Salih Peygamber Semud Kavmi (Ahsab-ı Hicr)

13 Ekim 2015

"Andolsun, biz Kur'an'ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Fakat hani ibret alacak olan ... " (Kamer 54/32)

Semud kavmi, Arap yarımadasında Ad kavminden sonra yaşamış en meşhur kavimdir. Peygamberimizden önce Araplar arasında onlarla ilgili hikayeler, destanlar, rivayetler biliniyor ve konuşuluyordu. Cahiliye şiirlerinde Semud ismi geçmektedir. Bunlara birtakım yazıtlara da rastlanmıştır.

Ad kavmi helak olduktan sonra, rnü'minler önce Mekke taraflarına, daha sonra Medine ile Şam arasında bulunan Vadi'l Kura’nın Hicr bölgesine yerleşmişlerdir. Bunlara İkinci Ad kavmi denilmiş Nuh'un oğlu Sam'ın neslinden gelen Semud'a dayandıkları için Semud kavmi adı da verilir. Bu kavim hakkında Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmaktadır: 'Şunları hatırlayın: Allah sizi, Ad kavminden sonra onların yerine getirdi ve yeryüzüne yerleştirdi; orada ovalara saraylar kuruyor, dağları yontarak evler yapıyordunuz." (Araf 7/74)

"Ashab-ı Hicr" ismi de verilen Semud kavmi (Hicr 15/80) Salih Peygamber'in uyarıcı olarak gönderildiği kavimdir. Dağlar oydukları evlerde yaşadıkları için onlara belki de "Sağlam ve korunmuş yerlerde yaşayanlar" anlamında Ashabu'l-Hicr denilmiştir. Kur'an-ı Kerim de 26 defa tekrarlanan Semud kavminin Salih Peygamberle olan mücadelesi Hud 11/62-68; Araf 7/73-79; Şuara 26/141 - 159 Hicr 15/80; Neml 27 /45-53 ayetlerinde anlatılmaktadır.

Hicr bölgesine Tebük seferindeyken gelen Allah'ın Rasûlü (sav) ashabını şöyle uyarmıştı: "Azaba uğratılmış olan şu milletin yurduna ağlamadan girmeyin, şayet ağlayamıyorsanız, onların başına gelenlerin sizin de başınıza gelmemesi için onların topraklarına uğramayın." Sonra da başını örterek o vadiden süratle geçti. [1] Yine Tebük seferinde Ashab-ı Kiram Hicr mevkiinde konakladıklarında, bir zamanlar bu diyarın zalimlerinin kullandığı kuyulardan su çekmiş, onunla hamur yoğurmuşlardı. Rasûl-ü Ekrem (sav) bunu öğrenince, arkadaşlarına çektikleri suyu dökmelerini, yoğurdukları hamurları da develere yedirmelerini emretti. [2]

Kur'ân-ı Kerîm’de anlatılan bu kavimlere bakarak onlardan ibretler almalıyız. Zira Âd kavminin helak oluşu Semudlular tarafından çok iyi bilinmekteydi. Allah’ın onlara verdiği nimetler o kadar çoktu ki, onlar şükrü unutup şımardılar. Allaha kulluğu bir tarafa atarak, yonttukları taşları ilah edindiler. Saltanatları o kadar görkemliydi ki dünyada ebedi kalacaklarını düşünerek ahireti unuttular, şımarıklık ve azgınlıkları arttıkça arttı. Ad kavminin başına gelen felaketi basite alarak onları şöyle ayıpladılar: "Onlar akılsız bir toplumdu. Binalarını düz ovalara yaptıkları için fırtına onları yok etti. Bizler ise kayaları yontuyoruz. Fırtınalar bize asla zarar veremez” diyerek kibirlendiler. Fesat çıkardılar ve Allah'ı unuttular. Binalarını sağlam yaparlarsa kurtulacaklarını düşündüler. Azdıkça azdılar.

