Camilerde Kurulan Sergiler

"Ramazanda büyük selâtin camilerinin avlularına ve özellikle Hazret-i Halid, Fatih Sultan Mehmed, Sultan Beyazıd, Ayasofya Camilerinin avlularına sergiler kurulurdu. Bu sergilerde tesbihçiler tesbihleri ve sahaf denen kitapçılar, çeşit çeşit nefis mesâhif-i şerifeleri el yazması ve nüshası çok değerli ve nadir olan nefis kitapları geçici olarak avluya getirdikleri camlı dolaplara koyarlardı. Gelenlerin oturması için cami avlularında geçici olarak dükkan şekline sokulan yerlerde eski maden saksonya ve çini avanîleri bazılarında çok hoş ve tuhaf eşyalar, diğerlerinde nefis şallar, kumaşlar bir kısmında da türlü çubuk takımları teşhir edilirdi. Avlular da böyle rağbet gören daha birçok şeyle donatılmış olurdu. Bir tarafta da çorbalara ekmek için çeşitli baharat sergilenir, Kur'ân-ı Kerim okunurken yakmak üzere ödağacı, kurs, anber kabuğu gibi buhurlar tablalar ütünde ağzı pamukla kapatılmış olan çok sayıda küçük şişiler içinde bumbar denilen yemekle beraber yenen hardallar, iftarda oruç bozmak için hurma ile çeşit çeşit baharlı elvan renk şekerler bulundurulurdu. Yine bu cami kapılarının dışında tablalarda çeşit çeşit simitler çörekler en ala Ramazan pideleri yer alırdı.

Ramazanlarda camiye gelen vüzera ve kübera ile her sınıf halk, mali kudretine göre camilerde bulunan hafızlara kıraat sonunda gizlice uygun atiyyeler dışta cemaatin para yardımını bekleyen fukaraya sadakalar, rastlarsa kimsesiz çocuklara "şeker parası" namıyla para verir, cami dışında simit, çörek alır, hoş sözlerle gönüllerini yaparlardı. Camilerde rastlaşan ahbaplar birbirlerini iftar yemeğine davet eder, çoğu misafirlerini camiden beraberinde evine götürürdü. Kübera da camilerdeki hafız ve vaiz efendileri ağaları vasıtasıyla akşam iftar etmek üzere konaklarına davet eder ve dönüşlerinde de atiyyeler verirlerdi. Gündüz vüzera ekabir-i rical memurlarla meşhur zevat bir müddet camide kalır, hafız ve vaizleri dinler, herkes gibi caminin maksure tabir olunan parmaklıklarla bölünüp ayrılmış yerlerinde kendi kendine Kur'ân-ı Kerim okuduktan sonra cami avlusuna çıkar, evvelce anlatılan sergi denen meşheri nefaisi dolaşır, sonra oturup biraz vakit geçirir alış veriş etmiş olmak için sergiden de bir şeyler  satın alırdı. Vüzera ve kübera Ramazan keyfi ve oruç haliyle gözlerine her şey hoş göründüğü için pek çok eşya satın alırlardı. Her seferinde üç beş bin kuruş harcadıkları bile olurdu. Bu arada rastladıkları yoksul kişilere ağaları aracılığı ile gizlice yeterli miktarlarda atiyyeler vererek taltif ederlerdi. Küberanın camide ve sergilerde birlikte oturmaları pek çok sebeple de önemli idi. Vüzeradan olup azledilmiş bulunanlar oralarda gördükleri ekabir sınıfından memurlarla gayr-i resmi görüşmelerinde açık olan veya açılacak olan memuriyetlere tayin edilmelerini hatırlatırlardı, tayinde bu buluşmanın etkili olduğu görülürdü. Ramazan günlerinde küberadan servet erbabından olanlar ikindi namazından evvel, bazıları da ikindi namazından sonra Bedestan denen çarşıya gider, oradaki dükkanlarda vakit geçirmek üzere otururlardı. Bedestan'da çok nefis ve kıymetli eşyalar bulunur ve dükkanlarda teşhir edilirdi. Her gün dükkan sahipleri bunları güya hariçten satılmak üzere getirilmiş gibi tellallara vererek müzayedeye çıkarır, Bedestan'da oturan küberaya, müzayededen çok ehven alıyormuş intibaını vererek pek fahiş ve yüksek fiyatlarla satarlardı. Fukaradan olan tellallar da bu işten nasibini alır, hayır dualar ederlerdi. Hatta darda kalan kimseler de bazı eşyalarını satarken, küberanın bu satışlara gösterdiği rağbetten istifade ederlerdi."


(Abdülaziz bey, Osmanlı Âdet, Merasim ve Tabirleri, İstanbul 2000, s. 251)