Nereye koşarsa, karşısında göğü bulur insan. Kaçtığı her yerde onu bekler göğün yüzü. Yüz çeviremez göğün yüzünden. Geride kalmaz ufuklar. Geçip gidemez göğün altından. Her anında gökten düşen bir nasip vardır insana. Hava, ışık, rüzgâr, yağmur…
İnsanın kalbi üzerinde yükselen bir ömürlük gökyüzüne benzer Kadir Gecesi. Nasıl ki arzın hatırına vardır gökyüzü; insanın hatırı için mukadderdir Kadir Gecesi. İnsanın hatırı nasıl geçmiş değilse, Kadir’in hatırı da geçmiş değildir. Değil mi ki Kadir Gecesi’nin göğünden insanın nasibine ‘göklü Söz’ düşer; Söz’ün hatırınca güncellenir Kadir Gecesi. Söz’ün hatırını bilen insan için Söz hatırına takdir edilen Kadir Gecesi hiç geçmez.
Başucumuzda güneştir Kadir Gecesi. Işığı eksilmez penceremizden. Çıkmaz hiç nasibimizden. Terk etmez ve de terk edilemez.
İşte Kur’ân -ki bu satırları yazdıran cesaret kaynağıdır ve bu satırları okutan muhabbetin ocağıdır- hep buradadır. İşte Kur’ân -ki artık masumiyeti kalmamışların elinde kalan mahcubiyeti kurtuluş ümidi yapandır- hep yanımızdadır. Umut göğüdür insana Kur’ân. Hep burada ve daima şimdidir. Muhammed-i Emin (sav)’i ‘Nebi’ yapan d/okunuş hep tazedir, diridir. Sonsuzluk ufku açar kalbe. Eşyanın yüzüne vuran ışık ondandır. Her güzelin yanağındaki gamzenin gölgesidir. Hiç geçmez, hep vardır. Varlığı aşina eden, insanı insana tanış eden ‘nûr’un göğüdür Kur’ân.
Kadir Gecesi’nin lacivertini giyinerek geldi Kur’ân. Hiç bilinmez mi ki gömleğin hatırı gömleği giyenden gelir. Her inişinde, her dokunuşunda, indiği geceyi, dokunduğu akşamı, ‘Kadir’ yapacak kudrettedir Kur’ân. Buradadır ‘Kadr’ her mekânı çerçeveleyen kadrajdır. Şimdidir ‘Kadr’, her an’ı özge kılan ağırlıktır.
Nasıl ki zemberekten hareket alır tüm çarklar, merkezin zelzelesidir her çarka vuran, aynen öyle de, kaderin zembereğidir Kadir Gecesi; ne dünde kalır ne yarını bekler. Dünyayı ebede bağlayan, sonu sonsuzluğa katan deprenmedir, hep şimdidir.
Nasıl ki tohumun kalbinden uzanır dal ve budaklar, ne kadar uzasa da uzaklaşamaz dal uçları kökten, yeni açan çiçeklerin taze yanağı çekirdekten yetişmedir, ağacın her haline refakat eder tohumun kaderi, kâinat ağacının nüvesidir Kadir Gecesi. Her mekânın dal uçlarında tomurcuklanır, her günün şafağına şavkı vurur. Sessiz gecelerin göğsünde kalp çırpınışıdır.
Vaktin şirazedir şimdi. Vaktin her sayfası, şimdinin ipine bağlıdır, dünler ve dünden evvelki günler geçse de, yarınlar ve yarından sonralar gelse de, insanın tutunduğu tek vakit şimdidir. Bunun gibi işte; Kadir Gecesi’nin izdüşümüdür tüm geceler. Kadir’in ufkundan doğar cümle anlar, Her aydınlığa siyah gözbebeğidir Kadr’in Leyl’i…
Alfabenin malzemesiyle yazılır cümle şiirler. Müjdeli akıbetlerin, sevinçli başlamaların, serin tesellilerin, mahcup sevdaların hepsi Kadir Gecesi’nin hatırlısı Kur’ân’ın heceleriyle yazılır. Tüm yakarışların avuç içidir o gecenin ‘Kadr’i. Yoksa açılamaz dudaklar duaya, yönünü bilemez yakarışlar.
Duaların cümlesine nefestir ‘Kadr’in kadri. Cümle ümitlerin baş harfi. Arzu ve isteyişlerin ilk hecesi, ilk nefesidir. Uzayan gölgelerin kabullü sükûnetidir. Af yağmuru sonrası gönlün göğüne inen gökkuşağıdır. Hep buradadır, hiç geçmez.