Ashab-ı Hicr’in Uyarılmasının Sebepleri:

“Semud kavmi de kendilerini uyaran peygamberlerini yalanladı.”  (Kamer 54/23)

Semud kavmi Allah’ın verdiği nimetlerle lüks ve görkemli bir hayat yaşamaya başlamışlar, şükür edeceklerine şımarıp azgınlaşmışlar ve haktan yüz çevirmişler. Allah’ın onlara rahmet olarak gönderdiği Salih aleyhisselam’ı uyarıcı olarak kabul etmemişlerdir. Semud’un bu azgınlığının sebeplerini ise Rabbimiz şöyle sıralıyor:

1-      Allah’ı ve ahireti inkar ederek dünyada ebedi kalacakmış gibi davranıyorlardı. “Semud kavmine de kardeşleri Salih’i peygamber gönderdik. Onlara şöyle dedi: “ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur… Semud ve Âd ‘Karia’yı (cehennemi) yalanladılar.” (Hakka 69/4)            

2-      Peygamberleri ve ayetleri yalanladılar. “Andolsun Hicr halkı da gönderilen elçileri yalanlamışlardır.” (Hicr 15/8) Dediler ki: “Biz senin ve seninle birlikte olanlar yüzünden uğursuzluğa uğradık.” (Neml 27/47)

3-      Kötülüğü hidayete tercih etmişlerdi. “Semud’a gelince; biz onlara doğru yolu gösterdik, fakat onlar kötülüğü hidayete tercih ettiler…” (Fussilet 41/17) Büyüklük taslayanlar dedi ki; “Biz de gerçekten sizin inandığınızı tanımayanlarız.” (Araf 7/76) And olsun Semud azgınlığı dolayısıyla yalanladı. (Şems 91/11)

4-      Atalarının taptıklarını kutsayıp, tutuculuk yapıyorlardı. Dediler ki: “Ey Salih, bundan önce sen, içimizde kendisinden (iyilikler) umulan biriydin. Atalarımızın taptıkları şeylere tapmaktan bizi sen mi engelleyeceksin? Doğrusu biz, senin için bizi davet ettiğin şeyden derin bir şüphe içindeyiz.” (Hûd 11/62)

5-      Bina yapmakta yanşıyorlardı. "Ovalarda saraylar kuruyor, dağları yontarak evler yapıyordunuz... " (Araf 7/74) Ve vadilerde kayaları oyup yontarak evler yapan Semud'a ... (Fecr 89/9)

6-      Topluma hakim olmak için çeteler kurmuşlardı. "Şehirde dokuz kişilik bir çete vardı ki, bunlar ülkede bozgunculuk çıkarır, iyileştirme ve düzeltme adına hiçbir şey yapmazlardı.” (Neml 27/48) Zorlu bedbahtları ayaklandığında... (Şems 91/12)

7-      Karışıklık çıkarıyor, fesadı yaygınlaştırıp, toplumun düzenini bozuyorlardı. "Öyleyse Allah'ın verdiği nimetleri anın, fes at çıkarıp da memleketi birbirine katmayın." (Araf 7/74) "Sakın işi gücü dünyada fesat çıkarıp düzeni bozmak olan, düzeltme içinse hiçbir gayretleri bulunmayan o haddi aşanların isteklerine uymayın.” (Şuara 26/151-152)

8-      Toplumda bölücülük yapıyorlardı: "Onlar birbirlerine düşman kesilmiş iki gruptur." (Neml 27/4S)

Bir toplumda bu kadar bozukluğun olması o toplumun uyarılmasını gerekli kılmaktadır. Günümüz toplumlarında da bu durum aynen mevcuttur. Semud kavmi Salih (as) ile uyarılmıştır.

Salih, Kavmine Peygamber Gönderiliyor


"Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: Allahtan korkmayacak mısınız? Ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim. O halde Allahtan korkun ve bana itaat edin." (Şuara 26/142)

Salih (as) hiç puta tapmamış ve temiz ahlak sahibi, ismi gibi salih bir insandı. Kavminin ondan beklentileri vardı ve onlar uyarıldıklarında şöyle demişlerdi: "Ey Salih! Sen, bundan önce aramızda kendisine ümit bağladığımız biriydin. Şimdi de bizi atalarımızın taptığı şeylerden vazgeçirmek mi istiyorsun? Bizi inanmaya çağırdığın konuda derin bir şüphe içindeyiz." (Sebe 34/54)

Salih (as), Nuh (as)’un oğlu Sam'ın soyundan geliyordu. O bir olan Allah'a kulluk eder, herkese güzel davranır, zayıfları korur gözetirdi. Hastaları ziyaret eder, asla kibirlenmezdi. Rabbimiz onun hakkında şöyle buyurur: "Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: Allahtan korkmayacak mısınız? Ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim. O halde Allahtan korkun ve bana itaat edin." (Şuara 26/142)

Peygamber İnsandır Ama!

