Mevlana Şibli Numani,Çeviren: Yusuf Karaca, İz Yayıncılık-2005
Hz. Peygamber'in hayatı hakkında yazılmış eserlerin çokluğu ve her birinin kendi başına taşıdıkları özgün değerleri itibariyle siyer vadisinin görülmemiş büyüklükte bir literatür örnekliği teşkil ettiği çok defa vurgulandı. Ancak bir o kadar dikkat çekici olan başka nokta da neredeyse yeryüzünün tamamına yakınında siyer kitaplarının yazılmış olmasıdır. Arap, Acem, Türk, Hind, İngiliz, İtalyan, Alman, Amerikan ve burada sayamadığımız daha birçok millete mensup yüzlerce yazarın Siretü-n Nebi'leri...
Nebevî mesajın evrenselliği yahut evrensel yankısı belki de burada ortaya çıkıyor. Hind yarımadasından Kıta Avrupasına dünyanın dört bir köşesinde O'nun çağrısına kulak veren âlimler, tarihçiler, edebiyatçılar, araştırmacılar tarafından Hz. Peygamber'in kutlu hayatının her sahnesi satırlara işlendi.
Geçtiğimiz hafta İngiltere'den siyer vadisine eklenen bir eseri; Martin Lings'in Hz. Muhammed (sav)'in Hayatı'nı konu edinmiştik. Bu hafta dikkatlerimizi yönelteceğimiz eser ise Hindistanlı ünlü İslam alimi Mevlana Şiblî Numanî'nin Siretü-n Nebî'si. Dilimize Son Peygamber: Hz. Muhammed başlığıyla çevrilen eser Hz. Peygamber'in hayatını bütün yönleriyle ortaya koyma çabasının bir ürünü olarak kütüphanelerdeki yerini aldı.
İki cildi bir arada Türkçe'ye tercüme edilen kitabın birinci cildinde Hz. Peygamber'in hayatının en sıkıntılı dönemleri olan müşriklerle yaptığı gazveler ve tevhid mücadelesi işleniyor. Bu bölüm ayrıca başlangıçta siyer ilmine toplu bakış, İslam öncesi Arap toplumunun kültürel ve dinî durumu gibi giriş konularını içermekte.
Hz. Peygamber'in Savaşlarının Analizi
Hz. Peygamber'in doğumu, gençliği ve peygamberlikten sonraki yirmi yılının detaylı bir biçimde ele alındığı birinci cildin en özgün ve dikkat çekici bölümlerinden bir tanesi de O'nun savaşları hakkında yapılan değerlendirmelerden oluşan Savaşların Analizi. Mevlana Şiblî'nin bu değerlendirmelerinden Hz. Peygamber'in cihad anlayışının klasik anlamdaki çatışma ve üstünlük kurma gibi savaş saiklerinin dışında, barışın ve huzurun tesisi temelinde şekillendiğini öğreniyoruz. Şiblî bu konudaki tezlerinin sağlamasını da tarihi gerçekliklerle, savaşlardan sahnelerle yapıyor. Savaşların analizi bölümünde sonuç olarak kaleme aldığı "Fatihle Peygamber Arasındaki Fark" başlıklı yazıdan alıntılayacağımız şu bölüm Şiblî'nin zarif üslubu ve analitik yöntemi hakkında fikir verecektir:
"Cihad çarpışmalarında Hz. Peygamber'in elinde kılıç, başında miğfer olduğu durumlarda bile bir peygamber olarak O'nunla otoriter bir ordu komutanı arasındaki fark açıkça göze çarpardı. Kızgın savaşta oklar yağmur gibi yağarken, savaş alanı kanla kırmızıya boyanırken, kollar ve bacaklar sonbaharda dökülen yapraklar misali yerlere düşerken, Hz. Peygamber'in mübarek elinin dua halinde göklere uzandığını görürdünüz. Cengaverler birbirleriyle kıyasıya vuruşurken, Hz. Peygamber'in mübarek başının Allah'a yakarış secdesi için yere kapandığını görürdünüz."
Nebevî Mesajın Tesisi ve Yayılması
İkinci ciltte ise artık barış ve güvenliğin sağlandığı, İslam Medeniyetinin temellerinin atılmaya başlandığı Hz. Peygamber'in hayatının son üç yılı ele alınıyor. Daha çok devlet teşkilatının oluşturulması, idari ve hukuki düzenlemelerin konu edildiği bu bölümde ayrıca birçok kişi ve kabilenin İslamiyet'i kabulü inceleniyor. Namaz, oruç, zekat, hac ve benzeri ibadetler hakkında Hz. Peygamber'in uygulamalarının teferruatlı olarak bu bölümde ele alınması da eseri zenginleştiren ve okuyucuya doyurucu bilgiler sunan özelliklerinden.
Kitabın biyografik kısmı Hz. Peygamber'in görevinin tamamlanması ve ahirete intikalinin anlatımıyla son buluyor. Eser Hz. Peygamber'in bütün yönleriyle ele alındığı son kısımla noktalanıyor. Yine oldukça geniş bir araştırmanın ürünü olan bu bölümde ise Hz. Peygamber'in şefkati, yol gösterme tarzı, müşriklere karşı tutumu, şemaili, günlük uğraşları, güzel ahlakı, düşmanlarına hayırla dua etmesi, can düşmanlarını bağışlaması, edeb ve haya duygusu, konfor ve gösterişten kaçınması, şiddet ve güç kullanımına karşı oluşu gibi örnek şahsiyetini oluşturan bütün yönleri nesnel bir anlatımla okuyucunun istifadesine sunuluyor.
Tüm bunların yanında eser kaleme alınırken Şiblî tarafından izlenilen yöntem de takdiri şayandır. İslam esasları ve kavramlarının bilimsel düzeyde ve mantık ölçüleri çerçevesinde sunulmuş olması kitabın özgün yönleri arasında yer alıyor. Şiblî tarafından kullanılan yöntemin, inanmayan veya farklı bakış açılarına sahip olan insanlara aradıkları/arayabilecekleri nesnel delilleri en geniş ayrıntılarıyla sunma amacını taşıdığı görülüyor.
Mevlana Şiblî Numanî Kimdir?
Aligarh eğitim ve öğretim hareketinin önde gelen bilginlerindendir. 1857'de Hindistan'ın kuzeyinde Bindul'da dünyaya geldi. Tahsil hayatının ilk dönemlerinde Hanefi fıkhı okudu. Daha sonra Arap, Fars ve Urdu dilleri ve edebiyatları ile İslam tarihi alanında uzmanlaştı. 1882'de Aligarh'a yaptığı ilk ziyaret ilmî kariyerinde dönüm noktası oldu. Burada Sir Seyyid Ahmed Han ve ünlü felsefe profesörü Dr. Arnold'un çalışmalarından etkilenerek Batı edebiyatı eleştirilerine yöneldi. 1898'de Ahmed Han'ın vefatından sonra Aligarh'tan ayrıldı ve seyahatlere çıktı. Seyahatlerinde edindiği gözlemlerini Sefername-i Mısır u Rûm u Şam adlı Urduca eserinde okuyucuyla paylaştı. İstanbul'daki kütüphaneler ve ilmî çalışmalar hakkında da gözlemlerde bulunan Şiblî Osmanlı ilim geleneğinden büyük bir övgüyle bahsetti. Eserlerinden bazıları şunlardır: el-Memûn, Siretü-n Nu'mân, el-Fâruk, el-Gazâli, Siretün-n Nebi.