Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Dijital Ortamda Siyer Anlatım ve Öğretimi (Tespitler-Problemler-Teklifler)

24 Kasım 2010 Çarşamba Siyer / Siyer Yazıcılığı Hakkında


 Editör notu: Bu metin, Doç. Dr. M. Bahaüddin Varol tarafından 16-17 Ekim 2010 tarihlerinde İstanbul'da İSAM ve İSTAD'ın ortaklaşa düzenlediği "Türkiye'de Siret Yazıcılığı Sempozyumu"nda tebliğ olarak sunulmuştur.

Sonpeygamber.info'da yayımlanmasını istediğiniz sempozyum tebliği veya makalelerinizi info@sonpeygamber.info adresine iletebilirsiniz.

 

Konuşulan dilin sözcük sayısı sınırlı,
görsel imgelerin sözlüğü sınırsızdır.
                                                                                                                                            
 
Günümüzde dijital ortam aygıtlarının zaman ve mekana bağlı olmaksızın yaşamının her anında insanla birlikte olup onu her yönden kuşattığı dikkate alınacak olursa, dijital ortamın sınırlarını, etkisini ve sonuçlarını algılayıp tanımlayabilmek oldukça zor görünmektedir.
 
Teknolojinin insan aklını zorlayan bir hızla geliştiği çağımızda insan hayatının bundan çok yönlü olarak etkilendiği, bu etkiyle de hızlı bir değişimle karşı karşıya kaldığı gözlemlenmektedir. İnsan hayatının değişmeyen en temel ögesi ise öğrenme ihtiyacıdır. İnsanın kendisini ve çevresini algılayıp çözümleme, ilişkiler kurup sonuç çıkarma için bilgiye, bu bilginin kazanımını sağlayacak öğrenmeye ve bu öğrenimi gerçekleştirecek metod ve araçlara ihtiyaç duyduğu bilinen bir gerçektir. İnsan ile öğretilecek konu arasındaki etkileşimin onun anlayacağı düzeye indirgenmesine yardımcı olan her tür araç ve gereç eğitim teknolojisinin alanı içerisine girmektedir. Bu amaçla tebeşir ve kara tahtadan başlamak suretiyle eğitsel video ve sanal ortam yazılımlarına kadar çok geniş bir yelpazedeki araç ve gereçler bu amaçla kullanı-labilmektedir. Bundaki amaç ise öğrenmeyi kolaylaştırmak ve daha geniş kitlelere yaymaktır. Ancak ne var ki bir konunun insanlar tarafından aynı oranda ve aynı zaman aralığında öğre-nilmesini sağlayacak bir teknoloji henüz keşfedilmemiştir.  
 
Çağımızın teknik imkanları ve özellikleri eğitimde bir çok araç ve gereci kullanmayı gerekli kılmaktadır. Yeni teknolojiler, sağladığı imkanlarla kullanımını zorunlu hale getiriken karmaşık yapısı, kullanımının belli bir bilgi seviyesini gerekli kılması bunu engelleyen unsur-lar olmaktadır. Bu yeni imkanlar insana, konuya ve sunulacak ortamın özelliklerine göre fark-lılık göstermektedir. Bu nedenle bilgisayar yazılımları, eğitmenler, alıştırmalar, modellemeler, canlandırmalar, benzeşimler, çoklu ortamlar, hyper metinler, mini dünyalar, etkileşimli videolar, internet kaynakları, zeki sistemler ve sanal gerçeklik ortamları olmak üzere çok değişik şekillerde öğretim amacıyla kullanılmaktadır. Bu yazılım türleri de uygulanacak öğretim stra-tejilerine göre kendi içinde farklılık gösterebilmekte ve öğretimdeki etkinliği, öğrenci-yazılım etkileşiminin biçimine ve yoğunluğuna göre değişmektedir. Canlandırma ve benzeşim yazılımları, sorgulayıcı ve keşfedici etkinliklere imkan tanıyabilen yazılımlar olarak hazırlanabil-mektedir. Ancak ya yazılımın ya da bir öğretmenin benzeşimdeki bilgi ile öğrenci etkileşimini inşa edip yönlendirmesi gerektiği deneysel araştırmalarla tespit edilmiştir. Benzeşimleri ve canlandırmaları yoğun olarak kullanan çoklu-ortam yazılımları da birden fazla bilgi sunum biçimini aynı ekranda kullanarak veya aktararak başarılı sonuçlar almayı amaçlamaktadır. Öte yandan, üç boyutlu ve doğrudan etkileşilebilir görsel elementleri ağır basan sanal gerçeklik (sanal ortam/sanal dünya) yazılımları öğretim için, benzeşim ve çoklu ortam yazılımlarından daha avantajlı ve özelliklidir. 
 
