İstanbul'un Gökkubbeleri Selâtin Camiler
İstanbul'u İstanbul yapan önemli unsurlardan birisi de sahip olduğu selâtin, yani Osmanlı sultanları tarafından yaptırılan camiler...
Selâtin camiler; yüzyıllardır İstanbul'un günlük koşturmacasına, Ramazan'larına ve bayramlarına da şahitlik ediyor. Bu şahitliklerle birlikte nice geleneği de beraberinde getiren bu abidevi eserler, şehrin gökkubbesini ilk günkü ihtişamlarıyla süslemeye devam ediyor.
FATİH CAMİİ
İnşası 1470 yılında tamamlanan Fatih Camii, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethin ilk büyük eseri olarak yaptırılmış. Mimarı, Atik Sinan olan Fatih Camii, bugün ilk halinden tamamıyla farklı bir yapıda. Cami; 1509 ve 1566 depremlerinde hasar görmüş, 1766 depreminde ise tamamen yıkılmış ancak kısa bir sürede, III. Mustafa tarafından Mimar Mehmet Tahir Ağa'ya yeniden inşa ettirilmiş. Bugünkü halini 1771 yılında alan camiin ilk inşasından günümüze kadar gelen çok az bir kalıntı bulunmakta.
5 Farklı Makamda Kur'ân
Fatih Camii'nde Teravih namazlarında beş farklı makamda Kur'ân okunması yüzyıllardır süren bir gelenek. Teravihlerde her dört rekâtta bir sırasıyla Rast, Saba, Hüseynî, Evc ve Acemâşiran makamlarında Kur'ân okunuyor. Bu makamlar sadece namaz sırasında değil, rekât aralarındaki salât ve selamlarda da kullanılıyor. Müezzinlerin kullandığı makam, namaz sırasında imam tarafından devam ettiriliyor. İbadetin ulvi duyguları ile estetiğin meczolduğu bu dakikalar yeryüzünde başka bir yerde yaşanamaz diyerek Fatih Camii'nden ayrılıp hemen yanı başındaki Şehzadebaşı'na geçiyoruz.
ŞEHZADEBAŞI CAMİİ
1543-1548 yılları arasında inşa edilen cami, Kanuni Sultan Süleyman tarafından vefat eden oğlu Şehzade Mehmet adına yaptırılmış. Camiyi inşa eden Mimar Sinan, bu eserini kendisinin "çıraklık eseri" olarak niteler. Klasik Osmanlı üslubunun önemli yapıtlarından olan cami, iç ve dış süslemeleriyle de dikkat çekmekte. Özellikle minare gövdelerindeki kabartmalar son derece zarif.
Burada Teravih Başkadır
Son yıllarda Ramazan aylarında Şehzadebaşı Camii önemli bir organizasyona ev sahipliği yapıyor. Bu cami İstanbul Müftülüğü tarafından "hatimle teravih" kılma geleneğini devam ettirmek için bir üs olarak belirlenmiş. Burada İstanbul'un en seçkin hafızları her gün sırayla teravih namazını kıldırmak üzere görevlendiriliyor. Bu konuda bilgilerine başvurduğumuz İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı da; "Müftülük olarak istedik ki bir camimizde daha renkli ve farklı bir havada teravih namazı hatimle kıldırılsın. Bu amaçla Şehzadebaşı Camii'ni bir merkez olarak seçtik. İstanbul'un en seçkin 16 hafızını görevlendirerek burada hatimle teravih namazı kıldırılmasına karar verdik. Bu camide görevli arkadaşların her birinin hem hafızlıkları çok kuvvetli hem de kıraatleri muhteşemdir. Her gün iki hafızımız tarafından (10 rekâtta bir imam değişerek) namaz kıldırılıyor" dedi. İstanbul'da yüzyıllardır yaşatılan hatimle teravih geleneği, bugün de her mahallede en az bir camide uygulanmak suretiyle devam ettiriliyor.
