Oruç Ve Empati

07 Ekim 2010

İslam'ın temel emirlerinden biri olan oruç ibadeti bir anlamda inanan kişinin kendini Allah huzurunda hazır bulma halidir. Oruç ibadetinde kişinin hem bedeni hem de ruhu eş zamanlı olarak ilahi şuurda sabitlenir. Birey gün boyunca hem bedenen hem de zihnen Allah'ın huzurunda olma bilinciyle tam bir teyakkuz halinde olur. Bu yönüyle köklü bir irade terbiyesi olan oruç ibadeti, insanı kötü alışkanlıklardan temizleyen çirkin davranışlardan uzaklaştıran ve sabır, şükür, şefkat ve diğergamlık gibi iyi huylar kazandıran bir ahlak eğitimidir. Oruç ibadetini yerine getiren kişi kendisini Allah'ın huzurunda ve her an Allah'ın kontrolünde olduğunu düşünerek durumunu değerlendirir. Hayatını Allah'ın emir ve yasakları çerçevesinde gözden geçirir. Diğer insanların da Allah'ın birer kulu olduğunu düşünerek onlarla olan ilişkilerinde anlayışlı ve saygılı olur.

Oruç ibadeti aynı zamanda bireyin aç ve yardıma muhtaç insanların durumunu anlamasını sağlayan bilişsel bir dönüşüm yaşamasını temin eder. Oruç tuttuğu süre içerisinde aç ve susuz kalan ve bu yüzden muhtaç durumda olan birey kendisi gibi muhtaç olanların halini daha iyi anlar. Oruçlu olan ve gün boyunca kendisinin ibadet halinde ve Allah'ın huzurunda olduğunu bilen insan, ötekini anlama ve ona şefkat duygusuyla yaklaşma çabası içerisinde olur. Oruç tutanlar diğer zamanda olmadıkları bir ruh haline kavuşurlar. Bu ruh hali, bireyin kendisine ve çevresindekilere olan ilgisinin artmasıyla kendisini gösterir. Orucun bireye kazandırdığı algılama değişikliği bireyin daha anlayışlı ve empatik yaklaşmasını, ayrıca daha diğergam ve yardımsever olmasını sağlar. Oruç ibadeti insanı Hz Peygamber'in "Hiçbiriniz kendisi için istediğini Mü'min kardeşi için de istemedikçe kamil manada iman etmiş olamaz" sözüyle işaret ettiği "olgun Mü'min" vasfına yakınlaştırır. Bir başka ifadeyle oruç ibadeti bireye öteki insanlarla bütünleştiren, onların duygularını anlamasını ve acılarını paylaşmasını sağlayan empatik bir yaklaşım kazandırır. Bu yaklaşım kişiye, olaylara başkasının penceresinden bakmayı daha objektif ve adil olma, çevresine karşı duyarlı olma ve onlara değer verme imkanı tanır.

Oruç ibadetinin yapıldığı Ramazan ayı da bireye, insanlar arasında karşılıklı anlayışı ve yardımlaşmayı sağlayan kollektif bir şuur sunar. Bu şuuru kazanan insanlar diğer insanların ihtiyaçlarına, dertlerine ve kederlerine karşı daha duyarlı ve muhtaçlara karşı daha yardımsever olurlar. Müslümanlar özellikle bu ayda "komşusu açken kendisi tok yatan kimse" durumunda olmak istemez. Orucun kendisine kazandırdığı hassasiyetle başta komşularına ve akrabalarına karşı daha anlayışlı olur, onların dertleriyle dertlenir ve onlara ikramda bulunur. Hayır kurumlarının düzenlediği muhtaçlara yardım kampanyalarına daha fazla katılır. Yapılan araştırmalar da göstermektedir ki, ülkemizde de oruç ibadeti insanların en fazla yerine getirdikleri ibadettir. Aynı zamanda oruç ibadeti insanların başkalarına olan ilgilerini artırmakta onları daha anlayışlı daha empatik ve daha yardımsever yapmaktadır. Nitekim Ramazan ayında kendi iftarlığını başkasıyla paylaşan, komşusuna yemek götüren, aç insanları doyurmaya gayret eden, akrabalarını ve arkadaşlarını yemeğe davet eden insanların diğer aylara oranla arttığını görürüz. Bütün bunlar orucun ve Ramazan ayının insanların empatik ve yardımsever eğilimlerinde bıraktığı olumlu izlerdir.

 


Üstün Dökmen, İletişim Çatışmaları ve Empati, Sistem Yay., İstanbul 2002.

Habil Şentürk, İbadet Psikolojisi: Hz. Peygamber Örneği, İz Yay., 2000.

Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, TDV Yay., Ankara 1993.

Nancy Eisenberg, "Empathy and Sympathy", Handbook of Emotions (Ed. M. Lewis-J. M. Haviland), Guilford Press, New York 2000.

Veysel Uysal, Psiko-sosyal Açıdan Oruç, TDV Yay., Ankara 1994.