A- Dijital Ortam ve Sınırları
 
Ana konumuz teknolojik gelişmelerin sunduğu imkanlarla Siyer anlatım ve öğretimine geçmeden önce kısaca “Dijital Ortam” ifadesini açmamız gerekecektir. Günümüzde ses ve görüntü teknolojisinin geldiği noktada elde edilen ya da sanal ortamda oluşturulan sesli gö-rüntülerin bilgisayar yardımıyla işlenerek belli formatlarda çeşitli aygıtlarda izlenebilmesine imkan veren ortamlara genel bir ifade ile dijital ortam denmektedir. Artık dünün teknolojisi diyebileceğimiz ve bugün demode olan şeritler ile teyp ve video kasetleriyle başlayan bu süreç bu gün gerçek üç boyutlu görüntü aygıtlarıyla insan aklını zorlayan sınırlara ulaşmıştır. Günümüzde dijital ortam aygıtlarının zaman ve mekana bağlı olmaksızın yaşamının her anın-da insanla birlikte olup onu her yönden kuşattığı dikkate alınacak olursa, dijital ortamın sınır-larını, etkisini ve sonuçlarını algılayıp tanımlayabilmek oldukça zor görünmektedir. Evlerimiz ve işyerlerimizin ayrılmaz parçaları haline gelen televizyon, bilgisayar, CD-DVD oynatıcı, medya oynatıcı, internet ve kablosuz bağlantı imkanları adeta bizi dijital ortamın bir parçası haline getiriken, hepimizin yanında olmadığı zamanda yaşam alanının dışına çıkmış gibi his-settiğimiz cep telefonları bizi dijital alanın tam ortasında ve tutsağı haline getirmektedir. Sü-rekli gelişim içerisinde olan cep telefonu teknolojisinin yukarıda saydığımız tüm aygıtların sunduğu imkanların hepsine cevap verebilecek bir noktaya gelmesiyle adeta bizi kendisine sıkı sıkıya bağlı hale getirmiştir. Kapsam alanı içerisinde ve sürekli bağlı kalınmasıyla bizi dijital alanın bir nesnesi haline getirmektedir. Her türlü dijital ortam formatlarını izleyebilme-nin yanında, görüntülü iletişime imkan veren 3G ve 4G teknolojisi ile çepeçevre kuşatmış durumdadır. Bu teknolojinin gelecekte nasıl bir şekil alacağını tahmin etmek ise mümkün değildir. Bugün gelinen nokta dün için nasıl imkansız ve gayri makul idiyse, gelecek de bu-gün için öyle olacaktır. Artık insanoğlu beyinlere yerleştirilecek çiplere ışınlamayla veri aktarımını, bir veya birkaç seanslık veri transferiyle bir gecede asırlık bilgiye sahip olmayı, bir operasyonla bir çok dili konuşup anlayabilmeyi, düşünür ve bekler hale gelmiştir. Konunun detayı ve beraberinde getireceği sorular bizim bu araştırmamız konusu dışında olduğu için bir kenara bırakarak dijital ortam aygıtları hakkında kısaca bilgi vermek istiyoruz. Burada belirtilmesi gereken diğer bir husus ise dijital ortam aygıtlarının özellikleri, kullanım alanları ve kitleleri etkilemesi yönleriyle farklılıklara sahip olduğu ve bu nedenle de ayrı ayrı incelenme-sinin gerekliliğidir. Hemen ifade edelim ki bir çok yönüyle birbirine bağlı olan teknolojik gelişmelerin en yaygın kullanım ve en etkili aracı haline gelen ve adeta başlı başına bir dünya olan İnternet alanı dijital ortamın en popüler ve etkili aygıtıdır. Biz internet ortamını araştırmamız dışında tutmak zorunda kaldığımızı belirtmemiz gerekmektedir. Zira bu alan çok daha geniş ve farklı bir çok araştırmanın konusu olabilecek genişliğe sahiptir. Bunun dışındaki diji-tal ortamlar ise kullanım alanları ve etkisi yönüyle sınırlılığı nedeniyle adeta internet karşısın-da varlığını sürdürme savaşı vermektedir. Bütün bu duruma rağmen dijital ortam aygıtları eğitim ve öğretimin en etkili araçları olma noktasındaki güçlerini muhafaza etmektedirler. 
 
B- Dijital Ortam (Multimedia Sistemleri)
 
Gelişen ve bize transfer edilen teknoloji kendi kavramsal çerçevesini de beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda son zamanlarda eğitim alanında sıkça kullanılan “Çoklu Ortam” (Multimedia) bunlardan birisidir. İki veya daha fazla ve farklı ortamın, sunumu daha etkili kılmak amacıyla birbiriyle bütünleştirilerek kullanılması anlamını ifade eden çoklu ortam, bu gün daha çok bilgisayar merkezli etkileşimli çoklu ortamları (Interactive Multimedia) niteler biçimde kullanılmaktadır.  
Bilgisayara dayalı bir çokluortam sistemi, en basit anlatımla yazı, grafik, fotoğraf, hareketli gerçek görüntü, canlandırma, ses ya da müzik biçimindeki farklı bilgileri yaratabilmeyi, depolayabilmeyi, iletebilmeyi ve gerektiğinde bu bilgilere yeniden ulaşabilmeye imkan veren bir teknoloji grubunu nitelemektedir. Bu tür bir sistemde yer alan bilgisayar, hem göste-rim aracı, hem yönetim aracı, hem de metin, grafik, resim ya da ses biçimindeki bilgilerin elde edilebileceği bir kaynak olarak kullanılmaktadır. Bu bilgisayar, metin, grafik, ses, resim gibi farklı biçimlerde olan ve farklı birimlerde depolanmış bulunan bilgileri basitçe birarada kulla-nıcıya iletmenin ötesinde, belleğinde bulunan özel bir yazılım yardımıyla etkileşimli bir dü-zende bu farklı bilgileri bütünleştirerek sunabilmektedir. Böylece, kullanıcılar önceden yapılandırılmış bir düzen ya da program içerisinde belirli bir konuya ilişkin ses, görüntü, şekil gibi birden çok duyusal uyarıcıyı gerçek ya da gerçeğe en yakın durumu yansıtan bir bütünlük içinde algılama imkanı bulabilmektedirler.  
 
Günümüzde farklı amaçlarla geliştirilmiş ve farklı teknolojik özellikler taşıyan birçok çokluortam sistemi bulunmaktadır. CD-ROM, etkileşimli CD, hypermedia, sanal gerçeklik, etkileşimli video, telekonferans hemen akla gelen bazı çokluortam sistem örnekleridir. Birçok gelişmiş ülkede bunların eğitimde kullanılması giderek yaygınlaşmaktadır. 
 
1- CD-ROM'lar (compact disc-read only memory) 
 
12 cm çapında, hafif plastikten üretilmiş, sağlam ve dış etkilere dayanıklı bilgi depolama ortamlarıdır. Çok miktarda bilgiyi depolayabilme ve üzerine kaydedilmiş bilgilere ko-layca ulaşabilme konusunda üstün kapasiteye sahiptirler. Lazer ışını ile plastik disklerin üzerine bilgilerin sayısal olarak kaydedilmesiyle üretilen CD-Rom'ların içindeki bilgilerin okun-ması da yine lazer ışını ile yapılmaktadır. Tek bir CD-Rom'un bilgi depolama kapasitesi 700-800 MB (Megabyte)’tır. Bu ise yaklaşık 250.000 sayfa yazıya eşittir. CD-Rom'ları ilk bakışta aynı gibi görünen ve günlük yaşamımızda sıklıkla karşılaştığımız müzik CD'lerinden ayıran tek fark, CD-Rom'ların yalnızca ses ya da müzik değil, yazı, canlandırma, hareketli görüntü ya da grafik görüntülerini de depolayabilir olmalarıdır. CD-Rom'ların bir başka önemli özelli-ği ise, yalnızca okunabilir diskler olmalarıdır. Başka bir deyişle, CD-Rom kullanan kişiler diskin üzerindeki bilgileri değiştiremez, silemez ya da yeni bilgileri kaydedemezler. 
 
Eğitimde değişik amaçlarla çok çeşitli CD-Rom’lar hazırlanmış ve yararlanılmak üze-re kullanıma sunulmuştur. Ansiklopediler, oyunlar, müzik, veri tabanları (Kütüphane ya da yayın dizinleri, kataloglar vb.), başvuru kaynakları (Sözlükler, haritalar vb.), etkileşimli çokluortam programları, etkileşimli öykü kitapları ve bilgisayar yazılımları ile diğer programlar bunlardan bazılarıdır. CD-Rom’ların eğitim açısından geniş kapasite, taşınabilirlik, dayanıklılık, düşük maliyet ve hız gibi avantajlarının yanısıra değiştirilmezlik, hasara karşı duyarlılık ve standart yokluğu gibi sınırlılıkları vardır. 
 
