4. Eş Olarak Hz. Peygamber?
Hz. Peygamber’in konu ile ilgili uyarı ve yönlendirmelerinden birkaçı şöyledir:
"Sizin en hayırlınız, ailesine karşı iyi davrananınızdır. Ben aileme karşı en iyi davrananızım. Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı iyi davrananlardır." "Müminlerin iman bakımından en mükemmeli ahlaki bakımdan en güzel olan ve ailesine şefkat ve mülayemetle davranandır." "Kadınlara karşı hep hayır tavsiye edin. Zira onlar sizin yanınızda birer emanettir." (Tirmizî, İman 6; Ahmed, VI, 47,99) "Eşlerinize yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, sakın onları dövmeyin ve onları incitecek çirkin sözler söylemeyin." (Tirmizî, Radâ' 11; İbn Mace, Nikah 4; Ahmed, V, 72-73; Nesâî, 'Işretü'n-Nisâ, s, 167) "Harcayacağın tüm harcamalardan dolayı, Allah'ın izniyle mükâfat alacaksın. Hatta eşinin ağzına verdiğin bir lokmanın bile karşılığını alacaksın."(Ebû Davûd, Nikah 40-41) "Sizden biri hem karısını köle gibi döver, hem de utanmadan sarılıp yatar."(Buhârî, İman 56; Müslim, Vasıyye, 5; Ebû Davûd, Vasayâ 2; Tirmizî, Vasayâ 1; Nesâî, Vasayâ 3) buyuran Hz. Peygamber, bu konuda en güzel örnekliği kendisi sunmuştur. O, Yüce Allah'ın "Eşlerinizle en güzel bir biçimde geçinin." (Ahmed, IV, 17; İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ, Beyrût,1957, VIII, 148) emrini en güzel bir biçimde uygulamıştır. O, eşleriyle en güzel bir şekilde geçinmiş, onlara her konuda yardımcı olmuş, ev işlerinde onlara ortak olmuş, onlara asla bir fiske vurmamıştır. Onları hayatlarında ve vefatlarında her zaman hayırla anmıştır. O, "Ey Aişe, bu gece bana, Rabbime ibadet için izin verir misin?" (Nisa, 19) diyerek nafile ibadet için eşlerinden izin isteyecek kadar ince bir ruha sahiptir.
İlk eşi Hz. Hatice hakkında şöyle buyurmuştur: "Hatice, dünyadaki kadınların en hayırlısıdır. Onun cennette altından evi vardır. Ben onun üstünlüğünü kesinlikle biliyorum. Bana onun sevgisi bahşedildi. Ben Hatice'nin sevdiklerini severim.' Bir koyun kestiğinde bir kısmını Hz. Hatice'nin yakınlarına gönderirdi. Hz. Aişe "Peygamber’in hanımlarından hiçbirini Hz. Hatice kadar kıskanmadım."(Elmalılı, age, II, 1256) diyerek, Peygamberimiz’in Hz. Hatice'ye olan vefasını dile getirmiştir.
Hz. Aişe hakkında, "Halkın en sevimlisi kadınlardan Aişe, erkeklerden Ebubekir'dir." (Balezûrî, Ensâbu'l-Eşrâf, s, Beyrut, 1996, II, 41; Aişe A. Bint Şâtî, age, II, 4-49) Buharî, Megazî 63, Fedailü's-Sahabe 5; Müslim, Fedâilü's-Sahabe 8) diyerek, Hz. Aişe'ye ve kayınpederine iltifat etmiştir. Eşlerine karşı son derece yumuşak huylu ve şakacı olan Peygamberimiz, Hz. Aişe ile yarış yapmıştır. (Bkz. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, Ankara, 1990, XVII, 215) Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre, Peygamberimiz ev işlerinde eşlerine yardım eder, et, kabak doğrar, evi süpürür ve çeşitli hizmetler görürdü. (Bkz. Gümüşhanevî, Râmuz’l-Ehâdîs, (Terc, Abdülaziz Bekkine), İst, 1982, II, 553/13) O, eşlerinin yanına güzel kokular sürünerek giderdi. (Bkz. aynı eser, II, 550/9) Peygamberimiz hanımlarıyla ilmî tartışmalar yapan, onlarla şakalaşan, onlarla yarışan, onlarla eğlenen, onların isteklerini imkânlar ölçüsünde karşılayan, kendisinden memnun kalmadıkları takdirde onları boşanma konusunda serbest bırakmasını bilen (Bkz. Ahzab 28-29) örnek bir koca idi.
