Konaklarda Teravih

"Kibar konaklarında adi günlerde de imam bulunur, sabah akşam ve yatsı namazlarını ev halkı cemaatle kılar, ağalardan uygun biri müezzinlik ederdi. Ramazanda ise çoğunlukla konak imamı teravih kıldırmazdı; dıştan musikişinas bir imam ve güzel sesli müezzinler tutulması adetti. Teravih namazını kılmaya kalan misafirlerle hane sahibi ve hane halkı için ya sofaya veya mevsim kış ise cami haline konmuş büyük bir odaya gayet uzun dokunmuş halıdan saf seccadesi yayılır, misafirlere arakiye üzerine sırma işlenmiş veya atlastan, ipek ve sırma ile süslenmiş ayrı ayrı seccadeler serilir, hane sahibi imama da yine ayrı ayrı ağır işleme seccadeler konurdu. İmamın iki yanına kalın balmumları dikilmiş büyük ve yüksek iki şamdan, mevsim yaz ise sofanın orta avizesi yakılırdı. İmamın sesine dokunmaması için uzağına konan iki buhurdanda öd ya da anber yakılırdı. Hane sahibi en muhterem misafirini yanına ve kendi seccadesine alır, namaza başlarlardı. Müezzinler bu cemaat saflarının en gerisinde oturur, her dört rekatta hep bir ağızdan ilahiler, tevşihler okurlardı. Namazın sonunda imam efendi Kur'an-ı Kerim'den yüksek sesle mihrabiye okur, bu suretle teravih namazı son bulurdu."


(Abdülaziz bey, Osmanlı Âdet, Merasim ve Tabirleri, İstanbul 2000, s. 255)