2. Etkileşimli CD’ler 
 
Etkileşimli CD’ler (interactive compact disc) müzik, grafik, yazı, canlandırma ve ger-çek hareketli görüntülerden oluşan ve temelde eğlence amaçlı olarak geliştirilmiş programları içeren disklerdir. Bu diskler de aynı CD-Rom’lar gibi, 12 cm çapında ve dayanıklı plastik malzemeden üretilmişlerdir. Ancak, CD-Rom’ların tersine, etkileşimli CD’lerin kullanılabilmesi için bazen bir bilgisayara bazen de yalnızca etkileşimli CD’leri işletmek üzere geliştirilmiş özel bir aygıt gereklidir. Bilgisayar teknolojisindeki büyük gelişme artık bu CD’ler için ayrı bir aygıt gerektirmemektedir. Günümüzde CD-Rom’lar etileşimli CD’lerin yerini almış durumdadır. 
 
3. Hypermedia 
 
Hypermedia metin, grafik, gerçek hareketli görüntü, canlandırma ya da ses biçimindeki farklı bilgi birimleri ile bu birimler arasında kullanıcının kolaylıkla hareket edebilmesine elverişli bağlantı imkanlarını içeren bilgisayar yazılımlarıdır. Bu tür bir yazılım, birbirini be-lirli bir sıra ile izleyen bir düzene sahip değildir. Hypermedia yazılımında bilgiler belirli bölümler altında toplanmıştır. Bu bölümlerin nasıl bir düzen içinde birbirleriyle ilişkilendirileceği ve bu ilişkilendirme sonucunda nasıl bir bütünün oluşacağı tamamen kullanıcının kararına bırakılmıştır. Hypermedia yazılımlarının bu özelliği, kullanıcılarına oldukça etkileşimli ve araştırmaya yönlenlendirici öğrenme imkanı sağlamaktadır. Hypermedia yazılımını kullanan bir öğrenci, yazılım içinde yer alan ve yazı, şekil, grafik, ses gibi farklı biçimlerde olabilen bilgileri yaptığı çalışmanın amaçları doğrultusunda önce keşfeder, daha sonra da bu bilgileri tamamen kendi yetenek düzeyi ve yaratıcılığı ışığında ilişkilendirir. Böylece öğrenci, belirli bir konuya ilişkin hypermedia programı hazırlamış olur. Öğretmenler de hypermedia’yı kendi programlarını oluşturmak ya da derslerinde kullanacakları öğretim gereçlerini hazırlamak üzere kullanabilirler. Microsoft office program ailesi buna örnek olarak zikredilebilir.
 
4. VCD (Video Compakt Disc), DVD (Digital Versatile Disc) ve Blu-ray Disc’ler
 
Standart CD’lerdeki verilerin format ve özelliklerine göre değişen isimlerden oluşan VCD, DVD ve Blu-ray Disc’ler özellikle görüntülü kayıtlar (videolar) için kullanılmaktadır. Bunların ilki olan VCD ses ve görüntüleri klasik sistemlere göre çok daha az kayıpla tekrar tekrar izlememize ve arşivlememize izin veren aygıtlardır. Bu format 352x288 piksel çözü-nürlükte, saniyede 25 kare oranında hareketli video standardıdır. Bunun görüntü kalitesi biraz yükseltilmiş olanı SVCD’dir.  Super Video Compact Disk anlamına gelen SVCD’yi sınıflan-dırma olarak CD ile DVD arasına bir yere yerleştirmemiz mümkündür. SVCD mevcut VCD yapısından iki kat daha kaliteli görüntü sunmaktadır. 
 
DVD, İngilizce “Digital Versatile Disc” sözcüklerinin baş harflerinden elde edilen bir kısaltmadır. Bu sözcükleri Türkçeye “çok yönlü kullanılabilen dijital disk” olarak tercüme etmek mümkündür. Görünüş olarak DVD’yi CD'den, yani ‘Compact Disc’ten ayırmak imkan-sız gibidir. Ancak kayıt kapasitesi olarak aralarında büyük fark vardır. DVD’nin kayıt kapasi-tesi, üzerindeki bilgi tabakalarının sayısına bağlı olarak değişir. DVD 4,7 Gigabyte veri kay-deden bir tabakaya sahiptir. DVD, yüzey üzerinde iki tabakanın üst üste oturmasından oluşur. Bu da 8,5 Gigabyte’lık bir kapasite demektir. Kaydedilen görüntülerin çözünürlüklerinin çok daha iyi olmasının yanında daha farklı özelliklerin de yüklenebilmesi DVD’leri tercih edilir kılmıştır. Ancak teknolojideki gelişmelere DVD’de dayanamamış ve yerini Blu-ray Disc’lere bırakmaya başlamıştır.
 
Mavi Lazer anlamına gelen “Blu-ray” aynı fiziki görüntüye sahip olmakla birlikte kapasite ve özellik olarak DVD’den çok farklıdır. Tek katmanlılarda 25 GB, çift katmanlılarda ise 50 GB’lık bir kapasite ile mevcut CD ortamının en gelişmiş ürünüdür. Günümüzde tam yaygınlık kazanmamış olan Blu-ray’ler yakın zamanda çokluortam CD’lerinin temeli olmaya aday görünmektedir. 
 
5. Etkileşimli Video 
 
Etkileşimli video (interactive video), video ve bilgisayar birleştirilerek oluşturulmuş bir çokluortam sistemidir. Bu çokluortamda video ve bilgisayarın kendilerine özgü güçlü yönleri öne çıkarılmış ve sınırlılıkları azaltılmıştır. Etkileşimli videoda, önceden kaydedilerek hazırlanmış video gerecinin sunumu bir bilgisayarın denetiminde gerçekleştirilmektedir. Geleneksel videoyla öğretim, programla öğrenci arasında etikleşime imkan vermez. Buna karşılık, etkileşimli video ile öğretim, öğrenciye görüntüleri izleyip sesleri dinlemenin yanısıra sunulan gerecin sunum hızı ile düzenini yönlendirebilecek tepki göstermeye de imkan vermektedir. Sistemdeki bilgisayar, hem ses ve görüntülerin sunulması için video birimini yönetmekte, hem de öğrencilerin tepki göstermelerini bekleyerek bu tepki doğrultusunda prog-ramın uygun bir yerden sürmesini sağlamaktadır. Öğrenciler, bilgisayar aracılığıyla sunulan öğretim programıyla etkileşime girmek için sistemin donanımına göre klavye, fare, çubuk kod okuyucu ya da dokunmaya duyarlı monitör gibi bir girdi birimini kullanabilmektedirler. 
 