SÜLEYMANİYE CAMİİ
Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle 1549-1557 yılları arasında Mimar Sinan'a yaptırılan Süleymaniye Camii ise 16. asır Osmanlısı'nın ihtişamını gözler önüne seren, abideleşmiş bir yapı. İnşasında Osmanlı coğrafyasının dört bir tarafından İstanbul'a getirilen mermer, taş ve sütunlar kullanılan Süleymaniye'nin bir minaresinin harcına değerli mücevherler bile katılmış. İran Şahı Tahmasb'ın, zenginliği göstermek niyetiyle inşa masrafları için kullanılmak üzere Kanuni'ye bir sandık içerisinde gönderdiği değerli taş ve mücevherler, İran hükümdarının küçük düşürme niyetini sezen padişahın emriyle minarelerden birinin harcına katılır. İşte bu "cevahirli minare" caminin güneydoğu köşesinde yer almakta. Ayrıca caminin dört minaresinde bulunan 10 şerefe de Kanuni'nin, Osmanlı'nın 10. padişahı olmasına dair bir nişane.
Ramazan Müjdesi Süleymaniye'den
Süleymaniye Camii'nin, İstanbul Ramazan gelenekleri içinde ayrı bir önemi vardı. Ramazan'ın geldiğini müjdeleyen hilalin görünmesi üzerine ilk mahya burada yakılır; şehrin dört bir yanından görünen ışıl ışıl mahya, İstanbul'un diğer camilerine mahyaların yakılması için işaret verirdi.
SULTANAHMET CAMİİ
İstanbul Ramazanları'nın vazgeçilmez mekânlarından birisi de Sultanahmet Camii ve Meydanı. Burada iftar edenler, Ramazan eğlencelerinin dışında cami avlusunda her yıl açılan kitap fuarını gezme imkânı da buluyor.
Sultan I. Ahmet tarafından Mimar Sinan'ın öğrencisi Sedefkâr Mehmet Ağa'ya yaptırılan Sultan Ahmet Camii, 1609-1616 yılları arasında tamamlanmış. Klasik Osmanlı mimarisiyle inşa edilen caminin en önemli özellikleri iç mekân süslemelerinde kullanılan mavi çiniler ve sahip olduğu altı minaresi. Caminin altı minaresinin hikâyesiyse hayli ilginç. Rivayete göre Sultan I. Ahmet, caminin mimarına altın minareli bir cami yapmasını emretmiş; Sedefkâr Mehmet Ağa ise padişahın bu sözünü yanlış anlayarak altı minareli bir cami inşa etmiş. Sonraları bu altı minarenin, Kâbe'nin de içerisinde bulunduğu, altı minaresi olan Mescid-i Haram'a saygısızlık olarak görülmesi üzerine yine Sultan I. Ahmet tarafından Kâbe'yi çevreleyen yapıya bir minare ilave ettirilmiş. Tarihteki ilk mahya da bir rivayete göre Sultan I. Ahmet'in saltanat yıllarında Hafız Kefevî tarafından Sultanahmet Camii'nde kurulmuştu.
EYÜP SULTAN CAMİİ
Bugün Eyüp Sultan Camii'nin bulunduğu yere ilk mescit 1458 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış. Ebâ Eyyub el-Ensarî'nin türbesinin yer aldığı bu mekân, Müslümanlar açısından oldukça önemli. Camiye ismini veren Ebâ Eyyub el-Ensarî; Medine'ye hicret eden Hz. Peygamber'i evinde misafir etmiş, seçkin bir sahabe. 90 yaşını aşmış olmasına rağmen İstanbul'u kuşatacak orduyla beraber sefere çıkmış, burada şehit düşmüş, son arzusuna binaen Hz. Peygamber'in övdüğü İstanbul şehrine defnedilmiş. Bu büyük sahabeden dolayı bir kutsiyet atfedilen Eyüp Sultan Camii; bugünkü haline 1800 yılında, III. Selim zamanında kavuşmuş. Eyüp Sultan (r.a.)'ın türbesinin yanında bulunan cami, klasik Osmanlı mimarisinin son zarif örneklerinden.