Denendiğimiz Konulardan Biri: Peygamber'e Saygı ve İttiba

09 Ağustos 2012

Hayatı ve ölümü; insanı imtihan etmek, bu imtihanı da onda var olan kapasiteyi ortaya çıkarıp geliştirmek ve insana kendini tanıtmak için yaratan Rabbimiz, bu imtihan süreci boyunca bizi nelerle deneyeceğini Kelam-ı Kadim'inde yeri geldikçe açıklamıştır. Yani imtihanımızın soruları önceden bellidir. Sorular verilmiş, cevaplar öğretilmiş, her türlü kolaylığa rağmen hâlâ başaramama korkusu yaşayanlara kopya çekmenin de serbest olduğu (dinde taklidin yerine göre müsaade edildiğini düşünürsek) bildirilmiştir.

İmtihan konuları arasında, başta her bir kişiye kendine göre verilen nimetlerle (Enfal/28, Zümer/ 49, Teğabün/ 15, Cin/ 16–17) dünyanın süs ve ihtişamı (Taha/ 131, Al-i İmran/ 14) gelir. Elbette yalnız nimetlerle değil, felaket ve sıkıntılar (Bakara/ 214), açlık, korku ve mahrumiyetlerle (Bakara/ 155–156) de denenir insan. Yalnız hayatın getirdiği olaylar değil, dinin emir ve yasakları (Bakara/124, Maide/48–49) da birer imtihan konusudur hem peygamberler hem de bizler için. İç dünyamız ise başkalarına verilen üstünlüklerle (Nisa/ 32, En'am/ 52–53, Kasas/ 79–82, Zümer/ 49) denenir. Bütün imtihanlarımızda şeytan (Araf/ 16–17, Hac/ 53) hep kaybetmemiz için uğraşır ve bunu da genellikle önümüze çeşitli çeldiriciler koyarak yapar. Savaş ve cihatla (Muhammed/ 31) denenmek de dünya imtihanımızın bir parçasıdır.

Yalnızca sıradan insan değil başta peygamberler olmak üzere bütün seçkin kullar da denenirler (Bakara/ 124, En'am/ 112–113, Taha/ 40, Neml/ 40, Saffat/ 103–106, Sad/ 24). Ateşten geçmeden altın, altın olmaz ya işte onların imtihanı en büyük saflaştırmayı hedeflediği için hepimizden daha ağırdır (Tirmizi/ Zühd,57).

Peygamberlerin muhatapları olan çağdaşlarının (iman ettikleri takdirde elde edebilecekleri muhtemel fazilete mukabil) sonra gelen ümmetlerinden farklı olarak çok özel bir imtihanları var ki o da kendileri gibi bir insan olarak tanıdıkları hatta çoğu zaman da toplumsal konumundan ötürü küçük gördükleri birinin birden bire kendisine uyulması gereken en önemli lider (peygamber) olarak karşılarına çıkıvermesidir. Her toplumda bu durum inkârcıların peygamberleri kabul etmeme gerekçelerinden biri olmuştur. Onlar Allah'ın göndereceği elçinin kim olması gerektiğine kendileri karar vermeye kalkıştıkları için kaybettiler (Furkan/ 20).

Bunlara ilaveten denendiğimiz bir konu daha var ki eğer onda başarılı olursak bu başarı diğer bütün imtihanlarımızda nihai zafer için bize yardım edecek. Bu imtihan peygambere ittibada samimiyet imtihanıdır. Peygamberlerin tamamı, bizim başarı yolumuzu açan ve bizzat Allah Teâlâ tarafından sınamalardan geçtiği tescil olunan örnek insanlardır. Peygamberlere ve onlar içinde de örnek almaya kalktığımızda bunu nasıl yapabileceğimizin bilgisine en güvenilir şekilde ulaşabileceğimiz son peygambere içtenlikle tabi olmak, yolumuzu onun yoluna uydurmak (sünnete ittiba) dünya imtihanımızı geçmenin en güvenilir yoludur.

