Bedenin Oruçla Yolculuğu: Çamurdan Tapınağa

26 Temmuz 2010

Aydınlık yüzüyle gelen Ramazan bir "ruh şöleni"dir. Ruhun aslına rücû etme; Allah'a dönme vaktidir. Çünkü o ruhlara Râb kendi ruhundan üflemişti:
 

Ramazan

Yâ Rab, şu muazzam Ramazân hürmetine,

Kaldır aradan vahdete hâil ne ise.

Yâ Rab, şu asırlarca süren tefrikadan

Artık ezilip düşmesin ümmet ye'se

Mâdâm ki verdin bize rûh-ı nevîn

Yâ Rab, daha bir nefha-i te'yîd insin.


(Mehmed Akif Ersoy)

Çamurdan beden oruçla yoğrulmuştur. Dönüşüm başlamıştır. Ruhun dönüşü(mü) bedeni de beraberinde sürükler. Şimdi oruçlu bedenlerin her biri birer tapınaktır. Ten kendini ruha teslim ettiğinden artık "insan olma" fırsatına ermiştir:


İnsan ve Oruç

Oruç, ruhun sesi gelir her yıl

Gümüş topuklarını dokundurur kalbimize

Vücut dönmeğe başlar bir tapınağa kurban gibi

Yapılır örtülür uçurumları yakan dualardan

Ten ruhun avuçlarının içinde

Hilkat günlerinin yeniden oluşun terlerini döker

İnsan gecesini değiştirir gündüzüne erer

Bir mevsime döndürür zamanı hiç değişmeyen

İnsanın olma vaktidir bu erme fırsatı

Ruh emzirir anne gibi yeri göğü fecri

Yeni bir insan gelip nöbete duracaktır

Eskisi çürümüş bir heykel gibi devrildiğinden

Ey oruç, diriltici rüzgâr, İslam baharı

Es insan ruhuna inip yüce ilham dağından

Kevser içir, âbıhayat boşalt kristal bardağından

Susamış ufuklara insan kalbinin ufuklarına


(Sezai Karakoç)

 

Ezanlar imsaktan iftara bu kutlu yolculuğun müjdecisi, kandiller yola çıkan ruhların rehberidir. Bir tepeden ezanla işaret verilir; diğer tepeye nurların inmesi için:

 

Ramazan Akşamı

 

İftar topu aksedince İhsâniye'den

Seslendi ezanlarım, Süleymaniye'den

Altında ve üstünde yanıp bin kandil

Nûr indi civâra Nuûruosmaniye'den


(Arif Nihat Asya)

Yola düşenlerden geri kalanlar da vardır.   Tenha sokaklarda oruçsuz ve neşesiz, gidenleri seyretmektedir biri. Ruhu "gurbet akşamı"nı yaşadığından hüzünlüdür ancak onun da başka bir tesellisi vardır:


Atik Valde'den İnen Sokakta

İftardan önce gittim Atik-Valde semtine,

Kaç def'a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,

Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti

Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;

Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,

Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;

Bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları

Az çok yakından sezdiriyor top ve iftarı.

Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün;

Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.

Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,

Bir nurlu neş'e kapladı kerpiçten evleri.

Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!


Tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş'esiz.

Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı

Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.

Bir tek düşünce oldu tesellî bu derdime;

Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:

"Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;

Madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür."


 


(Yahya Kemal Beyatlı)
 

Yolculuk bilinmeze doğrudur.  Geceler sıralandıkça bilinmeze biraz daha yaklaşılır. İlahî kaynaktan alınan ilhamla tapınaklardan bereketli çeşmeler akmaya başlar:


Bu Ay

Karagöz seyri değil, gözyaşı dökme ayı;

"Bilinmez"i bilirler, bilseler ağlamayı...


(Necip Fazıl Kısakürek)
 

Nahif bedenler en çok bu yolculukta secdeye gider. Ulu bir mabede Mevlâ'nın iltifatıyla mağfiret iner; çünkü huşû hulus ve hürmetle O'na dönülmüştür:


Ramazan

Tâ çocuklukta mâh-ı gufrânın

Şöyle bir levha-i mutahharda

Bana manzûr olurdu timsâli

İçim samt u sükûn ile mâlî

Ulu bir ma'bed-i münevverede

Nazar-ı iltifâtı Mevlâ'nın

Mün'atıf sâyegâh-ı minberde

Bir vücûd-ı nahîf ü bî-tâbe

Ki darâ'atle ser-be-hâk-i sücûd

Leb-i hâmûşu lerze-nâk-i durûd

Öyle bîgane rahât u hâbe

Bir ümîd-i cinânla perverde

Muttasıl zikr eder ibâdet eder

Bin huşû' u hulûs u hürmetle

Her sücûdunda çeşm-i Hak-bîni...

Sıyırıp perde perde zulmetini

Sermedî bir safâ-yı ru'yetle

Seyr-i firdevs-i mahremiyet eder


(Tevfik Fikret)

Kutlu yolculuğun bitiş vakti gelmiştir. İnananların yüzlerinde gelecek zamanların yolculuklarının tebessümü ve hüznü bir aradadır:


Yine firkat nârına yandı cihân

Hasretâ gitti mübârek Ramazan

Nûruyla bulmuştu âlem yeni cân

Firkatâ gitti mübârek Ramazan


İndi Kur'ân sende ey nûru güzel

Leyle-i Kadrinde ey kadir güzel

Gitti ey tehlîl ü tekbîri güzel

Elvedâ gitti mübârek Ramazan


(...)

Cem olup Hakk'a münacât edelim

Nûr-ı Kur'ân ile doğru gidelim

Bilmedik kadrin Niyazî nidelim

Pek yazık gitti mübârek Ramazan

(Niyazî-i Mısrî)  

Zamanı mekânı ve bedenleri dönüştüren Ramazan artık gitse de, yolculuk bitti sanılsa da söylenecek son bir söz, edilecek son bir dua daha vardır:

 

"Alnımız secdede bulsun bizi her lahza ezan

Ve hazin ömrümüzün her günü olsun Ramazan"

Zikrimiz Arş'-ı geçip fecre kadar yükselsin

Mâveralardan ümîd ettiğimiz ses gelsin

(Faruk Nafiz Çamlıbel)