"Peygamber onlara 'Evet biz de sizin gibi insanız. Lakin Allah, kullarından dilediğine (peygamberliği) ihsan eder... dedi." (İbrahim 14/11)

Toplumda kendi düzen ve sistemlerini kurup hakimiyet sahibi olan yöneticiler, Allah'ın rahmet olarak gönderdiği elçilerine ilgi ve alaka gösterilmesini istemediler. Bunu engellemek için halka şöyle propaganda yaptılar: "Sizler bunun doğru dürüst olduğunu nereden biliyorsunuz? Peygamberlik diye bir şey olamaz. Bu adam da bizim gibi bir insandır. Ey kavmimiz bizler bunun getirdiklerine inanmıyoruz. Onun bizi tehdit ettiği azabı da hemen getirmesini istiyoruz. Bu toplumun inandığı bir inanç sistemi var. Atalarımızın bizler için kutsadığı ilahlarımız var. Bizler bunlar sayesinde bunca nimete kavuştuk. Niçin onlardan vazgeçelim? Hem de bir beşerden peygamber olur mu?" Onların bu çabaları hakikatin anlaşılmaması içindi. Ayetlerde bu durum aynen şöyle arılatılıyor: "Semud kavmi de kendilerini uyaran peygamberleri yalanladı. Dediler ki: İçimizden bir beşere mi uyacağız? O zaman sapıtmışız ve çıldırmışız demektir. Aramızdan ona mı vahiy verilmiş? Hayır, o şımarık yalancının biridir." (Kamer 54/23-24)

"Siz de bizim gibi insanlarsınız. Bizi atalarımızın taptıklarından caydırmak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirin!" (İbrahim 14/14)

Bu olayların sonrasında Semud'un başına birtakım sıkıntılar gelmiş ve eski güzel günler geride kalmıştı. Onlar inkar ve sapkınlıklarından dolayı başlarına gelen bu uğursuzluğu Salih (as) ve mü'minlerden biliyorlar: "Sizin yüzünüzden biz uğursuzluğa uğradık" diyerek karşı çıkıyorlardı. Salih (as): "Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah tarafından biliniyor. Doğrusu siz sınanmakta olan bir topluluksunuz, dedi." (Nemi 27/47)

Daha sonra Salih (as) onlara şöyle dedi: "Ey kavmim! Bir de şöyle düşünün! Ya ben, Rabbimden gelen açık bir delile dayanıyorsam ve de O bana lütfedip peygamberlik vermişse! O'na isyan ettiğim takdirde beni O'nun azabından kim kurtarır? O'na isyan edip size uyarsam, bana daha büyük zarar vermekten başka bir şey yapmazsınız." (Hud 11/63)

Salih (as) davetini ısrarla sürdürdü. Peygamberler davetlerini o kadar ısrarla sürdürmüşler ki bu konuda sabır örneği olmuşlardır. Çünkü onlar Hakk adına konuşmuşlar ve doğruyu kavimlerine korkusuzca tebliğ etmişlerdir.

"Hani kardeşleri Salih onlara: Allah'tan korkmayacak mısınız? Ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim. O halde Allah'tan korkun ve bana itaat edin! Halbuki ben davet ve tebliğime karşılık sizden herhangi bir ücret de istemiyorum. Benim ücretim yalnız Allaha aittir. Siz burada hep güven içinde kendi halinize bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz? Bağların, bahçelerin, akan pınarların içinde ekili tarlaların, meyvesi olgunlaşmış hurmaların arasında. Bunun için mi kayalardan büyük bir ustalıkla görkemli evler yontuyorsunuz? Allah'tan korkun bana itaat edin. Haddi aşan kimselerin emrine uymayın. Onlar yeryüzünde hep fesat çıkarırlar, düzeltmeyi hiç düşünmezler, demişti." (Şuara 26/141-152)

Semud kavmi bu kadar güzel davete karşı şöyle dedi:  "Sen gerçekten büyülenmiş birisin! Sen de bizim gibi sadece bir insansın. Eğer dediğin gibi bir peygambersen, hadi bize bir mucize getir!" (Şuara 26/53-54)

Mucize


“Semud kavmine açıkça görülen bir mucize olarak dişi deveyi verdik, ama onlar bunu inkar ederek nefislerine yazık ettiler. Oysa biz mucizeleri sadece korkutup uyarmak için göndeririz.” (İsra 17/9)

'Allah'ın elçisi onlara: İşte bu Allah'ın mucize olarak yarattığı dişi devesidir. Onun su içme hakkını gözetin, dedi.” (Şems 91/13)

Semud kavmi Salih (as)'den bir mucize istemişti.