“Biz O’nu kadr gecesinde indirdik.” (Kadir Suresi, 1)
Ayette ‘o’ diye belirsiz bırakılan zamirin ilk adayı ‘Kur’ân’dır. Amennâ; Kur’ân indi bu gece insanlığın ufkuna. Göklü Söz ‘alak’a kurdu insanla. Âdemoğlunun dünya yalnızlığına ebedi teselli döküldü. Kur’ân’ın indirilişiyle, Muhammed-i Emin (sav)’e de ‘Resul’ sıfatı indirildi. Şu halde, ayeti “Biz O’nu (Resulü) Kadr gecesinde indirdik” diye okumaya da kapı açılıyor. İnsanların arasına Elçi olarak indi ‘o’ Muhammed-i Emin (sav) Kadir Gecesi’yle. O’nun Elçi olarak inişiyle başladı cümle güzel inişler, eşsiz yakınlıktaki tenezzüller. İnsanın unutkan ve isyankâr yanına vahyin sağaltıcı nefesi o inişle eğildi. Şaşırmış beşerin eline, içindeki “hazreti insan” cevheri o inişle verildi. Kaderi yeniden yazıldı insanın. Yürüyüşüne menzil tayin edildi.
Ümit indi bu gece. Rabbinin sıcacık hitabıyla içi ısındı insanın. Üşümesi geçmeye yüz tuttu kalbin. Enis oldu varlıkla, tanış oldu sonsuzlukla. Kendisine alıştı. İçinin cevherini avuçlarına aldı. Dil dökmeye değer olduğunu gördü Kur’ân’ın aynasında. Hitap çiçeği açtı hüzünlerinin dal uçlarında. Yüzüne tebessüm s/indi. Daha neler neler oldu ve olmakta…
İnsan diye var olmanın yolu açıldı insana. Dünya darlığını aşacak genişlikler göründü gönlüne. Kâinatı ‘kitap’ diye okutan idrak indi aklına. Yırtıldı anlamsızlığın karası; kâinatın yüzüne anlamın aydınlığı saçıldı. ‘Anlam arayan’ niteliği iade edildi insana. ‘Okuyan’ diye yeniden yazıldı adı. Yeryüzü sürgününden çıkacağını haber veren nur değdi alnına. Umut göğünden yıldızlar indirildi ufkuna.
Bu kadar çok güzelliğin tek “çünkü”sü Kur’ân oldu: İnsanların arasına müjdeleyen ve uyaran bir Elçi indi Hira’dan, çünkü Kur’ân indirildi. İnsana insanlığı indirildi, çünkü Kur’ân indirildi. Olmazlar oldu, çünkü Kur’ân indirildi. İmkânsızlıktan imkânlar doğdu, çünkü Kur’ân indirildi. Kaderi hayra döndü insanın, çünkü Kur’ân indirildi.
Niye geçsin ki Kadir Gecesi? Yeryüzünde kalıbı sıkışan insana kalbiyle de var olma seçeneğini bahşeden her ümitli gece Kadir Gecesi’dir. Cılız cesediyle, yırtılabilir teniyle arz üzerinde titreyen insana ruhunun gündemini hatırlatan Kur’ân her geceye ‘kadr’ini iade eder.
İnsanın göğsünde yalnızlığın kederiyle çırpınan kalbe, biricikliğini hatırlatan ‘Ehad’in sıcacık anlamının dokunduğu her gecenin adı Kadir’dir. İnsanın daracık sadrında sonsuzluğun hasretiyle ağlayan kalbine, sonsuzluğu vaad eden ‘Samed’in anlamının sunulduğu her gece Kadir’dir. İnsanın Elçi’nin elçilik ettiği Söz’ü dudağında var ettiği her gece Kadir’dir. İnsanın Söz’ün Elçisi’ne uymayı kalbine yar ettiği her gece Kadir’dir…
“Bilir misin nedir Kadir Gecesi?” (Kadir Suresi, 2)
“Sana Söz'üyle tenezzül ederek kadirşinaslık etti Rabbin; farkında değil misin? En Sevgilisi’yle ağız birliği ettirdi seni; duymuyor musun? Tutunacağın kelimeler verdi çatlamış dudaklarına, görmüyor musun? ‘Kadrini bildim de senin, ardın sıra onca dil döktüm’ demekte. Kadrini bilen Rabbinin kadrini Sen bilir misin? Kadrini bildiğini sana bildiren Rabbinin, kadrini bildiğini de sana bildirmesinin kadrini bilir misin?
Bilmezsin. Bilmediğini de bilmezsin…