6. Sanal Gerçeklik 
 
Sanal gerçeklik (virtual reality), bilgisayara dayalı etkileşimli çokluortam teknolojileri içinde hızla gelişmekte olan en yeni örneklerden biridir. Sanal gerçeklik, gerçek dünyaya ilişkin bir durumun bilgisayar tarafından yaratılmış üç boyutlu bir benzeri içinde, kullanıcının bu benzetim ortamını vücuduna giydiği veya eliyle kullandığı çok özel aygıtlar yardımıyla algı-layıp bu yapay dünyayı yine bu aygıtlar aracılığı ile etkin olarak denetleyebildiği sistemlerdir. Sanal gerçeklik uygulamaları, kullanılacılarına bilgisayar tarafından oluşturulmuş yapay bir dünyaya girebilme, orada çeşitli deneyimler yaşama ve orayı yönlendirebilme imkanı sağlarlar. Teknik olarak bir sanal gerçeklik sistemi, öteki çokluortam sistemleri gibi kullanıcının sistemle etkileşebilmesini sağlamak üzere bir sunum sistemi ve bir bağlantı sisteminden olu-şur. Sanal gerçeklik uygulamalarındaki sunum sistmeleri, bilgisayarda yaratılmış olan üç boyutlu yapay dünyanın görsel imgelerini görebilmesi ve seslerini duyabilmesi için kullanıcı kişinin başına başlığa benzeyen bir aygıtın takılmasını gerektirir. Bu aygıt kablolarla bilgisa-yara bağlanmıştır. Bu aygıtta, kullanıcının her bir gözü önünde sıvı kristal maddeden yapılmış birer ekranı içeren gözlük benzeri bir bölüm ile sesleri ileten kulaklık benzeri bir bölüm yer alır. Gözlük benzeri bölüm, kullanıcının hem görsel imgeleri üç boyutlu olarak algılayabilme-sini sağlar, hem de kullanıcının yaptığı baş hareketlerini bilgisayara iletir. Böylece kullanıcının başını çevirdiği yöne göre ekrandaki görüntülerin görünümü de değişir. Sanal gerçeklik uygulamalarında, kullanıcılar, içinde bulundukları yapay dünyada aynı gerçek dünyada oldu-ğu gibi hareket edebilirler. Sanal gerçeklik için geliştirilen bağlantı sistemleri bunu sağlamak-tadır. Sanal gerçeklik sistemlerinde kullanılabilecek farklı bağlantı sistemlerinin geliştirilmesi üzerindeki çalışmalar sürmektedir. Sanal gerçeklik, henüz eğitim uygulamalarında tam anlamıyla yerini almış bir teknoloji değildir. Bununla birlikte, bu teknoloji kullanıcıya sağladığı yapay gerçeklik ortamı ile gerçekte varolmayan bir deneyimi gerçekmiş gibi yaşayarak bu deneyimden en üst düzeyde yararlanabilme imkanını sunma kapasitesine sahiptir. İleride bu yapay deneyimlerden oluşan sanal eğitim programlarının geliştirilebileceği düşünülmektedir. Böylesi bir deneyimde, mesela öğrencilere yabancı dil öğretmek için, o dilin konuşulduğu bir ülkeye turist olarak gitmesi ve orada bir dizi olay yaşaması bir ders etkinliği olarak sulunulabilecektir. Sanal gerçeklik teknolojisinin eğitimde öğrencilerin kendilerinin yaşadık-ları deneyimlerle öğrenmelerini en üst düzeye çıkaracağını söylemek mümkündür. Hatta öğ-renciler, doğrudan eğitim amaçlı olmayan birçok deneyimi, mesela uzaya gitmeyi bu teknoloji aracılığıyla yaşayabileceklerdir. 
 
C- Görsel Okuryazarlık
 
Dijital ortam alanı daha çok görme duyusuna hitap eden bir özelliğe sahiptir. Bu ne-denle gerek medya yapımcısında gerekse medya izleyicisinde bazı donanımlara ihtiyaç vardır. Görsel sunumların başarısını doğrudan etkileyecek olan bu durum gözardı edilemeyecek ka-dar önemlidir. Yazılı sözcüklerin ve yazılı metinlerin anlamını öğrenmek nasıl gerekliyse, aynı şekilde görsel dilin bileşenlerini okumayı ve anlamayı öğrenmek de gerekmektedir. Gör-sel mesajları doğru olarak yorumlamak ve aynı zamanda böylesi mesajları oluşturmak amacıyla öğrenilen yetenek görsel okuryazarlık olarak adlandırılmaktadır.  İnsanlar içinde yaşa-dıkları dünya ile görsel, işitsel ve kitle iletişim araçlarının sunduğu dünyadan bir anlam çıkarmak, gösterilen enformasyonun ötesine gitmek, izlediklerine bir anlam vermek isterler. Bu bağlamda geleneksel okuryazarlığın yanı sıra, yeni iletişim teknolojilerinin gelişimine paralel olarak görsel okuryazarlık (visual literacy), medya okuryazarlığı (media literacy), sinema okuryazarlığı (cine-literacy), televizyon okuryazarlığı (tele-literacy) ve bilgisayar okuryazar-lığı (computer literacy) alanlarının geliştirilmesi yolunda son yıllarda kavramsal olarak yoğun çalışmaların olduğu gözlemlenmektedir. 
 
Görsel okuryazarlığın en temel ögesi “görme” olgusudur. Herhangi bir işlevsel ya da sanatsal metinde anlam, hem onu yapan hem de onu okuyan/izleyen tarafından, zihinsel süreçte karşılıklı dinamik bir etkileşimi ortaya çıkarmaktadır. Bu etkileşimin arka planı hem kültürel, hem toplumsal hem de tarihsel birikimlerle sürekli üretim halindedir. Günümüzde çevremizin çok sayıda ve değişik biçimlerde görsellerle kuşatıldığı düşünüldüğünde, onların da kendine özgü bir yapısı olduğu, dış gerçekliğe ve kültüre özgü görsel bir dil oluşturduğunu  söylemek mümkündür. Görsel iletiler bilindiği gibi, hemen algılanabilen düz anlamlarının yanında yan anlamları da yapılarında barındırırlar. Görsel metinlerde, ilk bakışta algılanmayan bu yan anlamların çözümlenebilmesi için, dilde olduğu gibi okunmasının da öğrenilmesi gerekmektedir.
 