Nadir oğullarıyla hicretin 7. yılında yapılan Hayber savaşında babası ve kocası öldürülerek esir düşen, daha sonra da Hz. Peygamberle evlenen Hz. Safiye, "Babamın ve kocamın öldürülmesine neden olduğu halde Allah'ın Rasulü beni hoşnut etti" diyerek, Hz. Peygamber’in güzelliklerini özetler. Nitekim Peygamberimiz iki dizini birleştirerek durur ve eşi Hz. Safiye onun dizlerine basarak devesine binerdi. Onu 'Yahudi kızı' diye hakir gören kumalarına karşı, Hz. Peygamber şunları söylemesini tavsiye etmişti: "Benim kocam Muhammed, babam Harun, amcam ise Musa'dır." (Aişe A. Bint Şâtî, age, II, 181)
Hudeybiyye anlaşmasında çaresiz kalan Hz. Peygamber, eşi Ümmü Seleme ile istişare etmiş ve onun teklifi doğrultusunda hareket etmiş ve problem böylece çözülmüştü. (Asım Köksal, age, XIII, 215; Aişe A. Bint Şâtî, age, II, 143) Bir hadislerinde o şöyle diyordu: “Kendilerini ilgilendiren konularda kadınlarla istişare ediniz.” (Münâvî Muhammed Abdurraûf, Feyzu’l-Kadîr, Beyrut, ty, I, 56)
Sevgili eşi Hz. Aişe’nin dayak konusunda kocası Hz. Peygamber’in durumunu şöyle özetlemiştir: “Peygamberimizi ne bir hizmetçiye ve ne de bir kadına vururken asla görmedim. O, mübarek eliyle hiç kimseye asla vurmamıştır.” (Nesâî, 'Işretü'n-Nisâ, s,164) Kadının dövülmeye devam ettiği günümüz dünyasının bu konuda da onun örnekliğine muhakkak ihtiyacı vardır.
5. Çocukları ve Hz. Peygamber
Hz. Peygamber, genel olarak çocukları sever, onlara selam verir, onlarla ilgilenir, onlara değer verir, onlara dua eder, onları öper-koklar, onlarla şakalaşır ve onlarla oynaşırdı. Şu birkaç örnek onun tüm çocuklara olan ilgi ve sevgisini anlatmaya yeter mahiyettedir:
Oğlu İbrahim'in ölümüne ağlamış ve bunun sebebini şöyle açıklamıştır: "Bu bir merhamet göstergesidir. Gözümüz yaşarır, gönlümüz mahzun olur. Ama asla Rabbimizi razı etmeyecek söz söylemeyiz. Ey İbrahim, senin ayrılığın gerçekten bizleri mahzun etti." (Buharî, Cenâiz 44; Müslim, Fedâil 62; Ebû Davûd, Cenâiz, 28)
Torunları Hasan ve Hüseyin hakkında şöyle buyurmuştur: "Allahım ben o ikisini seviyorum, Sen de sev, onları seveni de sev." (Buharî, Libas 60; Müslim, Fedâilü's-Sahabe, 57-59; İbn Mace, Mukaddime 11; Tirmizî, Menakıb 30; Ahmed, II, 249) "Hasan ve Hüseyin'i seven beni sevmiş, onlara kin tutan bana kin tutmuş olur." (Ahmed, II, 288, 531) "Onlar benim dünyada öpüp kokladığım iki reyhanımdır." (Buharî, Fedailü's-Sahabe, 22, Edeb 18; Tirmizî, Menakıb, 30)
"Ey ehlibeyit! Allah sizden sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" (Ahzab, 33)
ayeti inince Peygamberimiz, Hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i elbisesiyle bürüyüp şöyle buyurmuştur: "Allahım, bunlar benim ehlibeytimdir. Bunlardan günah kirini gider ve bunları tertemiz yap." (Taberî, Tefsîr, XXII, 6-8; Ahmed, V, 292) Bunu gören eşi Hz. Ümmü Seleme, "Ben ve kızım ne olacağız” deyince Peygamberimiz, "Sen de kızın da ehlibeyittensiniz" (Aişe A. Bint Şâtî, age, II, 139) buyurarak, eşine ve üvey kızına iltifat etmiştir.
