Tevhid İlkesi
"Allah'ın mescidlerini, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayanlar imar edebilirler. İşte, hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır." (Tevbe, 9/18) Bu ayet-i kerime, genel anlamıyla mescidi inşa etmelerine izin verilen insanları, yani müminleri tarif etmektedir.
Müslümanların tutumları İslam'da Şeriat ve Kur'an-ı Kerim, Hadis ve Sünnet'ten istinbat edilen akaidle tarif edilmiş durumdadır.
İslamiyet'in temel prensibi olan Tevhid (birlik) İslam mimarisine de yansımış olup bütün varlık düzeylerine problemlerin bütünlüğünü kapsar ve cevaplandırır. Bütün varlık düzeylerine ait problemleri kapsamayan alaşımlar İslami olmaktan çok fetişistiktir.
"Allah ile beraber başka ilahlar edinme, yoksa kınanmış ve kendi başına bırakılmış olursun.” (İsra, 17/22)
İslam mimarisi, maddi, biyo-sosyal, psikolojik ve ruhi-akli varlık düzeylerinin problemleriyle ilgili spesifik tutumlar ve uygun değerlendirme sistemlerine sahiptir. İslam tarihi boyunca, İslam âleminin değişik bölgelerinde çeşitli nesiller, çevrelerini temel İslam’ı ilkelere göre biçimlendirmeye çalıştı ve çok sayıda mimari eser vücuda getirildi.
Sonuç olarak, İslam'ın kültürel ve sanatsal başarılarına İslam kozmolojisinin ve inanç sisteminin dışında kaynaklar icad etmeye çalışan her türlü tarihselcilik, tek taraflı kalmaya mahkumdur ve sanat formlarının ilişkileri ile onların genetik temellerini anlayıp tanımlamak yeteneğinden yoksundur.
İman ve amel (inanç ve uygulama) arasındaki, İslam akidesi ile İslam mimarisi arasındaki, zorunlu ilişkinin yansımasını kurabilmek için meseleyi daha kapsamlı bir biçimde, bütünlüğü içerisinde incelemek büyük önem taşımaktadır.
İnsan ve İslam Mimarisi
İslam mimarisi, İslami tutum, duygu ve ifadelerin yansımasıdır. İnsanın, tıpkı diğer hayvanlar gibi psişik bir hayatı vardır. Bu hayat, sevgi, korku, sempati vs. gibi duygulardan mürekkeptir.
İnsanın psikolojik hayatını, objektif dünyayla duygusal ilişkisi bakımından açıklamayı amaçlayan modern psikolojinin yaklaşımı sınırlı ve elverişsizdir. Batılı deneycilik (empiricism) ve uzmanlaşma temelinde geliştirilmiş olan bu yaklaşım, varlığı birlik halinde kavrayamaz.
Öte yandan, insanın psikolojik hayatı, Müslümanın duygu ve tutumlarında yansımasını bulan kozmolojik idrak ve dini inançlarla kontrol altına alınır. İslam'da bu psikolojik durum ve duygular "biçim ifadeleri"nde incelenmiş, tanımlanmış, belirlenmiş ve değerlendirilmiş, kontrol edilmiş ve yansımış; sonuçta İslam mimarisinin doğmasına imkan vermiştir.
Rahman ve Rahim ve Kadir-i Mutlak olan Allah'a inanmak emniyet duygusunun kökenini oluşturur ve sanat formlarına çok-renklilik ve aydınlık, formların berraklığı, hareketlerin sükûnu olarak yansır.
İslam’ın düzenleyip tanımladığı tutumlar (örneğin, Allah'tan başkasından korkmamak) tasarım sürecinde baskın olan psikolojik unsurlardır. Etkileri, aynı zamanda tevazu, saygı ve sevgi, hayat tarzının sadeliği, toplum ve geleceğe karşı sorumluluk şuuru gibi duygularla ilişki kurarak insan ölçeğinde abidevîlik (monumentality) olarak tezahür eder. Psikolojik estetik alanında İslam mimarisinin başarıları ve sınırsız çeşitlilik ve zenginliği, henüz, bütün tarihi nazar-i itibara alınarak incelenmiş değildir.
Daha önce de bahsedildiği üzere, İslam'ın psikolojik duygular ve tutumlar üzerindeki etkileri, biyo-sosyal varlık düzeyinin ihtiyaçları üzerinde kurduğu özel kontrol mekanizmasını teşekkül ettirir.
Şurası da aşikardır ki, İslam'ın faydalandığı maddi ve teknik tercihlerin başlıca özellikleri benzer genetik kaynaklara sahiptir. Kullanıcının tutumu ile gerçekleşen biçim ifadelerinin ilişkisi, psikolojik varlık düzeyinde bir biçim ifadesi olarak mimarinin bir diğer önemli konusudur.
Bu bakımdan iki ilke İslam’ı tutumun temelini oluşturmaktadır. Birinci ilke, "Mescidleri yalnızca Müslümanların imar edebileceğini" ifade eden ayet-i kerimede, ikinci ilke ise, Müslümanların din-dışı faktörlerce yöneldikleri vecd halinin yıkıcı etkilerinden bahseden hadis-i şerifte ifadesini bulmuştur.
