Günümüz ekonomilerinde işçilerin en az ne kadar ücret alacakları (asgari ücret) devlet tarafından belirlense de esasen işverenin, çalışanın insan onur ve haysiyetine uygun bir meblağ belirlemesi gerekir. Ayrıca iş verimine bağlı olarak ek bir ödeme (prim) yapması da İslam dininin teşvik ettiği bir uygulamadır. İşveren; işin ağır veya hafif olmasını, işçinin sağladığı katma değeri, hayat standartlarını ve geçim şartlarını (1), çalışanlar arasındaki dengeleri gözeterek makul bir ücret takdir etmeli ve vaktinde ödeme hususunda azami derecede hassasiyet göstermelidir. (2)
İşveren, işçiye gücünün üstünde bir sorumluluk yüklememeli, onun ibadet ve sosyal hayatına zarar verecek şekilde bir çalışma düzeni kurmalıdır. Mesai saatini aşan çalışmaların ücretini eksiksiz vermeli ve işçiye onur kırıcı davranmamalıdır.
Çalışanın ve onun bakmakla mükellef olduğu kişilerin güncel sağlık ihtiyaçlarını ve yaşlanmaları durumunda hem sağlık hem de geçim gelirlerini temin edecekleri (emeklilik) sigorta primlerini mutlaka yatırmalı, yatırmamak ya da eksik yatırmak gibi çoğu zaman telafisi olmayan haksızlıklara tevessül etmemeli ve çalışanın acziyetini/çaresizliğini kendi menfaatinin kaynağı yapmamalıdır.
Dipnotlar:
(1) Ücretin belirlenmesinde kıstas alınabilecek hadislerden biri şu şekildedir: “Kim bizim bir işimize tayin olunursa, evi yoksa ev alabilsin, bekârsa evlenebilsin, ev eşyası (eskiden köleler ev işlerini yaptığı için köle zikredilmiş) yoksa temin edebilsin.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 18015)
(2) “İşçiye ücretini teri kurumadan verin.” (İbn Mâce, Rühûn, 4)