Burası Okçular Tepesi

19 Temmuz 2016

Okçular Tepesi, Muhammedî şuurun taşa kazınmış hatırasıdır. Nebevî sezişin, ateşli telaşlar arasından ruhumuza serince dokunuşudur. Ölüm kalım derdinden öte dertlerle dertlenmenin sarp yokuşudur. Var yok arası kaygılardan vazgeçişlerin kuyusudur.

Okçular Tepesi, sebep sonuç zincirinin üzerinde durma savaşıdır. İnsanın yeryüzündeki varlığının olağan sonuçlardan fazlası ettiğine yeniden iman etme sınavıdır. “Peki ya...” tereddütlerinin düştüğü yerdir. “Ama”lı, “eğer”li tüm şartlı cümleleri yırtan asil bir sessizliktir. Hasbî olup “emrolunduğu gibi dosdoğru olma”nın, hesabî olup “ölçüp biçme”lerden ayrışma eleğidir. Okçular Tepesi, “imkânsız iken mümkün olan” insanın mümkün olmayana inanıp inanmadığını yazma sayfasıdır. Okçular Tepesi, kıyamet koparken bile fidan dikme ümidinin zirveleşmesidir.

Bir daha hatırlayalım. Demişti ki Hz. Peygamber Uhud Savaşı’nın öncesinde: “Savaşı kesin olarak kazandığımızı görseniz de, savaşı hepten kaybettiğimizi görseniz de, bu tepeyi terk etmeyin.” Bu uyarının tüm zamanlara düşen tercümesi şöyle olmalı: “Sonuca kesin olarak ulaşsak da, sonuca asla ulaşamayacak olduğumuz anlaşılsa da, görevinizin başında olun. Çünkü siz zaferden değil seferden sorumlusunuz. Çünkü siz varıp varmamakla değil yürüyüp yürümemekle sınanıyorsunuz. Çünkü siz elde ettiğiniz sonuçla değil, sonuca gidiş üslubunuzla tartılacaksınız.”

Okçular Tepesi, sonuçları hesaba katmadan an içinde özgece var olmanın adıdır. Tüm kesinleşmeleri yırtıp atan, alışkanlıkların paslı perçinlerini koparan bir terbiyenin elinde yoğrulmadır. “Oldu bu iş” deyip gevşememe sorumluluğudur. “Yenildik, bitti her şey” diyenlere kanmama, vazgeçmeme azmidir. Küllerinden dirilme mitlerini eskiten gerçek bir diriliştir. Sahici kıyamın hiç susmayan gayretidir.

Allah’a tutunarak ayağa kalkmanın yeryüzü sayfasındaki ıslak imzasıdır. “Yenilgi yenilgi büyüyen” zaferlerin dölyatağıdır. Yatay düzlemdeki tüm koşturmaları iptal eden, tüm mesafeleri yok sayan, asil direnişin ve dikey duruşun izdüşümüdür. “Göğe bakma durağı”dır.

Cümle kaybedişleri göze aldıran tarifsiz bir ganimeti bulmanın sevinci; görünmez bir serveti bilmenin sükûnetidir. Allah’la olmaktır. Allah için olmaktır. Allah’a kalmaktır.

Bilinen en büyük zaferleri, en şaşalı kazanımları hafife alan eşsiz kazanımın itirafıdır. Helal kazancı için bile eğilmemenin adıdır. Varlık karşısında ömürlük bir oruçtur. Yenmeyi de yenilmeyi de eşit gören soylu bir denklemin içinde yer almaktır.

Allah’a tutunarak ayağa kalkmanın yeryüzü sayfasındaki ıslak imzasıdır. “Yenilgi yenilgi büyüyen” zaferlerin dölyatağıdır. Yatay düzlemdeki tüm koşturmaları iptal eden, tüm mesafeleri yok sayan, asil direnişin ve dikey duruşun izdüşümüdür. “Göğe bakma durağı”dır.

Okçular Tepesi’nin bekleyenleri kaybettiler, doğrudur. Nebevi tembihi unuttular. Duymadılar arkadaşlarının ısrarlı çağrılarını. O sınavın bir kez kaybedildiğinin önümüzde şimdi hatıra olarak durması, bir daha asla kaybetmeme çabasında olalım diyedir. Hem sınavı kaybedenlerin ‘büyük’ olması, bize sınavın büyüklüğünü göstermek içindir. Kazanılması kolay olmayan sınamalardan geçtiğimizi hatırlatmak içindir. “Koyu gece”lerin ardında saklı ‘Dûhâ’nın doğumuna sancılı anne olmaya hazırlamak içindir bizi.  

Okçular Tepesi, kendini Allah’a nispet etmenin zeminidir. “Yakîn gelinceye kadar” Allah’a itaat ile sabretmenin seccadesidir. Evimizdir, sokağımızdır, meydanımızdır, şehrimizdir, ülkemizdir. Kalbimizdir. Kazanıp kaybetmekle sınanan gönlümüzün başköşesidir. Topyekûn yeryüzüdür.

Okçular Tepesi, şimdi burasıdır.