Daha önce iktibas ettiğim ayet-i kerime, açıkça, bu üç alanda ve bütünleyici bir uyumun mutlak lüzumu, binanın İslami biçim ifadeleri ve tasarımcının Müslüman kullanıcının İslami tutumlarının ilişkisine dair gerçekliği dile getirmektedir. Yukarıda geçen Hadis ise Müslümanları bir vecd ve istiğrak haline, İslam bir bilinç dini olduğu halde, bir bilinçdışı ve tatmin durumuna girmeye zorlayacak yıkıcı etkileri ifade etmektedir.
Varlığın ve çevresinin bilincinde olma, bu bilinçten ve insanın ilk gelişme düzeyi olan davranışların tutarlılığından doğan sorumluluk duygusudur, "vecd" (ecstasy) insanoğlunun tahribi ve inkarıdır.
Her İslami uygulama biçiminde temsil edilen insanın bilincine yönelik İslami gerçeklik ve tutum, Ortaçağlardan bugüne kadarki Batılı kültürlerin tavrıyla taban tabana zıttır. Gotik, Barok ve Rokoko sürekli olarak, temelde hareketi, sınırlı insan yapısı ürünlerin aydınlatılmış etkilerini ve teknik başarılarını empoze etmek suretiyle egemen olan "biçim ifadeleri"yle insanı etkilemeyi amaçlamaktadır. 19. yüzyılın eklektisizmi ve 20. yüzyılın teknolojik fetişizmi bu bakımdan Batılı Hıristiyan insan anlayışının doğrudan bir devamıdır. Bu yaklaşım, baştan ayağa günahkar olduğu için ruhban sınıfının, iktisadi yahut idari güçlerin yönlendirmesine muhtaç bir insan anlayışı sunmaktadır.
Sükunet İçinde Hareket
Öte yandan İslam mimarisi sükûnet içinde harekettir, sınırlılığın berraklığına sahiptir, ifade bakımından mütevazi ve tabiîdir, dramatik yahut dayatmacı olmaktan ziyade güzelliğe ve tezyiniliğe yöneliktir.
Büyüklüğün (azametin) etkilerinin vahşiyane bir şekilde insana dayatılması, merhamet ve gururun, tevazu, mükemmeliyet ve kendi kendine yetmenin aşırı noktalara sürüklenmesi, nötr ve hakiki bir biçim ifadesi elde etmek için İslam mimarisinde bertaraf edilmesi gereken yabancılaşmalardır.
Bu İslami yaklaşım, varlığın bilinçli bir yaratıcısı ve onun tarihi sekansları ile kendi sorumluluklarının bilincinde olarak yönelme ve bakma hakkını, imkanını verir. İnsan üzerindeki bütün yapay, gayrimeşru ve gayriahlaki etkileri kökten ortadan kaldıran İslam, saygıdeğer bir Müslüman birey ve cemaat arayışı içindedir.
İslam kozmolojisi, yani Müslüman'ın Allah-u TeaIa’ya, yaratılışa, insanın varoluş içindeki yerine, yeni varlık güçlerinin hiyerarşisine inanması İslam mimarisinin genetik kaynaklarını oluşturur.
Varlık, inançlar, bilgi ve idrakin akıl, ruhi ve dini düzeyi, bütün sanat formlarına yansır. Bu yüzden, İslam sanatları ve mimarisi nihai karakteristiklerine binaen İslam kozmolojisinin projeksiyonlarıdır.
İnsanın psikolojik hallerinin formda yansıtılmasıyla ortaya çıkan problemler psikolojik estetik alanında bir konu olarak tartışılmıştır. Buna mukabil, Worringer'in Gotik sanata özgü değerler sistemini analiz etme çabası, sadece Gotik sanattaki Hıristiyan kültür değerlerinin yansıması olan mekanizmaları açıklamakla sınırlı kalmıştır.
Buna karşılık Worringer'in İslami psişik hallerin İslam mimarisine yansıma mekanizmalarını tespit etme çabasına paralellik içinde hiçbir araştırma yapılmamıştır.
Bu alanda karşı karşıya kalınan güçlükler gayet iyi bilinmektedir. Birinci güçlük, "biçim ifadeleri" ve "insan davranışları ve psişik halleri" alanlarında psikolojik varlık düzeyinin sınırlarını tanımlarken ortaya çıkan İslam inancının ve davranış formlarının, Müslümanın psişik hallerini belirlediği olgusu, inançlarla psikolojik tavır alışlar arasındaki farklılaşmayı güçleştirmektedir. Bu yazının sınırlı bağlamında meseleye açıklık kazandırmak ve daha kolay anlaşılmasını sağlamak için zorunlu basitleştirmelere başvurmak zorundayız. Bu sebeple sadece İslam sanatının biçimini etkileyen bu İslami tavır alışları ve "makamlar!" zikretmeye çalıştık.
İslam sanatları ve mimarisinin tarihi ve coğrafi boyutlarıyla İslami tavır alışlar ve bilgiyle uygunluk içerisinde gelişmesinin karşılıklı bağımlılığını kurmak için konuyu çok daha ayrıntılı bir şekilde incelemeye ihtiyaç vardır.
Mutluluk, keder, neşe, sevgi, ümit, yeis, sükunet, sıkıntı, şevk, ihtişam gibi psişik hallerin etkilerinin yanı sıra takva, saygı, rıza, vecd, şükran, tevekkül ve dürüstlük gibi İslami tavır alışlar ve "makamlar" İslam mimarisi temelinde analiz edilmelidir.