Görsel algılamaya ilişkin bilginin beyindeki süreci üç aşama içermektedir. Görme ey-leminin biyolojik etkinliğinin ardından, zihinsel/psikolojik ve kültürel okumalara geçilmektedir. Görsel okuryazarlık etkinliğinin oluşması için öncelikle sağlıklı bir görme eyleminin oluşması ve imgenin retinaya düşmesi gerekmektedir. İmgenin zihinde dolaşması ve orada tanınması psikolojik etkinliktir. Zihinde beliren imgeye beynin daha önce öğrendiği ve biri-kim olarak sakladığı bilgiye ve kültürel alt yapıya göre anlam vermeye girişmesi görsel okumadaki son aşamaya işaret etmektedir. Bu bağlamda, görsel okuryazarlığın ilk ve en önemli aşaması ‘görsel algılama’dır.  
 
İnsan, görüş alanı içine giren ve kendi ilgisini çeken herhangi bir konu üzerine dikkatini odakladığında, çevresinde çelişen diğer ayrıntıları gözden kaçırabilmektedir. Bu durumda görüntünün tümü ilgiyi dağıtacak öğelerden temizlenerek, görsel iletişim dilinin temel öğele-riyle düzenlenmesi gerekir. Görsel öğelerle oluşturulan yaratıcı etkinlikler izleyicilere yeni bir gerçeklik sunmaktadırlar. Mesaj, eğer teknik ve başarılı biçimde sunulursa izleyeni inandırıcı-lığıyla etkileyebilir. Görüntüler aslında ilk bakışta sıradan görünürler. Basitten karmaşığa, somuttan soyuta, düz anlatımdan dolaylı anlatıma doğru bir değişim içerisindedir.  
 
Sanal gerçeklik, henüz eğitim uygulamalarında tam anlamıyla yerini almış bir teknoloji değildir. Bununla birlikte, bu teknoloji kullanıcıya sağladığı yapay gerçeklik ortamı ile gerçekte varolmayan bir deneyimi gerçekmiş gibi yaşayarak bu deneyimden en üst düzeyde yararlanabilme imkanını sunma kapasitesine sahiptir.
 
Konunun önemine binaen açtığımız bu başlıkta verdiğimiz bu kısa bilgilerden sonra Türkiye’de Siyer anlatım ve öğretimine dair dijital ortamla ilgili tespitlerimize geçebiliriz.
 
D- Türkiye’de Siyer’e Dair Dijital Ortam Örnekleri
 
1. Genel Durum
 
Teknolojik gelişmelerin yakından takip edildiği ülkemizde teknolojinin üretildiği ülke-lerle karşılaştırıldığı takdirde, teknoloji üretiminde olduğu kadar teknik altyapı ve bu teknolo-jinin etkili kullanımı konusunda oldukça geride olduğu görülmektedir. Ancak bu durum sadece Türkiye ile sınırlı olmayıp yeni teknolojiyi ithal eden tüm ülkelerin karşı karşıya kaldığı bir durumdur. Teknolojiyi üreten ülkeler bu teknolojiyi transfer ettikleri ülkelerde, bu teknolojiye bağlı bilgi tekniklerinin üretilmesini engellercesine o teknolojiyi etkisiz ve basitleştiren yeni teknolojiler ihraç etmektedirler. Bu durum hızına yetişelimeyen teknolojik gelişmelere bağlı üretim ve alt yapının kurulmasını engellemektedir. Bir örnek vermek gerekirse ülkemizde daha yeni basit animasyon ve çizgi film üretiminin başladığı bir dönemde, teknoloji devleri görsel özellikleri çok yüksek flash uygulamaları ve gerçek üç boyutlu (Real 3D) animasyon ve film teknolojisini üretip programlarını transfer etmeye başlamışlardır. Bu yeni teknolojiyi ve ürünlerini gören insanların bu alandaki ilk teknoloji olan basit animasyon ve çizgi filmlere rağbeti olmamakta, adeta daha doğmadan ölmektedir. Bu çerçevedeki problemlere dair diğer detayları tebliğimizin ilerleyen satırlarına bırakarak ülkemizde bu alandaki potansiyele bakmak istiyoruz.
 
Türkiyemizde bu alandaki ürünlerin öncelikli amacının ticari olduğu bilinen bir gerçektir. Bu amaçla üretilen bir çok dijital ortam kayıtları zaman zaman yazılı ve görsel medyada tanıtılmakta reklamları yapılmaktadır. Konuya dışarıdan baktığımızda belki de bir çoğu-muzun sahip olduğu kanı, bu alanda önemli gayretlerin olduğu, ihtiyaca dönük yayınların yapıldığı şeklinde olmaktadır. Ancak meseleye biraz daha yakından baktığımızda ise durum hiç de öyle görünmemektedir. Görsel ve işitsel alanda olduğu gibi diğer medya yayıncılığında da dini yayınlara dair içerik çok fazla değildir. Dini alanda basılı yayınların yanısıra sesli ve görüntülü dijital yayın yapan yayıncıların ortak olarak yayınladıkları ve her ay yeni yayınlarla birlikte önceki yayınların da yer verildiği katalogda  yaptığımız incelemede yaklaşık 5.000 civarında sesli ve görüntülü yayın tespit edilmiştir. Bunların büyük çoğunluğu K.Kerim, Tefsir, konferans, anlatım, ezgi-marş-şiir, çocuk şarkıları, biyografi anlatımı (sahabe, mezhep imamları, İslam büyükleri, tarihi şahsiyetler vb.), çizgi filmler, Peygamberlerin hayatları, milli ve tarihi olaylar, kukla filmler vb. içeriklerden oluşmaktadır. Bunlar arasında kasetli materyallerin oranı yaklaşık %20 civarındadır. Geriye kalan %80’i ise sesli veya görüntülü CD yada DVD’lerdir. Bütün bunların içerisinde Hz.Peygamber’in hayatına dair olanları ise %2-3 kadar yani 50-60 civarında olduğu görünmektedir. Bunların büyük çoğunluğu görüntülü yayınlardan oluşmakta, geriye kalan az miktardaki yayın ise sadece sesli bilgi ihtiva etmektedir.
 