O’nun bir emrine muhalefet koskoca bir savaşın kaybedilmesine sebep olmuş ve Allah mü'minlere verdiği desteğini çekivermiştir. Âl-i İmran Suresi 152 ve 153. ayetlerde anlatılan bu hengâmede Peygamber’in emri, dünyalık arzusunun bu emre itaate baskın çıkması ve emre muhalefet; bunun üzerine Allah'ın desteğini çekmesi ve bozgun; kendi sebep oldukları bozgundan sonra Peygamber’in ısrarlı çağrılarına rağmen O’nu savaş meydanında terk edip kaçma ve bunun üzerine Allah'ın onları derin bir kederle cezalandırması anlatılır:

وَلَقَدْ صَدَقَكُمْ اللَّهُ وَعْدَهُ إِذْ تَحُسُّونَهُمْ بِإِذْنِهِ حَتَّى إِذَا فَشِلْتُمْ وَتَنَازَعْتُمْ فِي الْأَمْرِ وَعَصَيْتُمْ مِنْ بَعْدِ مَا أَرَاكُمْ مَا

تُحِبُّونَ مِنْكُمْ مَنْ يُرِيدُ الدُّنْيَا وَمِنْكُمْ مَنْ يُرِيدُ

الْآخِرَةَ ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْ وَلَقَدْ عَفَا عَنْكُمْ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ

إِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُونَ عَلَى أَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ فِي أُخْرَاكُمْ فَأَثَابَكُمْ غَمًّا بِغَمٍّ لِكَيْلَا تَحْزَنُوا عَلَى مَا فَاتَكُمْ

وَلَا مَا أَصَابَكُمْ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ


"Allah size yaptığı yardım vaadini gerçekleştirdi: O’nun izni ile o düşmanlarınızı kırıp geçiriyordunuz. Allah’ın, size arzuladığınız galibiyeti göstermesine kadar, böylece bu vaad yerine geldi. Ama sonra siz isyan ettiniz, verilen emir hakkında çekiştiniz, yılgınlık gösterdiniz. O esnada kiminiz dünya menfaatini istiyordu, kiminiz ahiret mükâfatını. Sonra Allah sizi denemek için, onlara karşı size verdiği desteği geri çekti, bozguna uğradınız.

Bununla beraber sizin kusurlarınızı bağışladı da. Zaten Allah müminlere bol lütuf ve inayet sahibidir. O vakit siz savaş meydanından hızla uzaklaşıyor, dönüp hiç kimseye bakmıyordunuz. Peygamber ise peşinizden sizi çağırıp duruyordu. Bunun üzerine Allah, keder üzerine keder vererek sizi cezalandırdı.

Allah’ın sizi affetmesi, gerek elinizden gidene, gerek başınıza gelen felakete esef etmemeniz içindir. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır."


Her toplumda bu durum inkârcıların peygamberleri kabul etmeme gerekçelerinden biri olmuştur. Onlar Allah'ın göndereceği elçinin kim olması gerektiğine kendileri karar vermeye kalkıştıkları için kaybettiler.


Sadece savaş gibi vahim durumlarda mı itaat ve saygı ile deneniyoruz peygamberlere? Elbette hayır.  Hayatın her anında onlara gösterdiğimiz saygının aslında Allah'ın seçimine gösterilen saygı olduğu bilinciyle davranmak da peygamberlik kurumu karşısında yaşadığımız bir imtihandır. O’nunla birlikte yaşayan, komşuluk, arkadaşlık gibi her türlü insani ilişkiyi sürdürürken günlük konuşmalar sırasında bile O’nun huzurunda seslerini yükseltmemek hususunda ikaz edilen sahabe nasıl bir imtihandan geçmişti Peygamber’e saygı ve itaat konusunda? Hiçbir konuda, o kadar ki sıradan bir konuşma içerisinde sesini ondan yüksek çıkararak dahi olsa onun önüne geçmemeleri doğrudan Allah tarafından emredilmiş ve bu hususta kalplerindeki takvanın denendiği açıkça dile getirilmiştir.  Üstelik de bu konuda yapılacak bir saygısızlığın Allah katındaki bütün iyi amellerimizi hiçe çıkaracağı bildirilmiştir. (İslam akaidinde insanın bütün iyiliklerini iptal eden tek davranışın inkâr olduğunu hatırlayalım.)

İşte o ayetler: Hucurat Suresi 1–3

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ أَنْ

تَحْبَطَ أَعْمَالُكُمْ وَأَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ

إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَى لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ


“Ey iman edenler: Söz ve hareketlerinizde ileri gidip de Allah’ın ve Rasûlü’nün önüne geçmeyin. Allaha karşı gelmekten sakının. Allah her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.

Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamberin sesinden fazla yükseltmeyin. Birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi onunla da Öylece konuşmayın. Yoksa siz farkında olmadan bütün emekleriniz hiçe iniverir.

Peygamberin huzurunda seslerini ayarlayanlar var ya, işte Allah, içindeki takvayı ortaya çıkarmak için onların kalplerini sınamış ve onlar bu imtihanı başarmışlardır. Onlara bir mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.”