Fazileti hakkında hadis bulunan âyet ve sûrelere hemen her yapıda olduğu gibi, kutsal topraklardaki yapılarda da rastlanır: âyet ve sûre başlarında olduğu gibi, müstakil olarak da rastlanan 'Besmele'ye ek olarak, Ayete’l-Kürsî, İhlas ve Fatiha sûreleri hemen her yerde karşımıza çıkar.
Mescid-i Nebevî’nin -eski kısım- kubbe eteklerinde Enam, Kehf, Meryem, Müzzemmil, Müddessir, Yasin, Duha, Cuma, Rahman, Şems, Leyl, Tebareke/Mülk, ‘Amme/Nebe’, İnşirah, Tekasür, Feth, Kadr, ‘Alak, Amene’r-Rasûlü, İhlas, Muavvizeteyn, Fatiha, Elif Lam Mim zâlike’l-kitâb… (1-5. âyetler); Mescid-i Nebevî -yeni kısım- kuşağında Nasr, Vakia, Cuma, Tebareke, Muhammed, Yasin, Duhan, Hucurat, İnşirah, İhlas, Muavvizeteyn; Kuba mescidi kubbe eteklerinde ise, Fetih sûresinin bir kısmı, Hucurat, Cuma, Yasin, Kadr ve Rahman sûreleri, Ve âtâküm min külli mâ seeltümûh… (İbrahim 14/34), Nasr, Asr, Kevser sûreleri, duvarlarında ise, Ayete’l-Kürsî, Huva’llāhüllezî ve Amene’r-rasûlü yazılıdır.
Bu üç mabed, fazileti hakkında hadis bulunan âyet ve sûrelerin hemen tamamını kapsaması bakımından da dikkat çekicidir. Türkiye’deki yapılarda, büyük yer kaplamalarından dolayı, bunların -bırakın tamamını- sadece Fetih sûresinin tamamen yazıldığına bile nadiren rastlanır.
Kur’ân-ı Kerim’le ilgili âyetler de bu kapsamda değerlendirilebilir. Örneğin Ravza-i Mutahhara’da ön cephesindeki Zâlike min enbâi’l-ğayb nûhīhâ ileyk… (Al-i İmran 3/44) ve Fe-izâ kara’te’l-Kur’âne... (Nahl 16/98), Lâ ye’tîhi’l-bâtılü min beyni yedeyhi ve lâ min halfih… (Fussilet 41/42) âyetleri…
Yapıya, kendisiyle doğrudan ilişkili âyet yazılmasına en güzel örnek: Kâbe örtüsüne, kilit ve anahtarlarına Kâbe’nin inşası, ilk mabed oluşu, kıble oluşu, haccedilmesi gerektiği ve Kâbe’ye güvenlik ve esenlik içinde girileceği çerçevesindeki âyetlerin yazılması; Kâbe kilit ve anahtarlarına feth : “açma” fiilinin geçtiği İnnâ fetahnâ lek (Feth 48/1), anahtar kelimesinin geçtiği Ve ‘indehû mefâtihu’l-ğayb.. (Enam 6/59) âyetlerinin, Kâbe’nin Safa-Merve çıkışındaki Osmanlı revakları ile Safa tepesi üzerindeki yeni kubbe eteğine inne’s-Safâ ve’l-Mervete… (Bakara 2/158) âyetinin; Makam-ı İbrahim’e ve’ttahizû min makāmi İbrâhîme musallâ (Bakara 2/125) âyetinin, Kuba mescidine -hem mihrabın üstüne hem de dışarıda bir taş sütuna- bu mescidle ilgili: le-Mescidün üssise ‘ale’t-takvâ… (Tevbe 9/108) âyetinin, Kıbleteyn mescidi mihrabına Kad nerâ… (Bakara 2/144) kıble âyetinin yazılmasıdır.
Örneği: Kâbe örtüsüne Hz. İbrahim’e insanları Kâbe’ye davet etmesi ve oğlu ile birlikte Kâbe’yi inşa edişleriyle ilgili âyetlerin, Mescid-i Haram’ın -Osmanlı ve daha önceki dönemlerden kalma- kapılarına bunları inşa eden şahıslarla ilgili âyetlerin, Mescid-i Nebevî’nin kıble duvarına, hücre, minber vb. örtülerine Hz. Peygamber’le (O'nun peygamberliği, ümmeti için model teşkil ettiği, O'nun üzerinde titremek (salâtüselâm etmek) gerektiği vs. ile) ilgili -bilhassa Muhammed ve Nebî lâfızlarını içeren- âyetlerin(2), Hücre’nin arka duvarına Ve sîka’llezîne’ttekav Rabbehüm ile’l-Cenneti zümerâ (Zümer 39/73) âyetinin, Ravza ön duvarına: bu mescidde Hz. Peygamber’le birlikte İslam devletinin temellerini atan ashab-ı kiramla ilgili Muhammedün rasûlû’llāh ve’llezîne ma’ahû… (Feth 48/29), Kayıtbay ve Kanuni mihraplarına, yine sahabilerin vasıflarından söz eden et-Tâibûne’l-‘âbidûne… (Tevbe 9/112) âyetinin yazılması; Mescid-i Nebevî’nin kadınlar kapısına Ve men yaknüt minkünne… (Ahzab 33/31-34) âyetlerinin, Cibril kapısına Fe-inna’llāhe hüve mevlâhu ve Cibrîl… (Tahrim 66/4) âyetinin yazılması...