Sözkonusu araştırmamızda tespit edebildiğimiz dijital ortama dair yaptığımız incele-melerde içeriğe dair şu tespitleri yapmak mümkündür.
 
a. Kasetli Ürünler
 
Teknolojik anlamda geçerliliğini ve kullanılabilirliğini kaybetmiş olmasına rağmen hala kataloglarda ve satış reyonlarında görmeye devam ettiğimiz teyp kasetleri bu alandaki ilk materyaller olarak görülmektedir. Sadece sese dayalı olan ve zamanla bu sesin kalitesi ve özelliğinde de büyük kayıplar yaşayıp, bir dönem sonra da kullanılamaz hale gelen kaset tek-nolojisi üzerinde artık durmanın bir anlamının olmadığını düşünüyoruz. Bu teknoloji devrini tamamlamış ve nostaljik ürünler arasındaki yerini almıştır. Bu materyal ile üretilen ürünlerin de çok kısa bir süre sonra ömrünü dolduracağı bilinen bir husustur.
 
b. CD’ler
 
Teknolojinin keset yerine kullanıma sunduğu CD teknolojisi kasetten çok daha üstün teknik özelliklere sahiptir. Önceleri Audio CD olarak sadece ses amaçlı kullanılan bu teknoloji şimdilerde artık sesli ve görüntülü yayıncılığın en ideal aygıtı olmuştur. Siyer’e dair üretilen ürünlerin bir çoğu bu kategoriye girmektedir. 
Sesli Metin Okuma CD’leri: Bir metnin diksiyonu düzgün bir kişi tarafından okunması şeklinde tasarlanan CD’lerin herhangi bir görüntü olmaksızın seslendirilmesidir. Başlangıçta Wave (Wav) formatında oldukça sınırlı ses kaydedeline bu ortam şimdi mp3 formatında çok daha fazla ses kaydedilebilmektedir. Ancak sadece sesli olan bu teknolojinin etki alanı oldukça sınırlıdır. Bu nedenle diğer görüntülü teknoloji ile karşılaştırıldığında kullanılabilirliği de tartışmalıdır. Mp3 formatlı seslerin hemen bütün cep telefonlarda dinlenebilir hale gelmesi ses CD’lerinin kullanımını bitirmiştir. (Örnek izleme-1 sunulacaktır)
 
c. VCD ve DVD’ler
 
1. Görüntülü Anlatım VCD’leri:
 
İslam Tarihi veya Hz.Peygamber’in hayatına dair bir metnin ya da anlatımın görüntü-ler eşliğinde sunulduğu ortamlardır. Bu noktadaki ürünlerin sabit ya da hareketli olmakla birlikte, sadece bir görüntü olsun diye yapılmış olması nedeniyle oldukça verimsiz ve kalitesiz olduğunu söylememiz mümkündür. Bu şeklin en büyük problemi kişinin duyduğu sese ya da  görüntüye odaklanmada büyük zorluk yaşamasıdır. Anlatılan şeyle ya da metinle ilgisiz görüntüler sürekli zihni meşgul etmekte, bu da dinlenen metinle bağlantı kurmayı dahi engellemektedir. Zaten dinlemede sürekliliği sağlamadaki zorluk böyle ilgisiz bir görüntüyle adeta imkansız hale gelmektedir. (Örnek izleme-2)
 
Özellikle son yıllarda etkili anlatım/sunum yapan ve televizyonlarda izleyicileri etkileyen bazı sunucuların bu anlatımlarının CD/DVD’leştirilerek piyasaya sürüldüğü gözlem-lenmiştir. Sayısı oldukça çok olan bu ürünlerin halkı etkileyicilik özelliği olmakla birlikte öğreticiliği oldukça sınırlıdır. Zira aynı şeylerin aynı anlatım ile en fazla dinlenme sayısı iki veya üçtür. Daha sonra insana sıkıcı gelmeye ve dinlenmemeye başlanmaktadır. Ancak yine de dijital materyallerin büyük çoğunluğu bu kategoriye giren ürünlerden oluşmaktadır. Büyük bir kısmı ticari amaçlar için üretilmiş ve dinleyiciye bilgi aktarmak veya öğretmek yerine onun duygularını okşayan sunumlar olması ve bunu destekleyen sunum modu dikkat çekmektedir. Bu özelliğine rağmen yinede faydadan uzak olmadığı kabul edilebilir.
 
2. Film VCD’leri:
 
Anlatım VCD’lerinden ayrı olarak film yada çizgi film içeriğine sahip VCD’ler daha nitelikli bir yapıya sahiptirler. İzleyiciye verilecek mesajı çok daha etkili ve öğretici olarak aktarabilen bu ürünlerin mevcut ürünler arasındaki yüzdelik oranı oldukça düşüktür. Senaryo, tasarım ve konu bütünlüğü ile özel bir gayret ve çalışmayı gerektiren bu çalışmaların üretimi oldukça maliyetlidir. Diğer taraftan teknik altyapı ve donanım gerektirdiği için kişisel gayret-lerin ötesinde kurumsal yapılarla desteklenmesi gerekmektedir. Bir çizgi filmin dakikasının maliyeti yada bir filmin maliyeti günümüzde astronomik rakamlarla ifade edilmektedir. Sözkonusu sebepler dolayısıyla bu çeşit VCD’ler daha çok yabancı filmlere dublaj yapılarak üretilmektedir. Ülkemizde bu çeşit ürünlerin büyük çoğunluğu bu ürünlerden oluşmaktadır. (örnek izleme)
 
3. DVD’ler:
 
DVD’lerin sağladığı performans ve görüntü kalitesindeki yüksek çözünürlülük çizgi film veya diğer filmlerin bu formatta üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Gelişen teknolojinin son merhalelerinden olan DVD’ler, daha henüz yeni ürünler üretilmeden, yerini Blu-ray disc’lere bırakmaya başlamıştır. Yaptığımız araştırmada birkaç filmden başka DVD formatın-da ürün tespit edilememiştir. Bunların en dikkat çekeni er-Risâle (Çağrı) filmidir. Üretildiği yıllara göre oldukça yüksek kalite ve orijinalliğe sahip bu film, üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına ve teknoloji çok mesafeler almış olmasına rağmen halâ Hz.Peygamber’in hayatına dair ürünler içerisinde zirvedeki yerini muhafaza etmektedir. Ülkemizde bu alanda üretilen çalışmalara konu, görüntü, ses ve müzik olarak malzeme sağlamaya devam eden bu filmi tah-tından indirecek çalışmalar beklenmektedir. (Örnek izleme)
 
d. Bilgisayar Programları:
 
Bilgisayar tabanlı olarak çalışan ve izleyici/kullanıcıyı aktif olarak uygulamanın içeri-sine çeken İnteraktif CD’ler, sadece çocuklar seviyesindeki bazı örneklerin haricinde ülkemiz dijital yayınlar içerisinde bulunmamaktadır. Bazı dini içerikli kitaplar, pratik bilgiler ve anla-tımlardan müteşekkil genel karakterli interaktif CD’ler, içerisinde Siyer ve Sahabe hayatlarına dair bilgiler barındırmakla birlikte daha geniş bir talebe cevap olmak üzere hazırlandıkları için araştırma konumuz içerisinde değerlendirilmemiştir. (Örnek izleme)
 
Hz.Peygamber’in hayatının anlatıldığı dijital yayıncılıkta konunun bilimsel tabana oturması ve yanlışlardan arındırılarak doğru bilgilerin muhataplara aktarılması konunun en önemli yönünü oluşturmaktadır.
 