Torunu olan ve Hz. Osman-Rukayye çiftinden olma Abdullah'ı altı yaşında horoz gagalamıştı. Çocuk hastalanıp hicretin 4. yılında ölmüştü. Namazını Peygamberimiz kıldırmış, mezar taşını dikmiş ve sonra şöyle buyurmuştu: "Yüce Allah, kullarından merhametli ve yufka yürekli olanlara rahmet eder." (Köksal, age, XI, 133) Çocuklarına ve torunlarına atalarının isimlerini (Abdullah, İbrahim, Fatıma) koymuş, onları en güzel şekilde yetiştirmiş, onlarla her zaman özel ilgilenmiş, onlara bol bol dua etmiştir. Hz. Fatıma gelin olduktan sonra altı ay kadar evine uğrayarak onları namaza kaldırmıştır. (Bkz. Taberî, Câmiu’l Beyân, XXII, 6)
Hicretin 8. senesinde Mariye'den oğlu İbrahim dünyaya geldi. Ona atasının adını koydu. Yıllarca onun hizmetinde bulunan Enes b. Malik, "Ben ev halkına Hz. Peygamberden daha şefkatli olan birini görmedim" der. (Müslim, Kitabü’l-Mesâcid 267; Köksal, age, XV, 565-568)
Namaz kılarken torunlarından biri sırtına çıkmış, bu yüzden namazı biraz uzatmıştı. (Nesâî, İftitah, 83) Bir defasında namazını kısa tutmuş ve sebebinin soranlara “Bir çocuk ağlaması duydum ve annesi üzülmesin diye namazı kısa tuttum.” (Nesâî, Kıble, 35) buyurmuştur.
O, her zaman çocukları kucağına almış öpüp okşamıştır. (Buharî, Edeb 22) On tane çocuğu olduğu halde hiç birisini alıp öpmediğini söyleyen bir adama, “Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Allah kalbinden merhameti söküp almışsa ben ne yapabilirim!” (Buharî, Edeb, 22) "Çocuğu olan çocuklaşsın" (İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, İstanbul, 1982, s, 251; Deylemî, Müsned, II, 136 b) Çocuklarla ilgilendiği gibi gençlerle de özellikle ilgilenmiş, onları ciddiye almış, onlara değer vermiştir.
Sonuç
Çok yönlü bir insan olan Hz. Peygamber, yaşadığı hayatıyla her konuda olduğu gibi, akrabalık ilişkilerinde de en güzel örnekleri sunmuştur. O, örnek yaşayışıyla Yüce Allah'ın Kur'an'da belirlediği ölçülerin pratiğini göstererek, onların nasıl uygulama sahasına konulacağını net bir biçimde ortaya koymuştur. Onun peygamber olmadan önceki hayatı da, sonraki hayatı da dün olduğu gibi, bugün de insanlığı aydınlatacak güzelliklerle doludur.
Akraba ilişkilerinde de en güzel, içten ve canlı örnekleri biz, Hz. Peygamber’in hayatında bulmaktayız. O diğer bütün insanlara olduğu gibi, kan bağı ve evlilik bağlarıyla oluşan akrabalarına da gereken ilgi, sevgi ve saygıyı her zaman göstermiştir. Onların maddi ve manevi yönleriyle ilgilenmiş, onlara yardım etmiş, onların doğru yola gelmeleri, iyi bir Müslüman olarak dünya ve ahiret saadetine erebilmeleri için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Hayatlarında olduğu gibi, ölümlerinden sonra da yakınlarını dua ve güzelliklerle anarak en güzel vefa örneğini sunmuştur.
O, vefalı bir eş, mütevazı ve sevecen bir baba, doğrularından asla taviz vermeyen kararlı bir şahsiyetti. O, yönlendirici söz ve davranışlarıyla örnek bir çocuk, örnek, vefalı ve duyarlı bir eş, hassas bir baba, narin bir dede ve örnek bir akraba olarak bizlere ışık tutmaya devam etmektedir.