Bunun enfes örneklerinden biri de Kanuni Sultan Süleyman’ın Kâbe’ye hediye ettiği şahane minbere İnnehû min Süleymâne ve innehû Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm âyetinin yazılmasıdır. İnnehû min Süleymân… ibaresi esasen Hz. Süleyman’ın Sebâ kraliçesine yazdığı mektupla ilgilidir; ancak minbere yazılmakla innehûdaki zamirin mercii değiştirilerek âyet “Bu minber Kanuni Sultan Süleyman’dan Kâbe-i Muazzama’ya bir hediyedir.” manasında iktibas edilmiş olmaktadır. Malum, bir yere âyet/hadis yazılırken, -tıpkı edebiyattaki iktibaslarda olduğu gibi- cümlenin asli manasında alınması şart değildir.
Örneği: Ravza-i Mutahhara’daki üç mihraba kıble âyeti olan Kad nerâ… fe-velli vechek.. (Bakara 2/144) âyetinin yanı sıra, Kanuni ve Kayıtbay mihraplarına mihrap kelimesini içeren Küllemâ dehale aleyhâ Zekeriyye’l-mihrâb (Al-i İmran 3/37) ifadesinin yazılması.
İkinci olarak; sultan/halife adına hutbe irad edilen minberler siyasi bir niteliğe de sahip olduğu için, minber kapılarına, devletin temel akidesini yansıtan Kelime-i Tevhid yazılması gelenekselleşmiştir. Mescid-i Nebevî’deki III. Murad minberinin girişinde de Kelime-i Tevhid yazılıdır. Minberlerin Cuma namazıyla bağlantısı düşünüldüğünde, Cuma sûresinin Cuma namazını konu alan âyetlerinin; minberde irad edilen hutbelerde Hz. Peygamber’e salâtüselâm getirildiği düşünüldüğünde ise, İnna’llāhe ve melâiketehû yusallûne ‘ale’n-Nebiyy… (Ahzab 33/56) âyetinin yazılış amacı anlaşılır.
Hemen her yerde karşılaşılabilen Kelime-i Tevhid devletin İslami niteliğini vurgulamakta; Kâbe örtüsü, Mescid-i Haram revakları vb. yerlerde rastladığımız Ebû Bekr, Ömer, Osman, Ali isimleri, bilhassa Kâbe örtü zeminindeki -hiçbir sahabiyi dışlamadan hepsini sahiplenen- Radıya’llāhu ‘an Ebî Bekr ve ‘Ömer ve ‘Osman ve ‘Alî ve ‘ani’s-sahābe ecma’īn : “Allah Ebû Bekr, Ömer, Osman, Ali ve bütün ashab-ı kiramdan razı olsun.” ibaresi, devletin Sünnî karakterini yansıtmaktadır.
Kâbe kuşaklarında yazı aralarında rastladığımız Kul küllün ya’melü ‘alâ şâkiletih… (İsra 17/84) âyetiyle, bütün dinlerin bir kıblesinin olduğu, herkesin -bilhassa kıble çerçevesinde- kendi değer yargılarına göre hareket ettiği, ama sonuçta kimin doğru yolda olduğunu sadece Allah’ın bildiği belirtilmektedir.
Yapı bütünüyle bir şeye benzetilebiliyor ve bunun hakkında âyet bulunuyorsa, yapıya bu âyet yazılabilmektedir. Cennetliklere Allah’ın ‘tertemiz bir içecek’ ikramı ile ilgili Ve sekāhüm Rabbühüm şarâben tahûrâ (İnsan 76/21) âyetinin Zemzem kuyularına; Cennetlikleri Cennete buyur eden Udhulûhâ bi-selâmin âminîn (Hicr 15/46) âyetinin, -Cennete benzetilen- Mescid-i Nebevî’nin yeni kısmının bütün kapılarına yazılması bunun güzel örneklerindendir.
Bir başka örnek de, herhangi bir yere girişte okunup yazılabilen Rabbi edhilnî… (İsra 17/80) âyeti ile mescidleri konu alan Fî büyûtin ezina’llāh... (Nûr 24/36-38) âyeti Mescid-i Nebevî Bâbüsselâm’ına yazılmasıdır:
İlkin, Rabbi edhilnî… (İsrâ 17/80) duasının, putperestlerin Hz. Peygamber’i Mekke’den sürme ya da öldürme teşebbüsleri (17/76) üzerine tavsiye edildiği dikkate alınırsa, duada “muhrac-i sıdk” ve “müdhal-i sıdk” olarak bahsedilen yerlerin –sırası ile- Mekke ve Medine olduğu aşikardır. O zaman, imana kucak açan Medine’deki genel merkezin, yani Mescid-i Nebevî’nin, ilk kapısına bu âyetin yazılmasındaki sır da ortaya çıkmaktadır.
İkinci olarak; -Allah’ın nurunun parıl parıl parladığı ve Allah’ın adının anıldığı büyût “mescidler” ve O’nu sabah-akşam tesbih eden rical : “erler” ile Mescid-i Nebevî ve ashab-ı kiramla ilişkisi aşikardır.
Sözgelimi Ve mâ tef’alû min hayr… (Bakara 2/197), Ülâike yüsâri’ûn… (Mü’minûn 23/61), Meselü’llezîne yünfikūne … (Bakara 2/261-263), İnnâ lâ nuzī’u ecra men ahsene ‘amelâ (Kehf 18/30) ve bilhassa İnnemâ ya’muru mesâcida’llāh… (Tevbe 9/18) âyetleri hayruhasenatın Allah rızası için yapıldığına telmihan infak, hayrat ve imar çerçevesinde yazıldığı anlaşılmaktadır.
Esasen diğer şıkların tamamında belli bir mesaj söz konusu olmakla birlikte, aşağıdaki örneklerde bu daha belirgin ve yoğundur:
Hz. Peygamber’in Hücre-i Mutahhara’sına Yâ eyyühe’llezîne âmenû lâ terfa’û esvâteküm… (Hucurat 49/2-3) âyeti yazılarak “Lütfen sessiz olun!” denmektedir.
Mescid-i Haram’ın Safa kapısındaki Ve sâri’û ilâ… ve’l-kâzımîne‘l-ğayza ve’l-âfîne ‘ani’n-nâs va’llāhu yuhibbü’l-muhsinîn : (Al-i İmran 3/133-35) âyetleri, Cennetin kimler için hazırlandığını hatırlatmakla kalmamakta, öfkeli, hoşgörüsüz, nahoş hareketlerin sergilenebildiği böyle kalabalık bir ortam için son derece uygun ve gerekli bir ihtardır.
Kâbe örtüsündeki Nebbi’ ‘ibâdî… (Hicr 15/49), Ve izâ seeleke ‘ibâdî… (Bakara 2/186), Ve beşşiri’l-mü’minîne… (Ahzab 33/47), Men ya’mel sûen… (Nisa 4/110), Ve innî le-ğaffâr.. (Taha 20/82) âyetlerinin yanı sıra, Kâbe kapısındaki Kul yâ ‘ibâdiye’llezîne esrafû… (Zümer 39/53), Ğâfiri’z-zenb, kābili’t-tevb (Gâfir 40/1-3), Ketebe Rabbüküm ‘alâ nefsihi’r-rahme (En’âm 6/54) âyetleri ile Allah’ın engin rahmeti vurgulanarak ümitsizlik reddedilmekte; Mescid-i Nebevî’nin Kadınlar Kapısındaki Ve men yaknüt… (Ahzâb 33/31-34) âyetleriyle -Peygamber hanımları özelinde- mümin kadınlara birtakım tavsiyelerde bulunulmakta; yine aynı yerdeki Li’r-ricâli nasīb... (Nisâ 4/33) âyetiyle kadınlara ve erkeklere, kadın ve erkek olarak kendi rollerini oynamaları, birbirlerinin özelliklerine göz dikmemeleri salık verilmekte; Kuba mescidindeki ElifLâmMîm zâlike’l-kitâb… (Bakara 2/1-5) âyetleriyle felaha ereceklerin kimler olduğu, dış pencerelerdeki Ve sâri’û ilâ mağfiratin min Rabbiküm ve Cennetin (Âl-i İmrân 3/133) ifadesiyle insanlar ibadete teşvik edilmekte; Kanuni ve Kayıtbay mihraplarındaki et-Tâibûne’l-‘âbidûn… (Tevbe 9/112), Kul sadaka’llāh… (Al-i İmran 3/95), İnne evle’n-nâs... (Al-i İmran 3/68) âyetleri ve Kâbe örtüsündeki Kureyş sûresi ile ziyaretçilere bir müminin taşıması gereken sıfatlar ve Allah’a -Hz. İbrahim’in yolundan giderek- kulluk etmeleri gerektiği hatırlatılmaktadır.
