansı ayrıca Milli Gazete’nin sürmanşetten verdiği Cevat Akşit ile yapılan söyleşiye de değinerek, “Saadet Partisi’ne bağlı gazeteye konuşan ilahiyatçı ‘Din oyuncak değildir ve Hz. Muhammed (sav) de sıradan kültürün bir parçası haline gelmemeli dedi’” şeklinde aktarımda bulundu.
Tasnim Sabah ve Karar gazetelerinin filme daha olumlu yaklaştıklarını aktararak, film haberini ilk sayfadan veren Sabah’ın bir yazarının filmi boyunca göz yaşlarını tutamadığını yazdı.
Bu haber ajansı ayrıca Diriliş Postası gazetesi yazarı Erem Şentürk ve Ömer Turan’ın Twitter hesaplarından filme tepki gösterdiklerini, Şentürk’ün filmi izlediği için defalarca tevbe ettiğini paylaştığını ve Ömer Turan’ın ise “İranlıların yaptığı Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi filmini seyretmek porno filmi seyretmekten bin kat daha zararlıdır” sözlerini paylaştığını aktardı.