Alanının otorite isimlerinden Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile Hz. Peygamber’in çocuklarla ilişkilerinin ve çocuklara dair tavsiyelerinin psikolojik ve sosyal yönlerini konuştuk. Hz. Peygamber’in “Çocuklarla çocuklaşın” hadis-i şerifine dikkat çeken Tarhan, anne-babalara yönelik önemli tavsiyelerde bulundu.
“Her doğan çocuk muhakkak fıtrat üzerine doğar” hadisi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Çocuk sonsuz olumluya, sonsuz olumsuza açık doğar. Bu hadis-i şerif bilimin son yıllarda yaptığı tespitlerle örtüşüyor. II. Dünya Savaşı’nda kaybolan 40–50 civarında çocuk vardı. Bu çocuklar bulundukları zaman şu görüldü: Çocuklar kaldıkları vahşi ortamda ne gördülerse onu tekrarlıyordu. Mesela bazıları köpek gibi yürüyor, bazıları kedi gibi besleniyor, bazıları aslan gibi kendilerini savunuyordu. Yaşı ilerlemiş olan çocuklara bir takım insani değerlerin öğretilemediği bu olayla bir kez daha kanıtlandı. 0–6 yaş aralığını tamamlayan çocuk eğitime beynini kapadıysa bundan sonrasında otistik gibi davranabilir. İnsan zaten doğuştan yetenekler potansiyeli ile doğuyor ama insani değerleri anne babadan alıyor. Yalan söylememek, sözünde durmak, yardımsever olmak, çalışkan olmak gibi iyi erdemlerin kazanılması anne babanın örnek model alınmasıyla oluşuyor. Anne babanın söz dilinden daha çok hal dili önemlidir. Psiko-sosyal becerileri çocuklar anne babaları ile birlikte yaşarken öğreniyorlar. Çocuklar aslında boş bir kâğıt gibi. Sınırsız öğrenme kapasiteleri üzerine iyi şeyler yazılırsa iyi, kötü şeyler yazılırsa kötü sonuçlar ortaya çıkar. 15 yaşından sonra çocuk öğrendikleri üzerine bir araştırma içerisine girebilir. Çünkü artık mükellefiyet dönemi başlıyor.
Hz. Peygamber’i ve peygamber inancını çocuklara nasıl anlatabiliriz?
En güzel öğrenme yöntemi modellemedir. Kişi canlı örnektir. Eğer bir ailede Hz. Peygamber’in adı çok geçiyor, anne baba hayatını buna göre yaşıyorsa çocuk bu davranışları örnek alır. Çocuğa cansız örneklerden, yani kitap okumak ile nasihat etmekten daha iyi bir örnektir bu. Aile büyükleri bu tür bir yaşama dikkat ediyorsa çocuğun benimsemesi daha kolay olacaktır. Çocuklara nasihat edilirken önce çocuğun yaşı dikkate alınmalı ve ona, yapılan işin-davranışın gerekçeleri anlatılmalıdır. Yaratıcı’nın “İnsan-ı Kâmil” olarak gönderdiği bir rol-model var. Bu nedenle çocuğa referansın ne olduğunu bir sohbet ortamında, bir fırsatını kollayıp anlatmak gerekir. Söylediğimiz kadar nasıl anlattığımız da önemli.
Genellikle din eğitiminde yapılan hatalar var. Yaratıcı’yı cezalandırıcı olarak gösteriyoruz. Çocuklara “Allah yakar diyerek” zihinlerinde yaratıcıya karşı bir itiraz oluşturuyoruz. Ergenlik zamanında çocuklar cezalandırıcı yaratıcıya karşı itiraz dönemine giriyorlar. Hâlbuki Allah’ın rahmeti gazabından öncedir. Rahmeti esastır, cezası istisnadır. Çocuklar bu nedenle Allah korkusu ile değil Allah’ın sevgisini kaybetme korkusu ile yetiştirilmelidir. Takva bizde korku olarak tercüme ediliyor. Oysaki takva korku değil, sorumluluktur. Allah’a karşı sorumluyuz.
Anne ve babalara bu konuda nasıl bir yol gösterirsiniz?
Bir insan bir iş yerinde çalışıyorsa iş sahibine karşı sorumludur. Trafikte dahi sorumluluk vardır. Kırmızı ışıkta geçmenin bir bedeli var. Çocuklara hayata karşı da sorumluluklarımız olduğunu anlatmalı Allah’ı cezalandırıcı değil sınırları belirleyen bir unsur olarak öğretmeliyiz. Allah yaratılış gayesi olarak kendisini göstermiyor. Bunun için bir sınav yapacak. Sınavın sonunda kendisini akıl yoluyla bulup bulamayanı ayırt edecek. Allah bu sınav için rehberler gönderdi. Bu rehberler peygamberler ve onların varisleri din âlimleridir. Bu rehberler hayat yolunda bizim yol işaretlerimizdir, yıldızlarımızdır, trafik ışıklarımızdır.
