"Teksas'ta her şey daha büyüktür." böyle söylerler. Güneşli bir bahar gününde sonsuzmuş gibi görünen mavi gökyüzüne baktığınızda ya da uzaktan yavaş, derin gök gürültüsünü duyduğunuzda ve yıldırım yüklü kasırgadan hemen önce büyük, gri hatta neredeyse siyah bulutların yaklaşmakta olduğunu gördüğünüzde bu söz kesinlikle doğru görünür. Kiliselere gelince, bazıları kesinlikle "Çok Büyüktür." Fakat bir şeyin daha büyük olması onu daha iyi yapmaz.
Teksas'ta büyürken gerçekten İncil'in bilgisi ve ruhuna göre yaşamaya gayret eden bir kilisede yetişme şerefine nail oldum. Bu kilise bir Tanrı anlayışı tasavvur etmemi ve geliştirmemi sağladı ve bizi Yaratanın bizleri rehbersiz bırakmayacağını bilmemi sağladı. Bu nedenle iyi bir insan olmaya gayret ettim. Fakat Teksas'ta kış mevsimindeki geniş ve boş gri gökler gibi kalbimde ve ruhumda da büyük bir boşluk vardı. Bu boşluğu doldurmam için ihtiyacım olan şeyin ne olduğunu bilmeden bilgelik için dua ettim.
Çocukluğumdan bu yana hayallerim düzensiz bir biçimde korku ile doluydu ve hayattaki amacım uzak bir muamma gibi görünüyordu. Kiliseye gitmeye devam etmenin yanı sıra ünlü kişilerin özlü sözlerini okumaktan zevk almak ve lisede mitoloji çalışmak her bir anın ve yapılan her işin bir sonraki ile bağlantılı olduğunu ve bunların geleceğimi güçlü bir şekilde etkilediğini fark etmemi sağladı. Amacım her şeyden önce beni bekleyen kaderin, o amacın, kalbimdeki ve ruhumdaki o boşluğu dolduracak şeyin ne olduğunu bulmaktı.
Çok geçmeden Üniversite'ye gitmiştim ve her zamankinden daha yalnız idim. Şafağın sessizliğinde uyanırken, Tanrıya dönüp bana rehberlik etmesini diliyordum. Ve bir kez daha arayış içindeydim. Bu defa öğrenci yurdumun yakınında bulunan dini öğrenci merkezlerine yöneldim.
Tüm heykelcikler nedeniyle Katolik inancını göz önünde bile bulunduramadım, çünkü bunların Tanrının On Emrinin birincisinde bahsettiği "oyma putlardan" başka bir şey olduğuna inanmıyordum. Bir arkadaşın teşviki ile Metodist inancını da denedim, fakat dini deneyimin bir parçası olarak tüm o müzik ve konuşma ile birlikte fazlasıyla duygu yüklü buldum. Böylelikle Lisede olduğu gibi, Baptist kilisesinde aradığım şeyi bulmaya çalıştım.
İnsanlar çok nazik, sabırlı ve yardımseverdiler ama boşluk devam ediyordu. Anlayışın derinliği, dini bir hayat biçiminin bütünlüğü, diğer inananların kalpleriyle kurulan bağlantı ve Tanrıya gitgide yaklaşılması durumu hiçbir zaman mevcut değildi.
Sonra bir gün kilisem tarafından düzenlenen kano gezisinde, daha iyi bir hayata açılan kapılar, o ruhani doyum, karşıma çıkıverdi ve tanıştığım genç Müslüman bir adam vasıtasıyla ışık huzmesi bana ulaştı, bu kişi hayatının ve inançlarının anlamını anlattığı bir sahneye çıkıyordu. Muhabbetlerimiz sayesinde, bir umut ışığı bulmuştum.
Bir akşamüstü bu genç adam bizim kendi üniversite kütüphanemizden aldığı bir kitabı bana getirdi. Bu kitap 40 adet söz hakkındaydı. Bu kitapta sözleri kaydedilen kişiyi daha önce duyduğu hiç hatırlamıyorum fakat okumaya başlayıp, bu kişinin söylediği sade ifadelerin her birini tartışmaya başlayınca, çok etkilendim. Sanki her bir kelimeyle bir bilgi ve anlayış ışığı içime süzüldü ve bu ışıkla sarmalandım. Her bir kelimesi Teksas gökleri kadar engin bir Doğruluk ve Bilgelikle dolu olan bir kimseyi bulma şerefine nail olmuştum. Dualarım kabul olmuştu ve Tanrının insanlığa göndermiş olduğu bu lütfu, Hazreti Muhammed'i (sav) öğrendikçe dualarım daha da fazla kabul olmaya devam etti.