“Yarattığı şeylerin şerri” der demez, ilkin dönüp kendime bakıyorum. Kendi şerlerime... En çok kendime verdiğim zararlara... Ben, beni nasıl kullanıyorum? Neye, nasıl bakıyorum? Ellerimde neler var? Ellerimle neler yapıyorum? Ayaklarım nerelere gidiyor? Nelere basıp, ezip geçiyorum? Nerde keyif yapıyorum? Nerde düşüp kalkıyorum? Ben, sahi ben, yaratılanlardan biri olan ve en yakınım olan benliğimi, beni nasıl yaşıyorum?
En başta, hayatımda yer verdiğim, seçtiğim başlıkları ve o başlıkların ölçüsüzlüğünü sorgulamam gerektiğini anlıyorum. İhtiyaçlarımdır onlar, en temel başlıklar, kabul. Fakat herhangi bir şeyi gerçek bir ihtiyaç olup olmadığını sorgulamadan hemen edinmem, tüketim hırsım, hep yeni bir başlığa açık olmam anlamına gelir. Bu durumda ihtiyacım olmayan bir şeyi elde etmem bana olduğu kadar, ona ihtiyacı olup da elde edemeyene de bir zarardır. Bu bir.
Sonra ihtiyaçlarımın ölçüsüne dikkat etmeyişim de kendi şerlerimden. Çok almam, çok yemem, çok içmem, çok uyumam, çok gezmem, az okumam, az düşünmem, az sorgulamam...
Yetersiz kulluğum... Çok kazanmam, az paylaşmam. Fiziğime özendiğim kadar, ruhuma özenmeyişim...
Böyle işte, önce kendi şerrimden kaçacağım bir yer olmalı. Beni kendi zararımdan alıp koruyacak, yaşamımı kendinde mutlulukla tutacak değerlerim, ilkelerim olmalı. Başkalarının şerrinden de; kötü tabiatlı, çevresine paldır küldür davranan, kaba, sosyal ahlaksız, bencil, sorumsuzların vereceği zararlardan da... Çıkar düşkünü, maddeperest, haris, çirkef ruhların bana ve iyilere verecekleri zararlardan.
Güvensizliklerden, savaşlardan,
Ve gecenin şerrinden; hayatımın anlamsızlıkla kararmasından, bilgisizlik ve bilinçsizlik içinde, hakikatin uzağında kapkara bir cehalet içinde geçmesinden,
Herhangi bir konuda o konunun hakikatine vakıf olamadan/ulaşamadan ve yaşayamadan, o konunun zifiri gecesinde, zihnimde açıklığa kavuşmaksızın ölüp gitmekten,
Entrikacılardan, entrikalardan,
Zihinsel, duygusal, bedensel ağrılarımın artmasından,
Gecenin bana dinlenme yerine yorulmalar bırakıp gitmesinden,
Dinginlik yerine dağınıklık ve karmaşa bırakıp gitmelerinden gecelerimin, kaçacak yerim olmalı. Kaçıp sığınacak hep açık bir kapım...
Düğümlerden; her konuda çözümsüzlüklerden; hayatın veya olayların çözümsüzlüklerinden, imkansızlık bağlarından, dertlerin düğümünde boğulup kalmaktan,
Büyülerden; başkalarını yanlış yönde etkilemekten ve yanlış bir etkilenme ile hayatımı saptırmaktan, irademi doğru kararlarda kullanamayacağım kadar beni saran büyülenmişliklerden, etkilenmişliklerden, medyadan, bir kitaptan, bir ideolojiden, yapılma ihtimali olan büyülerden, aşırı düşünsel etkilenmelerden; fikir babalarımın yanlış etkilerinden, aşırı duygusal etkilenmelerden; aşktan, ölçüsüz sevgilerden ve nefretlerden...ruhumu, aklımı, kalbimi saran her türlü yanlış etkilenmelerden,
Kendimi görmeyip, kendimi keşfetmemi engelleyen, başkasına gözümü dikmemin sonucu olan kıskanmaktan, iyi ve güzel ne varsa hepsini sadece kendime saklamak ve ait kılmaktan, beni bencilliğe ve yalnızlığa itecek kıskançlıklardan,
Kıskanılmaktan, çekememezliklerden, güvenimin, sevgimin, samimiyetimin kullanılmasından ve benim bundan çok geç haberim olarak hayatımın mahvedilmesinden,
Bütün bu karanlık, iç karartan, can sıkıcı, hayatı kederlendiren şeylerin hepsinden, karanlık çeşitlerinin hepsini yarıp çıkabileceğim bir aydınlığın kaynağı olan, sabahı, hayrı, iyiliği, güzelliği, doğruyu, olumluyu, imkânı var eden, sabahı/ aydınlığı yönetebilen, doğru, çözüm olabilecek bir bilgiyi bana veren, bilinç aydınlığına beni eriştiren bir Kitab’ı bir peygamberle bana gönderen,
Felak’ın Rabbi’ne sığınırım!
O’nun benim için belirlediği aydınlık değer ve ilkelerin yaşamsal gerçeğine...
O’nun, insan hayatında sıfıra yakın sorun ya da en az sorunla daha çok çözüm anlamına gelen İslam’ına; barış ve esenlik dinine sığınırım.
Ancak o yaşam biçiminde kendimi hakiki bir sığınakta hissederim, ilahi yaşam kurallarının beni bütün şerlerden koruyabileceğine gönülden inanırım.
İlkelerden çevrilmiş bir yaşam sığınağı içinde durabildiğim ölçüde kendimi güvene almış olurum.
Kul! Euzü bi Rabbi’l felak...
Derim ki: sığınırım karanlık, entrika, bilgisizlik, keder, ağrı, sızı ne varsa hepsini geride bırakan bir hayat bilgisi ve bilinciyle sabahın, aydınlığın, çözümün, hayrın kaynağı olan Rabb’e.