Mimaride Kur’ân iktibas etme geleneğinde, kuşak yazılarını bir tarafa bırakırsak, kısa, özlü ve etkileyici âyetlerin tercih edildiği görülmektedir. Bu âyetler genelde Yüce Allah’ı veciz bir şekilde tasvir etmekte, Kur’ân’ı özetlemekte ve İslam’ın temel inançlarını özlü biçimde yansıtmaktadır.
Herhangi bir âyetle (i) Yapının veya yapıdaki herhangi bir birimin fonksiyonu ve (ii) Yapının banisi veya orada medfûn kişiler arasında çok yönlü ve hoş bağlantıların kurulduğu bu gelenekte, âyetlerin asıl manalarında alınması şart değildir.
Haremeyn-i Şerîfeyn’de yazılı âyet ve sûrelere gelince, bunlar Mescid-i Haram, Hz. Peygamber, kıble, hacc, namaz, Allah’ın engin rahmeti, Hz. İbrahim çerçevesinde yoğunlaşmaktadır. Yapılarla âyetler arasında hoş bağlantılar kurulmakta; kutsal mekanlara gelenlere her türlü günaha tevbe etme imkanı bulunduğu hatırlatılmak suretiyle belli bir eğitim – öğretim yapılmaktadır.
Bu gelenek Suudi Arabistan yetkililerince Mescid-i Haram’da değilse de diğerlerinde sürdürülmüştür: Mescid-i Haram’ın şu anki 95 kapısından Kral Fahd ve Kral Abdülaziz kapıları gibi ana girişlerine büyükçe kûfî Besmele ve Mescid-i Haram duvarlarının imkan verdiği hemen her yere, özellikle de revakların birbiri ile buluştuğu müsait kısımlara kûfî Lâ ilâhe illâllah ve Muhammedün rasûlûllah (ayrı ayrı) cümleleri yazılıdır.
Mescid-i Nebevî’nin yeni bölümünün duvarlarına, Kuba mescidi duvarlarına ve kubbe eteklerine Türk hattatlara âyet ve sûreler yazdırılmıştır. Ancak, -kubbelerin tam ortasına yazılacak yazılar biraz daha ustalıklı/dairevi bir istif gerektireceği, fazileti hakkında hadis bulunan bütün âyetlerin dairevi istifleri bulunmadığı, bu istifleri oluşturmak oldukça meşakkatli bir iş olduğu, kubbe etekleri kubbe merkezlerine göre daha fazla âyet istîâb edeceği için- kubbe ve tavanlara yazma geleneği sürdürülememiştir. Kâbe kapısı, örtüsü ve anahtarı için zaman zaman farklı pasajların tercih edildiği de görülmektedir.
İsm-i Nebî, yani “Muhammed” lafzının (ayrıca Ebû Bekr, Ömer, Osman, Ali) hemen her yerde, lâfza-i celâlle birlikte yazıldığı bilinmektedir. Nitekim Kâbe örtüsü, Kâbe revakları, Mescid-i Nebevî vb. yerlerde de böyledir. Ancak Kuba mescidinde, -Hz. Peygamber ve diğerlerinin isimlerini, onlarla tamamen farklı bir ontolojik yapıya sahip bulunan “Yüce” Allah’la eşdeğer tutmamak gerektiği düşüncesiyle- büyükçe “Allah” isminin altına daha küçük Lâtīfun bi-‘ibâdih… (Şûrâ 42/19) âyeti, aynı büyüklükteki Muhammed isminin altına da yine küçük Rasûlûllāh ve’llezîne ma’ahû eşiddâ’ü ‘ale’l-küffâri ruhamâu beynehüm (Fetih 48/29) âyeti yazılmış; böylece “yan yana ve aynı büyüklükte yazılanın, Allah’ın ve Peygamber’in isimleri değil, bu isimlerin geçtiği âyetler olduğu” izlenimi verilmek istenmiştir. Hücre-i Muattara’nın ön duvarındaki Sultan Ahmed’in yadigarı yâ Allah yâ Muhammed ibarelerinin, yâ Allah yâ Mecîd’e dönüştürülmesinde de aynı inancın izleri görülebilir.
1) Daha geniş bilgi için Murat Sülün, Sanat Eserine Vurulan Kur'ân Mührü, İst. 2006, Kaynak Yy.
2) Ahzab 33/38, 40, 56; Feth 48/29. Ayrıca, şu anki mihrapta bulunan: Tevbe 9/128-129 ve Ahzab 33/40.