Metafor yoluyla analoji yöntemi vardır. Yani soyut kavramlarla değil örneklerle anlatılır. Mesela televizyonda bir aslanın yavrusunu sevdiğini gördüğünüzde: “Bak bir aslan yavrusunu nasıl koruyor. Allah da bu şekilde bizi daha çok koruyabiliyor, seviyor. Biz de bağlılığımızı gösterelim” diyerek analoji yapabilirsiniz. Allah’ı, Peygamber’i, dini kavramları sevdirerek öğretmek önemli. Hz. Peygamber’in hayatında hep bu örnekleri görüyoruz. Hz. Peygamber’in çocuklarla olan ilişkisinde şefkat her zaman ön plandadır. Bu şekilde anlatıldığında çocuk daha kolay kavrar.
Hz. Peygamber aile içerisinde kendi çocukları ile yakın ilişkiler kurmuş, torunları ile oynamış, torunlarını yere eğilerek sırtına alıp gezdirmiştir. Buradan yola çıkarak bir aile içerisinde çocuk-ebeveyn ilişkisi nasıl olmalıdır?
Hz. Peygamber sadece kendi çocuklarıyla ilgili değil tüm çocuklara yakın ilişkiler kurmuştur. Mesela Cemre diye bir kız çocuğu ile yakından ilgilendiği ve onu sevdiği bilinir. Hz. Peygamber özellikle çocuklar ile olan ilişkilerinde fiziksel temas kuruyor. Çocuklara sadece: “Nasılsın, iyi misin?” demiyor, çocukları kucağına alıyor, öpüyor, omzunda taşıyor, göğsüne bastırıyor. Hz. Peygamber konuyla ilgili olarak hep “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” diyor. Seferden döndüğü zaman çocuklar etrafını sardığında onlara yukardan bakmaz, çocukları atına bindirirdi. Yani çocuklarla yatay bir ilişkisi vardı. Hz. Peygamber “Çocuklarınızla çocuklaşın” diye hadis-i şerifte buyuruyor. Hz. Ali’nin de çocuklarla ilgili şöyle bir lafı vardır: “Çocuklarla 7 yaşına kadar çocuklaşın, oynayın. 7–15 yaş arasında çocuklarınızla arkadaş olun. 15 yaşından sonrada çocuklarınızla istişare edin.” Bu Peygamber ahlakıdır. Hz. Ali bu yöntemi Hz. Peygamber’den öğrenmiştir.
Hz. Peygamber “Allah’ın çocuklarınız arasında öpücükte dahi adil davranmanızı ister” lafzıyla özellikle adalete vurgu yapmıştır. Hz. Peygamber’in “Eğer çocuklarınızdan size itaatli davranmanızı bekliyorsanız çocuklarınız arasında adil olun” şeklinde buyurduğu bilinir. Çocuk ruh sağlığında bir klişe vardır. “Sev, değer ver, paylaş.” Sevgiyi göstermek, söylemek ve bunu adilce paylaştırmak gerekir. Çocuğa gerçek sevgi vermek yerine anlık keyif verecek sevgiden kaçınılmalı. Ruhen iz bırakacak paylaşımlar olmalı. Çocuğun zihninde hediye alırsa iyi anne-baba almazsa kötü anne-baba bilinci oluşturulmamalı. Çocuk kapıdan girince annenin yüzüne bakacağına elinde ne var diye bakar.
Hz. Peygamber yanında yetişen çocuklara ayakkabıları düzeltmek, abdest için su hazırlamak, misafirlere içecek dağıtmak, mektup dağıtmak gibi görevler vermiştir. Çocuklara küçük yaşlarından itibaren güçleri dâhilinde görev vermenin sosyal hayata ve onların gelişimine ne gibi katkıları olacaktır?
Çocuğun, hak-sorumluluk ve özgürlük dengesini öğrenmesi gerekir. Çocuğun eğitimi kaynak yönetimi gibidir. Sevgi de bir kaynaktır. Ve bunun da yönetilmesi gerekir. Sevgiyi bol ve yerinde verdiğiniz zaman, bunun mahrumiyeti en büyük ceza olur. Beyinde ceza sistemini en çok çalıştıran şey beklenen ödülden mahrum kalmaktır. Beyinde ödül sistemini en çok çalıştıran şey ise beklenmeyen ödüldür. Beyinde beklenmeyen ödül en çok mutluluk hormonu salgılatıyor. Çocukta ceza-ödül sistemini eğittiğiniz zaman çocuk ileride nerede duracağını, sınırlarını, başkalarının duygularını, empatiyi öğrenir. Çocuklar bu durumu kitabi bilgiyle değil yaşadığı olaylarla öğrenir. En güzel eğitim çocukla birlikte zaman geçirmektir.
Hz. Muhammed (sav)’in “Toprak çocukların ilkbaharıdır” hadisi hakkındaki düşünceleriniz nedir?
Bu hadiste ilkbahar vurgusunda bir gelişme var. Çocuk ile toprak arasında bir benzetme yapılıyor. Bir toprağa iyi tohum ekerseniz iyi ürünler alırsınız. Toprakla ilgilenmezseniz yabani otlar kaplar onu. Burada anne ve babaya: “Toprağı işler gibi çocuğunuzu işleyin” tavsiyesi var demektir.