Salih: "İşte mucize, şu dişi devedir! Bir gün kuyudan su içme hakkı onun, belli bir gün de sizindir.” (Şuara 26/155)

"... Onu kendi haline bırakın, Allah'ın arzında otlasın. Sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa pek yakında başınıza bir azap gelir.” (Araf 7/73), (Hud 11/64) "... Onun su içme hakkını gözetin." (Şems 91/13)

Şu bir hakikat ki böyle bir mucize o kavmin kaderi olacaktı. Ya Salih'e inanıp kurtulacak ya da yalanlayıp helak olacaklardı. Semud kavmi bu mucizeye inanarak başta dişi deveye dokunamadılar. Fakat onların bozulan fıtratları buna fazla tahammül edemedi. Fitne ve fesada başvurdular. Yeryüzünde hakça bir bölüşüm istemiyorlardı. Kamu malını kendi mülkleri gibi kabul edip bunda başkalarının hakkı olmadığını düşünüyorlardı. Rabbimiz onların bu tutumlarından dolayı sınanacaklarını bize şu ayetle bildirmektedir: “Biz onları sınamak için dişi deveyi gönderiyoruz. Sen onların ne yapacağını izle ve sabırlı ol. Suyun deve ile aralarında dönüşümlü olacağını kendilerine haber ver. Herkes su nöbetinde hazır olsun.” (Kamer 54/27-28)

Hz. Salih'in uyarılarını hiçe sayarak deveyi öldürmeyi düşündüler. Onlar arkadaşlarını çağırdılar, En bahtsızları (Şems 91/12), bıçağını çekip deveyi kesti. (Kamer 54/29)

“Semud kavmine açıkça görülen bir mucize olarak dişi deveyi verdik, ama onlar bunu inkar ederek nefislerine yazık ettiler. Oysa biz mucizeleri sadece korkutup uyarmak için göndeririz.” (İsra 17/9)

Semud kavmi kendi hidayetlerine vesile olacak bir mucizeyi helaklerine sebep kıldılar. Her türlü ikaza rağmen onun, kamu alanında otlamasına ve su içmesine tahammül edemediler. Bu bencillikle Allah'ın arzını kendi mülkleri kabul edip Allah'ı inkar ederek kendilerine yazık etmiş oldular. Salih (a.s) bu olayı öğrendikten sonra çok üzüldü. Ve kavmine dönerek şöyle dedi: "Yurdunuzda üç gün daha yaşayın! İşte, bu kimsenin yalan diyemeyeceği bir tehdittir." (Hud 11/65) Semud kavmi ise Salih'in bu uyarısını hafife alarak Rablerinin emrine başkaldırdılar. Ve "Salih, dediler. Eğer gerçekten peygamberlerden isen, bizi tehdit edip durduğun azabı haydi getir bakalım." (Araf 7/77)

“Onlar senden azabın bir an önce gelmesini istiyorlar. Allah verdiği sözden asla dönmez.” (Hac 22/47)

Allah Teala onların böylesine vurdumduymaz ve cüretkar ifadeleri karşısında Salih'in şöyle demesini istemiştir: “Bir an önce gelmesini istediğiniz azap benim elimde olsaydı, sizinle benim aramdaki iş çoktan bitirilmişti. Zalimleri Allah (cc) daha iyi bilir.” (En'am 6/58) “...Eğer belirlenmiş bir zamanı olmasaydı, azap onlara hemen gelirdi. Zaten o, farkına varmadıkları bir sırada onlara ansızın gelecektir…” (Ankebut 29/53-54)

Dokuz Kişilik Çete Salih'e Tuzak Kuruyor

"O şehirde eşraftan dokuz kişi vardı ki, bunlar yeryüzünde fesat çıkarıyorlar, iyilik etmiyorlardı. Onlar "Allah'ın adıyla" yeminleşerek dediler ki: "Salih'i ve ailesini bir gece baskını ile öldürürüz. Sonra da yakınlarına: "Biz onlar öldürülürken orada değildik; emin olun doğru söylüyoruz, deyiveririz.” (Neml 27/49) Allah'ın adıyla yeminleşen bu azgınlar rahmet olarak gönderilen bir peygambere tuzak kurmak istemişlerdi. Çünkü onlar deveyi öldürerek haddi aşmış, günah işlemekte korkusuzlaşmışlardı. Onlara göre yeryüzünde korkulacak hiçbir varlık yoktu ve karşılarına çıkacak bir güç de bulunmuyordu. Unuttukları Rableri onlara şöyle hitap ediyordu: "Onlar bize bir tuzak kurdu. Biz de onların haberleri olmadan hilelerini alt üst ettik. İşte bak, onların tuzaklarının sonu ne oldu? Onları da kavimlerini de, hepsini birden helak ettik.” (Neml27150-51)