E- Ülkemizdeki Dijital Yayıncılığın Problemleri
 
Dijital yayıncılık çok geniş bir muhtevayı içerisine almaktadır. Sözkonusu olan tekno-lojik gelişmelere bağlı dijital ortam ve insanın her anını çepeçevre kuşatan öğrenme ihtiyacı ve bu ihtiyaca cevap verme olunca bunun sınırlarını çizmek oldukça güçtür. Ancak bizim bu-rada üzerinde duracağımız konu daha çok genel anlamda dinî alandaki dijital yayıncılık, özel alanda ise Siyer anlatım ve öğretimi açısından dijital yayıncılık olacaktır.
 
Siyer anlatım ve öğretimi açısından meseleye baktığımızda temel anlamda iki yönlü problemlerle karşı karşıya kalmaktayız. Birincisi Siyer anlatımı konusundaki problemlerimiz  ki bu sempozyumda ağırlıklı olarak bu konu tartışılmaktadır  ikincisi ise teknik ve teknolojik anlamdaki problemlerimiz.
 
Temelede bu alandaki ilk problem Siyer’in görüntülü olarak anlatımının zihinlerde bir ihtiyaç ve gereklilik olarak belirmemiş olmasıdır. Gerçekte öğretim açısından en etkili yöntemin görüntülü öğretim olduğu, anlatılacak konunun çok daha kapsamlı ve etkili olarak görüntülü olarak verilebileceği herkes tarafından kabul edilmesine rağmen, bu alanda hâlâ bilimsel açıdan zihinsel anlamda dahi bir hazırlığın olmaması büyük bir eksiklik olarak görünmekte-dir. Bilimsel anlamda Siyer’e emek sarfeden araştırmacıların hiç birisinin ismi bu alanda zikredilmemektedir. Durum böyle olunca da konuya daha çok ticarî amaçlar doğrultusunda bakan kişiler elinde çok farklı ve her yönüyle eksik ve problemlerle dolu ürünleri görmekteyiz. Bundan birkaç yıl önce kendi imkanlarıyla çizgi film üreten bir arkadaşımız Hz.Peygamber’in hayatını anlatan bir çizgi film yapmak istediğini ve kendisine senaryo konusunda yardımcı olup olamayacağımı sorduğunda, o ana kadar hiç düşünmediğim bu konu hakkında kendisinden biraz zaman istemiştim. Ancak geçen zamanda konunun çok farklı bir alan ve konu oldu-ğunu anlayarak, senaryo nedir? nasıl yazılır, incelikleri nelerdir? Hz.Peygamber’in hayatı için nasıl bir senaryo yazılmalıdır? Gibi sorulara tam olarak cevap veremediğim için bu isteği cevapsız bırakmıştım. Ancak bu gün öyle görünüyor ki bu kişisel olarak sadece birilerinin değil alanın bir sorunudur ve bu alanla ilgilenen herkesin kafa yorması ve bir şekilde katkı yapması gerekmektedir. 
 
Siyer ilminin anlatım ve öğretiminde farklı yaklaşımların olması normaldir. İlim dalı-nın kendi içerisindeki muhteva ve usûl tartışmaları bilimsel anlamda devam etmektedir. Hz.Peygamber’in hayatına dair neyi, nasıl anlatalım ile ilgili faklı yaklaşım ve yorumlar bu alandaki tutumumuzu da yakından ilgilendirmektedir. Nitekim bu yaklaşımların örnekleri olan çeşitli dijital ürünler, basılı yayınlarda olduğu gibi raflardaki yerlerini almışlardır. 
 
Diğer taraftan Rasûlullah’ın ve diğer İslam büyüklerinin görsel anlamda temsîli mese-lesi çok yönlü bir tartışmayı gerektirmekle birlikte, Onun görüntüsünün verilmeden de bir filmin çekilebileceğini en mükemmel bir şekilde Çağrı filmi göstermiştir. Ancak diğer bir çok üründe bu meseleye bağlı problemin sunum, akış ve görsellik açısından devam ettiği çok net olarak söylenebilir.
 
Rasûlullah’ın hayatının anlatıldığı ve Türkçeye Çağrı ismiyle çevrilen film 80’li yıllarda üretildiğinde hepimiz büyük bir hayranlıkla izlerken, bazılarımız da çeşitli yönleriyle eleştirirken, onun ne denli önemli bir yapıt olduğunun hiç birimiz farkında değildik. Hâlâ da değiliz. Bu film çıtayı öyle yüksek bir noktaya koymuştur ki aradan yıllar geçmiş olmasına ve teknoloji çağ atlamış olmasına rağmen bu gün dahi bırakalım bir benzerini ona yaklaşabilecek bir ürünü dahi üretememiştir. Bu ülkemizde böyle olduğu gibi dünyada da böyledir. Bazı kötü taklitlerini gerek televizyonlarda görüyor gerekse CD/DVD’lerde takip ediyoruz. Ancak hiç biri Çağrı filminin verdiği heyecan ve etkiyi vermediği de bir gerçek olarak karşımızda dur-maktadır. Bu alandaki ürünlerde hep Çağrı filminin görüntü, müzik ve senaryosu kullanılmak-tadır. Adeta bir idol, bu alanın olmazsa olmaz parçalarından biri haline gelmiştir. Bu durum konuya karşı ilgi eksikliğini ve durumun kötülüğünü göstermesi açısından önemlidir.
 
