Bir Mümini Sevindirmek

25 Aralık 2009

Bir çok rivayeti bulunan Hadîs-i Şerîf'in sıhhati konusunda en küçük bir endişe söz konusu değildir. Bu da hadisin taşıdığı mesajın, insan ve toplum hayatı bakımından öneminin dolaylı bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Hadiste yer alan "nefes aldırır", "önünü/yolunu açar", "rahatlatır", "kurtarır", "sevindirir" anlamlarına gelen farklı kelimeler, aslında Müslüman'ın başındaki sıkıntının küçük veya büyük olduğuna bakılmadan bir şekilde giderilmesini sağlamayı veya böyle bir neticeye vesile olmayı değişik anlamlarla ortaya koymaktadır.

"Sıkıntı" diye tercüme ettiğimiz hadisteki "kürbe" kelimesi, insanın adeta nefes almasını zorlaştıran, teneffüs yollarını tıkayan maddeye ve verdiği rahatsızlığa benzetilmiştir. Bu durumun giderilmesi de kişinin "nefes almasını sağlamak", adeta sıkıntı içindeki kişiyi yeniden hayata bağlamak gibi fevkalade önemli bir işlem olarak takdim ve takdir edilmiştir. Böyle bir işlemin, zorluğu veya kolaylığı ya da basit bir şekilde yerine getirilmiş olması değil, bizzat bu ilginin kendisi ve rahatlatmanın gerçekleştirilmiş olması önemli görülmüş ve gösterilmiştir.

Küçük bile olsa bir üzüntü, keder, güçlük ve sıkıntı bazı insanlar için önemli ve büyük görünür. Böyle bir durumda onlara yardımcı olmak da aynı şekilde önem ve anlam kazanır. Bizim hiç önemsemediğimiz bazı şeyler, başkaları için çok önemli ve pek öncelikli olabilir. Sıkıntıyı, onu çekene göre değerlendirmek gerekir.

Öte yandan hadisimiz, Müslümanlar için büyük önem taşıyan ahlâki kural ve edepleri bir arada toplamış uzunca bir rivayetin başında yer almaktadır. Bu durum İslam ahlakının "yaratıklara şefkat" diye tanımlanan bölümünün açılım noktasına işaret etmektedir. Ayrıca çok önemli bir noktayı, yani bir mümine yardımcı olmak için, onun mümin olma niteliğinin yeterli olduğunu belirlemektedir. Esasen bir başka hadisten öğrendiğimize göre Müslüman zalim de olsa, onun "mümin kardeş" olma özelliği devam eder. Nitekim sevgili Peygamberimiz:

- "Zalim de olsa, mazlum da olsa kardeşine yardım et." buyurmuştur. Kendisine sormuşlar:

- Mazlum kardeşe yardımı anladık, fakat zalime nasıl yardım edeceğiz?

Hz. Peygamber bunun üzerine:

- "Onu zulmünden vaz geçirirsiniz. Bu da ona yardımdır." (1)  buyurmuştur.

Dolayısıyla günahkar ve fâsık da olsa mümin, öteki müminlerin ilgi alaka ve yardımlarına layıktır. Bu, asla bir ayırımcılık ve kayırma anlamına gelmez. Çünkü "kardeşlik" kavramının dayanağı nasıl "ortak iman" ise, bu alaka ve yardımlaşmanın gerekçesi de müminin iyiliği, dürüstlüğü ya da hata ve günahları değil, imanıdır. Hadisteki "mümin" veya "Müslim" kayıtlarının mutlak olarak zikredilmiş olması bunu göstermektedir. Zira "mutlak kemaline masruftur" yani herhangi bir kayda bağlanmamış ifadeler, genelliği içinde değerlendirilir.

Hadisimizin devamında "bir Müslüman'ı sevindirme" işlemine bir anlamda örnek verilmek üzere "borcuna sıkışmış olana süre tanımak, borcun bir kısmını ya da tamamını bağışlamak " vs. gibi rahatlatıcı davranmaktan ve Müslüman'ın ayıbını örtmekten bahsedilmekte ve bunların karşılıklarının da yine ahirette aynı cinsten görüleceği bildirilmektedir. Sonunda da "Kişi din kardeşine yardımda bulunduğu sürece Allah Teâlâ'nın da o kuluna yardım edeceği" duyurulmaktadır.

Dünya-Ahiret Sıkıntısı Farkı

Burada dikkatten uzak tutulmaması gereken bir başka nokta da "dünya sıkıntılarından" kaydıdır. Zira dünya nasıl fâni/sonlu ise, "dünya sıkıntıları" da neticede gelip geçicidir. Temel niteliği ve konumu geçicilik olan herhangi bir sıkıntıyı bir Müslüman'dan gidermenin karşılığı, bâkî/sonsuz olan ahiret sıkıntılarının birinden kurtulmak olarak bildirilmiştir. Yani dünyada bir mümini sevindirenin elde edeceği karşılık ahirette sevinmektir. "el-Cezâ min cinsi'l-amel= Karşılık, amelin cinsindendir." sevindiren, sevindirilir. Pek tabiî olarak böylesi güzel bir sonuca kavuşmak, ahirete inanan ve hesap kaygısı taşıyan herkesin emeli ve arzusu olmak gerekir.

Küçük ve önemsiz sayılan herhangi bir sıkıntıyı mümin kardeşinden herhangi bir yolla gidermek de bir iyilik ve "ihsan"dır. "İyiliğin karşılığı da ancak iyiliktir."(2) Ayrıca Allah Teâlâ: "Kim bir iyilik getirirse, ona getirdiğinin on katı vardır" (3) diye ahiretteki iyiliğin ölçüsünü de bildirmiş bulunmaktadır.


1) Buhârî, Mezalim 4, İkrah 7; Tirmizi, Fiten 68.

2) er-Rahmân (55), 60. 9) el- En´âm (6), 160.

3) Bk. el-Bakara (2), 216.