Hz. Peygamber, zanlılardan birinin Müslüman, diğerinin ise Yahudi olduğu bir hırsızlık davasında, Müslüman olanın yalan yemini ve kabilesinin de yalan şehadeti ile Yahudi aleyhine hüküm vermek üzereyken inen ayetleri bilir misiniz? Nisa 105-115 arasını hiç bu bakış açısıyla okudunuz mu?
Olay şöyle cereyan etmiş: Ensardan Beni Zafer ailesine mensup Tu'me bin Ubeyrık komşusu Katade bin Numan'dan bir zırh çalmış ve bir un dağarcığının içine gizleyerek evine götürmüş. Daha sonra Zeyd bin Semin adındaki bir Yahudi tanıdığına emanet etmiş. Fakat un dağarcığı delik olduğundan yol boyunca iz bırakmış. Bu izleri takip edenler evine geldiklerinde Tu'me'yi bulamamışlar ve izleri takip ederek Yahudinin evine gitmişler. Yahudi, bunu kendisine Tu'me'nin emaneten bıraktığını ailesinden şahitlerin desteğiyle ifade etse de Beni Zafer, Rasûlullah (sav)'a gelerek Tu'me lehine şehadette bulunmuş ve Müslümanlık namına İslam'ın düşmanı olan bir Yahudinin lehine hükmetmemesini rica etmişler. Bulunup getirilen Tu'me'nin de yalan yere yeminler etmesi üzerine Hz. Peygamber onun lehine hükmedecekken Nisa Suresi 105. ayet ve devamı nazil olmuş.
105. ayette Kur'ân'ın indiriliş sebebinin insanlar arasında hakla hükmetmek olduğu bu nedenle kim olursa olsun hainlere arka çıkılamayacağı bildirilirken, hemen arkasından Peygamberimiz’e bilmeyerek de olsa haksız olan bir Müslümandan yana meyledip zimmet ehli bir gayrımüslime zarar vermeye kalkışma durumunda tevbe istiğfara sığınması emredilir. Yani, hak söz konusu olduğunda haklıyı belirlemede inançlar bir ölçü değildir.
Elbette Allah isteseydi bu meyil olmadan da gerçeği hemen Peygamberimiz’e bildirebilir, böyle bir hadiseye hiç izin vermezdi. Böyle olmayıp da bu yaşananlara izin verilmesinin yüzyıllar boyunca iman edenlere hakka riayet konusunda nasıl bir ders verdiğini bilmem görebildiniz mi?
Devamında 109. ayette "Haydi siz dünya hayatında onlara taraf çıkıp savundunuz, ya kıyamet günü Allah'a karşı onları kim savunacak yahut onlara kim vekil olacak?" denilerek haksızca kendini kurtarmaya çalışanların Allah karşısındaki yalnızlığı ve çaresizliği vurgulanıyor. Nitekim öyle de olmuş, Tu'me tevbekâr olacağı yerde Mekke’ye kaçmış ve irtidad etmiş. Defalarca hırsızlık yaptıktan sonra yine bir tüccar kafilesinde hırsızlık yaparken yakalanarak feci şekilde öldürülmüş, 115. ayet de bunun üzerine nazil olmuş: "Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir."