Benim Derdim Kaçıncı Sırada

Kendimizi çok köşeye sıkışmış hissettiğimiz anlarda diyelim ki elinizi açtınız, bütün yürek yanıklığınızla dua ediyorsunuz. Tam o anda benim aklıma şu düşünce geliveriyor: "Şu anda dünyada Allah'ın huzurunda el açanlar arasında, benim duam önem sırasına göre acaba kaçıncı sırada? Dertler sıraya dizilip, mesela beş binden sonrasının bir önemi yok, burdan sonrası şımarıklık dense benimki kim bilir kaç elli binin içine girer?"

Ben bunu derken “öyle hissettiğinizde dua etmeyin, şımarıklık yapmayın” demiyorum. Sadece "dünyada en kötü durumda kendinizi zannetmeyin; dünyayı kendi dünyanızdan ibaret sanmayın" diyorum. Sahabe-i Kiramın her sıkıntısını Cenab-ı Hakk’a arz ettiğini biliyoruz. Ufak tefek şeyler için Allah'a dua edilemeyeceği fikri şeytanın tuzağıdır. Çünkü Rabbimiz katındaki bütün değerimiz dua eden bir kul oluşumuza bağlı: De ki: Duanız olmasa Rabbim sizi ne yapsın. (Furkan/77)

Dua etmeye devam edeceğiz ama bir taraftan da bileceğiz ki dünyanın en acınası insanı biz değiliz. Hele de bu zihinsel empatiyi başkalarının dertleriyle ilgilenerek, hayır çalışmalarında bulunarak icraata dökebilirsek bunun tam bir terapi olacağını söylüyor "verme terapisi" üzerine çalışanlar.

Hz. Musa (as)’yı hatırlayın. Medyen’e gittiğinde bir ağacın altında oturup “Rabbim, şu anda bana yapacağın her yardıma benim ihtiyacım var” dediği anda, Allah'ın yardımının ona hangi yolla ulaştığını hatırlayın. Kendisi o güne kadar yaşadığı en sıkıntılı gününde çaresizlik içinde Allah'a sığınmışken yardıma muhtaç iki kadın görmüştü. Olayın devamını Kasas Suresi'nden okuyabilirsiniz. Orada bize anlatılan şudur: Siz yardıma muhtaç olduğunuz bir anda yardıma muhtaç birisi karşınıza çıkarılarak size yardım ediliyor. Hz. Musa (as) "şu anda asıl benim yardıma ihtiyacım var, bir de onlarla uğraşamam" dese Allah Teâlâ'nın onu Şuayb (as)’la tanıştırma fırsatını geri tepmiş olacak.

İşte böyle.. Kendi sıkıntımıza aşırı odaklanıp, etrafımızı göremeyecek kadar 'ben'imizle meşgul olduğumuzda kim bilir ne fırsatları kaçırmış oluyoruz.