Dijital ürünlerin üretilmesindeki problemlerin ikinci alanı ise teknik yani teknolojiktir. Yukarıda bir nebze işaret ettiğimiz gibi teknolojik gelişmelerin çok hızlı gelişmesi ve bu tek-nolojiyi üreten ülkeler tarafından bir baskı aracı olarak kullanılması en büyük handikaptır. Bu alandaki gayretlerin kişisel bilgi ve gayretlerle sınırlı olması ister istemez ürünlerin kalitesiz-liğine ve teknik anlamda yetersizliğine neden olmaktadır. Bu alanda ülkemizde dijital yayıncılık üzerine çalışan kurumsal yapının yok denecek kadar az olması, olanların da farklı amaçlar nedeniyle Siyer’e bilimsel yaklaşımlarda sınırlı kalması düşündürücüdür. Bu arada samimi gayretlerini tebrik ve takdir ettiğimiz Sonpeygamber.info Web Portali’nin değerli hazırlayıcılarını anmamız gerekmektedir. Özellikle internet ortamında böyle bir çalışmayı başlatan ekip acaba fikir, düşünce, bilgi akışı ve teknik anlamda hangi problemleri ve tecrübeleri yaşadılar ve yaşamaktadırlar? Bunları bilmek ve üzerinde kafa yormak gerektiğini düşünüyoruz.
 
F- Teklifler
 
Dijital ortam yayıncılığının tam olarak içerisinde olmamakla birlikte yaptığımız bu araştırma çerçevesinde konuya ilişkin yapacağımız tekliflerin konunun uzmanları tarafından da takviye edilmesinin gerekliliğini itiraf etmeliyiz. Zira çok yönlü bir özelliğe sahip alanın bir kişinin bakış açısı ve tespitlerinden çok daha geniş bir muhtevayı kapsadığı bilinen bir husustur. 
 
Konuya ilişkin yapılabilecek ilk teklif bu alana bilimsel anlamda katkı sağlayan ilim adamlarının dijital yayın konusunda ilgi ve alkalarının bir şekilde sağlanmasıdır. Bunun elbet-te çok farklı zorluk ve problemleri olacaktır. Ancak yapılacak çalışmalarla bu yönde mesafe-ler alınabileceğini düşünüyoruz. Hz.Peygamber’in hayatının anlatıldığı dijital yayıncılıkta konunun bilimsel tabana oturması ve yanlışlardan arındırılarak doğru bilgilerin muhataplara aktarılması konunun en önemli yönünü oluşturmaktadır. Özellikle ülkemizde bu alandaki ürünlerde sıkça görülen ve doğruluğu tartışmalı hususların sürekli işlenmesi ve adeta Hz.Peygamber’in hayatının mucizeler üzerine oturtulması gibi yanlış yaklaşımlar bilimsel doğrularla olması gereken çizgiye çekilecektir. Bu noktada basılı yayınlarda olduğu gibi dijital yayıncılıkta da yanlış anlama ve anlatmalara engel olacak en önemli husus bilimsel altyapı hizmetinin bu alana sunulması olacaktır.
Diğer taraftan kaliteli ve nitelikli dijital ürünlerin ortaya çıkmasını sağlayacak temel unsur finansman desteğidir. Yeni teknolojilerin kullanımında eleman yetersizliği ve bu tekno-lojilerin kullanım zorluğu kişisel gayretleri yetersiz kılmaktadır. Bu tür çalışmalar için mutla-ka kurumsal desteğe ihtiyaç vardır. İSAM’ın İslam ilimleri alanına yaptığı hizmeti hepimiz göremekte ve takdirle izlemekteyiz. Acaba bu kurumsal yapı olmasaydı bu günkü şu yapı ve çalışmaları kim ve nasıl gerçekleştirebilirdi? Bu örnekten hareketle şimdilerde gözardı ettiğimiz ancak gelecekte yaygın ve örgün eğitim alanında mecburen kullanmak zorunda kalacağı-mız bu alana şimdiden kurumsal yatırımın yapılması gerekmektedir. Dünyada farklı amaçlar için üretilen ve milyon/milyar dolarlar sarfedilen filmlerin kitleleri nasıl etkilediği, siyasi ve kültürel empozeye nasıl hazır hale getirildiği bir çok örnekte olduğu gibi müşahede edilmek-tedir. Bu noktada genel anlamda İslam inanç ve düşüncesinin, özel anlamda ise siyer anlatım ve öğretiminin bu yöndeki hazırlığa ihtiyacı vardır. Şimdiden tedbirler alınmazsa yarı için vakit çok geç olacaktır. 
 
Dijital yayıncılık alanında teorik altyapıyı tartışmak ve bir bilinç oluşturmak için bilimsel toplantılar tertip edilmelidir. Bu konuda çalışmalar yürüten Sonpeygamber.info web portali yöneticilerinden bu alandaki bilgi ve birikimlerini de sunacakları özel bir toplantı ger-çekleştirmelerinin çok önemli olacağını düşünüyorum. Yine İSAM’ın bünyesinde bu alana dönük bir birim oluşturulması ve taleplere destek verilmesi çok önemli bir başlangıç olacaktır. Bu yöndeki gayretlere burada bulunan ve bu alana katkıda bulunan bütün araştırmacı ve ilim adamlarının da katkı sağlamasını bir sorumluluk olarak görüyorum. 
 
Son dönemde bazı filmlerdeki tema ve yanlış anlayış ilahiyat alanını da yakından ilgi-lendirmektedir. Son olarak Danimarkalı yönetmen Lars von Trier tarafından çekilip gösterime giren Anti Christ filmi Batı’da özellikle de Hıristiyan ve Musevî din adamlarınca eleştiri yağmuruna tutulan filme gerek ülkemizde gerekse dünyadaki ilahiyatçıların ilgisizliği bir çok yazar tarafından eleştirilmiştir. Ali Murat Güven’in kaleme aldığı bir yazısında o: “Kadın, Şeytan'ın yeryüzünde kötülüğü yaymakta kullandığı bir enstrüman mıdır?' sorusuna yoğunla-şan yapıt, son kertede bu önermeyi (ne yazık ki) olumluyor. Fakat aradan geçen üç uzun haf-tada, böylesine hassas bir konuda en doğru ve anlamlı sözleri söyleyebilecek kesim olan Müs-lüman ilâhiyatçılardan ne bir ses, ne de bir nefes yükseldi. Sanatın değişik dalları ve özellikle sinema-televizyon dünyasındaki yapımlara ilişkin ciddi bir tartışma söz konusu olduğunda, yıllardır gözlemlemekten gına getirdiğimiz son derece klasik bir durumdur bu...” diyerek bu alandaki ilgisizliği eleştirmektedir.  
Öyle zannediyorum ki şu anda burada bulunan herkesin kafasında konuya dönük yo-rum, eleştiri, öngörü, düşünceler vardır. Genel anlamda olduğu kadar kendi alanımızla ilgili olarak da bu düşüncelerin üretim ve uygulama alanına yansımasını sağlayacak kurumsal des-teklerin ortaya çıkmasıyla önemli mesafeler alınacaktır. 
 
Bu Sempozyumun bu alanda atılacak yeni adımlara vesile olmasını diliyor, sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.