Öyle anlaşılıyor ki Semud kavmi deveyi öldürdükten sonra Salih (as)'in onlara: "Size üç gün mühlet verildi” demesiyle onlar da Salih'i öldürmeye karar vermişlerdi. Böylesi alçakça bir faili meçhul yaparak kendilerine göre deveden kurtuldukları gibi ondan da kurtulmuş olacaklardı. Fakat Allah Teâla onların bu hilesine karşı daha büyük bir tuzak hazırlamıştı. Muhtemeldir ki bu gece üçüncü gece idi.

Allah Teala onları beklemedikleri bir anda aşağıdaki ayetlerde ifade edildiği gibi; "Sabaha doğru ..." (Hicr 15/83), "Gün doğarken ... " (Hicr 15/73) derken o korkunç ses onları yakalayıverdi. Biz de hepsini selin önündeki çer çöp haline getirdik. Zalimlerin canı cehenneme. (Mü'minun 23/41) Onlara tek bir ses gönderdik de ağıla yığılmış çalı çırpıya döndüler.  (Kamer 54/31) Bunun üzerine onları korkunç bir sarsıntı yakalayıverdi. Kendi yurtlarında dizüstü çöküp... (Hud 11/67) ve yüzüstü serilip kaldılar. (Araf 7178) Onca varlıkları ve evleri kendilerine bir fayda vermedi. (Hicr 15/84) “Her birini kendi günahıyla yakalayıverdik, kiminin başına taş yağdırdık. kimini o korkunç ses yakalayıverdi. Kimini yerin dibine geçirdik; kimini de suda boğduk. Allah onlara kesinlikle zulmetmedi; onlar kendi kendilerine zulmettiler.” (Ankebut 29/40) ”Rableri de günahları yüzünden başlarına azap indirip onları yerle bir etti.” (Şems 91/14)

Semud kavminin yok edilişini anlatan ayetlerde "şiddetli bir sarsıntı" ve "korkunç bir sesten" söz edilmektedir. Bu da şiddetli bir deprem ya da yanardağ patlamasını akla getirmektedir. Depremle beraber bir sesin olması da bilinen bir hakikattir. Bütün bunlardan anlaşılan ansızın gelen azabın, bir patlama sesiyle korkunç bir sarsıntıyla devam etmesidir. Diz üstü çöken Semudlular daha sonra yere yığılmışlardır. Ahırlarda bir tarafa atılmış çerçöp gibi üst üste saçılmış, bütün gururları ayaklar altında olacak şekilde helak olmuşlardır. “...Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Ama onların birçoğu yine de iman etmez. Senin Rabbin, karşı konulmaz bir kuvvet ve son derece merhamet sahibidir.” (Şuara 26/158-159)

Salih arkasını dönüp giderken onlara şöyle dedi: "Ey kavmim! Andolsun ki ben Rabbimin buyruğunu size ilettim ve güzelce öğüt verdim. Ama siz öğüt verenleri sevmezsiniz" (A’raf 7/79) "Siz hiç Allah'tan korkmuyor musunuz?" (Şuara 26/142; Saffat 37/124)

İman Sahipleri Kurtuldu

"(Azap) emrimiz geldiğinde Salih'i ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmet ile o günün azabından kurtardık…" (Hud 11/66) Salih (as) ve inanan müminlerin, bu bölgeden Allah'ın rahmetiyle kurtularak Sina Yarımadası'nda Musa Dağı diye bilinen bir bölgeye geldikleri ve burada yaşadıkları rivayet edilir. Kabrinin, Nebi Salih Tepesi'nde olduğu söylenmektedir. Ayrıca onun Mekke taraflarına geldiği ve bu bölgede yaşayıp Mekke'de vefat ettiği, kabrinin ise Kabe’nin batısında Daru'n-Nedve ile Hicr arasında olduğu rivayet edilmiştir. [3]

Ona ve tâbi olanlarına selam olsun...

 


[1] Müslim, Zühd 38-39; Buhari, Enbiya 17.

[2] Buhari, Enbiya 17; Müslim, Zühd 40.

[3] İbn Kuteybe, Maarif s. 14.