Karia, yaşanacak olağanüstü yıkım olayları ve o korkunç olaylardan çıkan, olayın kendisinden daha çok etkileyici, ürkütücü sesler olabilir. Kozmik olaylardan çıkan korkunç sesler, patlamalar, uğultular, kulağı çınlatan sesler, çığlıklar...
Eninde sonunda başa gelecek olan belalar...
“Ansızın gelecek!” Denmesinde bir merhamet var. Ansızın yaşamayasın, şaşırıp kalmayasın, mahcup ve perişan olmayasın diye; önceden haberli, bilgili, bilinçli ol diye iki de bir hatırlatmalar.
Bu satırları anladığında bu korkunç olayı ansızın, aniden yaşamayacaksın. Bu olaylara olmadık bir vaziyette yakalanmayacaksın. Bilgili, bilinçli ve hazır olarak karşılamış olacaksın.
Bu Kitap senin basiretindir. İleriyi görmen ve çok gerideyken ileriyi yakalaman, ileri görüşlülüğündür. Daha gerilerdeyken ileriyi yaşayabilmendir. Çağa yakalanman değil çağı yakalamandır.
Geleceği hatırla!
Kıyameti. Karia’yı duy içinde.
Sevdiğin şarkıların sustuğu, birden elektriklerin, suların gittiği, dahası güneş sisteminin çöktüğü, hayatın karardığı, yeryüzünün çivisi dağların çıktığı, kurulu düzenlerin bir bir bozulduğu, ahenkle dönmeyi bırakan dengesiz ve sarhoş bir dünyada yaşadığını düşün.
Gelecek sandıkların gelir, evet. Fakat geçer gider.
Karia, geçmeyecek bir gelecek öncesinde; yaşanacak olaylardan, olacaklardan haber verir. Bir yerde en ilerinin habercisidir. Karia, gelecek bilincidir.
Ahirete inanıyorsun. Fakat çok uzak bir zaman sonra gelecek duygusunu içinden atamıyor ve şimdi’ne yansımalarını hep erteliyorsun. “Ömrün sonlarına doğru hazırlanmaya başlarım, daha çok vakit var” gibi düşünüyorsun. Oysa Allah “Yakında, pek yakında... Koptu kopacak!” diyor kıyamet için.
Senin ölümün, senin kıyametin. Biyolojik ölümün, küçük bir yıkım, tükeniş, bitiş olsa da yeni ve düzenli bir hayat için beklemeye alınmandır. Yargı öncesi beklemen.
Dinî bir söylemin acıdan yana ve hep ölümü hatırlatması, insanın sinirlerini bozan arabesk bir yaklaşım gibi dursa da gerçek bu. Kıyamet öncesi bir gün sen gideceksin ve son, en azından senin için gelmiş olacak.
Sorumluluklarını hep uzağa erteliyorsun. Diyorsun ki “Bir gün sorgulanacağız!” O bir gün, bugündür. Yaşıyor olduğun gün. Sorgulama günü gün içinde kendini olabildiğince sorgulayarak, eleştirel aklınla bin yaşaman anlamına gelmeli.
Diriliş günü denilen şey; senin hayatın boyunca ruhunu, ahlakını diri tutmalı, değerlerini yaşanılır kılmalı.
Hesap günü diye sıklıkla söylenen, senin gündelik hayatını hesaplı kitaplı yaşamanı sağlamalı.
Kıyameti hatırlaman, haksızlıklarına bir son verme, hak ve adaleti sağlamak için ne gerekiyorsa yapma çabası içinde olman, düzenin sorumlularından biri olduğunu bilmen anlamına gelir.
Güvenilir bir kaynaktan olmasa bile gelecek haberlerine ne çok ilgi duyuyorsun. Karia da Yaratıcı’nın geleceğe dair özel haberidir. Fakat işte Kur’ân haberciliği sorumluluklarını, ertelediğin uzaklardan alıp önüne koyuyor ve bu da senin-benim pek hoşuna gitmiyor.
Ahiret inancı uzak bir zamanın değil, aslında şimdiki zamanın, dünyanın inancıdır. Sonsuz geleceği kazanmanın tek yolu şimdiyi kazanmaktan geçer.
İnsanın ahlaki yozlaşması da tam bir yıkımdır. Toplumların asıl yıkımları, tükenişleri, kıyametleri ahlaki yozlaşmadan başlar. Dünyada yaşanan siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel yıkımlar, çöküşler, felaketler, savaşlar kıyametin parçalarıdır.
Karia yozlaşmışlıklarımızdan çıkan ve bütün dünyayı kaplayan, kalbimizin içten içe hakikati duyamayacağı kadar kapıldığı yalan yanlış gürültüler orkestrası da olabilir.
Belki insanın aslından koptukça çıkardığı ayrılık sesidir. Bozuk ve canhıraş, yaşlanmış bir “ınga” sesi gibi. Belki yozlaşmışlığın ağıtıdır ve korkunç bir acıyla yükselmektedir dünya üstünde.
Kendini tartmayan her insandan bu gürültüler çıkar. Ses yükseltme, bağırıp çağırma, kavga, küfür sesleri, gürültü patırtı, aşırı tokluk sesleri, yoz bir şarkı, niteliksiz dinî müzik sesi, kaba saba bir nasihat, ezan okuyan ama davet etmek yerine kovan kötü bir ses, sorumsuz kahkahalar, çılgınlıklar, çığlıklar, alay, küçümseme, kibir, kapris, dedikodu sesleri...
Mekanik sesler, trafiğin gürültüsü, şehrin hiç susmayışı, medyanın, reklamın cazgırlığı ve savaş sesleri... Bebeklerin masum “ınga”sını susturan bombalar... Ve tabii afetler; kıyamete göre küçük provalar.
Ve bütün bu yapay kariaların susturduklarını düşün. Kuşlar, ağaçlar, ırmaklar, deniz, kum, taş, karınca ayak seslerindeki dinginliği ve tam da o sükûnette duyabileceğin vicdan sesini, doğruluk söylemlerini bir düşün.
Hakkı konuşmayan bir vaaz sesi bile ne korkunç bir gürültüdür.
Haksız her söylem... Belki insanlık kendi sapkınlıklarından bir karia bestelemiştir. Kıyamet günü için.
Kıyamet; varlığın düzenbazlığı, programlanmış tabiatından kaynaklanan düzene düşkünlüğüdür. Zamanın bilinçliliğidir.
O son gelmeden evvel; tartına ağır gelecek, bir değer ifade eden iyilikler koy!
Bir işin ucundan tut sen de. Yaptığın işi güzel yap. İşine layık bir çaba sarf et. Liyakatli ol. Ehil/profesyonel ol. Gerektiği kadar üret. Gerektiği kadar tüket. Paylaş varını yoğunu.
En iyi yapabildiğinden en çok yap!
İyi bir başlangıç için, kendini ve hayatını tartarak sona hazırlan!