Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Kamer: Kalbimde Bin Ay



Mukabele; Kitâb’ın içinde kastedilen hakiki anlama oranla -bizim bu güne kadar anlayabildiğimiz Kitâb’ı- karşılaştırarak bir yerde anlam sağlamasını yaparak okumak ve henüz anlayamadığımız hakiki Kitâb’a bakarak “kitapçıklarımızı” yenilemek gibidir. Gerçek bir mukabele hem bugüne kadar Kitap’tan anladıklarımızın doğru olup olmadığını, hem de buna bağlı olarak yaşadığımız hayatın gerçekten de Kitaplı olup olmadığını sorgulama imkânını verir.

Baştan sona okumalarla hayatı yeniden daha doğru anlamanın ve yaşamanın zamanı olsun.

Nebi'nin parmaklarının işaretiyle yarıldı ay. Bölündü insanlığın kaderi. Şimdi Nebi'nin dudaklarına değen Söz yarmalı kalbimi. Yerinden etmeli duygularımı. Sarsmalı omuzlarımı. Yakamdan çekip bozmalı keyfimi. Kamer'li sözün yürümeli içimin göğüne.

Yaklaştı saat…

Evet, yaklaşıyor saat. Hiç uzak olmadı aslında. İçimdeki tik-tak'lar sonumun ayak sesleri. Gelip geçmeler, terk edip dönmemeler nihai tükenişin soğuk nefesi. Kayıyor bastığım zemin. Devriliyor yaslandığım duvarlar. Vuslatlarım kıyısından köşesinden yırtılıyor. Yerleştiğim odalar daralıyor. Doyduğum sofralar kaldırılmak üzere. Tenim soyunuyor ruhumdan. Aynalardan çekiliyor itibarım. Nazarlardaki yerimi kaybediyorum.  Bütünlükler parçalanıyor. Yekpare değil âlem; anlıyorum. Saatlerin dönüşü 'son saat'in gelişini haber veriyor. Dökülüyor saatler parmak aralarımdan.

… Yarıldı ay.

Sabit değil hiçbir şey. Ay bile parçalanası. Gök yarılası. Yıldızlar dağılası. Dağlar devrilesi. Yerinden olmaya aday her şey. Kararında durmuyor varlık. Akrep ve yelkovan döndükçe, gündüz ve gece yer değiştirdikçe, mevsimler gelip geçtikçe, kıyamet haberi çoğalıyor. Sonsuzluğa açılan son kapı kapanmamak üzere aralanıyor.  Her kıpırtı beni ahiretin eşiğine taşıyor.

Ama o [Son Saati reddeden]ler, [onun yaklaştığının] işaretini görseler de, yüzlerini çevirir ve "Bu hep olagelen bir göz yanılmasıdır!" derler.

Yaslanıyorum ışığın pürüzsüzlüğüne. Dayıyorum alnımı hep yeni şeyler vaad eden şehir duvarlarına. Renkli hülyaların ipine kaptırmışım kalbimi. Uyuyorum hiç bitmek bilmeyen yarınlar beklentisinin eşiğinde. İçimde yürüyen, kalbimde atıp duran, damarlarımda yürüyen kıyameti duymuyorum. Bir çelik zırh sanıyorum dünyayı; son saate karşı direniyorum. Sarındıkça sarınıyorum bugünleri üstüme. Gözümü alan sürekliliğe kanıyorum. Kıyamet hep yakınmış; ne gam! Öyle sanılmış her çağda. "Sihirdir bu…" diyorum. Ölen hep başkaları; ben hiç ölmedim ki. Ölen ben oluncaya kadar anlamayacağım gerçeği. Benim saatlerimin hep bir sonrası var güya. Son saatim hiç olmayacakmış gibi. Belli ki aklımı gözüme indirmişim, gözlerimle hüküm veriyorum. Görüntülerde oyalanıyorum. Zahire takılıyorum. Kabukta avunuyorum. Yok sayıyorum gerçeği. Akışı inkâr ediyorum.

[Ne var ki] yalanladılar, hevalarına uydular, oysa her işin kararı çoktan verilmiştir.

Hayallerden ördüğüm bir ağ içindeyim. Hep bir oynama… Oyalanma… "Yok, şimdi değil!" "Sırası gelmedi daha…" Ciddiye almıyorum son saati hazırlayan iç vuruşları. Sonum yokmuş gibi yaşıyorum. "Daha sonra belki…" diye diye an'lardan eğreti geçiyorum. Olmam gerektiği gibi olamıyorum bir türlü. Oysa yarıldı kamer… Çoktan çatladı kader. Ortadan ikiye bölündü ömrüm. Dünlerimi Sana sunacağım dosyalar olmak üzere teslim ediyorum. Kapatıyorum geçmişin hesabını. Geçmişimle yüzleşeceğim o günü, son saati bekliyorum. Bugün ettiklerimle geleceğimi inşa ediyorum. Sonsuzluğun aynasında leke oluyor günahlarım. Ahiretin ışığını gölgeliyor isyanlarım. Geri almamak üzere, bir şey eklememek üzere vazgeçiyorum ömrümden. Hesabı verilmez anılar bırakıyorum ardımda. Kaçıyorum gerçeğin yüzünden. Sığ lezzetlere sığınıyorum. Ayartıcı hazların kuyusunda kör ediyorum gözlerimi. Oysa ciddisin Sen Rabbim. Sen kararındasın. Oyalanmalarımı umarım ki affedersin. Ciddiye almazlıklarımı dilerim ki bağışlarsın. Eğreti yaşamalarımı acizliğime verirsin. Heveslerime uymalarımı şaşkınlığıma hamledersin.

Vuslatlarım kıyısından köşesinden yırtılıyor. Yerleştiğim odalar daralıyor. Doyduğum sofralar kaldırılmak üzere. Tenim soyunuyor ruhumdan. Aynalardan çekiliyor itibarım. Nazarlardaki yerimi kaybediyorum.  Bütünlükler parçalanıyor. Yekpare değil âlem; anlıyorum.

…Ve yarıldı ay.

Saati yaklaştı. Nebi'nin parmaklarının işaretiyle yarıldı ay. Bölündü insanlığın kaderi. Şimdi Nebi'nin dudaklarına değen Söz yarmalı kalbimi. Yerinden etmeli duygularımı. Sarsmalı omuzlarımı. Yakamdan çekip bozmalı keyfimi. Kamer'li sözün yürümeli içimin göğüne. Bir işaret beklercesine. Bir işaret… Kendimi kendime yeter sanışımı parçalamak üzere. Sonraları hep garanti bilişimi kırmak üzere.

Az önce yaklaştı saat. Kalbimin göğünü bir hilal gibi yırttı göklü Söz'lerin.

... İşte bu zorlu bir gün.

Sıkılıyorum habire. Darda kalıyorum. Yokuşlara sürülüyorum. Belli ki ümitlisin benden. Usarem posamdan ayrılsın istiyorsun. Cevherim cürufumdan ayrışsın diye bu. Özüm kabuğumdan ayıklansın diye. Zor gün işte bugün. Ne dün ne yarın. Sadece bugün. Doğduğum gün. Öldüğüm gün. Kıyametimin koptuğu gün. Bugün.

Kıyamet bugün koptu. Bugün yarıldı ay.